Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 AĞUSTOS 2005 / SAYI 1012 11 Eylül7 Temmuz ve medya Volkan Aran T erörün Londra'da yüzünü gösterdiği 7/7 saldırüarından bu giine beş hafta, teröre ilişkin yayını devlet tarafından yasaklanan BBC'nin tarihinde görülen ilk grevin üzerinden ise tam yirmi yıl geçti... 7 Ağustos 1985'te BBC, ITN, Channel 4 gibi pek çok kuruluşun katıldığı ve Ingiltere'de neredeyse tüm televizyon kanallarını karartan iş bırakma eyleminin nedeni BBC'de yer alacak bir röportajın IRA liderlerinden Martin McGuinness ileteröre destek vermek anlamına geleceğinı savunan hükümetin, o gün yayımlanması planlanan bu programa getirdiği yasaktı. O günden bu güne hem terörün uygulanma biçimi hem de basın ve ifade özgürlüğü konusunda pek çok şey değişti. Ama değişmeyen şey devlet ve medyanın terör nedeniyle karşı karşıya geknesi, bir ucunda kamu yaran, bir ucunda özgürlüklerin yer aldığı terazide herkesin farklı bir denge anlayışını savunması oldu. BBCve Reuters 7 Temmuz saldırılarıyla bir kez daha habercilik sınavıyla karşı karşıya kaldı. Objektif yayıncılık anlayışıyla ilgili olarak "terörist" tanımına açıklık getiren BBC ve Reuters eleştirileri de yanıtladı. eleştirmişlerdi. BBC bu eleştirilere, bugün verdiği yanıtın benzerini vermişti. Bununla birlikte Reuters 11 Eylül saldırılarından sonraki kasım ayında "11 Eylül'den bu yana en kötü gerilla saldırıları" başhğıyla yaptığı haberle eylemi yapanlara terörist demediği için suçlanmıştı. Reuters haber servisi şefi Steven Jukes bu suçlamaları şöyle yanıtlamıştı: "Hepimiz biliyoruz ki birisinin teröristi bir diğerinin özgürlük savaşçısıdır ve Reuters terörist kelimesini kullanmama prensibini kabul etmektedir. Açıkçası, Dünya Ticaret Örgütü'ne yapılan saldırıya terörist saldırı demenin çok bir katkısı olmayacaktır." Terörü ele alış ve adlandırış şeklinden dolayı medyaya yapılan suçlamalar BBC ve Reuters ile sınırlı değildi. Medyanın terörün en iyi arkadaşı olduğunu ve tanınırlıkizlenirlik ekseninde her ikisi arasında karşılıklı çıkar ilişkisi olduğunu savunan Walter Lacquer gibi pek çok teorisyen vardı. Ve medyanın terörü yaydığı ve amacına hizmet ettiği yönündeki savlar devlette yer alan uygulamacılar tarafından da destekleniyordu. Sorun daha çok, ifade özgürlüğü ve kamu yararı kavramları arasmdaki çatışmadan ve ulusal güvenlik, rejim güvenliği gibi unsurla rın kamu yararı görünümünde sunulmasından kaynaklanıyordu. "Kamu yararı" öyle gerektirdiği için bazen terör eylemi görülmezden geliyor, eski cumhurbaşkanı Turgut Ozal'ın yıllar önce önerdiği gibi büyük terör olayları manşetlerden verilmek yerine iç sayralara ya da küçük sütunlara kaydırılıyordu. Bunun en son örneğini 16 Temmuz'da Kuşadası'nda gerçekleşen bombalı saldırıda yaşadık. Basın bu haberı Ingiltere'dekine benzediği düşünülen bir tip "sosyal sorumlulukla" karşıladı ve kamu düzenı ya da teröre prim vermemek adına pek çok gazetede manşete taşınmadı. ULUSAL GÜVENLİK, EVET AMA... Terörün ulusal basında haber değerinin altında yer alışı basında da görüş farklılığına yol açtı. Güneri Civaoğlu terörün bu şekilde görmezlikten gelinerek aşağılanmış olduğunu ve seyircısiz bir tıyatronun kaderine mahkum bırakıldığını yazarken, Sami Kohen "burnumuzun dibindeki böylesine önemli ve dramatik bir olaya karşı (basının) bu kadar 'mesafeli' davranmasının nedenini anlamanıngerçekten zor olduğunu" belırtiyorve turizmle ilgili kaygılardan dolayı yapılmışsa bunun saçma olduğunu söylüyordu. Çünkü haber ulusal basında yer aldığından çok daha fazla şekilde uluslararası basında yer almıştı zaten. Ote yandan "medyanın terorizme yer vermesinin bulaşıcı bir etki yaptığı ve terör grubunun tanınırlığını arttırarak şiddet eylemini tekrarlamasını teşvik ettiği ve medyada yer bulmaktan sürekli bir çıkar sağladığı" tezi hiçbir zaman kanıtlanamadı. Ozgürlükler ve ulusal güvenlik arasındaki denge sadece basında değil bugünlerde tngiltere'de Downing Sokak 10 numaradaki aileyi de bölmüş gözüküyor. Tony Blair antiterör yasalannın "dolaylı terör desteği" ya da "terörün kutlanması" gibi kavramlann cezalandırılması ve cep telefonu dinleme gibi yöntemlerin ilavesiyle daha sertleştirilmesi yönündeki hazırlıkları başjatmışken eşi Cherie Blair Îngiltere'nin yabancı terörist şüphelilerini suçlama olmaksızın alıkoymasının insan haklarına aykırı olduğu kararını veren Lordlar Kamarasını takdir edercesine "ulusal güvenliğe ilişkin bir tehdit olduğu zamanlarda bile devletin kesinlikle yasalara uygun davranması gerektiğini" söyledi. Bayan Blair'e göre mahkemeler çoğunluk politikasının arbedesi karşısında toplumun en güçsüz, en fakir ve en marjinalleşmiş bireylerinin savunucusu olmalıydı. Sonuçta ozgürlükler ve ulusal güvenlik tahterevallinin iki tarafında birbırini aşağıya çekmeye çalışıyor. Adı konulmayan teröristler ise ulusal güvenlik tarafına güç verse bile bunun farkına varmıyor...# 7 Temmuz saldırılarının ardından Ingiliz yayın kuruluşlarını eleştiren ya da suçlayan bu defa Ingiliz hükümeti olmadı. Saldırılardan tam bir hafta sonra dünyanın pek çok yerinde yapılan anma törenlerinin ardından Ingiltere merkezli yayın kuruluşları BBC ve Reuters, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından kınandı ve lanetlendi. Kınamanın sebebi, Londra'daki bombalamaların terörıst saldırı olarak adlandırılıyorken, PKK terör örgütünün eylemlerinin milis saldırı olarak tanımlanmasıydı. Kınamanın zamanlaması önce garip gözükse de bunun BBC'nin 7 Temmuz saldırılarını aktarma biçimi üzerine yapılan bir suçlama olduğu BBC Dünya Servisi Genel Müdürü Nigel Chapman'ın kurum adına yaptığı açıklamadan anlaşıldı. Chapman, Londra'daki bombalı eylemler sonrasında, BBC'nin terörist kelimesini nasıl kullandığı konusunda hem îngiltere basınmın hem de bazı uluslararası gözlemci ve yorumculann yanlış anlamaları olduğunu söyledi. Yanlış anlama "terörist kelimesinin kullanımının BBC'de yasak olduğu" idi. Oysa BBC'de böyle bir yasak söz konusu değildi. Yalnızca objektif kalmak amacıyla bu kelimenin özellikle Dünya Servisi yaymlarında çok dikkatli kullamldığı gerçeği söz konusuydu. 7/7 saldırıları ise terörist saldırı olarak tanımlanmıştı. GERİLLASALDIRISI! Bugüne kadar Reuters'i ve BBC'yi terör yayını şeklinden ötürü suçlayan sadece Erdoğan değildi. Israil'in uluslararası basında suçlu gösterilmesini engellemek amacıyla oluşturulan örgütler daha önce BBC ve Reuters'i Israil karşıtı taraflı haber yapmakla suçlamış, Araplsrail çatışmasında Filistinli intihar eylemcilerinin terörist olarak adlandırılmaması nedeniyle iki kuruluşu da sert bir şekilde Psikokriminolog olacağım Ayla Önder erakı "Insan nasıl seri katil olur"? Ne kadar seri katil varsa, haklarında yazılmış çizilmiş her şeyi hatim ediyor. Bakıyor ki, bu merak kesilmeyecek, Mersin Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne yazıhyor, son sınıfa geliyor. Bugün 23 yaşında. Bir de site kuruyor: www.psikokriminolog.com. Sitede seri katillere dair ne ararsanız var, profılleri, ortak özellikleri ve katilleri yakalamanın incelikleri... Işte Özgün Ergin'in anlattıklan: Seri katillerle ilgili araştırmanız ne zaman başladı? Üniversiteye hazırlandığım dönemde bir köşe yazısında psikokriminolog Micki Pistorius'un, polisin isteği üzerine, yirmi ikinci cinayetini işleyen çocuk katili Norman Simons'un psikolojik profilini çıkarmasmı ve bu sayede polisin katili yakalamasını okudum. Çok etkilendim, uzun süre kendime gelemedim. Psikoloji ve adli bilimlerin birleştiği bir uygulama alanı olduğunu öğrendiğim, o günden bu yana psikokriminolog olmak istiyorum. Üniversiteye başladıktan sonra bu konuda daha fazla araştırmalar yapmaya başladım. Araştırdıkça bir psikoloğun nasıl suçlu profili uzmanı olabileceğini öğrendim. Elimde konuyla ilgili oldukça kaynak birikince de bunu bir internet sitesine dönüştürmenin uygun olacağım düşündüm. Böyle bir site yapınca, arkadaşlarınızın size takılmadılar mı? Bazı arkadaşlarım, "Bu kadar araştırmayı neden yaptın? Cinayet işlemeyeceksin değil mi" gibi şaka yollu sorular sordular. Araştırmalarınıza göre, bir insanı seri ka M til yapan ne? Ortaya atılan bazı görüşler var. Örneğin, paleopsikolojik görüşe göre beynimiz ilkel ve hayvani bir çekirdek üzerine inşa edilmiştir. Her birimizin içinde, derinlerde bir yerde, atalarımızın vahşi içgüdüleri var. Bu görüşe dahil olanlar katilleri kana susamış, taş devri vahşilerinin modern dünyada yaşayan torunları olarak görürler. Freudcu kuramcılar da benzer şekilde olaya yaklaşırlar. Ancak onlar ilkel ve hayvani bir çekirdekten değil, "id" dediğimiz ilkel benlikten bahsederler. Sitenizde bu "RKompleksi"nden de söz ediyorsunuz. Evet. Bu görüşe göre uygar beynimiz, bu ilkel temelin üzerine kurulmuştur. Bazı insanlar bu ilkel beyinleri tarafından kontrol edilir ve kendilerini kontrol edemeyerek şiddete yönelirler. Seri katillerin ortak özellikleri neler? Şiddet çocukluklarında var. Zulmetme ve hükmetme istekleri hiçbir zaman sona ermez. Empati, vicdan ve merhamet gibi duyguları genellikle yok. însanı şaşırtacak derecede soğukkanlılar. Tipleme açısından nelerle karşılaştınız? Şaşırtan olgular oldu mu? Evet, çok şaşırdığım anlar oldu. Albert Fish'i okuduğumda hayretler içinde kaldım diyebilirim. Amerika'da 1920'lerin sonlarında çocukları kaçırmış ve onlan pişirerek yemiş! Araştırmanızda ünlü seri katillerden de söz ediyorsunuz. Ortak özellikleri var mı? Sayısını sadece kendilerinin bildiğı cinayetler işlemeleri. Örneğin Ted Bundy'nin 36 cinayet işlediği biliniyor... Beni şaşırtan bir ortak özellikleri de hepsinin kendı adlarına açılmış hayran kulüpleri olması. Dünyada "Seri katil hayranhğı" diye ilginç bir durum var. Özellikle Amerika'da bu bir sektör haline gelmiş. Bahsettiğim hayran kulüpleri, üzerinde ünlü seri katillerin resimlerinin ya da karikatürlerinin olduğu tişörtler, oyun kartları ve bardak gibi şeyler satıyorlar ve bu objeler oldukça ilgi görüyor. Lisedeyken hukuk okumaya karar vermiş Özgün Ergin. Sonra psikolojiye ilgi duymuş. Bu ilgi sonunda seri katiller konusunda çalışma yapmaya kadar uzamış... KATİLLER VE KURBANLARI... Seri katiller kendilerini nasıl ele veriyorlar, iz bırakıyorlar mı? Kimi seri katiller olay yerinde, başkalarıyla kanştırılması imkânsız olan "imza"lar bırakırlar. Albert DeSalvo da bu seri katillerden biri ve imzası öldürdüğü kadınlann boyunlarına bağladığı kurdele. Öldürdüğü kadınlarm cinsel organlarına çeşitli cisimler sokan seri katiller de var. Sitenizden öğrendiğime göre, seri katiller için cinayet sekse eşdeğer... Bazı seri katillerin hep aynı şekilde cinayet Özgün Ergin, psikoloji son sınıf öğrencisi. İlgi alanı ise "seri katiller". "Insan nasıl seri katil olur"un yanıtının peşine düsen Ergln, psikokriminolog olmaya göz dlkmlş. Bir de İnternet sitesi var... işlemeleri ve öldürmek için belli tipte insanları seçmeleri (anneleri ya da çıkma tekliflerini reddeden kız arkadaşları gibi), kurbanlarını sevgi sözleri söylemeye zorlamaları (seni seviyorum, sana hayranım gibi), olay yerinde kendilerine ait bir imza bırakmaları, olay yerinden kurbana aıt bir parça almaları ve mastürbasyon yapmaları buna ışaret ediyor... Seri katillerin bir özelliği de, delicesine hükmedici bir anne tarafından yetiştirilmeleri? Bu da ortak bir özellik mi? Hepsi için böyle olduğunu söyleyemeyiz. Hükmedici olan anne ya da baba figürü ya da üzerinde bu etkiye sahip başka bir yakını olabilir. Bir süre sonra ölüm gibi bir nedenle, hükmeden kişinin ortadan kaybolması, kışiyi tek başına baş edemeyeceğini düşündüğü bir dünyayla yüz yüze getirerek, psikolojik sorunlar ortaya çıkarabiliyor. 0