Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 24 NISAN 2005 / SAYI 996 AVAZ, REPLİ 1993 yılında Gökçe Akçelik, Barkın Engin ve Orçun Baştürk tarafından kurulan Replikas, 1998'de Selçuk Artut ve 2000'de Özer Yalçınkaya'nın katılımıyla bugünkü şeklini aldı. Köledoyuran ve Dadaruhi albümlerinin ardından üçüncü albümleri Avaz'ı bu ay sonunda çıkarmaya hazırlanan grup, Maruf ve Iki Genç Kız adlı filmlerin müziklerine de imza attılar. Müziklerinde şaşırtan ve sarsan bir yol izleyen Replikas, şarkılarıyla fantastik, mistik, deneysel, kaotik bir derinlik yaratıyor. Grup, bozguncu ve politik tarafını da büyük bir estetikle gözler önüne sererek Türk müzik tarihine ismini yazdırıyor. Yeni çıkan albümünüz Avaz'ın prodüktörlüğünü Wharton Tiers yaptı. Nasıl irtibata geçtiniz? Teklif kimden geldi? Orçun: Teklifi biz yaptık. Bu albümde albümün kaydını ve miksini daha iyi şartlarda yapmak için bir prodüktörle çalışmak istedik. Kimlerle çalışmak istediğimize dair liste hazırladık. Hepsine mail attık, bunların arasında Wharton Tiers de vardı. Tiers mesajımıza olumlu yanıt verdi. Tiers sizin çalışmalannızda neyi beğentniştir? Sanırım aradığı şey, grubun Şarkılarında kendi karakterini, sound'unu fantastlk, mlstik, oturtmuş olması. Onu heyecanlandıracak, vizyonu olan grupladeneysel, kaotik rı, klişe olamayan şeyleri seviyor. blr derlnllk Bizi sevmesinin nedeni de bu. Çalışmalannızda bir yandan yaratıyor Repllkas. gelenekten faydalanırken, bir yandan da onu kırma çabalarıÜçüncü albümleri nız gözlemleniyor. Bu, müziğin "Avaz" bu ay sonu dışında gündelik hayattaki duruşunuza da yanstyor. Kent kültüçıkacak. Grup rü ile yoğrulmuşsunuz, ama eski ayrıca "Maruf" bir sandıktan çıkarılmış siyah beyaz bir fotoğraf gibisiniz. Üsve "İki Genç Kız" telik hiçbir imaj çalışmasına girtneden veriyorsunuz bu havayı. filmlerinln de Orçun: Bu biraz yaşadığımız müzlklerinl yaptı. yerle özellikle de îstanbul'un kozmopolit yapısıyla ilgili. Bir tarafın Batılıyken, bir tarafın Doğulu. Bu aynı zamanda çok da besleyici bir durum. Gökçe: Yaşadığımız toprakların çok eskiye dayanan bir kültürü var. Bunlar, o birikimin, kültürün içinden çıkan şeyler. Bunu belirtecek şekilde giyinmeden, öyle görünmeden, o binlerce yıllık kültürü sırtlanıp yürüyen başkalan da var. Ancak kim ne kadar bunun farkında, bilmiyorum. Bizse o bağın farkındayız ve o birikimi sırtımızda, içimizde taşımaktan memnunuz. O zamandaki gibi burada yaşama, ya da bu zamanda değilmişiz gibi hayal içinde olma durumu yok. Bir yandan o geleneği, birikimi taşırken, bir yandan da bozguncu işler yapıyoruz. Sadece gürültüden ibaret olan müzikleri dinleyip, onlardan da zevk aldı YVharton Tiers İstanbul'daydı... Deniz Durukan Replikas sağlam bir grup Ali Deniz Uslu üzikseverlerin "Sonic Youth, White Zombie, Dinasaur Jr" gibi alternatif New York gruplarından tanıdığı, "Fun City Studio"yu kuran Wharton Tiers, Replikas'ın albüm kayıtları için Istanbul'daydı. Prodüktör ve müzisyen Tiers'i anlatmak için onun 160'ın üstünde albüme imzasını attığını ve altın plaklı bir müzik adamı olduğunu söylemek yeterli. Replikas'ın kendisine gönderdiği demoyu çok beğenip vakit kaybetmeden Istanbul'a gelen Tiers, Eric Bogosian, Ann Magnuson ve Whoopi Golberg gibi dünyaca ünlü sanatçılarla da çalıştı. Tiers ile New York'a dönmeden önce kısa bir sohbet yaptık. Türkiyeli dinleyici sizi "Sonic Youth, White Zombie"dan tanıyor. Siz biraz kendinizden bahsetseniz? Dunyayı gezerek farklı müzisyen ve bestecilerle çalışan, değişik formlarda müzik yapan bir müzisyenim diyelim. Şu ana kadar yüz altmıştan fazla albüm kaydı yaptım, kendi gruplarımla da müziğimi icra ettim. Müziği yeni dostluklar kurarak geliştirmek benim tarzım. Ve müziğin evrensel bir tlil olduğunu tekrar tekrar yaşayarak öğrenmek. M ğımızı söyleyebiliriz. Bu tabii garip bir hava çıkarıyor ortaya. Ama tamamen doğal olan bir şey. Şarkı sözlerinde de divan ve halk şiirinden çağrışımlar var. Örneğin bir şarkıda "sevgilinin hain boynu" diyorsunuz. Bu sözii yaşamın hain boynu olarak da algılayabiliriz, açılımlar çok fazla... Barkın: Bizim şarkı sözlerimizde tek bir mesaj yok. Belli bir yere işaret etmiyor. Bir kelimenin, sözün birçok açılımı var. Bu sevdiğimiz bir şey. Herkes o dünyaya nereden girerse öbür taraftan çıksın. Özer: Sözlerdeki ve müzikteki o açılımlar, algılayış biçimiyle, grubun kimyasındaki doğallıkla ilgili.Üzerine hiç konuşulmadan çıkan bir doğallık var. Şarkı sözünün sahibine, hiçbirimiz sözlerin anlamıyla ilgili bir şey sormayız. Herkes başka tarafını algılar. Orçun: Grubun bir ayağının gelenekte, bir ayağının daha deneysel türlerde olması avantaj. Bizim kodlarımızda olan bir şey bu. Müzikal açıdan bunu keşfetmemize Erkin Koray sebep oldu. Sentezden uzak bir anlayışla yaptığı, Doğu ile Batı'yı birbirinin içinde eritmesi bizim anlayışımızı da yansıtıyordu. Karacaoğlan'ın "Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm"ünü ise Ersen ve Dadaşlar'dan dinlemiş ve sevmiştik. Şarkı sözlerinizde ters metaforlar var. Örneğin "gel kör et beni" diyorsunuz bir şarkınızda. tlk bakışta teslimiyet gibi gözüken, bir itirazın ve meydan okumanın hissedildiği bir söz bu. Nedir itirazlarımz? Gökçe: Tek tipleşme hadisesine itirazımız var. Ortaya yeni bir şey çıktığında herkesin üzerine atlayıp yağmalanmasına, ya da belli yollar var, o yolları takip ederek bir yere gelmesine itirazımız var. Biz bütün Bülent Polat Oyuncu En büyük hatanız nedir? Kanayan ayak parmağımı tedavı ettirmemek. Büyük bir sorun haline geldi, istediğim ayakkabıyı giyemiyorum. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey sizce nedir? Şehirlerarası yolda tuvaletinin gelmesi, senin bunu muavine söylemen, muavinin bağırarak otobüsü durdurması, herkes seni izlerken otobüsten inmek, sonra yeniden binmek... Hayatta en büyük keyfiniz nedir? Evde yatmak. En sevdiğiniz yazar kim? Vedat Türkali En sevdiğiniz film/ yönetmen? Robert Rodriguez Gün Batımından Şafağa/ Quentin Tarantino Ucuz Roman En büyük aşk hikâyesi kimlerinki? Memu Zin. Sizi en çok güldüren şey ne? Engin Günaydın'la Zaga skeçlerinde oynamak. En büyük mutsuzluk? Oyunculuk yapamamak. Bir hayvan olsaydınız ne olurdunuz? Aslan. En çok yaşamak istediğiniz şehir? Fransa'nın güney kıyılarında herhangi bir yer. Sizi en çok tedirgin eden ve en beğendiğiniz özelliğiniz? Serseriliğim tedirgin ediyor. Sinirlenince pire için yorgan yakıp üstelik pişman da olmuyorum. Profesyonelliğimı beğeniyorum. Bir hayali kahraman olsaydınız kim olurdunuz? Neden? Don Kişot. Nedeni malum Sizin için affedilmeyecek hata nedir? Saygısızlık ve sınırlarıma gırilmesi. Yangından kurtaracağınız ilk üç şey nedir? Varsa insan, senaryolar ya da yazılar ve tabıı ayakkabılarım. Sahip olduğunuz en değerli şey nedir? Ailem. Güncel olaylar içinde sizi en çok üzen hangisi oldu? Lınç olayları ve yükselen öfke. Dünya gündemindeki ya da hayatınızdaki bir olayı değiştirme şansınız olsaydı, neyi değiştirirdiniz? Zengın ulkelerın, dığerlerıne karşı öfkesıni. Hatta bızım onları nasıl gördüğümüzu anlatan bir fılm çekmek isterdım. Hayata yeniden gelseniz ne olmak isterdiniz? Doktor. Çünkü hayat kurtarıyorlar. En sık kullandığınız kelime nedir? Zıllı ve eyvah eyvah! bunların dışında tutuyoruz kendimizi. O itirazların dışında, bize daha doğmadan önce verilen komutlara da karşı duruyorsunuz. Bunun yanında, insanlığın kendi benindeki hatalardan söz ediyorsunuz. Özer: Genel bir karmaşa var. İnsan olmanın getirdiği kafa karışıklığı diyebilıriz... Gökçe: tnsanoğlunun sırtına, yeterli olmadığı halde tutarlı olma zorunluluğu yüklendiğini düşünüyorum. Böyle bir acizliği, insanın hayat karşısında düştüğü durumları irdeliyoruz. Hata meselesi de bunun içinde. Gerçekten normalde olmadığımız kadar çalışkan ve tutarlıymışız gibi davranmamız isteniyor. Zaten son birkaç yüzyüın hikâyesi bu. Böyle bir sistem içinde, insanoğlunun tutarlı davranmaya çalışması, makine gibi hiç hata yapmamaya yönlendirilmesi, böyle bir görevi üstlenmesinden söz ediyoruz. Dolayısıyla sürekli hataya düşen, acı çeken, yapması gereken şeyleri yapamadığını düşünen ya da düşündürülen insan söz konusu. İnsanın hayat karşısındaki acizliği bununla ilgili. Orçun: Geçen gün televizyonda kıyamet alametleri üzerine bir tartışma vardı. Kur'an'da yazılan ayetlere göre Yecüc ile Mecüc'ün gelmesinden söz edildi. lnsanların kafasını bu tip şeylerle doldurmak bir tür kaçış yolu. Varoluştan, hiçbir şeyden keyif alamayacak, her şeyi tüketecek hale geldik. Böyle garip kaçış fikirleriyle mutlu olmaya çalışılıyor. Bugünlerde tırmanan faşizan olaylar da ürkütüyor. Aydınlar toplu bir bildiri ımzaladı bu olaylara karşı. Böyle bir toplumda bu tip şeyleri yapmak zorlaşmaz umarım, diye kendi adımıza korkuyorum. Bu aslında bir kaçış, kendi benliğinden, kendi farkındalığından kaçış... Son dönemlerde yapılan her müziğe alternatif deniliyor neredeyse. Gerçekten alternatifler mi? Gökçe: Seksenlerin başından doksanların ortasına kadar giderek büyüyen, bizim de bir dönem üye olduğumuz underground, metal bir kitle vardı. Orada gördüğüm heyecan yüzünden, ileride müzisyen olmaya karar vermiştim, Doksanların ortasından sonra bu kalmadı Heyecanlı bir kitle, müzik üretimine sebep olacak odaklar artık yok. Piyasa her yere elini atmış durumda. Yeni çıkan gruplar kendilerini tanıtabilecek durumda bile değiller. Daha önce grubun kimliğini, karakterini oluşturma uzun bir süreçte oluyordu. Şimdi birkaç konser vererek, albümü nereden patlatsak kaygısı taşıyorlar. Durum budur. • dendurukan@yahoo.com Perküsyon virtüözüsünüz, ayrıca besteciliğiniz ve prodüktörlüğünüz var. Hangisi sizce daha öne çıkıyor? Aslında son dört yıldır besteci kimliğimle öne çıkıyorum. 2000 yılından önce ise yaklaşık 15 yıl prodüktör olarak çalıştım. Genel bir şey söylemek gerekirse kendi sevdiğim müziğimi yapıyor olmam, tüm çalışmalarımın ortak paydası. Birçok albüme imza attınız, en keyifli çalışmanız hangisi diye sorsam? Cevap verilmesi çok zor bir soru sordunuz. Çünkü tüm albümler benim için çok özel. Dunyanın dört bir yanından müzisyenlerle çalışıyor olmak beni fazlasıyla tatmin ediyor. tnternet sayesinde iletişim sağlamak eskıye nazaran çok kolay. Bu bizim en büyük avantajımız. Kısacası her albüm benim için aynı emek ve çalışmayı gerektiriyor, aynı heyecan ve hevesle yoğruluyor. Şimdi de tstanbul'da olma sebebinizden bahsetsek... Her şey bir elektronik posta almam ile başladı. Bu postada "Replikas"m materyelleri ve demosu vardı. Dinledikten sonra onlarla çalışmayı kabul ettim. Şunu açıkça söylemeliyim ki Türkiye'den gelen bu müziği duyduğumda çok etkilendim ve buraya gelip çalışmak istcdim. O zaman Replikas projesi sonrası yeni projelerde sizi görebiliriz? Her an gelebilirim, belki de sizler bana gelirsiniz. "Replikas" ile çalışmak nasıldı? Replıkas çok başarılı ve sağlam bir grup. Onlarla çok iyi bir çalışma yaptık diye düşünüyorum. Mayısta onlarla y buluşabileceksiniz. #