22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 14 AĞUSTOS 2005 / SAYI 1012 ŞU İSTANBUL VARlft... Anadolu Araştırmaları Enstitüsü Fransız hükümeti, 1848'deAtina'da, 1881'de Kahire'de arkcoloji enstitiileri kurunca bir enstitünün de Istanbul'da K BÇilrrlası önerilir. Amaç, V.fAİmanya, Avusturya ve i Rusya'nın arkeolojik alanda ' Anadolu'da yaptıkları ' çalışmaların gerisinde kalmamaktır. Ancak Istanbul'da açılacak bir enstitünün Atina Fransız . Okıılu'nun etkinliklerini kısıtlayacağı düşüncesiyle bu çalışmanın önüne geçilir. 1917 Ekim devrimiyle Rusya, tstanbul'da bulunan "Bizans Araştırmaları Enstitüsü "nün faaliyetlerini durdurunca Fransa bir girişimde daha bulunur, fakat sonuç olumsuzdur. 1929 yılına gelindiğinde ise Louvre Müzesi Doğu Eserleri Bölümü yöneticisi Rene Dussaud'un çahşmaları sonuç verir ve "Fransız Arkeoloji Enstitüsü" (Ismtitut Françoeis d'Archeologie de Stamboul) eski Fransız Büyükelçilıği'nin bulunduğu yerde açılır. 1930yılından beri enstitüye on iki müdür atanır. Anadolu Araştırmaları Enstitüsü içinde faaliyette olup tüm araştırmacılara açık olan ve 25 bin kitap ve 150'si "yaşayan" 800 süreli yayına şahip. Yayınlar arasında; arkeoloji, bizantinoloji, Türk ve Osmanlı araştırmaları bıılunuyor. Ayrıca 18.yy'dan kalma yaklaşık 500 eserden oluşan seyahatnamelere, eski harita ve planlara, aynı zamanda lOOkadar mikrofilmle Fransızca Osmanlı basınına ulaşmak da mümkün. Ayrıca Transkafkasya'dan Orta Asya'nın doğu sınırlarına uzanan bir alanı kapsayan beş bin eser de enstitünün arşivi arasında. PAZARIN PENCERESİNDEN Zafer Çebi G ece Eyüp'e varmak üzere, sabahleyin At Meydanı'ndan hareket etmek, elde bir tespih camileri dolaşmak, bütün kahvehanelerde, büyük ve küçük türbelerde, hamamlarda ve meydanlarda oturmak, bakır ayaklı minicik mavi fincanlarda Türk kahvesi içmek, güneşin altında oturmak ve bir nargile dumanı içinde yavaşça sarhoş olmak, dervişlerle ya da geçenlerle konuşmak, bu hareket ve ışık dolu tablonun bir parçası olmak, özgür, tasasız ve bilinmeyen olmak ve sevgilinizin akşam evde sizi bekleyeceğini düşünmek.... Piyer Loti, "Aziyade"de Istanbul'u böyle anlatıyordu Fransız halkına ve tüm Batı'ya. Sade ve şiirsel satırları etkileyiciydi. Okuyanda îstanbul'a olduğıı kadar Türkiye'ye dair de bir merak uyandırıyordu. O merakın peşine takılanlar soluğu lstanbul'da aldılar, bir kısmı geri döndü, bir kısmı bir süreliğine konakladı, bir kısmı da Îstanbul'a yerleşti. 1930'da "Fransız Arkeoloji Enstitüsü" olarakkurulan, sonraki yıllarda "Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü" admı alan kuruluşta çalışan bir grup Fransıza bir meraktan fazlası düştü... Aşk, birliktelik, bir kente bağlanmak ve... Dil çıkarmak Selçuk Erez B BÜYÜLÜBİRŞEHİR Fransız hükümetinin verdiği bursla Türkiye'ye araştırmacı olarak gelen M. H. Sowner'ın serüveni yirmi iki yıl öncesine dayanıyor. Aralıklarla da olsa gidip geldiği bu ülkenin dilini çok iyi öğrenmiş ve Anadolu'ya gelmek isteyen yeni araştırmacılara Fransa'da Türkçe dersleri vermeye başlamış, "Bir yeri ya seversiniz ya da hiç sevmezsiniz. Ben bu ülkeyi çok sevdim" diyor. Sowner'ın Îstanbul'a ait düşünceleri, kolay kolay unutulacak gibi değil: "Yıllar önce Îstanbul'a geldiğimde heyecan içerisindeydim ve bu heyecanı hâlâ içimOnce Piyer Loti'den ya da Lamartine'den okumuşlar Istanbul'u. Sonra da yollarını düsürmüşler bu kente. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü birbirlerini dinleme yerleri. Isabelle Verdier, Pierre Chuvin, Eric Jean'ı en çok etklleyen kültür zenglnliği. Üçü de Istanbul'u "Rüya şehir" olarak tanımlıyor. de hissedebiliyorum. Bu şehir, bu sokaklar çok büyülü, bir rüya sanki. Çok zengin bir kültüre sahip. Her bölgenin farklı kültür ve geleneklere sahip olması çok cezbedici. Ben doktoramı Anadolu'daki yemek kültürü üzerine yaptım. Hatta en son yazdığım makale Anadolu'daki bulgur ve kuskus pilavı üzerine. O kadar zenginlik var ki, insan gerçekten şaşırıyor." Enstitü müdürü Pierre Chuvin ise bu kültürü en iyi anlatanın şiirlerine hayran olduğu Nâzım Hikmet olduğunu söylüyor. Nâzım Hikmet'i cezaevinden çıkıp Paris'e, Abidin ve Güzin Dino'nun yanına geldiği zaman tanımış ve mücadele ınancına hayran kalmış. Chuvin, Nâzım Hikmet'in yanı sıra birçok Türkiyeli şairin kitabını da Fransızcaya çevirerek modern Türk şıinni Fransa'ya tanıtmaya çalışıyor. Enstitünün kütüphane bölümünde dört yıldır görev yapan Isabelle Verdier, araştırmacılar için Türkçe ve Fransızca dışında da eserlerin olduğunu söylüyor. Türkçesinin yetersiz olmasından yakınıyor Verdier. "Fransa'da müzik öğretmenliği yapıyordum ama eşimin almış olduğu burs hayatımı değiştirdi ve onunla bu çok farklı diyebileceğim topraklara geldim" diyor. "Her bölge farklı renklere sahip bu çok heyecan verici. Ve Istanbul Anadolu'nun bir yansıması gibi. Istanbul'dan ayrdma durumunun söz konusu oluşu beni çok üzüyor. Buradan ayrılmak istemiyorum"... Pierre Loti için îstanbul biraz da Aziyade'dir. Çünkü o, yazara hayatın vazgeçilmez tutkularını vermiştir. Loti, Aziyade'nin gözlerinde Doğu'nun gizemini ve kalbinin tek dostunu bulur. Bunu en iyi anlayanlardan biri Eric Jean. Çünkü o da Türkiyeli bir kıza âşık. Jean, 18 yıl önce araştırma bursu alarak Hitit tarihini araştırmak için gelmiş Türkiye'ye. Arkeolojik çalışmalar için birçok bölgeye gitmiş, her şehirde biraz daha bağlanmış Türkiye'ye. Ardından Galatasaray Üniversitesi'nde arkeoloji alanında dersler vermeye başlamış. "Sonra bir Türk kızıyla tanıştım" diyor "Birbirimizi sevdik ve hayatımızı bizim için çok özel olan bu şehirde geçirmeye karar verdik. Yani bana enişte diyebilirsiniz "... Jean'ın bu sözleri odada bulunan diğer araştırmacıların da gülüşmelerine neden oluyor. Alphonse de Lamartine îstanbul'a ilk gelişinde (20 Mayıs 1833) şöyle yazar: "Ah! Burada bitebilecek bir insan hayatı ne mutlu bir bitiş olur!.. Gürültüden sonra sessizlik, çiğ gündüz ışığından sonra tatlı bir karanlık, hareket ve çabadan sonra dinlenme! Geçmiş hayatı düşünmek, tabiat ve insanlar arasında, barış içinde ölmek için gölgelik, sessiz bir yuva!" Jean'ın, Verdier'nin, Sowner'ın söylediklerine bakılırsa tstanbul hâlâ Lamartine'in bu sözleri kadar büyülüyor insanı... • u sonbaharda AB ile müzakerelere başlayacaktık. Bu müzakerelerin karşılıklı anlayış ortamında geçmesi için yapılan hazırlıklara baktıkça iyi geçmcleri bir yana, başlayıp başlamayacakları konusunda bile emin olamıyoruz: Müzakereleri yürütecek kimseyi geç seçerek, Kıbrıs Cumhuriyetı olarak anılan ve AB üyesi olan ülkeye, diğer AB üyeleriyle aynı ticari avantajları tanıyıp bunun bu ülkeyi tanıma anlamına gelmediğini söyleyerek ilerliyoruz bu yolda. Bizi istemedikleri kesın Avrupalı liderler "Bir AB üyesini tanımayanla biz müzakere yapmayız!" derken Abdullah Gül bize bu konuda pürüz olmadığını anlatıyor. Bir an önce bizim sözcülerimize Avrupalıların, onlarınkilere de bizim ulusal düşünüş, davranış biçim ve özelliklerimizi öğretmek gerekir. Her iki tarafın birbirinin "beden dilinin" özelliklerini kavraması tartışmaların sclameti açısından gereklidir. Bizimkiler için Avrupa beden dili özellikleri: Nanik: Bir elin parmakları açılır, baş parmak burnun ucuna götürülür; sonra o elin diğer parmakları piyano çalar gibi dalgalandırılır. Redhouse sözlüğü, bunun Ermenice "uzun burun" anlamına geldiğini söyler. Ingilizlerin "thumbing your nose at someonc", Fransızların "le pied de nez", Italyanların "marameo", Portekizlilerin "tocar tromfete" dedikleri bu hareket, alay edildiğini yansıtır. Dil çıkarmak: Avrupalı çocukların sevmediklerine yönelik "nah sana" anlamında kullandıkları hareket, Albert Einstein'ın Nobel Odülü'nü aldıktan sonra verdiği pozun ardından erişkinler arasında da yayılmağa başlamıştır. Fotoğraf. Özge Gözke OSMAN BAHADIR bahQdirosman@hotmail.com 80yıl önce edebiyat bulmak mümkün değildir... Bizde hayat olmadığı için edebiyat da yoktu. întibah (uyanış) devrinde batılılar için olduğu gibi biz de geçen asrın başlarında Avrupa edebiyatlarına meftun (tutkun) olduk. Bu servet ve tutkunluk ortamında taklit tabii idi. Hem biz yalnız edebiyatı değil, her şeyi taklit ve takibe muhtaçtık. Evvela memlekette bir hayat yoktu. Türkler, uyuşmuş, nebati (bitkisel) bir hayat yaşıyorlardı. Bu hayatın edebiyatı ve fikriyatı tıpkı kendine benziyordu. Felaket oradadır ki.batıyı bugün yapıldığı gibi kayıtsız şartsız takip ve taklidc karşılık, o zaman "milliyet muhafazası, unsurperverlik" galip geldi. Medeniyet, kısmen ve anane korunmak şartıyla alınabilir zannedildi. Bu uğurda tam bir asır ziyanımız vardır. Bugün atılan adımlar o zaman aynı cesaretle atılmış olsaydı, şimdi medeniyet âleminde bir parlak mevcudiyet (varlık) sahibi bulunacaktık. Ancak Edebiyatı Cedide bu ince noktayı anlamış ve büyük cesaret göstermiştir. İnsan olmak, insan gibi yaşamak için batı medeniyetinin kayıtsız şartsız kabulü ve tatbikinin lazım olduğunu Edebiyatı Cedide takdir etmiş ve bunu zamantnın baskısı altında mümkün olduğu kadar söylemiş, mümkün olduğu kadar takip etmiştir. Edebiyatı Cedide erkanı (büyükleri), zamanlarının felsefesini itina ile incelemişler ve milletlerin şahsiyetlerinin tarihi ve ictimai etki ve sebeblerle mütemadiyen (sürekli) değişmekte ve gelişmekte olup bu etkilerin liyakatlı olması şartıyla netice olarak bir milletin ancak şahsi ve yegane bir numune ortaya çıkaracağını anlamış ve öğrenmişlerdi. Böylece, telkinleri ve eserleriyle bugünkü Cumhuriyet ıslahatına 30 sene evvel zemin hazırlamışlar ve unsurları bu ıslahatı hazmetmeye sevk etmişlerdi. Bunun içindir ki, ne kadar itiraza ve küçümsemeye çalışılırsa çalışılsın, Edebiyatı Cedide'nin hayatımızdaki etkisi ve mevkii o kadar derin, o kadar hayırh olmuştur. Edebiyatı Cedide içtimai sahada sağlanan bu faydalardan başka memleketin zevk ve irfan sahasında çeyrek asrı aşan bir zaman hükümran olacak derecede verimli ve coşkulu bir mevcudiyet ortaya koydu. Bir edebiyattan başka daha ne beklenebilir? Ve milli bir edebiyat millete daha başka ne hizmetlerde bulunabilir? Mehmed Rauf Milli Edebiyat nedir? S on zamanlarda milli edebiyattan bahsediliyor ve bu tabir kozmopolit diyc tezyif edilen (değersizleştirüen) edebiyata karşılık "yabancı tesirinden azade" manasına alınıyor. Bu fikirler tartışmaya muhtaç olduğu gibi, benim de söyleyecek bazı düşüncelerim olduğundan burada mcvzubahis etmek isterim. Bir mcmlekette hayat ne ise, edebiyat da odur ve edebiyat hayatın bir ifadesidir. Hayat tarihi ve içtimai (toplumsal) sebeplerle dış etkilere tabi kahnca, edebiyatın da kalması zaruridir (zorunludur). Bugün bütün milletler arasında ticari ve iktisadi mübadele (değişim) kadar cari (geçerli) ve hâkim olan fikri mübadelelerden dolayı bakir bir 19Aralık V)25 "V" işareti: Ingiltere'de işaret ve orta parmak kullanılarak yapıldığında elin sırtı size dönükse "hakaret", elin ayası size dönükse "zafer" anlamına gelir. Ikinci Dünya Savaşında Churchill elinin sırtı halka dönük olarak bu işareti verdiğinde uyarılmış ve ondan sonra hep zafer umudunu doğru uslup ile belirtmiştir. Avrupalılar için Türk beden dili özellikleri: Pışuık: Bir elin işaret parmağı ile bir gözün alt kapağını aşağıya çekmek, "Söylediğine inanmıyorum!" demektir. Traş hareked: Bir eli, parmaklarını bitiştirip serçe parmağı alta gelecek şekilde yanaklardan birinde traş eder gibi yukardan aşağıya doğru hareket ettirmek, "Uyduruyorsun!" anlarruna gelir. Nah işareti: Baş parmak, işaret ve orta parmak arasından geçirilip, diğer elle de bilekten tutularak yapılan bu hareketin bir de şaklatılarak gerçekleştirilen varyantı vardır. "Bu söylediğin gerçekleşmeyecektir!" demcnin kestirme yoludur. Avuç yalamak: "Nah işareti" yanında hafif kalan ama aynı anlama gelen bir beden hareketidir. Tartışmalar başladığında özellikle Türk heyetınin sık sık kullanmak zorunda kalacağı bu beden hareketlerini yakından incelediğimizde bir gerçeğe daha varmaktayız: Avrupalıların "a" ve "b" maddelerindeki işaretleri bizde, bizim de "a" maddesinde belirtilmiş işaret, Avrupa'da da geçerlidir. Kaklı ki bizim "Nah" işaretimiz "Beyaz Rusya", "Ukrayna" ve "Rusya" da da yürürlükte olduğuna göre "yarı evrensel" sayılır. Avrupalıların üç işaretinden ikisini benimsemiş bir milleti, kendilerinden saymayacakları asla düşünülemez! •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle