18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Küçüköykül yönetmeni Sevilay Koçoğlu S eyirci Yavuz Turgul'u 198O'lı ve 1990'h yıllarda çektiği "Muhsın Bey", "Gölge Oyunu", "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni" gibi filmlerle tanıdı. 1996'da çektiği "Eşkiya" ise Türk tilmlerinin uzun süren sessizliğini yırtıverdi. Şimdi sıra "Gönül Yarası"nın. Şener Şen, Meltem Cumbul ve Timuçin Esen'in de etkileyıci oyunculuklanyla uzunluğuna karşın sıkılmadan akıp giden film, izleyiciyi Nâzım, Dünya ve Halil'in öyküsüylc savuruyor. Turgul'la "Gönül Yarası"nı ve Türk sinemasını konuştuk. Yönetmen Yavuz Turgul, "Gönül Yarası" filminde Güneydoğu ile îstanbul'u, bir kadınla iki erkeği buluşturdu. Büyük iddiaları yok, onıın filmleri küçük insanları anlatmalı. bir tarafta durup oradan dünyaya bakmak yerine, farklı görüşleri sunmak daha iyi. Sokaktaki insanlarla ilgilenmemin nedeni de bu. Bütün zıtlıklar bir şekilde birbirini tamamlar. Halil içinde Dünya'yı, Dünya Halil'i taşıyor. Peki ya Nâzım? Nâzım "Her şey bizim elimizde" diyor, ama bakıyorsunuz, hayır, her şey elimizde değilmiş. Nâzım luzıyla öyle bir konuşmaya başlıyor ki hayallerinız yıkılıyor. Nâzım'ın çocuklarınm gözünden bakınca da onlara hak veriyorsunuz. Bence hikâyeyi keyifli kılan da bu. Kesinkes bir tarafta durmadan tüm karakterlerin kendilerini haklı çıkaran yanlannı görmek.. Bu, bana daha iyi gibi geliyor... kadınını getirip evinde bakabilır. Robert De Niro, Amerika'nın vahşi kültür arenasında yetişmiş, bilinçsiz, lümpen bir karakteri oynuyordu. Halil'in böyle faşizan bir karakteri var ve De Niro'nun canlandırdığı Travis gibi bir taksi şoförü olabilirdi. Nâzım denıir leblebi, çelebi, bizim ınsanımızın bir yanını veren bir karakter. Bir söyleşisinde yönetmen David Lynch "Dünya nasılsa sinema da onu yansıtır" diyor. Bu bağlamda Türk sinemasının geldiği nokta ile Türkiye arasında nasıl bir ilişki var? Açıkçası benim genel bir sinema fikrım yok. Ben mümkün olduğunca sınemamı politik söylemlerden, değişik dünya görüşlerinden arındırmaya çalışıyorum. Töre cinayederi, Güneydoğu sorunu, insanların birbirleriyle olan meseleleri, allak bullak olan yerlerde sürünen değer yargıları eğer bir şekilde kendiliğinden benim öykümün içine giriyorsa, itirazım olmaz. Tarafların karşıt görüşlerini vererek tarafsızlığa gayret ediyorum. Yani sanat kendini dünya meselelerinden soyutlamalı mı? Ben sinemamda bunu anlatırken kendimi samimi noktalardan bilmişlik noktasına çekmeye çalıştığımı hissettim. Böyle bir anlatımı ne zaman yapmaya kalksam yüzüme gözüme bulaştırdım. Bir sanat eseri insanın ruhunu derinden sars malı. Bu sarsıntı da hepimizin taraf olduğu düşünceleri bir şekilde filmin içine yerleştirmekle olmuyor. Bu sarsıntıyı yaratacak ruh gücü bir insanda ya vardır ya yoktur. Yapay biçimler yaratarak zorlayamazsınız. Yavuz Turgul filmleri dünyaya neden açılamadı. Bu filmlerin değeri zamanla mı anlaşılacak? Bu ülke bana yetiyor. "Muhsin Bey" ve "Eşkiya" birkaç festivale katılıp dduller aldı. Filmlerim festival tarzı değıl, çok geniş kıtlelere hitap edebilecek, herkesin içinde farklı lezzetler bulabileceği fılmler. Belki bir gün, şimdilerde Uzakdoğu sinemasının keşfi gibi benim filmlerim de keşfedilecek. Belki de gerçek Türk ınsanını, Türk coğrafyasını anlatan filmler bunlarmış diyecekler. Aslında ben sinemanın kendisini çok seviyorum. L 20 yy. her şeyin sınıfiandırıldığı, etiketlendirildiği bir çağdı. Siz de bundan nasibinizi almış görünüyorsunuz... Bana nostalji filmleri yönetmeni dediler, oysa ben bilimkurgu da çekmek istiyorum. Bazen sen kimsin, nesin dıye düşündüğüm oluyor. Evrenin ilk oluşum modelleri üzerine kitaplar okuyorum. Evrende canlı olup olmadığını bilemeden ölüp gideceğim. O zaman nerede Muhsin Bey, nerede Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, nerede Eşkiya? Böyle sıfatlandırmalardan kaçınmak gcrekir. Bir Doğulu yapmaz bunu. Bölümlere alt başlıklara ayırmak Batı âdetidir. Bılimde çıkan yeniliklere baktığımız zaman, artık Batı da anlamaya başjadı ki Doğulu düşünürler yüzyılJar öncesinden bazı şeyleri çözmüşler. • Gönül Yarası da Muhsin Bey gibi, Eşkiya gibi hayatlan Giineydoğu'dan lstanbul'a uzanan insanları anlatıyor. Bu coğrafya ve kültürün insanları sizin için ne ifade ediyor? Güneydoğu dediğimiz yer kocaman bir Mezopotamya havzası. Geçmişten gelen derin bir kültürü, büyük hareketleri, tarifri olan bir yer. Türkiye zaten çok koz mopolit bir ülke. Sadece Güneydoğu'dan değil, Türkiye'deki tüm kültürel değerlerden yararlanmaya çalışırım. Öykünüzün içine Güneydoğu insanları kadar eski İstanbullular da giriyor... Fılm yaparkcn ışe öykuyü kurarnk başlarım. Daha sonra tüm bu coğrafyalar, kiıltürler, insanlar kendiliğinden öyküye gireı. Özellikle eski İstanbullular ve onların dünyaları bir şekilde benim öykülerinıin içine yine kendiliğinden sızar. Bunu planlı olarak yapmıyorum Bir film yaparken derin felsefi, siyası düşuncelerin yerine, bir kenarda saklı duran küçük öykülerin gelip benı bulmasını beklerını. KİM HAKLI, KİM HAKSIZ... Sizi sık sık çeşitli yerlerde dolaşırken, etrafı dikkatle incelerken görüyorum. Gözlem yapıyor ve sokaktaki yaşamdan mı besleniyorsunuz? Çok sık gezerim. Etrafa bakınırım, yol da karşılaştığım, hiç tanımadığım insanların yüzlerinden ne düşündüklcrinı, ne yapmak istediklerıni anlamaya çalışırım. Insan yüzleriyle çok ilgilenirim. Ama bunları "güngelirbirfilmdekullanmm" diyc yapmam. Bu spor yapmak gibi alışkanlığa dayalı, sevmeye dayalı bir olgu. Onlar benim hafızamda yerini bulmuşsa öyku yazarken, film çekerken beni bulurlar. Bu farkındalık benim sinema dün yamda sürekli çalışır. Filmde Dünya'nın mağduriyetine şahit olurken olaylara bir de Halil'in açısından bakmamıza imkân veriyorsunuz. Görüyoruz ki onun da haklı sebepleri var. "Gölge Oyunu" da bu tarz zıtlıkları barındıran bir filmdi. Zıt kutuplar sizin için ne ifade ediyor? lnsanın olaylara durduğu yerden bakması çok önemli. Mesele, hayatı nasıl kavradığınızla ilgili. Haklı veya haksız olmaktan çok, herkesin yaşama dair söyleyecek sözü olduğuna ınanıyorum. Halil, Dünya'nın hayatını nasıl mahvettiğini anlatırken bize kendi bakış açısını sunuyor. Oysa Dünya "beni kurtarmak için evlenmişti, bak sonra neler yaptı" derken ona hak veriyorsunuz. Kim haklı kim haksız. . Her şeyin birbirinin içine girdiği hikâyeleri çok seviyorum. Bana göre tek Gönül Yarası'nda Meltem Cumbul pavyon şarkıcısı Dünya, Şener Şen ise taksi şoförü Nazım rolünde... Fotoğraflar: UĞUR DEMİR TAKSİ ŞOFÖRÜ NAZIM... Geceleri taksi şoförlüğü yapmak zorunda kalan emekli öğretmen Nâzım, Martin Scorsese'nin "Taksi Şoförü" filmindeki şoför Travis gibi yaşadıkları karşısında başkaldırmıyor. Sorunlarını kendi içsel olgunluğuyla çözmeye çabalıyor. Bu tavırda Türk insanının gelenekten gelen uyumlu ve boyun eğen karakter yapısını okuyabilir miyiz? Nâzım'a öyle de bakabilirsiniz, en büyük karşı çıkışçılardan biri olarak da. Ancak, Nâzım gibi çok sıkı bir adam işkenceler, fişlenmeler, ayrılıklar, hastahklar gibi acıları yaşayıp hayatta kalabilir. Ancak, başkaldıran bir adam mahallenin tüm değer yargılarına karşı bir pavyon 'Ben burada olmalıyım' dedim ve. Aylin Ünal U zunca bir süredir ortahkta görünmüyordu. "tkinci Bahar" dizisinde televizyon izleyicisini büyüleyip geçti, yeniden sessizliğine gomüldü. Şimdi ise biri müzikal, biri fılm iki işiyle birlikte karşımızda. Elbette Şener Şen'den söz ediyoruz. "Mucizeler Komedisi'nde acımasız medya patronu, "Gönül Yarası"nda taksicilik yapan emekli bir öğretmen. Her iki yapımın arkasında da yola hep beraber çıktığı Yavuz Turgul var. O zaman önce Şener Şen'in ağzından Yavuz Turgul'u dinlemek lazım: " Yavuz'la dost olmak çok keyifli, üstelık adam aynı zamanda müthiş bir sinemacı. Onun kadar senaryo tahlili yapan, üzerine kafa patlatan, senaryonun önemini bu kadar kavrayan başka bırini gormedim." Zaten Şen'i de heyecanlandıran senaryo. Ancak o zaman "ben burada olayım" diyebiliyor. "Gönül Yarası"ndaki Nâzım da bu heyecanın parçası bir karakter. Pavyonda çalışan Dünya'yı (Meltem Cumbul) himayesine alan, onunla Güneydoğu'ya savrulan emekli bir öğretmen . Öğretmenliğin yabancısı değil Şener, oyunculuğa başlayana kadar yaptığı işportacılık, seyyar satıcılık, dolmuş şoförlüğü gibi işlerden biri. Tüm bu işlerin ayrı ayrı kendisini şekıllendirdiğini söylüyor. "Hiçbir zaman sinemada şansımın olmayacağını düşünmedim. Oyuneuluk beni her zaman heyecanlandırdı. Kendimi bildim bileli bende bu coşku vardı. Uğruna epey çaba sarfettim ve istediklerim oldu." diyor. "Eşkıya"dan bugüne, geçen 8 yılın içinde sadece beklemek mi var? "tşte o noktada panik de vardı" diyor Şen. "8yıl uzun bir süre. Ama insan sadece iyi film yapmak isteyince, beklemek de daha katlanılır oluyor. Ben elimden geldiğince senaryodan bana geçecek duygunun peşindeolmaya çalışıyorum". Çocukluğundan bugüne taşıdığı önemli bir deneyimi de söylemeli: Şen "Hiç çocukluk kahramanım olmadı, o dönemlerde öğrendiğim şey yetinmekti" diyor. "Gönül Yarası"nın önceki filmleriyle kıyaslanmasını da doğru bulmuyor. "Eşkiya için emek harcadık, çalıştık, izlendi ve bitti. Şimdi başka bir şeyin peşindeyiz, o başkalığı insanlara geçirmek istiyoruz. Ikisini karşılaştırmak yanlış olur, artık başka bir noktadayız" diyor. Ya bundan sonrası? Şener Şen, bu hızlı dönüşünden sonra tekrar saklanacak ve sabırla iyi bir senaryoyla heyecanlanmayı bekleyecek mi? "Hazırlık süresi uzun başka çalişmalar içindeyiz. Yavuz Turgul'la beraber başka bir film projesi söz konusu. Ama boyutları büyük olduğu için çok zamana ihtiyacımız var" diye yanıtlıyor. • Şener Şen, "Mucizeler Komedisi" ve "Gönül Yarası"yla uzun süren sessizliğini bozdu...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle