02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yarışma"programı "Çırak"ı yöneten Tuncay Ozilhan'a göre yeni kuşak kendilerine göre daha hırslı ve rekabetin kurallarını biliyor. Format gereği "Seninle çalışmak istemiyorum"u yarışmada söyleyebiliyor da, şirketlerinde zorlanıyor. Çürikü ona göre başarısızlığın sorumlusu bireyler değil, yönetenler. Özilhan'ın hem programdaki hem de gerçek yaşamdaki çıraklarına önerisi, "Ahlaklı olun, risk alın, hayal kurun, yaratıcı olun ve çok çalışın". Çırak programında Tuncay Özilhan danışmanları Lütfi Fırat ve Aliye Alptekin'le. Seninle çalışmak istemiyorum! Özgür Erbaş T uncay Özilhan, Çırak programında, sert, biraz da asık suratlı bir patronu canlandırıyor. Yarışmadan eledikJerine "Seninle ça lışmak istemiyorum" diyor. Özilhan, iş yaşamında bu sözü söylemekten hoşlanmadığını söylüyor, "Biri başarısız olmuşsa, hata bizdedir. Isteği varsa eğitime devam eder". Kendi çıraklığı 10 yıl sürmüş, 28 yaşında genel müdür koltuğuna oturmuş. Özilhan'la kadın ve erkek çırakların farklarını, kendi kariyer geçmişini konuştuk: Kızlarla erkeklerin ayrı grup olmasının nedeni ne? ABD'deki formatta da böyle, ama biz de karma ekip yaratalım mı diye düşünmedik doğrusu. Zaten sonradan orada da bizde de birleştiler. Karma olunca normal bir iş ortamı haline geldi. Beğendiğiniz, kızdığınız davranışlar neler oldu? Bir arkadaş kuralları bozdu ve ayrılmak zorunda kaldı. O hafta iş kolaydı, yani hiç kimseye seninle çalışmak istemiyorum demem gerekmedi. Bunun dışında çeşitli vesilelerle gördük ki kadınlar kendi içlerinde biraz daha fazla dır dır yapıyor. Uyarıyoruz, ama bitmiyor. Kadınlarda hislerle iş biraz karışıyor. Sanırım bu bütün işyerlerinde yaşanıyor. Ayrıca bazı arkadaşlar diğerlerinden daha agresif. Agresif olmak iş için iyi bir özelliktir aslında, ama uyumu bozma noktasına gelince birlikte çalışma ruhu bozuluyor. KADINLAR DAHA HIRSLI Kadınların daha dır dırcı olmalarının kaynağı özgüven eksikliği mi sizce? Biraz panik de var, ama tahminimce bu kadının karakterinde olan bir şey. Hissiyatı daha güçlü yaşıyorlar. Bu normal, doğanın verdiği bir farklılık bu. Erkekler daha net ayırt edebiliyor, ama kadınlarda bu daha zayıf. Normal hayatta da bunu görebilirsiniz zaten, kadınlar arası kıskançlık daha kuvvetlidir. Yarışmacılar en çok hangi halleriyle sizi şaşırtıyorlar? Çok kısa zamanda ortaya koydukları çalışma ve yaratıcılık çok hoşuma gidiyor. Ikna yetenekleri ve yaratıcılıkları da beni çok şaşırtabiliyor. îki takımdan birinde bu özellik varsa fark hemen görülebiliyor. Örneğin belediyeden izın almaları ve pek çok görüşme yapmaları gerekiyor. Bir kısmı bunu çok kolay hallediyor. Eksiklik olarak gördüğünüz özellikleri Her görevde biraz daha gelişıyorlar, ama en sık uyardığım özellikleri danışmanlık almamaları. Her işi bilemezsiniz, uzmanlara danışın, araştırın, diye uyarıyorum sürekli. Tekerleği tekrar bulmaya gerek yok. Kadınlar pazarlamada, erkekler strateji kurmada daha başarılı gibiler. Siz ne düşünüyorsunuz? Kadınların daha iyi satıcı olduğu kesin. Bunu hem yarışmada hem de kendi işyerlerimde görüyorum. Satışta çalışan kadınlar işlerini daha iyi takip ediyorlar, daha agresifler. Genel olarak kadınların işlerine daha bağlı olduklarma dair bir gözlemim var. Kadınlar biraz daha hırslı ve tutkulu. Erkeklerde de bu var, ama onlar biraz daha içinde tutuyor. Kadınlar hırslarını ortaya koyunca da dır dırlar çıkıyor. Erkekler birlikte, kadınlarsa bireysel çalışmaya daha meyilli. Ayrıca liderlik özelliği daha fazla olanları da uyarıyorum, çünkü dominant olmaya çalışıyor ve bu da dır dıra sebep oluyor... Sizin için önemli olan özellik ne? Zekâ mı bunu nasıl kullandığı mı? Aslında hepsi birbirine bağk ve birbirini tamamlıyor, eğitim, zekâ... Yarışmada karma bir ekip var. Bazıları daha eğitimli, ama piyasadan daha uzak. Bazıları daha az eğitimli, ama çarıklı tabir ettiğimiz, iş yapma yeteneğini ortaya koyan, iş tecrübesi olan kişiler. Ama tercihim iyi bir eği tim alıp, bunu zekâsıyla birleştirerek ortaya yaratıcılık koymasından yana. Karar anlarında yurtdışındaki formata göre daha sessiz kaldıklarını düşünüyor musunuz? Evet bir fark var ve bence bu hem eğitimden hem de Doğulu olmaktan kaynaklanıyor. Avrupalılar bize daha yakın, ama özellikle Amerikalılar, öne çıkmak, konuşmak ve biraz da yıkıp dökmek üzere eğitimden geçiyor. İş yapma tarzlan da böyle. ABD formatında, birbirlerinin ayağına basıp, isim verebiliyor, kendi aralarında daha fazla itişip kakışıyorlar. Bize gelince, isim vermemeye çalışıyor, daha sessiz kalıyorlar ya da suçu hep birlikte sahiplenıyorlar. O anlamda Doğu'nun daha centilmen ya da kibar olduğunu düşünüyorum. REKABET ARTIK DAHA SERT Sizin gençliğinizdeki rekabet ilişkileri ile bugünkü arasında nasıl bir fark görüyorsunuz. Amerikalılaşıyor muyuz sizce? Bizim dönemimize göre daha sert, ama bu Amerikalılaşmak olarak adlandınlır mı bilmiyorum. Bizim zamanımızda işler biraz daha rahattı, biraz daha iyi eğitim alan ve vizyonu geniş olanlar aradan sıyrılıp daha çabuk yükselebiliyordu. Eşit şartlarda başlayanların sayısı arttıkça rekabet de artıyor. Rekabetin bu sertliği biraz da koşullarla ilgili yani... Tabii, sonuçta benim zamanımda hem nüfus hem de genç sayısı özellikle de üniversite mezunu sayısı iyice azdı. En basitin den New York'ta MBA yapan 10 kişiydi, belki de bütün Amerika'da MBA yapan en fazla 500 kişiydi. Ben de onlardan biriydim Bugün bu rakam belki de 20 bin. ABD'ye öğrenci gönderen ülkeler arasında Türkiye çok yukarılarda. Yine kendi gençliğinizle karşılaştmrsanız, mesleğe, işe ya da kariyere diyelim ne anlam yüklüyordunuz? Biz, bir işe girelim, çalıştıkça yükselelim, yavaş yavaş gideliın diyorduJc. Müdür, genel müdür olmak için 10 senelik hedefler koyardık. Gerçekten çıraklık yapardık yani. Şimdi insanların bu sabrı yok. îşe girdiklerinde, "Benim kariyer planım ne olacak, ben ne zaman müdür olacağım, 6 ay geçti hâlâ müdür olamadım" demeye başhyorlar. Genç nesil çok çabuk bir yerlere gelmek istiyor. Bu yarışmadan çıkan biri genel müdüriiniiz olabilir mi? Ya da geleceğin CEO'su buradan çıkar mı? Yarışma sıkıştırılmış bir MBA programı gibi oldu aslında. Yarışmacılar da çok iyi bir eğitimden geçiyorlar ve bu tecrübeleri hayatlannda kullanabilirler. Çok kısa zamanda bazı işlerin püf noktalarını öğrenip, takım ruhuna, araştırmaya alıştılar. Ama tabii ben birinciyi genel müdür yapmayacağım. Her şeyin bir zamanı var. Donald Trump bunu yaptı galiba ve 6 ay sonra işten çıkarmak zorunda kaldı. Ben 6 ay sonra kimseyi işten çıkarmak istemem. ÖNEMLİ OLAN İNSAN Şirketlerinizde çalışanlara kolaylıkla "Seninle çalışmak istemiyorum" diyebiliyor musunuz, peki? Yo, kesinlıkle demiyorum. Gerçekten insan olgunlaştıkça farklılaşıyor ve insan kaynağının öneminin farkına varıyor. însanın ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Paranız, makineniz olabilir, ama işi yapan, markayı yaratan, makineyi çahştıran insan. iyi insan kaynağınız varsa sermaye de bulunur, para da kazanıkr, makine da alınır, iş de büyür. Biri başarısızsa bu sizin hatanızdır. Hatırlayabildiğim kadarıyla bir ya da ikidir bunu söylediğim. Kaybetmemek, eğitmek, başka özellikleri varsa onlardan yararlanmak için elimizden geleni yapıyoruz. Sizin için en affedilmez hata ne? Sadece işte de değil genel olarak kötü niyet ya da suiistimal diyelim affedilmez. Onun dışında her şey affedilir, yeter ki iyi niyet olsun. Hatta hata yaparak öğrenen bizim için daha kıymetli, yeter ki o hatayı bir daha yapmasın ve bundan gereklı derslerı çıkarsın. • Sıkıntılı gençlerdik Siz îktisat Fakültesi'nde okudunuz. Hukuk'la yakındınız sanırım... Iç içeydik. Amfilerimiz ortak sayılırdı ve o olayların pek çoğunu yakından yaşadım. Mahir Çayan'ı, Deniz Gezmiş'i yakından bilirim. Bir 68'li olarak o dönem böyle bir Türkiye ya da hayat hayaliniz var mıydı? Neler düşünüyordunuz? O dönemin gencinin çok fazla sıkıntısı vardı. Dünyanın konjonktürü başkaydı. Komünist ülkeler, sol tandanslar ve mücadeleler, yolunu çizmemiş bir ülkenin sorunları vardı kafasında. Çızgisini koymuş, gelişme kaydetmiş, nereye gideceği, ne yapacağı daha belirgin bir Türkiye söz konusu şimdi. Bu da bir avantaj. O dönem daha karanlık ve daha çok bilinmeyenlerle doluydu. Bizim yaşadığımız çok daha büyiik bir sıkıntıydı bana göre. Bugün de nüfus çok, işsizlik var, ama asgariden nereye gidebileceği belli olan bir ülkede insanlara düşen çok çalışmak oluyor. Serdar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle