02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 MAYIS 2005 / SAYI 998 İlhan Koman'ın hastane odasında başlayan sanat tutkusu akademide, Paris'te ve son durağı İsveç'te sürdü. Tüberkülozdan öldüğünde, ardında 20 şehrin sokaklarına dağılan heykeller bırakmıştı. Ilhan Koman ölümünün 19. yılında İstanbul'da üç sergiyle anılıyor... Gül Bolulu'nun dokuma sergisi Bir ömür heykelle... Tansel Tüzel 'Dip'te dinlenmek G ve Sabri Berkel'di. Bölüme kabul edildi. Ancak Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu tarafından verilen "modla)" derslerinde yaptığı antik ve orneman kopyalar, hocalarınm desteği ve itkisiyle Koman'ın heykellerle bir ömür boyu sürecek serüveni başladı. 1947 yılında yapılan bir yarışma sonucu Paris'te belli atölyelerde staj yapmaya hak kazandı. Ancak "model modüle ederek çalışmak' bir süre sonra, has olanın sanat olduğuna inanan Koman'a yetmedi. Isyanı, dönemin öğrenci müfettışi Ahmet Kutsi Tecer tarafından hoş karşılanmasa da araya giren Hadi ve Zühtü hocaları sayesinde kenyasıya boğuşarak yarattığı yere geldi. Yaşam koşullarının dayatmasına karşı mucizevi çözümler bulabildiği tsveç'e. Kralın yazlık sarayına komşu bir kanal üzerinde kurulu taka irisi Hulda adlı teknesinde dört çocuğu, eşi Kertsin ve sanatçı dostlarıyla heykelleri ni çağrıştıran bir yaşam sürdü. Tekne 6O'lı yılların Avrupa'sında yaşanan kiralık konut bulma zorluğuna karşı Ilhan Koman'ın ürettiği bir çözümdü. Üstelik yaşadığı yer üretim yapabildiği yerdi. Teknesinin önündcki meydan onun atölyesi, meydana açılan mağara ise taş, toprak, kil, demir yığınlarının durduğu bir depoya dönüştürülmüştü. Başta Istanbul, Ankara ve Stockholm olmak üzere 20 şehrin sokaklarında duran, yaşayan, nefes alan heykellerinin çoğunu bu meydanda yarattı. Özgürlüğünün rüzgârmı binalara kaptıran bembeyaz Akdeniz'i aslında mavinin tonlarına boyamayı düşlemişti. Ancak yıl 1978'di ve gerekli boyalar bir türlü Türkiye'ye getirilemedi. Böylelikle Akdeniz kirlenmişliğe inat bozulmayan tuhaf beyazlığıyla kalakaldı. Divan Oteli'nin önünde yer alan lavları çağrıştıran demirden heykeline bir isim vermedi. 194O'lı yılların sonlarmda başlayarak kısa aralıklarla uluslararası sergilere katılan Ilhan Koman'ın 1948'de "Salon des RealitesNouvelles", 1956'daVenedikve 1957'de Sao Paulo bienalleri, 1956 ve 1961'de Paris Rodin Müzesi'nde 1. ve2. Uluslararası Çağdaş Heykel Sergileri, 1964'te Paris Modern Sanat Müzesi'nde "Art Turc d'Aujourd'hui" sergisi, Bern, Zurich ve Malmeu'deki kişisel sergileri sanat yaşamının dönüm noktaları oldu. Sanata götüren yolun başlangıcında boy gösteren tüberküloz yıllar sonra yeniden onu çok sevdiği teknesinde yakaladı. Ve bu kez sonsuzluğa açılan kapının başlangıcı oldu. 30 Aralık 1986'da yapıtlarının, çocuklarının, torunlarının ve dostlarının arasında, Hulda'da öldü. • ül Bolulu'nun Yerebatan Sarnıcı'ndaki dokuma sergisi, derinlerde yaşanan kimlikleri suların altında arıyor. Ana teması "dip" olan sergiyi Bolulu şu sözlerle tanımlıyor: "Hep güvende olmak isteriz. Oysa başarmak için risk almak gerekir. Kaybctme ihtimaline rağmen, kazanma amacıyla yola çıkılır ve her amaçta 'umut' olmalıdır. Benim için umut kazanmanın beslendiği masmavi sulardır. Bazen en derinde dinlenmek, güç toplamak ve daha güçlü olarak yüzeye çıkmak gerekir." Dokumalarında kullandığı iplerle denizin V ar olana başkaldırarak kendi diIini, malzemesinı vc eserlerini özgün kılacak ruha ulaşma yolunda yürümeye, staja yollandığı Paris'te başladı. Yeryüzünün sunduğu çelik, dcmir, kil, tahta ve taşla boğuşarak oluşturduğu eşsiz heykelleri doğayla uzlaşışının eserleri oldu. Ilhan Koman'ın bir demirci ustası gibi kan ter içinde kalana dek yaptığı çalışmalara matematik bilimi öncülük etti. Amerikalı bir profesörün mimari yapıların iç dengesi açısından çok önemli matematiksel bir sorunu çözdüğü dünyaya açıklandığında yıl 1978'di. Oysa llhan Koman "bükülgen poliedr teoremi" adı verilen bu sorunu öğren Isveç Konsolosluğu, Fransız Kültür Merkezi ve Yapı Kredi Sanat Galerisi'ndeki üç sergi, bir İllıan Koman relrospektifi. Sergiler 30 Haziran'a kadar sürecek. Bilgi için: 0 212 252 47 00. ) ' • cileri ile ele alıp çözeli yıllar olmuştu. 1971'de el birliğiyle ortaya konulan sonuç îsveç Bulgular Kurumu'nda aynı tarihte kaydedilmişti. 1921 yılında Edirne'de doğan îlhan Koman'ı sanata doğru iten hastalık oldu. Tüberküloza yakalanmıştı. istanbul'da Numune Hastanesi'nde gerçekleşen uzun süreü tedavi sırasında aklına iyi resim yaptığı geldi ve Akademi'ye başvurdu. Resim Kürsüsii'nün başında Profesör Leopold Levy vardı, asistanları ise Bedri Rahmi di haline bırakıldı. Neşet Günal ve Sadi Öziş'le birlikte kalan Koman'ı Paris, Louvre Müzesi ve Rodin'iyle etkiledi. Fransa'dan yurduna, Akademi'ye döndü ve maden atölyesini kurdu. "Menderes" dönemiydi ve hoca maaşıyla ancak helva, ekmek, çay ve peynir aJınabiliyordu. Sanatçılara yurtdışına çıkmak zaten yasaktı. Çaresizlikte projeler üretildi ve dört kişi "Karemetal" adı altında metal mobilya üretimine başladılar. 1953 yılında Hadi Bara ve Tarık Carım'la birlikte, bugün artık neredeyse çözümsüz bir soruna dönüşen çevre sorununu gündeme getiren bir yazıyı kaleme aldılar. Fransa'da Synhese Des Arts grubuna yolladıkları yazı bir bildiriye dönüştürülerek sanat kongresinde sunulmuş ve kabul görmüştü. Sonra, bugün ondan geriye kalan pek çok eserini, tam ortasında yaşadığı doğayla kı altındaki gizli renklere ulaşmaya çalışan sanatçı, yosunlarıyla, balıklarıyla, derinliklerin dinginliğini yakalamaya çalışıyor. Sergide dokumaların dışında, Bolulu'nun kumaşlar ve iplerle oluşturduğu yerleştirmeler de yer alıyor. Her sergisinde gelenek haline getirdiği bu oda çalışmaları, kumaşlarla, dış etkenlerden izole edilmiş ve her içine girenin ayrı duygular keşfedeceği mekânlar... Gül Bolulu, şimdiye kadar 8 kişisel, 10 karma sergiye katıldı. Şu anda Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Sanatları bölümünde bilgisayar eğitimi veriyor. • Sergı 31 Mayıs'a kadar Yerebatan Sarmcı'nda 0 212 522 12 59 GAIA Tasarım'dan Ayşe Tığ ve Semra Fidan ortak sergisi Kadın, ışık, renk ve çamur AIA Tasarım, birbirinden ilginç sergilere ev sahipliği yapan bir mekân. Geçen ay düzenlenen "Çağdaş Zamanlarda Oya" adlı oyalı giysi ve giysi aksesuvarları sergisinden sonra şimdi de "Kadın, Işık, Renk ve Çamur" adlı sergiyle "tanınmamış" kadın sanatçıları, sanatseverlerle buluşması hedefleniyor. 15 Mayıs'a kadar izlenebilecek "Kadın, Işık, Renk ve Çamur" adlı sergi Semra Fidan ve Ayşe Tığ'ın eserlerinden oluşuyor. Fidan ve Tığ'la işlerini konuştuk: Öykünüz nasıl başladı? Sizi sanata iten şey ya da şeyler nelerdi? Ayşe Tığ: Resim sanatını severdim, ama yapabileceğimi hiç düşünmezdim. 35 yaşındayken temel sanat eğitimi almaya başladım ve zaman ilerledikçe neler yapabileceğimi fark ettim. Şimdi resmin beni taşıdığı her yolda yolculuk etmeye hazırım. G Semra Fidan: Bir güzellik, hoşluk olsun hayatımda diye, evdeki kumaşlara, karolara, fincanlara bile resim yaparak başladım. Bunların çoğu etnik motiflerdi. Bir süre sonra sayısı o kadar arttı kigörenler "Bunlarseyredilmeli" dedi ve 1988'de Ankara'da, 1991'de de yurtdışında sergi açtım. A. Tığ: Her şeyin başlangıcı, hayatı anlamaya çalışmaktı aslında. Geçmiş ve gelecek arasına sıkışmış, o küçücük anlar büyüdü büyüdü, renkler, desenler kapladı tüm yaşamımı. Yani başlangıçta bir hedefıniz yoktu? S. Fidan: Bir şeye ulaşmayı hedeflemedim. Çamura dokununca bir daha kopamadım. Çamuru yoğur dukça kendimi keşfetmeye başladım. Kadın heykellerini yaparken hep kendimi onların içinde hissettim. Ellerim beynimin hızına yetişemediği için başım belada. Peki bir araya gelmeniz nasıl oldu? Birlikteliğinizde hemcins olmanızdan kaynaklanan bir sorun oldu mu hiç? A. Tığ: Aslında uzun zamandır aynı atölyenin değişik bölümlerinde çalışıyoruz ama birlikte üretmeye başlamamız yakın bir tarihte gerçekleşti. Resimci Ayşe ile seramikçi Semra bir araya gelince ortaya çıkan işlere kendi gözleri bile inanamadı... S. Fidan: Bizim birlikteliğimiz takı çalışmalarıyla başladı. () takılar birer tabloya ve heykele dönüştü. A. Tığ: Iki kadının biribirini çekememesine gelince bizim öyle bir vaktimiz bile olmadı. Aklın yolu birdir denir ya; konuştuk, tartıştık, ortak bir karar aldıySemra sak devam ettik. Biz hemFidan'ın cins olmanın bütün avançalışması. tajlarını kullandık. Birbirinizin eserlerini anlatmanız gerekseydi, neler söylerdiniz? A. Tığ: Bir topak çamur Semra'nın ellerinde nelere nelere dönüşüyor, her seferinde heyecanla izliyorum. En çok beğendiğim eseri de üretim sürecini bilmediğim ama gördüğümde hayran olduğum "Sevgi O" isimli seramik panosu. S. Fidan: Ben Ayşe'nin sıradan bir şey yaptığını görmedim. Resimlerinde kullandığı malzemelerini kendisı yaratıyor. Beni en çok baskıları etkiliyor. • îletişim.(0212)244 78 08 0536224 48)5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle