Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 ŞUBAT 2006 / SAYI 1038 13 Gözü kör aşk uğruna ölümü göze alanlar bütün aşk hikâyelerinin temelini oluşturmakta. Büyük aşk efsaneleri, kavuşamayan sevgililerle dolu. Romeo ve Juliet, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin asla kavuşamaz. Âşık olmakla, zaten bir nevi intiharı seçmiş olan bu meczuplar, sevdiklerini yitirdikleri düşüncesiyle akıllarını hepten yitirir ve canlarına kıyarlar. SOFRA MEKÂN DELİ DOLUNAY Aylin Öney Tan İLK GECE Bu gece aynı zamanda “Fener Festivali”. Çin’de, yılın ilk yeniayı ile başlayan yeni yıl kutlamaları, 15 gün sonra dolunay gecesi sona eriyor. Dolunayın en parlak olduğu gece “Deng Jié / Fener Bayramı” olarak kutlanıyor. Bu parıltılı gece ayrıca “Sevgililer Günü” olarak kabul ediliyor. Fener Festivali gecesi dolunayın ihtişamını gölgede bırakan birbirinden güzel irili ufaklı fenerler yakılıyor. Meydanlarda devasa heykeller gibi süzülen bin bir şekilde fenerler kuruluyor. Dolunayın genç gönülleri kanatlandıran şavkı yetmiyormuş gibi, rengârenk fenerlerin ışıltılı görüntüsü âşıkları hayal âlemine sürüklüyor. Çin inanışına göre ayda yaşayan yaşlı bir adam dolunay gecesi sevgilileri görünmez bir ipek ibrişim ile birbirlerine bağlar, kaderlerini birleştirirmiş. Bu yüzden ayrı düşen sevgililer dolunaya bakıp birleştiklerini düşünür, kavuşacakları günü hayal ederlermiş. Çin inanışına göre özel günlerde özel yiyecekler hazırlanıyor. Bu yiyeceklerin renk veya şekil olarak o gün için önemli görülen dilekleri sembolize etmesi gerekiyor. Aynı şekilde bazı yiyecekler sadece ses benzeşmesi nedeniyle iyi duyguları çağrıştırdığı için tercih ediliyor. Hatta bu nedenle kelime oyunları yapılarak bazı yiyeceklere özel isimler veriliyor. Fener Festivali’nde âşıkların çifter çifter yemesi beklenen buğulu lokmaların adı pek manidar: “İlk Gece”. Bu lokmaları sadece âşıklar değil çoluk çocuk herkes keyifle yiyor. “Yuan xioa” denilen, yapışkan pirinç hamurundan yapılan lokmaların içine genellikle kara susam, şeker ve kokulu çiçeklerden oluşan bir macun konuyor. Gül yaprakları, lotus çiçeği, ‘Osmanthus’ çiçeği usaresi, mandalina kabuğu gibi baştan çıkarıcı rayihalar ile tatlanan farklı macun, harçları yapan ustaların en gizli sırlarını oluşturuyor. Susam ezmeli bir sosa bandırılan lokmaların tadı, yiyenlere aşkın sırrını çözdürüyor mu bilinmez, ama “Yuan/İlk” ve “Xiao” gece kelimelerinin birleşiminden oluşan bu ad, gerçekte romantik bir “ilk gece” uğruna konmamış. Çin yeni yılının ilk dolunaylı gecesi kastedilmiş ve bu güzel gecenin adına ithaf edilmiş. Ay ışığının gölgesinde lokma yuvarlamak zahmetine girişmek de bir başka delilik hali olabilir. Zaten otantik malzemeleri bulmak da neredeyse imkânsız. Sevgililer Günü’nü bu yıl Çin usulü kutlayın. Hatta hemen bu gece ay ışığına teslim olun. İşte sizi delirtmeyecek kolaylıkta Çin işi bir tatlı. aylinoneytan@yahoo.com Papazın Evi edikule Zindanları’nın hemen karşısında yer alan Sake Restoran, 130 yıllık tarihi bir mekân. Daha çok Papazın Evi adıyla anılan bina, önceki yıllarda içinde yaşayan papazın kızından satın alınarak bir restorana dönüştürülmüş. Murat Çizgen ve Gülay Çağan’ın işletmesindeki 60 kişilik kapasitesi olan mekân, aslına uygun olarak restore edilmiş, yapının dış yüzeyi, taban ve tavanı orijinal haliyle korunmuş. Yedikule Zindanları manzaralı bu otantik mekânın mutfağı ise Türk ve Rum yemeklerinden oluşuyor. Sake’nin mönüsünde topik, pilaki, kabak çiçeği dolması, midye dolması, asma yaprağında hellim peyniri, ıspanak kavurma, zeytinli hamsi, Cunda Y B u gece dolunay gecesi. İnsanlar dolunayda farklı davranıyor. Dolunayda duygular keskinleşiyor. Heyecan artıyor, sinirlerine hakim olamayanlar çoğalıyor. Acil servisler ve karakollar dolunay zamanı kalabalıklaşıyor. Dolunay geceleri intihar vakalarının arttığı iddia ediliyor. Dolunay, beraberinde hafif bir delilik hali de getiriyor. İngilizcede “delilik hali” anlamına gelen “lunacy” sözcüğü, Latince “Luna” yani “Ay” kelimesinden geliyor. Ay ışığının karanlık gölgeler düşürdüğü gecelerde ortalıkta “Lunatik”lerin dolanması olağan algılanıyor. Öyle ki, 18 yüzyıl İngiltere’sinde, dolunay gecesi işlenen cinayetlerin katilleri “Ay deliliği” bahanesiyle daha az ceza alırlarmış. Elbette, dolunay bu denli korkulası bir felaket habercisi değil. Aksine, aynı zamanda insanoğlunun en heyecan verici duygularını körükleyen bir kışkırtıcı. Dolunay aşk zamanı. Dolunayın etkisiyle artan heyecanlılık hali mi, ay ışığının romantizmi mi bilinmez, ruhlar bu dönemde aşka aç, maceraya açık hale geliyor. Elbette dolunay ve aşk bağlantısı gibi, aşk ile delilik arasında da paralellik kurmak mümkün. Bir adım daha öteye gidip aşk ile intihar arasındaki benzerliği de kurcalamak olası. Aşk, normallik içeren bir durum değil. Bir tür delilik hali. Yeni bir aşka atlamak ise intihara benzer bir kör cesaret gerektiriyor. Çin’deki yeni yıl kutlamalarından... BADEMLİ SÜT JÖLESİ Bu tarifte aslında jelatin yerine bir tür deniz yosunu olan agar agar kullanılıyor. Agar agar jöleye daha diri bir doku kazandırıyor ve kolay kolay erimiyor. Bulabilirseniz 67 gram kadarı yeterli olacaktır. Eritebilmek için kısık ateşte suyla birlikte sabırla 20 25 dakika kaynatmanız gerekir. 2.5 bardak su, 2.5 bardak süt, 1 çorba kaşığı acı badem esansı, 5 çorba kaşığı şeker, 12 yaprak jelatin, 1 kutu konserve Lychee meyvesi. Jelatini suyun bir kısmı ile ıslatın. Kalan su ve sütü, şeker ve badem esansı ile ısıtın. Yumuşayan jelatin üstüne sıcak karışımı dökün. Jelatin eriyene kadar karıştırın. Cam bir tepsiye 1.5 parmak kalınlığında dökün. Buzdolabında donmasını bekleyin. Karışım sertleşince baklava şeklinde kesin. Servis kâsesine ters yüz edin. Lychee meyvelerini suyuyla birlikte üstüne ekleyin. Ananas, mango gibi meyveler içeren tropikal meyve kokteyli de kullanabilirsiniz. Hiçbirini bulamazsanız biraz çilek ve portakalı hafif bir şerbetin içine doğrayın. patlıcan böreği, közde kaypa peynirli dolma gibi soğukların yanı sıra, tereyağda karides, muska böreği, yaprak ciğer, etli yaprak sarma, Arnavut ciğeri, karides güveç, pirzola, şiş ve kiremitte sunulan mevsim balıkları var. İstanbul mutfağının bu lezzetlerinin eşlikçisi ise rakı ve Papazın Evi’nin mahzeninde saklanan şarap koleksiyonu. Yemek sonunda ise konukları lor peynirli Ege tatlısı ve likör eşliğinde kahve bekliyor. Ayrıca Sake’de hellim peynirinin Kıbrıs’tan, leblebinin Çorum’dan, zeytinyağının ise Ayvalık’tan geldiğini belirtmeden geçmeyelim. Klasik Türk müziği ve Grek müziği eşliğindeki Papazın Evi’nde zaman geçirmek isteyenler her gün 1101 arasında Yedikule’de soluklanabilirler. Tel: 0 212 584 07 07 Kadınlar ve roman skiden beri her memlekette, kadınlar erkeklerden fazla roman okurlar; çünkü boş vakitleri daha çoktur ve erkeklerden fazla hayalperverdirler. Belki bunun için de, romanların yüzde 99’u âşıkânedir. ... Hemşirelerimize “roman okumayınız” diyemeyiz. Çünkü bu evvela faydasız bir tavsiyedir. Roman okumak öyle bir ihtiyaçtır ki, sözle anlatılamaz. Eskiler bizi roman okumaktan o kadar men ettikleri halde biz okumadık roman mı bıraktık? İkincisi de, roman okumak, bir kadının hissi, fikri, bedii (estetik) terbiyesi için en mükemmel idmandır. Yalnız bir “fakat” ile. Fakat roman seçmesini ve roman okumasını bilmek lazımdır. Her şey gibi romanın da iyisi ve kötüsü vardır; bundan başka roman okumak bazı usullere tabidir. Bizim birçok hanımlarımız öyle sanıyorlar ki, iyi roman, kolay okunan, zihni yormayan, basit yazılmış, hafif eserlerdir. Vakıa (gerçi) bu hanımlarımız, yüksek bir eseri anlayacak fikri terbiyeden mahrum kalmış olanlardır ve yazık ki büyük bir kari (okur) kitlesi teşkil ettikleri için basit yazı yazan bazı muharrirlere (yazarlara) layık olmadıkları payeleri verdirirler. Henüz tahsillerini bitirmeyen mektepli hanımlarımız bu kitleye dahildirler. ... Bize fikir, duygu, bilgi veren kitapları seçmeliyiz ve kapağında aşk sevda, gurub, gönül, çiçek, bahçe kelimeleri yazılı bazı eserlerin, paramızı almak için kurulmuş birer tuzak olduklarını bilmeliyiz. İyi bir seçim ile seçilmiş, ağır ve yüksek bir romanı acele ile değil, yavaş yavaş, düşüne düşüne, muharrir tarafından kullanılan E kelimelerin hakiki anlamlarına geçerek, tasvirleri iyice gözümüzün önüne getirerek, tahlilleri iyice anlayarak okumalıyız. Böyle bir mütalaanın ruha verdiği ferahlık pek büyüktür. Adeta bir kitabı okuduktan sonra iki üç gün evvelkine nisbetle çok yükseldiğimizi hissederiz. Biz kadınlar, erkeklere nisbetle daha az tahsil, daha az tecrübe gördüğümüz için bu noksanımızı romanlarla telafi edebiliriz. Ancak bir romanı, vakit geçirmek için değil, hissi ve fikri terbiyemize hizmet ettiği için okumak şartıyla. İyi bir roman nasıl seçilir? Dikkat edilecek olursa kıymetli bir eser, yalnız muharririnden değil, unvanından, resminden, tabından (baskısından), hatta gazetelerdeki ilanının şeklinden bile anlaşılır. Cicili bicili kapaklar içinde, sevdalı gönüllü isimlerle muharririni göklere çıkaran büyük gazete ilanlarıyla, basit bir kıraat kitabı üslubuyla intişar eden (yayımlanan) kitaplar ekseriya pek adi olurlar ve ele almaya bile değmezler. Herkesin tavsiye ettiği eserlerden ziyade, fikri yüksekliğine emin olduğumuz insanların tavsiye ettikleri eserleri okursak aldanmış olmayız. Her ana baba, bu şartlar içinde roman okumak isteyen kızını düşünceden men etmemelidir. Bütün romanlar kadınla erkeğin cinsi ve hissi münasebetlerinin safahatını hikâye ettiklerine göre, az çok tehlikeli olabilirler. İyi bir seçim ve dikkatli bir değerlendirme, bu tehlikeye karşı en kuvvetli siperlerdir. O zaman ebeveynin “kızım roman okur da ahlakı bozulur” diye telaş etmelerine hacet kalmaz. Küçük Hanım Kadınlık Sütunu’ndan / 13 Mart 1926 CUMHURİYET 13 CMYK