22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 4 30/11/06 15:55 Page 1 PAZAR EKİ 4 CMYK 4 3 ARALIK 2006 / SAYI 1080 Derinin hızlı yükselişi... İstanbul, 79 Aralık’ta dördüncü kez deri sektörünün önemli isimlerini ağırlıyor. Deri ve kürk konfeksiyon ürünlerinin yanı sıra hammadde, kimyasal, makine ve aksesuvarlarının sergileneceği fuar Türkiye’nin aldığı yolu da gösteriyor, büyük rakamlar, yeni pazarlar, bitmeyen sorunlar... Deniz Yavaşoğulları yor, mevcut kapasite düşünüldüğünde bu rakamın altı, hatta yedi milyar dolara ulaşması gerektiğini söylüyor. İhracat kontenyırlarının yüzde 38’i AB ülkelerine, yüzde 40’a yakın bir kısmı Doğu Bloku ülkelerine indi geçen yıl. Sektörün yurtiçindeki rakamları da göz alıcı, 400 bin tonluk yıllık deri işleme kapasitesi ve 1200 firması ile Türkiye’de 10. büyük sanayi kolu. İstanbulTuzla, İzmirMenemen ve Çorlu’da üç organize deri sanayi bölgesi var... Yolunuz Laleli ya da Zeytinburnu’na düşerse, bavulların hâlâ deriyle doldurulduğunu görüyorsunuz. Alıcı ülke yine Rusya. Rusça bilmeyen esnaf yok gibi, satıcılar Rus, Azeri, Moldavyalı, Beyaz Rusyalı... Tansu Çiller’in başbakan olduğu yıllarda, yani doksanların ikinci yarısında, en çok paranın döndüğü pazar bu iki semt. Çiller’li yıllarda resmi ihracat 700800 milyon dolar görünürken, gerçekte altı milyar dolarlık ihracat yapılıyor. Koşar, “O yıllarda” diyor “toplantılarda resmen dericiler değil, kaçakçılar adına söz istiyorduk”. Çin’in o sıralar pek de ortalıkta görünmediğini unutmamalı elbette… Bavul ticaretiyle çok para kazanılıyor, ama çok da itibar kaybediliyor, çünkü erkek bedeni sipariş edene çocuk bedeni gönderiliyor. Koşar, Rusya’da bazı dükkanların vitrinine “Burada Türk malı satılmaz” ilanlarının yapıştırıldığını anımsatıyor. İşte sektörün temsilcilerinin, tasarımcıların ve firmaların gözünden Türkiye dericiliği... İ stanbul, önümüzdeki hafta 22 ülkeden 240 deri firmasını ağırlayacak. 79 Aralık tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen 4. İstanbul Deri Fuarı’nda deri sektöründe güçlü firmalar hem rekabetin sınırlarını zorlayacak, hem de yeni pazarlara kapı aralayacak… Fuarın arifesinde, her yer bu kadar çok deri reklamıyla doluyken insan sormadan edemiyor, dericilik sektöründe neler oluyor? Bu deri montları, ceketleri, ayakkabıları kimler giyiyor, yani Türkiye hangi ülkenin insanlarıyla deri kardeşliği yapılıyor? Türk dericiliğinin dünya piyasasında hiç de küçümsenmeyecek bir yeri var. Üretim kapasitesiyle Avrupa’nın ikinci, dünyanın onuncu ülkesi… Yakın bir geçmişte İspanya’yı geride bırakmış, İtalya’yı zorluyor. Avrupa ülkelerini, Rusya’yı, Amerika’yı, hatta Kanada’yı Türkiye giydiriyor. hracat rakamları hızla yükseliyor, 1997’de 763 milyon, 2001’de 425 milyonu beyannameli, 1.2 milyar doları bavul ticareti toplam 1.625 milyon, 2005’te ise resmi olarak 1 milyar 40 milyon dolar. Gayri resmi ihracatla birlikte bu rakam 2.5 milyar dolara ulaşıyor… Deri Sanayicileri Derneği Başkanı Turgut Koşar bu rakamı hiç de yüksek bulmu Tüketici deriden vazgeçemiyor... Fotoğraf: Hıdır Durman Desa bir dünya markası... Bir numarayız, ama... 14531993… Arada geçen beş yüz yılda, Kazlıçeşme hep deri koktu, toprağa, denize, havaya deri karıştı… Kazlıçeşme’yi dericilere veren Fatih Sultan Mehmet’ti… İstanbul büyüdükçe, bir işgalci gibi görünmeye başlandı Kazlıçeşme, şehir dışına gönderilmeye diklendi… Sonunda bugün dünyanın en büyük deri tesislerinden biri olarak görülen Tuzla’ya taşındı. Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesi, bugün her şeyiyle adeta bir şehir gibi. Türkiye Deri Sanayicileri Derneği de bu şehrin içinde. Başkanı Turgut Koşar’la sektörün bugününü konuştuk. Türkiye dericiliğinin dünyada artık söz sahibi olduğunu söylemek mümkün mü? Konfeksiyonda bir numarayız, özellikle kürkte İtalya'yı geçtik diyebiliriz. Boss ürünlerini İtalya’dan Türkiye’ye taşıdı. Saraciyede ise Prada, Burberry’s, Fendi gibi ciddi markalar burada üretiliyor. Tuzla Deri Sanayi Bölgesi kendi alanında dünyadaki en büyük tesislerden birisi, ama tüm bunlar sorunlarımız olmadığı anlamına gelmiyor… Sektörü en çok zorlayan sorun ne? Döviz kurları bizi perişan ediyor. Girdi maliyetlerimiz, vergilerimiz çok yüksek. İhracat sigortamız yok. Çok enerji tüketiyoruz ve enerji Türkiye’de çok pahalı. Üretimimizin yüzde 80'ini ihraç ediyoruz, ama bu şu anki değerli Türk Lirası’yla çok zor. Dış pazarları bırakın, iç pazarlarda da sıkıntı yaşıyoruz. Uzakdoğu’dan, özellikle Çin’den yapılan ithalatı da göz ardı etmemeliyiz. Çin sadece Türkiye’de değil, dünyada da pek çok sektör için bir tehdit oluşturuyor, tek nedeni işsizliğin ve mallarının çok ucuz olması mı? Çin’de hâlâ komünist rejim geçerli ve tüm bankalar devletin. İşletmeler devletten sıfır faizle kredi alıyorlar, hatta bu kredilerin geri ödenmesi gerekmiyor. Güçlü teşvik politikası ve bilinçli olarak paranın değerinin düşük tutulması Çin’i öne çıkarıyor. Türkiye’de bir teşvik uygulanıyor mu? Özal zamanında teşvik yüzde 30 uygulanıyordu, sonra bu oran yüzde 1015'e kadar düştü, şu an binde beş diyebilirim. Deri sektöründe Türkiye’nin rakipleri kim? Ucuz malda Çin, kaliteli malda İtalya. İspanya da kaliteli mal üretiyor, fakat biz şu an İspanya'yı geçmiş durumdayız. Hammadde üretiminde Türkiye’nin bugünkü durumu nasıl? Bir zamanlar Türkiye’nin bu konudaki en büyük avantajı ham deri kaynağıydı. Ben küçükken bir sürü firma Fransa ve İtalya’ya ham deri satıyordu. Hayvancılık Türkiye’nin doğusu için çok önemliydi, aynı zamanda sosyal dengeyi de sağlıyordu. Son 15 yıldır hükümetlerin güttüğü yanlış politikalar ve terör, durumu bu hale getirdi, deri ithal etmeye başladık. D esa’yı sadece Türkiye’de değil, dünyada da bilmeyen yok. Türkiye’de 48 mağazası, 140 satış noktası, 42 ülkeye ihracatı, pek çok ülkede de mağazaları ya da satış noktaları var. 1972’de kurulan firma, deri çanta, valiz, kemer, ayakkabı, konfeksiyon ve evofis mobiya ve aksesuvarları üretiyor. Deri işleme tesisi Çorlu’da, uzun yıllardan beri deri üretimini de kendi tabakhanesinde yapıyor… Sorularımızı Desa Pazarlama ve Toptan Satış Direktörü Emre Bilge yanıtlıyor: Desa ünlü markaların da üretimini yapıyor değil mi? Evet, 2004 sonu itibarıyla ünlü İspanyol markası El Cortes Ingles’i de ihracat pazarına dahil ettik. M&S ve El Cortes dışında Ralph Lauren, Liz Claibourne, John Lewis, Debenhams ve Woolworths gibi ünlü markalara da üretim yapıyoruz. Samsonite ve Aerosoles marka ayakkabıların Türkiye temsilciliğini de biz sürdürüyoruz. Desa’yı giderek iç piyasada da sıklıkla görmeye başladık, yanılıyor muyum? Haklısınız, 2004 yılının sonuna kadar olan dönemde ağırlıklı olarak dış pazarlara yönelik çalıştık, fakat son iki yıllık süreçte iç piyasaya yatırım arttı, hâlâ hızla artırıyoruz. Fakat geçmiş tecrübelerimiz, büyüme hedeflerimizi gerçekleştirmek için yurtdışı pazarlara açılmamız gerektiğini gösteriyor. Planımız toplam satışların üçte bir oranlarında iç piyasa, yurtdışı mağazacılık ve başka markalara yapılan üretime dağılması. Bu şekilde iç piyasada dönem dönem oluşan daralma ve sıkıntılardan doğan riskler azalacak. Türkiye deri sektöründe İtalya ile rekabet halinde, Desa da bu rekabete dahil mi? Evet, dünyanın en önemli deri üreticisi İtalya sektörümüzün kendine hedef edindiği ülkelerden… Türkiye'de kullanıan teknoloji rakip ülkelerin birçoğuna göre ileri durumda. İleri bir noktada olmak, sorunsuz olmak anlamına da geliyor mu? Dericilik, diğer sektörlerle karşılaştırıldığında ne durumda? Elbette hayır. Ham deri ihtiyacının büyük ölçüde ithalat yolu ile karşılanması, işgücü ve enerji maliyetlerinin artması, yurtdışı pazarlarda yoğun bir rekabet yaşanması ve büyük alıcılarımız sayılan ülkelerin ekonomik krize girmesi sonucu önemli ihracat düşüşleri yaşandı. Sektör krize sürüklendi, 2002’den sonra kaybettiği pazarların büyük bir bölümünü tekrar elde etmeye başladı. Bugün dericilik, imalat sanayii üretimindeki yüzde 2.3’lük ve toplam sanayi istihdamındaki yüzde 1.5’lik payı ile ülke açısından büyük öneme sahip sektörlerden biri. Bütün sektörlerin başı Çin ile dertte. Deri sektörünün temsilcileri yaptığımız görüşmelerde bunu doğruladı. Bu sizi de etkiliyor mu? Çin başta olmak üzere Uzakdoğu olgusu maalesef halihazırda satış yapmış olduğumuz Batılı alıcıları fiyat avantajından dolayı kendisine doğru çekiyor. Ancak Çin’de ham deri ithalatına getirilen vergiler doğal olarak belirli bir maliyet artışını beraberinde getirecek ve bu unsur Türk deri sektörüne göreceli bir avantaj sağlayacak. Bugün Amerika’dan, Güney Amerika’dan, Yeni Zelanda’dan, Avustralya’dan, Afrika’dan deri ithal ediyoruz. Bu durumda dericilik, işçiliğin öne çıktığı bir sektör diyebilir miyiz? Doğru, ama Türkiye şu an üretmeden tüketiyor. Deri olsun, tekstil olsun bu sektörlerin hammaddesi burada, üretimi yapabilecek kapasite, geniş bir altyapı da var, ama kaderine terk edilmiş durumda, lojistik desteğimiz yok. 34 yıldır üretim veya ekonomiyle ilgili herhangi bir gündem oluştuğunu duymadık. Nasıl bir lojistiğe ihtiyacınız var? İstihdam ve çevre konularında teşvik sağlanabilir. Arıtma tesisi kurarak çevreye saygılı bir üretim yapmaya çalıştığında cezalandırılan sen oluyorsun, çünkü maliyeti çok fazla. Daha önce söylediğim gibi, enerji de çok pahalı. Bu konularda sektörlerin önünü açacak politikalar geliştirilebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle