Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Sanem Çelik'in adından çok, oynadığı karakterler ünlü; Kara Melek, Aliye... "Ayın Karanlık Yüzü"ndeki Meryem de bunlara eklenecek mi? Çelik, "Bu benim için konu dışı" diyor. 17 NlSAN 2005 / SAYI 995 Gökçeada'nın nevrotik Meryem'i Nilüfer Zengin F f iller ve Çimen, Hititler, Ayın Karanlık Yüzü... Kara Melek ve Aliye... Filmler ve diziler arasında bir alanda, Sanem Çelik'in tercihleri, yaklaşımları üzerine konuştuk. Sanem Çelik, oyunculuk ve piyasa hakkındaki düşüncelerini yalın ve doğrudan iletiyor... Sakınmadan. Tuhaf bir biçimde de bütün soruları korunma hissinin süzgecinden geçiriyor. Yönetmenliğini Biket Ilhan'ın yaptığı Ayın Karanlık Yüzü'nde Gökçeada'da yaşayan, biraz nevrotik bir kadını, Meryem'i oynuyorsunuz... Evet, Meryem, adanın şartları yüzünden hafif nevrotik. Güzel bir kız, ada sakinleri ona asılıyor, onu rahatsız ediyor, ona olduğundan farklı birı gibi davranıyorlar. Kocasını bir dalış sırasında kaybediyor. Bu ölümün bir kaza sonucu olduğunu sanıyor, ama aslında kocası kasti olarak öldürülüyor. Derken, dört hapishane kaçağı adayı basıyor, Meryem tam tecavüze uğramak üzereyken kaçak lardan birı onu kurtarıyor ve hikâye burada başjıyor. Sinemanın atağa geçtiği düşünülen şu dönemde, "popüler, çok izlenme iddiası taşıyan film" ve "iyi filnr" gibi bir ayrım yapılıyor... Sinema yolunda giden filmler diyelim... Sizi, bu "iyi film"1erde, popüler olmayanfilmlerdeizliyoruz... Size bir şekilde hep onlar geliyor... Hayır, bana her türlü proje geliyor ama ben, aralarından seçiyorum. Her türlü projenin içinde olmaktansa, biraz da oynamadığım rolleri oynamak istiyorum. Hakikaten içime sinen, benim de seyrederken keyif alacağım rolleri tercih ediyorum. Yoksa bir oyuncu olarak her rolü oynayabilirim. Ama hayatım boyunca istemediğım şeyleri yapıp ölür ken "Allahım keşke bunları yapmasaydım" demek istemiyorum. Kara Melek dizisinin ardından, bu rolle anılır olmuştunuz... Aliye'yle de aynı süreci yaşayabileceğiniz düşüncesi geçiyor mu kafanızdan? Bu değişmeyecek bir gerçek. Biz birşeyi başardık, dolayısıyla şu anda ön plandayız, seyircimiz var, bizi severek ızüyorlar. Bu sistemin gidişatına dur denemez. Şu anda Aliye'yim, bundan sonra Zeliha olabilirim, hıçbır önemi yok. Ka şıma gelecek şeylerle de zamanı gelince savaşırım. Aliye de böyle olacak... Bu bir televizyon dızisi, televizyon seyircisi çok farklı... Bir de gerçek bir hikâye yaşatmaya çalışıyoruz, dolayısıyla her kanaldan insanın kendini bulabileceği bir hikâye söz konusu. Şu ara, revaçta olan dizilerde yer alan kimi oyuncular, oynadıkları dizilerle aralarına şiddetli bir mesafe hissi koymaya çalışıyorlar, şöyle mesela: "Nefret ediyorum ama para kazanmak ra Melek rolunün ustüme yapışmasının da benim için bir önemi yoktu. Bu rolü bana yapıştıran medyaydı. Buradan bana saldırmak, buradan yüklenmek, buradan sorular sorup, buradan cevaplar almak istediler. Oysa bu benim için konu dışıydı. Evet, bana senenin birinde Kara Melek diye bir rol teklif ettiler, ben de mesleki olarak düşündüm ve bu rolü kabul ettim. Bunu kabul ederken ileride başıma neler gelecek dıye düşünmedim. Böyle düşünmenin hiçbir manası da yok, hayat devam ediyor. îleride ba zorundayım. Ortada herkesin baktığı bir mal gibi dolaşmaya katlanamıyorum" vs... Bunlar biraz abartılı geliyor mu size? Sadece para için olabilir mi? Kışıden kişiye değişen ve hayat şartlarının insana söylettiği cümleler bunlar. Hakikaten nefret eden ve zorla yapan, aslında başka yerde olmak isteyip de koşullar icabı burada olan insanlar da vardır ve doğru da söylüyorlardır. Ama ben nefret ettiğim bir şeyi yapmaktan yana olmadım hiçbir zaman. Eğer bu ışi nefret ederek yapsaydım, Aliye dıye bir şey Senaryo Metin Belgin, yönetmen Biket Ilhan, yönetmen yardımcısı Nihan Belgin: Bu bir ailefilmidir... Özlem Altunok B iket îlhan'ın üçüncü sinema filmi "Ayın Karanlık Yüzü" îstanbul Film Festivali'nin ulusal yarışma bölümünde yarıştıktan sonra, şimdi de sinemalarda. "Kayıkçı"nın ardından, 7 yıllık bir beklemeden sonra gelen film, Gökçeada'ya sığınan dört kaçak mahkum ve ada lı bir kadın ekseninde dönüyor. Filmin oyuncuları arasında Ali Poyrazoğlu, Sanem Çelik, Metin Belgin ve Memet Ali Alabora var. Müzikleri ise Yannis Saoulis'e ait. Filmi ilginç kılan diğer bir etkense, yönetmen Biket îlhan'a eşi Metin Belgin ve kızı Nihan Belgin'in de eşlik etmesi. "Sokaktaki Adam" ve "Kayıkçı"dan sonra bir macera fîlmiyle seyirci karşısına çıkıyorsunuz. Neden macerayı tercih ettiniz? Evet, "Ayın Karanlık Yüzü"nü macera olarak tanımhyoruz, ama aynı zamanda klasik macera türü içinde kalmayan bir film. Bir aksiyon değil. Yıllardır gidıp geldiğimiz Gök çeada'da yaşadıklarımın, gördüklerimin, hissettiklerimin de böyle bir film çekmemde etkisi oldu. Dört kaçak mahkumun başından geçenleri anlatırken ülkenın panoramasını, dokunaklı yanını da vurguluyoruz. Filmde tarihi eser kaçakçısı, banka hortumcusu, tetikçi ve töre cinayetinden hükümlü dört kişinin hikâyesini anlatıyorsunuz. Suç kavramı mıydı üzerine gittiğiniz? Belki de sıradan gibi gördüğümüz, hiç dü şünmediğimiz insanların öykülerini vermek istedim. Hepsinin suçlu da olsa bir geçmişleri, dramları var. Bu filmi insanların görünenden başka bir hayatı yaşadıklarını dü§ünerek yaptım. "Ayın Karanlık Yüzü" ilk bakışta bir erkek filmi etkisi bırakıyor. Kadın olmanız yaptığınız işi, filme bakış açınızı ne kadar etkiliyor? Türkiye'de çok az kadın yönetmen oldu ğu bir gerçek, şu anda faal olarak çalışan ikiüç kadın yönetmen var. Bir kadın olarak çok fazla erkek filmi yapmışım gibi görüJü^ 'yor ama bu fîlmierın içindeki kadınlar farklı ve güçlü karakterler. Benim burada yaptığım, meseleye kadın bakışıyla yaklaşıp bir erkek filmi yapmak. Meryem karakteri gibi filmdeki pek çok karakter, adaya sıkışıp kalmış, hapsolmuş ama bir yandan da kendilerini orada gizleyen insanlar. Bu zıtlığı yaratmak önemli miydi sizin için? Bunda, adanın klostrofobik ortamının etkisi büyüktü. Bir yandan da medyanın gözümüze soktuğu suçluları objektif bir gözle anlatmaya çalıştım. Bu noktada yargıç olma hakkımız yoktu, içimizdeki insanların kendileriyle hesaplaşmalarını, psikolojik boyutunu göstermek önemliydi. Derdimi anlatabilmek için "Ada" imgesi çok yardımcı oldu. Hem suçluları gizliyor, hem de orada yaşayanların sıkışmışhğını veriyordu. EĞER İZLEYİCİ YORULDUYSA... Üç sinema filminiz içinde "Ayın Karan lık Yüzü"nü nereye koyuyorsunuz? İlkfilmim "Sokaktaki Adam", Attilâ Ilhan tomanından bir edebi uyarlamaydı, "Kayıkçı" bir sinemacı olarak kendimi sorumlu hissettiğim bir konuyu ele alıyordu. "Ayın Karanlık Yüzü"nde ise hem "suç dürtüsü", hem kaybeden insanlar üzerine, hem de duygularımla, yaşadıklarımla ilintili bir hikâye anlatmak istedim. Kayıkçı'ya gösterilen ilgiden memnun kalmamıştınız. "Ayın Karanlık Yüzü"nün ilgi göreceğini umuyor musunuz? "Kayıkçı" seyirci açısıdan çok da başarılı olamadı, diyebiüriz. Talihsiz bir dönemde, depremden hemen önce gösterime girmişti. Son dönem Türk sinemasında ise popüler filmler önde. Bu, seyircinin tekrar sinemaya gitmesi açısından önemli, ama duruma yakından baktığınızda bu pastanın iki üç film arasında paylaşıldığını görüyorsunuz. Farklı türlerdeki filmlerin de artması gerektiğini düşünüyorum. Bu, kendi içimizdeki çeşitliliği görmek için onemlı. "Ayın Karanlık Yüzü"nün başarısını ise hiç kestiremiyorum. Filmin bir hikâyesi, iyi oyuncuları var. Eğer izleyici diğer filmlerden yorulduysa bu filme yönelebilir diye düşünüyorum. "Ayın Karanlık Yüzü"nün senaryosu Biket tlhan'ın eşi Metin Belgin'e ait. Belgin, filmi şöyle anlatıyor: "Gökçeada'ya yıllar önce ilk kez gittiğimde kimlik kontrolüyle girmiştim, nedeni 1965 yılında açılmış ve 1992'ye kadar kullanılmış olan açık cezaeviydi. îşin ilginci cezaevinin sınırları yok gibiydi, neredeyse bütün adayı kaplıyordu. Senaryoda da ada ekseni üzerine kurulu bir panorama oturtmaya çalıştık. Macera peşinde dört adamın ve gizemli bir kadının yollarının kesiştiği yerdi Gökçeada. Meryem karakterini oluştururken senaryoyu bir kadın yönetmene teslim edeceğimi bilerek düşündüm. Küçük, kapalı yerlerde toplumun dul ve genç bir kadına bakışını anlatmaya çalıştım. Başka bir gizem de mitolojiden geliyordu. Ilyada'da denizler tanrısı Posedion'un adası, Imroz, yani Gökçeada'dır. Filmi bu yüzden biraz da Poseidon metaforu üzerine kurdum. "