22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZAR EKİ 2 CMYK 2 Prof. Gesine Schwan Avrupa sosyal demokrasisini anlattı... Ne kadar çok aktör o kadar iyi yönetim... Volkan Aran eçen yıl, Almanya’da parlamento aritmetiği sosyal demokrat bir cumhurbaşkanının seçilmesine izin verseydi ya da cumhurbaşkanı halk tarafından seçilseydi bugün Prof. Gesine Schwan Almanya cumhurbaşkanı olarak Türkiye’yi ziyaret edecekti. Alman Sosyal Demokrasisi’nin akademik, cumhurbaşkanlığı adayı olduğundan beri de kamusal alanda önemli bir temsilcisi sayılan Prof. Schwan “artık hükümetlerin tek başlarına ülkelerini yönetemeyecekleri”, “uluslararası sendikal örgütlenmelerin zorunluluğu”, “üniversitenin uzmanlık bilgisi kazandıran kurumlar olmaktan çok, G farklı yönlerden bakabilen ve değişik dillerde anlaşabilen bireyler yetiştiren özerk akademiler olması gerekliliği” üzerine yeni şeyler söyledi. Bilgi Üniversitesi’nin 10. yılı etkinlikleri dahilinde yaptığı “Üniversiteyi Yeniden Düşünmek” başlıklı konuşması ve “Avrupa’da Sosyal Demokrasinin Yeni Açılımları” konulu toplantıdaki sunumu arasında söyleştiğimiz Prof. Schwan, halen Sosyal Demokrat Parti’nin Temel Değerler ile sosyal demokratların yeni programlarını oluşturmaya çalışan Program Kurulu’nun aktif üyesi ve Viadrina Avrupa Üniversitesi rektörü. Sosyal Demokrat Parti tarafından cumhurbaşkanı adayı gösterilmeniz sizin için sürpriz miydi? Başbakan Schröder beni cumhurbaşkanı adayı olarak düşündüklerini söyleyince çok şaşırdım. Üniversitedeki görevlerim nedeniyle bunun çok zor olacağını söyleyince, “İyi pazarlık yapıyorsun” dedi. Sonunda bunu kendi görüşlerimi kamusal alanda söylemek, üniversitedeki yeni eğitim sisteminin ve kurumlaşmanın bir bakıma propagandasını yapmak ve üniversiteleri daha fazla fondan yararlandırmak için bir fırsat olarak gördüm. Sizce aday gösterimesnizdeki anlam neydi? Sanırım akademik ve bağımsız bir insan olmam dolayısıyla böyle bir tercih yaptılar. Öte yandan bir kadın aday göstererek, karşı taraftan bazı oyların lehimize döneceğini düşündüler. Bir siyaset bilimci ve politikanın içinde yer alan bir uygulamacı olarak küreselleşme karşısında sosyal demokrasiyi bekleyen yeni sorular sizce neler? 89’dan sonra, büyük bir küreselleşme dalgası başladıktan sonra ulusdevletin ekonomiyi kontrol etmesinin gitgide zorlaştığı görüldü. Bu, sosyal demokrasinin temel aldığı zeminin, altından kayması demekti. Keynesci yaklaşımların yerini ağırlıklı olarak pazar liberalizmi eğilimi aldı. O da soruna çözüm getiremedi, yeni soru şu oldu: Hangi kurallar bütünü ya da hangi kurumlar ekonomi üzerinde ulusdevletin kaybettiği bu etki gücünü alacak? Biz bu tartışmayı yeni bir kavram etrafında yapıyoruz: Yönetişim (governence). Yani yönetim (government) değil artık çok boyutlu bir yönetişim gerekliliği. Yalnızca hükümetlerin değil, büyük şirketlerin ve sivil toplum örgütlenmelerinin de içinde olduğu çok aktörlü bir yönetim şekli. Aktörlerin yeni sorumluluklarını daha iyi anlamaları gerektiğini düşünüyorum Sosyal demokratlar, ulusdevletin bu yeni pozisyonunu halka anlatmakta sorun yaşadı mı? Çünkü Schröder’in halktan ve partiden yeni ekonomik program konusunda destek yitirdiğini biliyoruz… Bu, doğru. Schröder değişime, yönetişim kavramından başlamadı, sosyal güvenliği finanse edecek yeni bir sistem kurmayı ve geleneksel sosyal güvenlik sigortaları ile işsizlik sigortasını birleştirmeyi düşündü. Peki, yeni bir iş bulmaya teşvik edecek politikalarla sosyal güvenlik politikalarını nasıl birleştireceksiniz? Bu noktada yönetişimde önemli bir prensibe geliyoruz, eğitimin insanlara bağımsızlık ve beceri kazandırması. Geleneksel düşünceye göre kapitalist pazar ekonomisinin ortaya çıkardığı kötü sonuçları sosyal politikalarla yumuşatmak gerekliyken şimdi yapılması gereken eğitim yoluyla bu sonuçları ortaya çıkmadan önlemek. Bu da sivil toplum örgütlerine katılan, bağımsız, sistemdışı düşünebilen, kendi yolunu çizebilen bireyler yaratmakla ilgili. Bu bireyler çalıştıkları işletmelerin sosyal sorumluluk politikaları geliştirmesine de önayak olabilirler. Üniversitenizden söz ederken “Alman ve Polonya politikasının dilini aynı anda anlayabilen ya da Ortadoğu tarihini İsrail ve Filistin perspektifinden yorumlayabilecek bireyler yetiştirmek”ten söz ettiniz. Bu, mümkün mü? Neden olmasın? Her iki toplumla da yakın ilişkide olan gruplar var, Fransız ve Alman tarihsel bakış açılarını aynı kitaba koyabiliyorlar. İki ülkenin tarihçileri bir araya geliyor ve tarihi gerçeklerin üzerinden dikkatle geçip, uyumlu ve uyumlu olmadıkları yönleri ayrıca belirtiyorlar. ? Zamansız kadın portreleri... Ö zgün yapıtlarıyla Avrupa ve ABD’de çeşitli koleksiyonlarda yer alan Sema Silanoğlu’nun yeni çalışmaları 2126 Kasım günleri arasında Tophane 3 numaralı Antrepo’da sergilenecek. 1959 yılında Brüksel’de özel bir atölyede resim yapmaya başlayan Sema Silanoğlu, lise öğreniminden sonra Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimari Bölümü’ne devam etti. Silanoğlu daha sonraki çalışmalarını Nuri İyem Atölyesi’nde sürdürdü. İlk kişisel sergisini 1963 yılında İstanbul Belediyesi Şehir Galerisi’nde açan sanatçı, başta İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlerde 20’ye yakın kişisel sergi açtı. Silanoğlu 1998 yılından bu yana; tahta ve metal beraberliğindeki özgün yapıtlarında “zamansız kadın portreleri”ni çalıştı. Eserlerini yaratırken; Ege Bölgesi’nde eski Türk ve Rum evlerinin kapılarından, seccade yerine kullanılan namaz tahtalarından ve ocak raflarından sağladığı ahşap malzemeyi kullandı. Silanoğlu’nun bu tarzda çeşitli malzemeleri kullanarak ortaya koyduğu eserler, “resimsel heykeller” olarak yorumlanıyor. ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle