Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Eşcinsellerin AIDS’le özdeşleştirilmesi, ayrımcılığa, şiddete uğramaları, “normal” olmaya zorlanmaları Türkiye’nin gizli gündemlerinden. Örgütlenerek seslerini duyuran eşcinseller, homofobi, cinsiyetçilik, ırkçılık ve militarizmle mücadele ediyorlar. KAOSGL’nin Ankara’da düzenlediği, bugün sona eren Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma da mücadelenin ayaklarından biriydi. KAOSGL’den Ali Erol, farklı ülke ve mesleklerden katılımcılarla, eşcinsellerin sorunlarını ve kazanımlarını konuştu... Ali Erol 21 MAYIS 2006 / SAYI 1052 HOMOFOBİYE KARŞI ULUSLARARASI DAYANIŞMA... Ne suç, ne günah JON MARTIN LARSEN Gazeteci, Dagsavisen, Norveç JOHN FISHER Müdür Yardımcısı, ARC International, İsviçre Norveç’in en önemli ve en çok alıntı yapılan gazetelerinden birinde, suç, terör ve azınlıklar konularını işleyen bir haberci gazeteciyim. Son dört yıldır lezbiyen bir gazeteci ile birlikte, gay sorunlarının kapsamlı olarak ele alınması için yoğun bir çalışma yürüttüm. Bunun sonucunda gazetem Dagsavisen, Norveç’te gay'lere en dostça yaklaşan gazete oldu. Bu, çeşitlilik gösteren toplum savaşımımızda çok önemli oldu. İşlediğimiz konular, gay evlilikler ve evlat edinme hakkında önemli yeni yasaların çıkarılması için gündemin belirlenmesine yardımcı oldu. Günlük haberlerimize gay, lezbiyen, biseksüel ve transgender kişileri dahil etmek yoluyla hoşgörüsüzlük ve homofobiyle savaşıyoruz. Bizim için, ekonomi, aile sorunları, okul yaşamı ve zaman yönetimi gibi konularda heteroseksüel çiftlerin fikirlerini almak ne kadar alışıldıksa, aynı konularda iki lezbiyen annenin ve çocuklarının fikirlerine başvurmak da o kadar normal. Tabii tüm bunlar hiç kolay olmadı. Öncelikle gay haklarına dair konuların, haber değerini göstermekte elde ettiğim başarıda geniş basın özgürlüğü ve editörlerimden gördüğüm destek çok önemliydi. Ayrıca başarıya ulaşmak için, suç ve terör gibi diğer pek çok konuyu da işlemek suretiyle “gay gazeteci” olarak dar bir çerçevede anılmaktan kendimi kurtardım. Bu dengeyi sağlamak bana gay yaşantısı üstüne haberleri yayımlatabilmek için daha iyi fırsat sağladı. Yine de eşcinsellerin kendilerini ifade etmelerini sağlamak hiç kolay değil. Yeni Zelanda’da eşcinselliğin yasadışı olduğu zamanlarda büyüdüm. Hiç olumlu rol modelimiz olmadı, medyada gay, lezbiyen ve transgender’lara dair olumsuz portreler çizilirdi. Bu pek çok eşcinseli açılmaktan alıkoydu. Ben de pek çoğumuz gibi yalnız olduğumu, bir canavar ya da suçlu olduğumu düşünüyordum. Zamanla yasalar değişti, sosyal tavırda iyileşme oldu. Olduğum halimle çok iyi ve bu denli çeşitlilik ve dinamizm barındıran bir kitlenin içinde olduğum için çok şanslı olduğumu gördüm. O zamandan beri LGBT hakları için çalışıyorum. Kanada’da, “nefret suçları”, “ayrımcılık”, “aynı cins evlilik” ve “göç hakkı” gibi konularda çalıştım. Şu anda Cenevre’de yaşıyorum ve ARC International örgütüyle Amerika’daki LGBT haklarını daha iyi bir noktaya getirmek için çalışmalar yapıyorum. GERT HEKMA Amsterdam Üniversitesi, Hollanda Amsterdam Üniversitesi’nde GayLezbiyen Çalışmaları bölümünde 1984’ten bu yana öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. 19751980 yılları arasında eşcinsel hareketin aktif katılımcısıydım. Daha çok eşcinselliğin tarihi ve sosyolojisi üzerine çalıştım, “Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet” dersleri de verdim. Herkes Hollanda’nın bir gaylezbiyen cenneti olduğunu düşünse de benim üniversitem başta “GayLezbiyen Çalışmaları” bölümüne hiç sıcak bakmadı. Ancak öğrencilerin desteğiyle bölüm kuruldu ve ayakta kaldı. Hollanda’daki eşcinsel hareketin, “aynı cins evliliği” kabul ettirmesiyle miyadını doldurduğu düşünülse de yasal düzenlemeler belirgin bir sosyal eşitliğe neden olamadı. Hollanda toplumunun kalıplaşmış heteroseksüel normları nedeniyle gay ve lezbiyenler hâlâ ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor, “normal” veya “görünmez” olmak için zorlanıyorlar. Bizler de çalışmalarımıza devam ediyoruz. MARTIN K. I. CHRISTENSEN Ulusal GayLezbiyen Örgütü gönüllüsü, Danimarka Şu anda bir işveren derneğinin halkla ilişkiler bölümünde ve bir derginin genel yayın yönetmeni olarak çalışıyorum. Şimdiye kadar gazetecilik ve halkla ilişkiler kariyerimde açık bir gay olmamın yaptığım iş üzerinde kötü bir etkisini görmedim. Umarım tüm dünyada, eşcinseller yakın bir tarihte diledikleri hayata kavuşurlar. Kaos’un bu toplantısı da bu amaca giden yolda önemli bir adım. INGELISE PAULSEN Ulusal GayLezbiyen Örgütü, Danimarka Partnerimle birlikteliğim 1991’den beri onaylanmış durumda. Partnerimin şu anda yetişkin iki çocuğu var, ikimiz de ailelerimize karşı açığız. Bu bir iki sorun yaratsa da genel olarak bir sorun yok. Yaşadığımız çevredekiler de bizleri biliyor, alt katımızda da başka bir lezbiyen çift oturuyor. İş açısından da şanslıyım. Gezi kitapları yayımcısı olarak çalıştığım işime başvururken biraz kaygılıydım, çünkü dokuz yıl boyunca ulusal lezbiyen ve gay dergisi Panbladet’in yayımcılığını yapmıştım. Fakat işe alındıktan bir süre sonra patronumun da gay olduğunu öğrendim. İş arkadaşlarım lezbiyen olduğumu biliyorlar ve bu bir sorun değil. Ancak kitaplarına editörlük yaptığım yazarlara her zaman açık değilim. Bu konudaki tutumum o kişiyle birebir iletişimimize bağlı. Her ortamda kimliğimi açık etmiyorum. Bazen gereksiz bir zahmete ya da tehlikeye yol açıyor. Örneğin Türkiye’ye birkaç kere geldim ve her seferinde bir erkekle evliymişim gibi davrandım. MICHAEL UPTON İngiltere İnsanların eşcinsellik konusunda yaklaşımlarının oldukça tutucu olduğu, İngiltere’nin kırsal bir bölgesinde büyüdüm. Okulumda “gay” küfür yerine kullanılırdı ve öğrenciler arasında zorbaca davranışlar çok yaygındı. Ailemin ve arkadaşlarımın beni reddedeceği korkusuyla, yaşantım hakkında konuşmaktan korkuyordum. Dolayısıyla, pek çok “ibne” gibi ben de, olabildiğince hızla şehre taşındım. Ancak şehirde de, gettolaşmış bir gay yaşamının getirdiği özel baskılarla karşı karşıya kaldım. Gay olmak genç, beyaz, erkek ve “güzel” olmak ve kozmetik ürünlerine, pahalı barlara para dökebilecek durumda olmak anlamına geliyordu. Kendi “cemaatim” olması gereken bu kitleye yabancılaşmış hissediyordum. Şans eseri tek değildim ve böylece “Queer Mutiny Bristol” ağını kurduk. İnsanların kadınlık/erkeklik ve cinselliğe dair alışılageldik düşüncelerine karşı meydan okuyan her türlü ticari olmayan etkinliğe yer sağlayacak feminist ve antikapitalist bir bakış açısıyla çalışmalar yapıyoruz. (www.queermutinybristol.org.uk) CUMHURİYET 02 CMYK