02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 ŞUBAT 2006 / SAYI 1038 Pelin Batu, Dün Gece Bir Rüya Gördüm ile gündemde Belki de cam fanustayım... Esra Açıkgöz Pelin Batu, güzel şeyler yapmanın peşinde. Bir de mutluluğun. Onun için her ikisinin de yolu, üretmekten geçiyor. Bazen kötünün iyisini seçmek zorunda kalsa da, gelecekten umutlu... Oyunları”. Dizilerde de oynadı. Bir yandan da öğrenciliğe devam etti. New York’ta aldığı felsefe ve tiyatro eğitimine, Türkiye’de edebiyat mastırını ekledi. Bu sene yapacaklar listesinin başında, hayata karşı daha sert durmak yer alıyor. Son filmi “Dün Gece Bir Rüya Gördüm” ise, 17 Şubat’ta vizyona girecek. Batu ile Üsküdar’daki evinde, iki köpeği ve insanlardan gizlenen kedisi arasında koştururken röportaj yapmayı başardık... Dün gece bir rüya gördünüz mü? Gördüm ve sabah pek iyi kalkmadım. Rüyamda, Kant’la ilgili bir ödev hazırlamam gerekiyordu ve ben onu bitirememiştim. Anlaşılan öğrencilik, hayatınızda önemli bir yer kaplıyor. Evet, öğrenci olmak dünyadaki en zevkli şey. Hem öğrenci kartı taşımak çok hoş, özellikle müzelere giderken çok işime yarıyor (gülüyor). Eylül’de doktoraya başlayacağım. Felsefe ile edebiyatı birleştirmek istiyorum... Yeni filminiz de vizyona giriyor, izleyicileri nasıl bir film bekliyor? Filmin konusu, uyuşturucu. Çok önemli bir konu, bağımlı sayısı sürekli artıyor. Senaryoyu okuduğumda, çok hızlı, zor ve sert gelmişti, ancak bir yanda da bunları dengeleyen bir aşk var. Filmde sizin rolünüz ne? Karakterimin ismi Lale. Doğrusu bu projede beni en çok, Lale’nin öncekilerden farklı bir karakter olması etkiledi. Ailesiyle, kendisiyle sorunları olan, uyuşturucuyu kaçış olarak seçmiş bir kadın. Karşısına çıkan adam (Emre Kınay), onun için keşfedilmemiş bir ülke. Çünkü kadına absürd gelen, nahif bir insan. Film konuşulmaya başlanıncaya kadar pek ortalarda gözükmediniz. Yoksa siz de mi yüzünü eskitmekten korkanlardansınız? Projelerimle gündeme gelmeyi seviyorum, onun dışında çok fazla ortalıkta olmayı seven biri değilim. Ne kadar klişe de gelse, öyle bir gerçek var. Bizim tek materyalimiz el, yüz hareketlerimiz. Ne kadar yetenekli olursanız olun sonuçta bu objeleri, çok kullanılırsanız tekrara düşersiniz. ra da siz o oluyorsunuz. Oysa onun altında o kadar çok renk, o kadar çok katman var ki... O yüzden tanımlanmak istemiyorum. Onun için “Ben öyle değilim, entel görünmeye çalışmıyorum, ukala değilim gibi” korunma mekanizmaları geliştiriyorsunuz. İnsanlar etrafınızda bir model inşa ediyorlar ve bunu kırmanın bir yolu da yok. İnsana, dün ile bugün arasında sıkışmış hissi veriyorsunuz. Nedir zamanla ilişkiniz? Zamana çok anakronik bakıyoruz. Bugünün gözüyle geçmişe bakınca büyük sorunlar çıkıyor. Bugün, zaman çok hızlı, o yüzden de görüntüler flulaşıyor. Bazen “Keşke sadece trenlerin olduğu dönemde yaşasaydım” diyorum. Diğer yandan zamanı çok fazla düşününce onu yaşayamıyorsunuz. KAOSTAN KAÇMAK İÇİN... Peki, görüntünüzü taze tutmak için neler yapıyorsunuz? Farklı alanlarda zıplamak belki birazcık yararlı oluyor; müzik, resim, edebiyat. Oyunculukta bir puzzle’ın parçasısınız. Tek başınızayken kitap, resim ve müziğin sessizliğinde kendinizi daha iyi tanıyabiliyorsunuz. Bu, biraz da kaostan kaçış. Bütün bu kaoslar, kaçışlar karşınıza nasıl bir Pelin Batu çıkarıyor, siz gerçekte, kimsiniz? Büyük tanımlardan ve tariflerden korkuyorum. Bir şeye bir başlık koyunca, nokta da koymuş oluyorsunuz. Oysa insan çok değişken ve tanımlamalar o değişkenliğin doğasına aykırı. Oysa röportajlarınızın çoğunun girişinde sizin için yapılan iki tanım var: “güzel” ve “zeki”. Bunlar sizin için ne kadar önemli? Her şeye bir tanım koyma ihtiyacı hissediyoruz. Çünkü tanımlar hayatımızı kolaylaştırıyor, ancak bir o kadar da basitleştiriyor. Bir insana bakıp, “Aa güzel”, “Aa akıllı” deniyor. Bir noktadan son Fotoğraf: KAAN SAĞANAK “Dün Gece Bir Rüya Gördüm” filminden. Bütün bunların arasında oyunculuk sizin için ne anlam ifade ediyor? Zevkli ve renkli bir dünyayı sembolize ediyor. Bazen doğru şeyi beklemek ve iyi şeyleri aramak insanı hayal kırıklığına uğratabiliyor. Bir sergide güzel bir resim görmüşsem, o gün benim için yararlı geçmiştir. Ben de bir insanın gününe bir güzellik katabilirsem ne ala... Bu renkli hayatta hiç karanlık yok mu? En büyük karanlık, insanın egosuyla ilgili. Çok yukarılara çıkıp birden yok oluyorsunuz, üstelik bu kaçınılmaz. Tek yol, oyunculuğu meslek olarak görmek, o zaman fazla beklentiniz olmuyor. Sizin egonuzla aranız nasıl? Bunu çok düşündüm, sanırım iyi. Babamdan dolayı evimizde hep medya oldu. Bazı şeylerin nasıl parıldayıp söndüğünü küçük yaşta gördüm. Ben, anlık heyecanı yaşayıp fazla beklentiye girmiyorum, çok hayal kırıklığı da yaşamıyorum. Oyuncusunuz, şiir kitabınız çıktı, bir yanda da resim yapıyorsunuz. Bu her şeye bulaşma ve ulaşma isteğinin altında yatan ne? Sanıyorum can sıkıntısı. Kötü şeyleri okuyunca, görünce büyük bir umutsuzluğa kapılıyorum. Bir yerlere kaçmam gerekiyor. Bunun da en güzel yolu bu saydıklarınızdan geçiyor. Bu belki cam bir fanus, belki kendimi kandırıyorum, ancak bu dünyada mutluyum. Önemli olan da bu. P elin Batu, Türkiye’nin gündemine önce İnal Batu’nun kızı olarak girdi. Sonra da sinemanın güzel yüzlü kadını oldu. Oysa o, ne birinin kızı, ne de güzel gibi tanımlanmalara hapsedilmek istemiyor. İlk sinema filmi “Harem Suare”deki, küçük rolü büyük yankı getirdi. Bunu “Komiser Şekspir”, “Şellale”, “O Şimdi Asker” filmleri izledi. “Anadolu Tanrıçaları” belgeselinin “Athena”sıydı. Seyirciyle buluşmayan iki filmde daha rol aldı: “İçerideki” ve “Hayal Kurma BAZEN KÖTÜNÜN İYİSİNİ SEÇMELİ Bir yanda bu söylemleriniz, Sorgun Ormanları ile ilgili kampanyadaki yoğun çabanız; diğer yanda ise bir magazin programına sunuculuk yapmanız... Biliyorum, büyük çelişki. O, magazin programını o zaman gösterimdeki dizimiz nedeniyle sundum. Dizi, Türkiye’de yapılabilecek en popüler işlerden biri. Öyle bir iş yapınca ödün vermek durumunda kalıyorsunuz. Bazen mutsuz olsanız bile ideallerinizin ve durmaya çalıştığınız yerin aksi bir yerde olmanız gerekiyor. Yine de “özür dilerim, korkunç bir şey yaptım” demeye gerek yok. Bazen kötünün iyisini seçmek zorundasınız. Adı üstünde popüler kültür, her an alınıyor ve tüketiliyor. Yine de bu sene yapacaklar listemin başında hayata karşı daha sert durmak yer alıyor. Çok farklı ülkelerde yaşadınız: Kıbrıs, Pakistan, New York, Prag. Türkiye size neler bıraktı? Her şeyin olabileceğini gördüm, bu da heyecan ve yorgunluk veriyor. Bu ülkede herkes politikayla içli dışlı. Oyunculukta da parayla, kafa yapısıyla ilgili politikanın gücünü hissediyorsunuz. Konuşurken o kadar sık mutluluk kelimesini kullandınız ki, sormadan geçemeyeceğim. Nedir sizin için mutluluk? Sevdiğiniz insanları bulmak, güzel şeyler yaratmak, yaşadığınız anın tadına varabilmek. Mutlu musunuz? Bazen çok mutluyum, bazen mutsuzum. Yine de kendimle ve hayatla dalga geçebilmek gücüne sahibim. O yüzden genel anlamda mutluyum. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle