02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ı6 OCAK 2005 / SAYI 982 15 Araya giren Uludağ'da snowboard Esra Açıkgöz yıllar C S Cihan Demirci, 1974'te başlayan seks filmleri rüzgârıyla "Araya Parça Giren Yıllar" kitabında yüzleşiyor. Kitap seks filmleriyle büyüyen bir kuşağın olduğu kadar dönemin de öyküsünü anlatıyor. Jelcen Aksel ihan Demirci, "Araya Parça Giren Yıllar" kitabıyla Türkiye'nin "Iki Film Birden"li zamanlarına gidiyor. Sadece dönemin seks filmlerini değil, "katı yıllar" olarak tanımladığı70'leri de aktardığı kitabı, aynı zamanda yok sayılmaya çalışdan, yüzleşilmeyen bir sürecin özeti. Demirci'yle kitabını konuştuk. Bu kitabı neden yazdınız? 70'lerin sinemasını cinselliği sömürmeden ele alan bir dönem kitabı hazırlamayı amaçladım. Yani sadece filmleri değil, çocukluğumun o katı yıllarını da anlatmak istedim. Türkiye'de her şey birdenbire olur ya... Bu filmler de 1974'lerde, aniden yaşamımıza girdi. Annebabalar, çocuklarıyla gittikleri sinemalarda birdenbire komedi tiiründe erotik filmlerle karşılaştılar ve çığhklar atarak dışarı kaçtılar... Bufilmlerdünyadaki bir ekolün bir uzantısı mıydı? ttalyan filmleri gibi... O filmleri birebir kopya ederek başlattık bu süreci. Anne ve babalar dışarı kaçınca, çocuklar bu filmleri gizli kapaklı izlemeye başladı. Benim kuşağım 1416yaşlarında bu filmlerin izleyicileri oldular. "Araya Parça Giren Yıllar" sadece o dönemi aktaran değil, aynı zamanda bugüne de sözü olan bir kitap... Dönemi ve dönem filmlerini anlatırken derdim, 2000'li yıllarda içine düştüğümüz kâbus ve kaosa kadar uzandı. 70'li yıllarda seks filmleri izliyorduk, ama daha dürüsttük. Oysa şimdi çok daha çirkin şeyler yaşıyor ve namuslu ayaklarına yatıyoruz. Ben Türkiye'de kaybedilen en büyük değerin "samimiyet" olduğunu düşünüyorum. Bu kitap, filmler eşliğinde 30 ydlık yolculuğumuzu da anlatıyor. Tabii ki biraz da cinsel yolculuğumuzu... "Araya parça girmek" o döneme özgü birlaf mı? Evet, özellikle 78'den sonra kullanılan bir söz. Filmler, diğer öğeler bir kö§eye konulup seks filmine dönüşünce, izleyiciye seks dozu yetmemeye başladı. Yönetmenler ve yapımcılar da bu filmlere yabancı porno filmlerden ikiüç dakikayı geçmeyen parçalar eklemeye başladılar. Seyirci değişimi de bu dönemde başlar. Bu yıllar daha sapkın insanların o salonları doldurduğu ve sıradan sinemaseverin artık o salonlara giremediği yıllar olmuştur. Aynı zamankonuşmadılar. Konuşmayı başardığtm ender erkeklerden biri Kazım Kartal oldu. Alev Altın, Elif Pektaş, Mine Mutlu da konuştuğum isimler arasında. Adı en öne çıkan isimlerden biri de Arzu Okay. O, yenik düşmedi, başardı. Başaranlara bir örnek de ük pornoyu çeviren kadın oyuncu Zerrin Doğan. Bu filmlerin ilgi görmesinin sebepleri neydi sizce? 70'li yıllarda bir erkeğin bir genç kızı sinemaya götürmesi bile lükstü. Erkekler öpüşmeyi bu filmlerle öğrendi. Pek çok seyirciyle de konuştuk. Aynı salonda babasıyla karşılaşanlar olmuş. O yıllar gerçekten "Bizi leylekler getirdi" esprisiyle geçti. Bazıları bu filmlerden öğrendiklerini denediklerini söyledi! Ama bu filmlerde duygusallık, aşk yoktu, tecavüz vardı. Türkiye 70'lerin ortasına geldiğinde, faşizm yükseliyordu. Faşizm nerede yükselirse orda seks patlar. Bu filmler orda patlamıştır işte, bu pek konuşulmaz. Toplumsal olduğu kadar kişisel bir sorumluluk da söz konusu sanırım bu kitabın çıkmasında? Karmaşık bir durum. Bir dehlizden, karanhk bir süreçten geçerken sekse çarpmışsın. Ama hiç konuşmamışsın. Sinema yazarları bile üçbeş satırla geçmiş. Ne yermek, ne yüceltmek, şahit olmuş bir insanın gözüyle bakmak gerekiyordu. Bu filmler Türkiye'nin gerçeği, ama şu an hayatın dışına düştüler. Şimdi bir internet kafede en sapkın porno siteye çocuklar bile ulaşabiliyor. Bu çok daha tehlikeli. Bu filmleri yüceltmek gibi bir derdim yok. Zaten film değillerdi. Yüzleşmek istedim, bu cesareti de 2004'te buldum ve kitabı yayımladım. Yüzleşmeyi beceremeyen bir toplumuz, böyle olduğumuz sürece de bir noktaya varamayız. Oysa hayatın içinde dolaşmak; görmek için yeterli. ınırlarımı zorlamayı seviyorum, özgür olduğumu hissediyorum, korkularımla yüzleşiyorum... Türkiye'de sayıları pek de fazla olmayan snovvboard yanşçıları, böyle anlatıyorlar bu sporla uğraşma nedenlerini. Snowboard, son yılların hızlı gelişen kış sporu. Ama Türkiye'de sadece bir Big Air dev snovvboard rampası var. Tıpkı sadece bir profesyonel stil snowboard yarışması olduğu gibL.Geçen hafta Uludağ'da ikinci ayağı gerçekleştirilen Jim Beam Big Air ProTour yarışması, Türkiye'de ikinci kez düzenleniyor. Ünlü burbon markası Jim Beam'in ana sponsorluğunu yaptığı yanşmanın medya sponsorluğunu TV8 ve Power FM, cosponsorluğunu Suzuki ve Quiksilver üstleniyor. Freestyle (serbest stil) branşında gerçekleştirilen yanşmanın geleneksel hale getirilmesi amaçlanıyor. Seher Şeniz 70'li yıllann seks filmlerinin iinlii isimlerindendi tntihar ettiğinde 44 yaşındaydl... +• da insanların nereye doğru gittiklerini bilmedikleri, gergin ve darbeye uzanan ilginç yıllardır. Bir tarafta yağ, şeker, benzin, bir tarafta seks filmi kuyruğu vardır. Bir süre sonra yabancı "parça"lar yetmeyince "yerli"si çekildi. Kitapta bu oyuncuların bazılarıyla yaptığımz röportajlarınız da var... Röportajların çoğunu 85'te yaptım. Özellikle de erkek oyuncular ürktüler, Yarışmanın ikinci ayağına 15 erkek ve 3 kadın sporcu katıldı. Babür Vatansever birinciliği, Ogan Tüzel ikinciliği, Deniz Altınok ise üçüncülüğü elde etti. Bayanlar kategorisinde ise Melina Mega birinci oldu. Finali 29 Ocak'ta yapılacak yarışmada birinci Suzuki GN 125 Motosiklet kazanacak. Uluslararası Big Air kurallarına göre yükseklik, estetik, zorluk ve iniş kriterleri üzerinden jüri üyelerinden puan aldılar. Zaman zaman yaralanmaların olduğu yarışmada sporcular, büyük rampa üzerinden atlayarak hünerlerini gösterdiler. Amaç ise kazanmaktan çok, snovvboard yarışının daha geniş kitlelere duyurulmasını sağlamak. Yarışmanın ikinci ayağı kadınlar dalı birincisi Melina Mega gibi... Mega, 1984 doğumlu, üniversite öğrencisi. 5 yıldır snowboardla ilgileniyor. Snowboardla tanışması, kayak yaparken olmuş. îyi bir snovvboardçı olmak için en önemli noktanın denge olduğunu söylüyor. Onu bu spora iten neden ise, boardda özgür olması. Bu sporun tehlikelerinin farkmda ve atlarken korkuyor, "Ama zaten bu sporu yaparken zevk veren nokta da bu. Korku olmasa, zevk de olmaz. O korkuyu yenmek insana büyük bir güç kazandırıyor" diyor. Daha önce yüzme ve voleybolla da ilgilenmiş. Ama yarıda bırakmış. Snowboardun ise geçici bir heves olmadığını söylüyor. Amacı, bu yarışmalarda deneyim elde ederek, yurtdışında bu işin eğitimini almak. En büyük şikayeti ise, kadın snovvboardçuların çok az olması. 0 Volkan Doğar Fizik tedavi mi? Kırıkçı mı? B el, boyun ve sırt ağrılarının çözümü için genelde fizik tedavi önerilir. Üstelik bu sorunlar giderek artıyor. Fizyoterapist Süheyl Bizim'e göre gelecekte kalıtsal problemlere de yol açacaklar. Bizim ile bu tehlike ve fizik tedavinin önemi üzerine konuştuk. Medfizyosport ne zaman kuruldu? 1994 yılında. Sporcu sağlığı ve fizik tedavi programlarını uygulayan merkezimiz, ilk olarak Fatih'te hizmete açıldı. Daha sonra buraya, Bahçelievler'e taşındık. 600 metrekarelik aktivite alanına sahibiz. Ben de, birlikte çalıştığımız arkadaşım Vedat Yakıt da Istanbul Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon bölümü mezunuyuz. Medfizyosport Merkezi insanlara ne gibi olanaklar sunuyor? Merkezimiz ortopedik hastalıklarda, sportif yaralanmalarda, romatizmal hastalıklarda, menopoz döneminde, bel, boyun ve sırt ağrılarında, beyin ve sinir cerrahisi sonrasında fizik tedavi ve rehabilitasyon programlarıyla hastalarımıza hizmet etmektedir. Bunun dışında sporculara ve büro içi çalışanlarına yönelik ücretsiz eğitim seminerleri düzenliyoruz. Bu seminerler Fizyoterapistler Derneği tarafından organize ediliyor. Sağlıklı bir topluma kavuşmak için tüm meslektaşlarımızı bu çalışmalara davet ediyoruz. tnsanlar en çok hangi rahatsızlıklarla merkezinize başvuruyorlar? Sporcularda ayak bileği sakatlanmaları çok sık oluyor. Sırt ve boyun rahatsızlıklarında da son günlerde bir artış var. Sporculara yönelik eğitim seminerleriyle bu durum yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Şirket sahiplerinin başvurusu üzerine büro çalışanlarına da eğitim veriyoruz. "'Patronlar" insan sağlığını hiçe sayma konusunda çok başardılar. Yaptığımız onca duyuruya rağmen başvurulardaki azhk bunu gösteriyor. "însanlar nasıl çalışırlarsa çahşsın ben parama bakarım" mantalitesini taşıyorlar. tşyerlerinde sağlıklı çalışma koşulları nasıl oluşturulabilir? Bununla ilgili birçok çalışma yürütülüyor. Özellikle yurtdışında yapılan çalışmalar kısmi başarılarla sonuçlandı. Fakat ülkemizde eğitim seminerleri, sempozyumlar yaparak bu sorunun önüne geçilebilir. Tabii Sağlık Bakanlığı'nın bu işe öncülük etmesi gerekiyor. Biz fizyoterapistler olarak kendi alanımızda gönüllü hizmet vermeye hazırız. Çalışanlar biraz baskın bir kimlikle hareket ederse yapılmaması için hiçbir neden göremiyorum. Tabii bunun için birlikte hareket etme yi öğrenmemiz gerekiyor. Fizyoterapistlerin en çok karşılaştıklan sorunlar nelerdir? En önemli problemimiz fizyoterapinin sağlık yasasında tanımlanmamış olması. Bu nedenle nerede ve nasıl durmamız gerektiğini bilmiyoruz. • volkandogar [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle