13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PAZAR EKİ 8 CMYK 8 12 KASIM 2006 / SAYI 1077 Hoşça Kal Kardeşim... Gün Benderli nsan belli bir yaşa geldiğinde (gelebilmişse eğer) değer ölçülerinde bazı değişiklikler oluyor. Örneğin birden, başka diyarlarda yaşayan sevdiklerini görmek isteğini duyarsa ertelemiyor (olanağı varsa), hele şu işimi bitireyim de sonra giderim, demiyor. Belki de bu son olur, duygusu geliyor içine. Kötümserlikten mi? Hayır, doğa yasalarının bilincinde olmaktan. Bana da böyle oldu bu kez. Bir sabah birden Livorno’ya gidiyorum diye başladım günüme. Siena, Floransa, Lucca, San Gimignano, Piza gibi birbirinden güzel kentlerle, tarihi anıtlarla, sanat eserleriyle dolu Toscana’da belki de akla en son gelebilecek üç yüz bin nüfuslu bir liman kentidir Livorno. Ama hayatta bana en yakın insanlardan biri olan Bianka’nın orada yaşaması şimdiye dek en azından on kez bu kente götürdü beni. Bu kez hasrete belki biraz da Budapeşte’de haftalardır devam eden sokak gösterilerinden gına gelmesi de eklendi bu ani kararla çıktığım yolculuğa. Hiçbir yenilik beklemediğim kadar tanıdığım bu kentte en büyük sürpriz bu gelişimde bekliyormuş beni… Sabah kahvesi yanında gevezelik, şehrin cadde ve sokaklarında tur atma, Livorno’nun ünlü Terasına kadar uzanıp denizin masmavi enginliğini seyretme, dostları ziyaret, anıları tazeleme biçiminde tekdüze devam eden haftanın ortasında, Bianka’nın iki numaralı torunu Vittorio’nun onuncu doğum günü partisine (!) gittik. Yalnızca aile üyelerinden ve çok yakın bir iki dosttan oluşan on iki kişi masa etrafında İtalyan usulü korkunç bir gürültüyle yemek yerken en son beş yaşındayken gördüğüm Vittorio Türk olduğumu birden algılamış olmalı ki bana “Ben bir Türk şairin, Nâzım Hikmet’in şiirini okudum” deyiverdi. Hayretle yüzüne baktım, “Ders kitabımızda var” deyince şaşkınlığım daha da arttı. Vittorio, çocuklara özgü heyecanla hemen odasına koşarak çok güzel basılmış, resimli bir okul kitabı getirdi bana. Yaprakları hızlı hızlı çevirerek bir sayfada durdu ve uzattı kitabı: Sono contento “Sono contento d’essere venuto al mondo” Beynimin bilgisayarı hızla çalışıyor. Sono contento. Evvet, evet! “Fevkalade memnunum dünyaya geldiğime”. Vittorio beni şaşırtmış olmaktan son derece mutlu, kitabın sayfalarını çevirerek başka bir şiir gösteriyor bana, gene N. Hikmet imzalı: Lettera a Memet ……. Gradi al grabo, alla terra, al mare, ma prima di tutto credi all’uomo……. Tohuma toprağa denize inan, insana hepsinden önce… Elimde tuttuğum kitap ilkokul 4. sınıf öğrencileri için hazırlanmış bir yardımcı ders kitabı. İ Coğrafya, tarih, çevre, yurttaşlık bilgileri vb. yanı sıra güzel sanatlarla, edebiyatla, şiirle tanıştırıyorlar çocukları. Vittorio’nun sürprizleri bitmedi. Bir ara ortadan kaybolduktan sonra bu kez ilkokul 3. sınıf ders kitabıyla geliyor, uzatıyor bana: Il piú bello Il pıú bello di tutti mari é quelle dove ancora non si é andatti. En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır… Vittorio sevinçli, ben hem mutlu, hem şaşkın, hem hüzünlü biraz. Kendi ülkemin ilkokul ders kitaplarında N. Hikmet’in şiirlerinden örneklerle çocuklara dünyanın güzelliklerinin, gerçek değerlerin anlatılacağı günleri herhalde ben göremeyeceğim. *** Livorno’nun bu gidişimde bana hazırladığı sürprizler bu kadarla kalmadı. Doğum günü yemeğinde o akşam bu şaşkınlığıma tanık olan ve Nâzım Hikmet’i şahsen de tanıdığımı duyan bir dost, İtalyan gazeteci Andrea Jardella, Livorno Sivil Denizcilik lisesinde sınıflardan bi rinin kapısında asılı levhada N. Hikmet imzalı bir şiir bulunduğunu anımsadı. Ertesi gün buluşup oraya gitmeyi kararlaştırdık. Dışardan bakılınca, okuldan çok bir apartmanı anımsatan binanın merdivenlerinde bizi, ziyaretimizden haberdar edilen tarih ve edebiyat öğretmeni Roberto Pincelli karşıladı. Tüm sorularımızı yanıtladı. Kaptan ve makinist yetiştiren bu sivil Denizcilik Lisesi’nin birinci kattaki sınıflarından birinin kapısında bakır bir levha üzerine kazılı Nâzım Hikmet dizelerinin acıklı bir öyküsü var: Livarno. Sivil Denizcilik Lisesi’nin bir sınıfının kapısında Nâzım Hikmet’in “Hoşça Kal Kardeşim Deniz” şiiri yazılı. Çünkü okulu makinist olarak bitiren Antonello Cassano, 1991’de gemide çıkan yangında öldü. Cassano şairin hayranıydı ve en çok bu şiirini seviyordu. Çünkü İtalya’da ilkokul ders Benderli (sağda) şiir yazılı levhanın önünde... AD ANTONELLO CASSANO macchinista navale 10.4.1991 M/n Moby Prince Ed ecco ce andiamo come siamo venuti arrivederci fratello mare mi porto un pó della tua ghiaia un pó del tuo sale azzuro un pó della tua infinitá e un pochino della tua luce e della tua infelicitá …………………….. Nâzim Hikmet 1957 İşte geldik gidiyoruz/hoşça kal kardeşim deniz biraz çakılından aldık/biraz da masmavi tuzundan/sonsuzluğundan da biraz/ışığından da birazcık/birazcık da kaderinden. Moby Prince, 1991 yılında bugüne kadar nedeni anlaşılamayan bir yangında, Livorno açıklarında yanarak batan bir gemi. Tam kitaplarında da Nâzım var! 140 kişi hayatını kaybediyor bu kazada. Ölenler arasında okulu makinist diplomasıyla yeni bitiren ve bir hafta önce Moby Prince’de çalışmaya başlayan Antonello Cassano da var. Antonello Cassano’nun en çok sevdiği şair Nâzım Hikmet’miş ve “İşte geldik gidiyoruz” şiirine de hocası Roberto Pincelli’nin ifadesiyle âşıkmış. Okul idaresi, hayatını böyle feci bir kazada yitiren öğrencisinin anısına, okuduğu sınıfın kapısına bir levha koymayı kararlaştırdığı vakit, tarih ve edebiyat öğretmeni levhaya bu şiirin kazınmasını düşünmüş. Biz şimdi bu levhanın karşısında yüreğimiz dile getirilemeyecek duygularla dopdolu duruyoruz. Arkamızda merdivenin basamaklarına oturmuş gencecik öğrenciler, bildikleri bu levhadaki şairi tanıyan, onun dostları olan Türkleri merakla gözlüyorlar. Hiç beklenmedik, umulmadık bir sahne bu. Ansızın daha başka türlü bir ruh kazanıyor, canlanıyor bakır levha. Eksik olma Livorno kenti. Hem üzdün bizi hem göğsümüzü kabarttın. Hoşça kal Livorno. *** Ertesi gün son sürpriz gene Vittorio’dan geldi. Livorno ilkokulunun 3. ve 4. sınıf ders kitaplarını annesiyle gönderdi bana. Varlığını benden öğrendiği İstanbul’daki Nâzım Hikmet Vakfı’na armağan etmek için. ? benderli.gun@gmail.com Cinsel uzlaşma U zun süreli bir ilişki yaşamak ve kendini cinsel olarak hep iyi hissetmek: Bütün çiftler bunu düşler ama çoğu bundan kuşkuludur. Neden? Çünkü, ilişkinin ilk zamanları geçince, çift kendi cinsellik sırasını savdığı duygusuna kapılır. Hangi jestlerin, hangi okşamaların kendilerine haz verdiğini bilir ve bunun ötesine geçmek istemezler... Oysa, haz çeşitlemelerden doğar. Basmakalıp düşüncelerden sıyrılmak gerekir. Haz veren, kendilerine özgü bir cinsellik tanımını, uyuşma noktalarını ortaya çıkarmasını öğrenerek üretmek her çiftin kendine kalmıştır. Bir partner okşamalara önem verir, diğeri içe girmeye ya da fantezilerini gerçekleştirmeye... Karşılıklı gereksinimler karşılanınca cinsel uzlaşma başlar. Ortak yaşamda geçen yıllar, paylaşılan yeni cinsel hazların keşfini engellemez. Gene de paradoks olarak, partnerler arasında utanma duygusunun artması eğilimini çoğaltırlar. Bir danışan, doktoruna evlilikte geçen uzun yılların ardından “bir denemek için başladığı” oral seksten hep nefret ettiğini itiraf etmişti. Ne var ki “Kocamı gücendirmemek için bırakamadım!” diyordu. Uzun süreli cinsel uzlaşmanın öteki düşmanı ise her zaman burun buruna olmaktır. Serbest zamanlarının tümünü birlikte geçiren partnerler birbirlerini gerçekten fark etmemek riskiyle karşı karşıya kalırlar. Diğerini artık bir diğeri olarak algılamamaktadırlar. Oysa, arzu önce uzaklık ve sonra diğerinin Seks, bir keyif kaynağı ve birbirini tanımanın bir başka yolu. Mutlu bir cinselliği uzun sürede korumak mümkün mü? Hazzı sürekli kılmak isteyenler nelerle mücadele etmeli? Çözüm biraz uzaklık ve haz çeşitlemelerinde... mahremiyetine daha yakın olmak isteğinden doğar. Her ne kadar, cinsellik uzun süre çift için ikincil bir konu olarak kaldıysa ve ellerinde olanla yetindilerse de, bugün insanlar cinselliğe fazlasıyla önem verir oldular. Medyanın, filmlerin, kitapların vb. cinsellik imgeleri ve dört dörtlük bir cinsel yaşam olmadan mutlu bir çift olunamayacağını ima etmeleri söz konusu şimdi. cinselbilimciler. Toplumumuzda kişilerin büyük bölümü, cinselliğin çifte özgü bir alan olduğuna ve tüm tökezlemelerin ayrılık için yeter neden oluşturduğuna inanıyor. Bu yüzden her çiftin, cinselliklerinin mükemmel olmasını dilemeleri olağan. İlişkiyi hareketlendirmek gerekir. “Aşk, sevgililer arasında esen rüzgâr var olduğunda sürer” der bir Alman atasözü. Başka bir deyişle: Bir rüzgâr her bir partnere özerkliğini yeniden kazanmaya izin verir, arzu duymayı sağlar, duyuların yeniden buluşması için bir araya gelmeden önce... Öte yandan, cinsellik yolunda gitmiyorsa ömürsüz bir çift olunur diye düşünmemek gerekir her zaman. Cinsellik, hazzı paylaşmak için başka şeylerin yanı sıra başvurulan yollardan biridir sadece! ? Psychologies’den çeviren: EMRE ÇAĞATAY GERÇEKTEN GEREKLİ Mİ? Dahası, kişisel zevkin her an aranması olgusu var, bizler eskisinden çok daha fazla, doyumsuzluklarımızı dikkate alır olduk ve onları kabullenmeye, çözüm için her şeyi göze almaya başladık. Cinsellik, partnerlerin birlikteliklerinin sağlığı için bu denli gözde büyütülmeye değer bir şey mi? Evet, diyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle