Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 NİSAN 2006 / SAYI 1047 7 di. Çünkü insanlar müziği görsel olarak tüketiyorlar, dinlemiyorlar. Artık klip alışkanlıkları var. Eskiden video klibi olmasa da müzik satılabiliyordu. Günümüzde bir grubun klibi yoksa o grup “çıplak” sayılıyor. Biz de şimdi klip çekiyoruz. Sizi bu tavra yönelten sebeplerden bahsetsek biraz... Bülent: Birçoğumuz çok b..... hayatlar yaşıyoruz. Yaşadığımız dünyanın koşullar, kimileri için çok sert. O yüzden bunun dışavurumu da sert olmalı ki bunu dengeleyebilmeli. Biz en başından beri tavrımızın sarsıcı olmasını istedik.Yaptığımız müzikle fark edilmek değil fark ettirmek istiyoruz. Bunun için de marjinal bir söylem kullanıyoruz. Bu albümde de “Rashit, aşk şarkısı yaparsa böyle yapar” dedirtecek “Nekrofil” diye bir parça var. Niye bu kadar sınırlardasınız? Bülent: Evet, Rashit bir şarkısı yaparsa bunun adı “Nekrofil” olmak zorunda. Aşk ve sevgiyi, adil olmayan bir düzende, bu kadar çarpık bir dünyada, birtakım şeyleri yücelterek değil, sınırlarda dolaşarak anlatıyoruz. Bunu sapkınlık yönüyle dile getirip mesajımızı veriyoruz. Rashit, Türkiye’nin yasal albümlü ilk punk rock grubu. 13 yıl önce başladıkları müzik yolculuğuna, inatla ve sert söylemlerinden taviz vermeden devam ediyorlar. Yeni albümleri “Herşeyin Bir Bedeli Var” ise tüketim toplumuna ve günümüz sosyopolitik ortamına cesur göndermelerle dolu. ÇILGIN TÜKETİCİLERİZ... Albümün adı “Herşeyin Bir Bedeli Var”. Tüketim toplumu ve günümüz insanının çelişkileri üzerine sert eleştiriler yapmışsınız... Oğuz: Seksenli ve doksanlı yıllarda doğup büyüyenler, yani bizler farklı bir kültürle yetiştik. Albüm de yaşadığımız sorunlara yönelik söylemlerden kurulu. Tüketim toplumumun vahşiliğinden, tatminsizlikten, artık işin içinde çıkılmaz haline gelen tüketim alışkanlıklarından dem vurduk. “Tüketiciyim” şarkısı da bizim kendi özeleştirimiz. Çünkü biz de çılgın tüketicileriz. Zaten insanlara öğüt vermiyoruz, aynı hataları biz de yapıyoruz. Eleştirimiz herkese ve kendimize. Bu yüzden tüm albüm tüketim toplumuna saldırıyor. Peki “Rashit” günümüz dünyasını ve geleceği nasıl görüyor? Oğuz: Liselerdeki şiddet, kapkaç ve terör her gün kötüye gidiyor. İnsanlar güzel ofislerinde, güvenli arabalarında kendilerini acımasız dünyadan izole ettiklerini düşünüyorlar, ama herkes sokaklara çıkmak zorunda. Günün birinde herkesin başına bir bela gelebilir. Toplumsal bir kaos tüm dünyaya yayılıyor. Yaşanan savaşlar ise mantık sınırlarının ötesinde. Ancak, biz sadece gözlemleyip söyleyen insanlarız. Bir misyon taşıdığımıza inanmıyorum. Bülent: Birileri mutluysa birileri mutsuz olmak durumunda. Birileri steril bir hayat yaşıyorsa, bunun karşılığında Irak’ta savaşta veya herhangi bir yerde başka nedenlerle insanlar ölüyor, ne yazık ki! RASHİT geri döndü... Ali Deniz Uslu Y urtdışında birçok ülkede 45’likler yayımlayan “Rashit”, Türkiye’de de “Telaşa Mahal Yok” ve “Adam Olmak İstemiyorum” isimli iki albüm yayımladı. Murathan Mungan’ın “Söz Vermiş Şarkılar” adlı tribute albümünde, “Fırtına” şarkısını yorumlayarak beğeni toplayan grup, festivallerin de değişmez isimlerinden. Yeni albümlerinde tarzlarının postpunk’a yaklaştığını söyleyen Rashit’e bu albümde İngiliz grup “Japan”in bas gitaristi Mick Karn ve “Iggy Pop and The Stooges”ın saksofon üstadı Steve Mackay eşlik etmiş. “Yaşadığımız dünyanın koşulları kimileri için çok sert” diyen Rashit, bu sertliği dengeleyebilmek için dışavurumun da sert ve çarpıcı olması gerektiğini söylüyor. Albümdeki aşk şarkıları “Nekrofil” de Rashit’i tanıyanlar için olağan. Biz de yaptıkları müzikle “fark edilmeyi değil, fark ettirmeyi isteyen” gruptan Oğuz Taktak, Erdem Helvacıoğlu, Bülent Kabaş, Orkun Tunç ile konuştuk. Üç yıl aradan sonra “Her şeyin bir bedeli var” isimli albümünüz ile döndünüz. Bu albümden pek çok şarkıyı geçen eylül ayındaki Rock’n Coke Festivali’nde dinlemiştik. Başka neler var bu albümde? Orkun: Bu albümde sound olarak farklı şeyler denedik, daha önceleri dijital kayıt yapmamıştık, ilk kez bu albümde yaptık. Daha new wawe, post punk bir tarz yakaladık. Yaşadığımız değişim, dinlenilebilirliği arttırmak için değil de hissettiklerimizi daha rahat ifade edebilmek adına olumlu sonuçlar verdi. Değişimi en iyi gösteren şarkı klip şarkımız “Teker Teker”. Bu şarkı Rashit’in dönüşünü müjdeliyor. Oğuz: Bir önceki albümde hızlı bir kayıt yapmıştık. Bu sefer daha profesyonel hareket ettik. Zaten grup ve birey olarak kendimizi çok geliştirdik. Bu yüzden albümdeki vokal, gitar ve davullar daha olgun bir forma ulaştı. Sizi takip edenler bilir, bilmeyenler de yeni yeni öğreniyor, bundan yıllar önce Avrupa’da yayımlanan 45’likleriniz ve karma albüm çalışmalarınız vardı. Büyük takdir topladınız. Yine de “Rashit” kimileri için yeni bir grup. Tanıtım ile ilgili sorunlarınız mı oldu? Orkun: Bu biraz da plak şirketleri ile alakalı. Çünkü stratejiyi onlar belirliyor. Biz demek ki şirketimizde “bu albüm çok satar” gibi bir imaj bırakamamışız. “Adam Olmak İstemiyorum” aslında birçok hit barındıran bir albümdü, ama biraz geride kaldık nedense. Oğuz: Biz Türkiye’den önce yurtdışında albüm yaptık. Bu bizim için çok önemli bir motivasyon kaynağıydı. Konserler de çok sıcak ve heyecanlı oluyordu. Şarkılarımızı bizimle söyleyen seyircilerimiz hep vardı. Bunlar da bize yetiyordu. Zaten popülerlik kaygımız hiç olmadı. Keskin sözleriniz ve muhalif tavrınız buna sebep olmuş olabilir mi? Bülent: Bu da etkilemiş olabilir, ama bizce en önemli sebep video klip çekmememiz Elektronik müziğin melankolik ekseni E lektronik müziği yakından takip edenler, bazı gruplar olmadan bu tarzın evrimini tamamlayamayacağını bilirler. Birileri mutlaka öncü olmalı ki daha az yaratıcı olanlar takip edebilsin. 15 yıldır elektronik müziğin atmosferine oldukça etkin biçimde yön veren, yaptığı her çalışmayla bu tarzın ara sokaklarını gündeme getiren Stereolab da bu öncü grupların başında yer alıyor. Egzotik, krautrock, minimal, sert ve kesik ses tınılar içeren elektronik müzik türlerinin önünün Stereolab sayesinde açıldığı da bir gerçek. Elektronik müziğin şeceresine bakıldığında mutlaka Stereolab genlerine rastlanır. Altmışların melodik pop seslerini sanatsalrock ve elektronik müzikle sentezleyip keyifli bir müzik ziyafetine çeviren grup, hiç kuşkusuz 90’ların en önemli ekiplerinden. Adını 50’li yıllarda çok sık kullanılan bir kayıt tekniğinden alan grup, 1990’da İngiliz Tim Gane (gitar, klavye) ve Fransız Laetitia Sadier (vokal, klavye) ikilisinin romantik ateşinden doğdu. Müziksel gelgitlerin sonucunda 1992 yılında ilk albümü “Peng”i çıkaran ekip, özellikle İngiltere’de alternatif müzik kuşağında kültleşti. Elektronik ve dijital ses sentezini hiç duyulmamış biçimde harmanlayan grup, kendilerine özgü deneysel kayıt yöntemleri, makyajsız ve bol yansımalı müziksel evrenleri sayesinde, yeni bir müzik damarı açtı. İngilizce ve Fransızca’ya kusursuz hakim olan Laetitia Sadier’in politik içerikli vokalleriyle müziklerini süsleyen Stereolab, özellikle 1993 tarihli “Space age Batchelor Pad Music”le tüm dünyada bir anda ilgi odağı oldu. Böylece grup, 1993 sonunda Amerika’daki ilk albümü “Transient RandomNoise Bursts With Announcements”ı çıkardı. Zekeriya S. Şen TEK EKSİK MARY HANSEN! Bu çalışmaları, bir önceki albümleri gibi gruba inanılmaz bir ün kazandırdı ve bir anda tüm sanatçılar Stereolab ile çalışmak için sıraya girdi. Üst üste yaptıkları çalışmalarla müzik dünyasında yerlerini pekiştiren grup özellikle caz, hiphop ve dans ağırlıklı unsurlar içeren 1996 tarihli “Emperor Tomato Ketchup”albümleri en başarılı çalışması oldu. Dünyanın her köşesinden olumlu kritikler alan grubun, ortalıkta olma hırsıyla sürekli EP ve 45’lik çıkarmaya başladı ve böylece hayranları ile arasını soğutmadı. Çıkardıkları bazı EP’ler bazı albümlerinden bile daha başarılı oldu. Son çalışmaları ve toplama albümleri dahil toplam 18 albüm üreten ekip, yirminin üstünde EP ve 45’lik çıkardı. 2002’de Laetitia Sadier’in vokallerine arka vokal yapan orijinal kadrodan Mary Hansen’ın bir sabah bisiklete binerken bir kamyonun altında kalarak ölmesi, grubu bir anlık duraklamaya soktu. Ancak damarlarında akan müzik, grubun kısa sürede toparlanmasına ve 2004 yılında Mary Hansen’sız ilk albümleri olan “Margerine Eclipse”i çıkarma Günümüzün en önemli İngiliz topluluklarından biri kabul edilen Stereolab, Mavi Müzik serisi kapsamında 2122 Nisan’da Babylon sahnesine damgasını vurmaya geliyor. Rock’ın hâkimiyetinin sürdüğü dönemde unutulmuş tekniklerle kayıt yapan grup monotonluktan uzak, hipnotize ritimleri haiz bir akım yarattı. sını sağladı ve bu çalışmaları da “en iyiler” arasında girdi. Albümün tek ve en büyük eksikliği Mary Hansen’ın mükemmel vokalleriydi. 2005 yılında yeniden EP’ye ağırlık veren Stereolab, birbirinden üstün peş peşe dört çalışma üretti. Az sayıdaki bu EP’lerin tüm hayranlarına ulaşmadığı endişesiyle Stereolab, bu dört çalışmayı topladığı onuncu ve son albümleri “Fab Four Suture”u geçen günlerde tüm dünyada çıkardı. Albüm Türkiye’de de Equinoux etiketiyle yakın gelecekte raflarda yerini alacak. FAŞİZM UYARISI Her ne kadar bir albüm gibi parçalar birbirine tutunmasa da “Fab Four Suture”, bir bütün olarak grubun en organik çalışması. Stereolab’i artık marka haline getiren, hipnotize ritmik vokaller, güneşli melodiler ve coşkulu elektronik tınıları bir araya getiren on iki parçası, tam bir retro havasında. Her zaman söyleyecek politik bir görüşü olan grup, bu albümünde de tüm o güzel melodilerin altında, akıllı sözler kümesi ile “Faşizm kazandı” uyarısında bulunuyor. Önümüzdeki aylarda Fransa’da yeni stüdyo albümlerini kaydetmeye başlayacak olan grup, böyle yoğun bir dönemde İstanbul’daki hayranları ile buluşmak üzere Babylon’da bir mola verecek. Minimal bir sahnede fantastik bir müzik şöleni eşliğinde melankolik hikâyeler dinlemek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir fırsat, çünkü Stereolab türünün tek ve son örneği... muzik@tikabasamuzik.com Stereolab, 15 yıllık müzikal geçmişi ve politik altyapısıyla elektronik müziğin öncü gruplarından... CUMHURİYET 07 CMYK