02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZAR EKİ 8 CMYK 8 Aşk bitmez! Melike Tümer nce “Bir İstanbul Masalı”nda fedakâr anne Suzan, sonra “Hırsız Polis” dizisinde iyi kalpli, eski konsomatris Fulya olarak çıktı karşımıza Vahide Gördüm. “Anlat İstanbul” filminde kötü üvey anne olarak şaşırttı, ama rolünün üstesinden gelerek sadece “iyi” karakterlerin oyuncusu olmadığını kanıtladı. Ne de olsa Dokuz Eylül Üniversitesi tiyatro mezunu bir oyuncu olarak yıllarca Ankara Sanat Tiyatrosu ile Adana Devlet Tiyatrosu’nda sahne tozu yutmuşluğu var. Kendi deyimiyle “Televizyona düşkün seyirci”nin onu tiyatrodan değil de ekrandan hayatına kabul etmesi, birçok sinema projesinde yer alma şansı yarattı onun için. Yönetmenliğini Nihat Durak’ın yaptığı, Çetin Tekindor, Tarık Pabuççuoğlu, Halit Ergenç, Dolunay Soysert ve Rafaele Çedolini ile başrolleri paylaştığı “İlk Aşk” bunlardan biri. Film, Arifoğlu ailesinde üç kuşak boyunca yaşanan aşkların bütün aileyi paramparça edişini, hüznü ve mizahı bir arada kullanarak sıcak ve samimi bir biçimde anlatıyor. Bir Ege kasabasını mesken tutarak hayatın içinden tüm duyguları; aşkı, ayrılığı, kırgınlıkları, ölümü ve hayalleri seyirciyle buluşturan Vahide Gördüm’ün deyimiyle “yumuşak” bir film “İlk Aşk”. Soruyoruz, Vahide Gördüm yanıtlıyor, aşkı, filmi ve kendine dair her şeyi… “İlk Aşk” size göre neyi anlatıyor? Aşkın hiçbir zaman yok olmayacağını anlatıyor. Araya ayrılıklar, ölümler, toplumsal baskılar girse de aşk ölmüyor. Eğer birtakım sebeplerden dolayı yaşanmamışsa, 60’ında da 70’inde de tekrar canlanabiliyor. Her yaşta aşkı anlatıyor "İlk Aşk". Bir ailede üç kuşak boyunca yaşanan aşkları anlatan Nihat Durak’ın “İlk Aşk” filmi gösterimde. Başrol oyuncularından Vahide Gördüm’e göre filmin esası, aşkın hiçbir zaman yok olmayacağını göstermesi. Gördüm’ü bu sezon Berkun Oya ve Yeşim Ustaoğlu’nun filmlerinde de izleyeceğiz… Ö Vahide Gördüm, İlk Aşk’ta Tarık Pabuççuoğlu ve Çetin Tekindor’la... Fotoğraf: Vedat Arık BÜYÜK LAFLAR ETMEYİ SEVMİYORUM Çetin Tekindor, Tarık Pabuççuoğlu, Erol Günaydın, Ayşen Gruda, Halit Ergenç ve tabii siz başta olmak üzere büyük oyuncular var. Bu, filme bir şans getirir mi dersiniz? Belki, ama öyküsü iyi değilse, yönetmen başarılı olamamışsa yapacak hiçbir şey yok. Sadece iyi oyuncuların olması filmi alıp götürmez. Bu filmi başarılı bir çalışma olarak görüyor musunuz? Çok başarılı gibi büyük laflar etmeyi sevmiyorum, ama iyi bir film oldu ve herkes çok emek verdi. Bundan sonrasına seyirci karar verecek. Canlandırdığınız Nevin nasıl bir karakter? Nevin 60 yaşında bir kadın. Yıllar önce sevdiği adama kavuşamamış, evlendiği erkek hayatı üzerinde birtakım entrikalar çevirmiş. Nevin aslında Asaf’a âşık, ama onun karde şi Azmi’yle evli. Çünkü Asaf Kore’ye askere gidiyor ve ölüm haberi geliyor. Öğreniyoruz ki hiçbir şey göründüğü gibi değil Film gösterimde, insanlar sizce neden izlemeliler bu filmi… İnsanlar filmde kendi aşklarını bulacaklar ya da hatırlayacaklar. Kaçırdıkları güzellikleri fark edecekler. Aşk sadece bir insana karşı hissedilen duygu değil benim gözümde. Doğaya, çocuğa, hayata, bir sürü şeye duyulan aşklar var. Nevin torununa da âşık mesela. Bu duyguların güzelliğini hatırlayacaklar. Çok yumuşak bir film. Bana göre tüm bunlar, filmi izlemek için geçerli sebepler. Birbirine yakın tarihlerde pek çok yerli film gösterime giriyor. İlk Aşk aradan sıyrılabilecek mi sizce? Ümit ederim sıyrılır. Seyirci kaygısı beni pek ilgilendirmiyor aslına bakarsanız. Sadece yapılan iş güzel olmuş demeleri yeterli benim için. Yeni projeler, filmler var mı? Berkun Oya’nın yönettiği “İyi Seneler Londra” adlı filmin çekimleri bitti. Senaryosu çok iyi olan bir film bu. Ben bir menajeri oynuyorum. Ülkü Duru ve Zuhal Olcay’la birlikte başrolleri paylaşıyoruz. Ayrıca Yeşim Ustaoğlu’yla da yeni filmi üzerinde çalışıyoruz. O filmde de gazeteci bir kadını oynuyorum, ama ön planda olan gazeteciliğim değil, evlat olmam var. Tilbe Saran, Ruşen Çalışkur’la birlikte oynuyoruz. Yalnızlıklar üzerine yazılmış bir senaryo. PİYASANIN İÇİNDE OLMAK BİR AVANTAJ “Bir İstanbul Masalı” ve “Hırsız Polis” dizilerinden sonra birçok sinema filminde oynadınız. Dizileri sinema için bir şans olarak görüyor musunuz? Bunu reddetmek mümkün değil. Ankara’da olsaydım, tanınmak, bilinmek, tercih edilmek çok uzak ihtimaller olur du. Bu piyasanın içinde tanınmak tabii ki bir avantaj getiriyor size. Tiyatroyla değil de, televizyondan tanınmak sizi incitiyor mu? Başlangıçta biraz gücüme gitti doğrusu. Belki işin başında olmaktan kaynaklanan bir duyguydu. Kaç tiyatro seyircisi var ve kaç kişi tanıyabilir ki bu sayede? Şimdi biliyorum ki televizyona düşkün seyirci elbette tanıyamaz. Oyunculuğunuz hakkında internette olumsuz bir yorumla karşılaşmak neredeyse imkânsız. Siz kendi oyunculuğunuzu nasıl buluyorsunuz? Bunun için yorum yapamam. Çünkü ben yaptığım işi gösteriyorum, takdir başkalarına kalmış. Sanırım ben şimdi oyunculuğum açısından olgunluk çağındayım, ama bu hiçbir zaman bitmeyecek bir öğrencilik. Şimdi benim için yeni bir kapı açıldı, sinema oyunculuğu. Kendimi öğrenci olarak hissettiğim, her derse farklı hocaların geldiği bir alan bu.? Hayat, oyunculuk ve evlilik Esra Açıkgöz İki oyuncu, bir karıkoca, anne ve baba... Erdal ve Güzin Özyağcılar’ın hayatını anlatan en önemli kelimeler, bunlar... Erdal Özyağcılar “Yabancı Damat”ın kayınpederi rolüyle şu sıralar ünlüler arasında. Güzin Özyağcılar ise İstanbul Şehir Tiyatroları’nın 34 yıllık oyuncusu. Evlilikleri de oyunculukları kadar uzun bir tarihe sahip. Fotoğraf: Vedat Arık E rdal ve Güzin Özyağcılar. 35 yıldır evliler. Bir o kadar da oyunculuk geçmişleri var. İkisi de tiyatroyla başladı oyunculuğa, sonra yollar ayrıldı. Güzin Özyağcılar, 34 yıldır İstanbul Şehir Tiyatroları’nın oyuncusu. Birkaç dizide ve sinema filminde oynasa da, hiç ayrılmadı tiyatrodan. Erdal Özyağcılar ise asıl “şöhret”i dizilerde yakaladı. Önce en uzun soluklu dizi “Bizimkiler”de iyi aile babası Şükrü rolündeydi, sonra “Şehnaz Tango”nun romantik Muhsin’i, şimdi de Yabancı Damat’ın kayınpederi. Erdal ve Güzin Özyağcılar ile oyunculuk ve iki oyuncunun yaşamı paylaşımı üzerine konuştuk. Yabancı Damat bir anlamda sizin oyunculuktaki ikinci baharınız... Erdal Özyağcılar: Yok, ben bahar olarak görmüyorum. Kendimi öyle bir kategoride görmem, çünkü ara vermeden çalışan bir oyuncuyum. Oyuncu oyuncudur ve performansını her oyunda gösterir. Bu benim 14. dizim. Hâlâ beni “Bizimkiler”deki Şükrü, “Beşik Kertmesi”ndeki Ay Dede rolüyle tanıyanlar var. Bunların arasında gençler de var. Yabancı Damat’ın sadece şöyle bir farkı var, dizi olarak Türkiye’ye çok fazla şey getirdi, politikacıların yapamadığı bir şeyi yaptı, TürkYunan dostluğuna güzel bir çentik attı. Bunu bize Yunanlı bir profesör de söyledi. Güzin Ö.: İnsanın sanatçı arzuları hiç bitmiyor. Hep bekliyoruz. Şehir Tiyatroları’nda devam edeceğim. Geçen sene iki oyunum vardı, “Yaprak Dökümü”nü dört yıl oynadık. Gişesi çok güzeldi, merdivenler bile satılıyordu… Erdal Bey, pek çok filmde, dizide oynadığınız halde hiç başrolde oynamadınız. Neden? Erdal Ö.: O, belirli şirketlerin bir oyuncuyu öne çıkarmalarıyla gelişen bir süreç. Star sistemi eski sinemada kaldı. Yani sizin için küçük rol, büyük rol diye bir şey yok mu? O üçkâğıda hiç gelemem. Küçük rol, büyük rol kesinlikle var, büyük oyuncuya, küçük oyuncuya seyirci karar veriyor. Sizin seyircileriniz de genelde kadın oluyor. Neden? Farkında değil misiniz, ben yakışıklı bir erkeğim? Hala öyle diyorlar. BİRBİRİMİZİ ÇOK İYİ ANLIYORUZ Oyunculukla ilgili hedeflerinizin ne kadarını gerçekleştirdiniz? Erdal Ö.: Hedefim, sahici bir oyuncu olmak, sahici sevgi görmek, sahici yerlerde bulunmak. Hiçbir zaman yapay olmamaktı, şimdi bütün sahiciliğimle buradayım. Güzin Ö.: Biz sanatçılar genelde çok büyük şeyler hayal ederiz, büyük roller oynamayı isteriz. Hedeflerimiz büyük olur, bunların bir kısmını yakaladım. En azından, 34 yıldır İstanbul Şehir Tiyatroları’ndayım. Bir de annelik ve evle ilgilenme sorumluluğum var. Ben her zaman için evimi, ailemi, çocuklarımı ön planda tuttum. Mesleğim benim için ikinci planda. Hiç başka türlü olsaydı, nerede olurdum diye düşündüğünüz olmuyor mu? Güzin Ö.: Bu bir seçim meselesi, ben bunu seçtim. Bundan da çok mutluyum. O yüzden pek çok şeyi reddetmek zorunda kaldım. Tercihimi hep evimden yana yaptım. Bunu kızgınlık yaratmadan yaşadım. İki oyuncunun evdeki hayatı nasıldır? Güzin Ö.: Birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Ben oyun çıkaracağım zaman Erdal heyecanlarımı, stresimi biliyor, o eve ağırlık verir. O yeni bir projeye girdiğinde, ben ona anlayış gösteriyorum. Başka meslekten biriyle, bu kadar mutlu olacağımı sanmıyorum. Bazı dizilerde beraber de oynadınız? Güzin Ö.: Onu da becerdik, sette ikimiz de ayrı kişilikleriz, arkadaşız, birbirimize karışmayız. ? SİNEMADA DAHA GÜZEL İŞLER YAPTIK Ancak 40 yıllık meslek hayatınızda, “Bizimkiler” ve “Şehnaz Tango”dan sonra tekrar “şöhret”i yakalamanız Yabancı Damat'la olmadı mı? Televizyon devreye girdiği zaman herkes için geçerli bu durum böyle bir şey ortaya çıkıyor. Sinemada çok daha güzel işler yaptık, Antalya’da aldığım ödül var, ama televizyon seyirciye her zaman ulaşabiliyor. Çoğu evde sabahtan açılıyor. Daha çok kafa yıkadığı için, daha popüler oluyorsunuz, olay o. Peki 40 yılınızı bu mesleğe verdiğiniz halde, dizilerle ünlenmekten dolayı bir kırgınlığınız yok mu? Niye olacak? Sonuçta ben oyuncuyum. 25 filmim var, bir o kadar oyun oynamışım, hem de en uzun soluklu dizilerde. Yine de genelde ağırlık aile babası rollerinizde. Olabilir, ama her babaya ayrı bir özellik katıyorum. Mümkün olduğu kadar yenileştirip, seyircinin ilgisini çekecek tonlarda oynuyorum, yaratıcılık da budur. Bir dönem sinemada da sürekli kötü adam oynadım. Hatta onlarla ödül aldım. Güzin Hanım siz, 37 yıldır oyuncusunuz. Dizilerde de oynadınız, ama hiç tiyatroyu bırakmadınız. Neden hep tiyatro? Güzin Özyağcılar: Eğitimimi tiyatro üzerine aldım. Tiyatroda gözümüzü açtık, tiyatro benim esas mesleğim, onunla nefes alıyor, mutlu oluyorum. Dizileri bu işin yan kolu olarak yapıyoruz, başka alternatifimiz yok. Sinemayı çok seviyorum, ama az sinema filmi çekiliyor. Onun içinde olmak da bazı ilişkiler gerektiriyor, ama yine de dörtbeş filmim, dörtbeş dizim var. Tiyatroyu daha gittiği kadar da yapacağım. KURSAĞIMDA KALAN SİNEMA... Erdal Bey dizilerde oynamaktan memnunsunuz, ama sinemayı özlemiyor musunuz? Erdal Ö.: Yabancı Damat’tan sonra dizilerde oynamayıp, kursağımda kalan sinemaya ağırlık vermek istiyorum. Bir de kendi projem var. Gerçi ben çekilmeyen senaryolar yazarıyım, ama... Ön görüşmelerini yaptığım birkaç proje de var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle