Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 MÜZİK 2 MAYIS 2004 / SAYI 945 MERCAN DEDE'NİN İZİNDE Farklı platformlarda, ayrı isimlerle yaptığı müzik çalışmalarıyla dünya çapında tanınan sanatçı Arkın Ilıcalı'nın beklenen iki albümünden ilki "DJ Arkm Allen Fusion Monster" müzik marketlerde yerini aldı. Ilıcalı ve yeni grubu "Tribal Trio"yu oluşturan üç genç müzisyen; îsmail Darıcı, Aykut Sütoğlu, Hüseyin Ceylan, bir araya geliş öykülerini anlattılar. Esra Başıbüyük rkın Ilıcalı'nın evindeyiz. Arkın'ı namı diğer Mercan Dede'yi takip edenleriniz varsa bi.lirler. Son dörtbeş aydır bir grupla beraber çalıyor,Tribal Trio! Genç müzisyenleri sahnede izlediğinizde, hayatın cömert yüzünü bu vakte kadar onlara çok göstermemiş olduğunu sezebilirsiniz. Amayeteneklerini değerlendirmeleriıçın bir talih kuşu göndermeyi unutmamış! Karşımda çok heyecanlı, üç genç adam! Istanbul gözlerinin içinde dolaşıyor. Ruh larında ise yetişükleri "müzisyen mahallesi"...Hedefleri iseTürkiye'deki birçok "ağbilerine" göredahabüyük! Dünya çapında müzisyen olmak istiyorlar. îştehuzurlarınızda Mercan Dede ve geleceğin Mercan dedeleri... Kimbilir? Dünyada, Türkiye' de neyi Clubbcr'a sokruğunuzu düşünürsek. Bazı kalıpları yıktığını düşünüyor musun? Arkın: Duşünüyorum. Önyargıları kırmak anlamında bu çok önemliydi! Peki bu hedef miydi ya da işin ucunda strateji var mıydı ? Arkın: Yaptığım müzik, hayatımda yaşadıklarımınbiryansıması.Misyonum, kendi önyargılarımı, ardından dabenimle bağlantıda olan insanların kurdukları önyargıyı kır , maktı. Toplumun en sıkıcı kitlelerinden gelen birisi olarak, okuduğum okullar, yetiştiğim aile çevresi ile o kadar daraltılmış ve bunaltılmış bir insanım ki, açıkçası geldiğim yerde, inzivada yaşama lüksünü görmüyorum. En azından beni dinleyen ve seven insanlarakarşı böyle bir sorumluluğum olduğunu duşünüyorum. O sorumluluk da; önyargıları kırabilme mücadelemi müziğimin içıne koyabilmek. Düşününce klasik anlamda annelerin babalann pek seveceği bir tip gibi değilsin. Ama enteresan bir durum var, aykırı görünümüne rağmen onlar seni çok seviyorlar, sence neden! ? Arkın: Kesinlikle değilim! Büyükanneler de seviyor. Bence anasebep, müzik vasıtasıyla belli jenerasyonlar arasında kopuk olan köprüleri kurmuşolmam. "Fusion Monster" DJ Arkın Allen kimliğinde Türkiye' de ilk çıkardığın albüm. Bu albiimde ne dinleyeceğiz ? Arkın: Arkın Allen, DJ kimliğini temsil ediyor. Daha çok culp'ler de dinleniyor. îçinde elektronik müzik, dans müziği var. Bu müzikle insanlar çok iyi vakit geçiriyorlaramasonrasında"bumüziğinalbümünü nereden bulabiliriz" diyorlar. DJ olarak yurtdışında çıkmış 55'den fazla singlem var. Hiç biri Türkiye'de yok. Zaman içerisindeböyle bir ihtiyacın olduğunun farkına vardım, ve Arkın Allen albümü "Fusion Monster" olarak çıktı. Gerçekten kendini "Füzyon Canavarı" olarak görüyor musun ? Arkın: Hayır. "Fusion" birleştirmek demek. Birleşmesi ıçınıkiayrı şeyolmasıgerekir. Halbuki benım hayatımda ney ve pi kap, elektronik ve tasavvui müzığı ayrı değiller. Onları çok büyuk bir butunlük içerisindegörüyorum. Hep söylüyorum, semada büyülübirsüreç var. Dönmeyebaşladıktan sonrarenklertekbırton haline geliyor. Kırmızı, mavi kalmıyor, krem ren gi gibi bir ton oluyor. O noktada hıç ayrı algılamıyorsun. Büyükbırbütunsellik! C) bütünselliğin içinde hiçbir şey yok, o hiç liğin içerisinde de herşey var! O an bunu müthiş bir duygu olarak hissedıyorsun. Bu anlamda fusion ,müzyon, ayrılık ,bütünlük gibi kavramlar kalmıyor. Müziğımi semazenin sema ederken hissettiği duyguyabenzetiyorum. Ama canavar kelimesiçokhoşumagidiyor'!! Tribal Trio! Türkiye'nin kendi enstrümanlarında en başarılı isimleriyle beraber çalıyorken, birden çok cesaretli bir tavırdeğilmi? Arkın: Tabii! Ama değişimi istiyorsan riskleri göze almalısın Ben bu ekibe uzun zamandır bakıyordum. Zamanı gelınce de doğru yerde, doğru işi seçtim. Bu anlamda New York çıkarması, TransGlobal Underground'la beraber çalmak doğruydu. Benim inandığım bir misyon var: Gerçekten genç kuşak muzisyenlere kapıları açabilmek! Sen de çok zorlanarak geldin bu nok tayadeğilmi? Arkın: Hakikaten inanılmaz zorlana rakgeldım. Ney bulamadım. Neyi buldu ğumda alacak param yoktu. Plastık su bo rusundanneyyaptım.Sonrasındabirşey ler ortaya çıkartıyorsun ama demonu din lemıyorlar bile. Genç müzisyenlerin d( aynı şeyleri yaşamasını istemiyorum. Bu "genç canavarlarla" nasıl bir arayı geldiniz? Arkın: Bu canavarlargrubunda en esk olan Ismaıl. Îsmail: Mehmet Akatay'ın öğrencisi yım Arkın ağbıyle de onun sayesinde ta nıştık. Bir sabah uyuyordum, Arkın ağb aradı. "Uyuyor muydun?" dedı. "Yen uyandım ağbi" dedim. "Peki,benimleça lışır mısın ?" dedi. Açıkçası çok heyecan landım. Arkın'ı seyrettiğinde onunla çalmay hayal edermiydin? îsmail: Tabii, kesinlikle. Bütün konser lerinegittim. Aykut henüz 14 yaşındasın ve grubuı en genç elemanısın. Senin için nasıl bi his "Arkın ağbiyle çalışmak"? Aykut: Buyük bir zevk! Sen takip ediyor muydun Arkın'ı? Aykut: Yok etmıyordum, ama ismin hep duyuyordumbiryerlerden. Klarnetten başka herhangi bir enstü rüman çalıyor musun ? Aykut: Trompet, bıraz da kanun. Okuyor musun ? Aykut: Evet. Mimar Sinan Üniversi tesı Devlet Konservatuarı Batı Mü ziği Bölümü'nde okuyorum. Neden klarneti seçtin? Aykut: Once kanun çalıyor dum.babamvermişti.Seveme dim kanunu. Ağlıyordum babamdayanamadı klar netaldıveöğrettı. Peki bu grupla bera ber çalmak zevkli mi "Şu okuldan kaytara yım da bizimkilerle bi araya geleyim" diyo musun? Aykut: Zaten onu yap mak istiyorum, ama ba bam izin vermıyor. En büyük hayaliı ne? Aykut: Ben bir ken Hüsnü (ŞenJendırıcı) ağ bi ile yan yana bir çala yım, başka bir şey iste PAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Gerekli açıklamalar nerede? E skiden doğum yapacaklara ya da ameliyat olacaklara hastanelerde yarısı Osmanlıca ve "komplikasyon" gibi az bilinen Batılı sözcüklerle dolu bir "muvafakatname" imzalatılırdı. Bu genellikle karınca duası gibi ufacık harflerle yazılı kâğıtları imzalatanların ana dertlerı, hastaların neyi imzaladıklarını anlamaları değildi. Geçen yüzyılın yarısına gelinceye kadar yeryüzünün birçok köşesinde durum böyleydi. Ama değişti; birçok uygar ülkede, hastaya sağlığı ile ilgili konularda yeterince bilgı verilmeden, onamı alınmadan herhangi bir tıbbi işlem bağdaşmadığı kavrandı ve bu hususları güvenceye alan yasa ve tüzükler yayımlandı... Mesela 1984'te îsrail'de gerçekleşen bir olay bu konuda yasal düzenlenmelerin yapılmasına yol açtı: Doğurtulmak üzere ameliyathaneye götürülmekte olan bir kadına "kısırlaşttnlması" için izin veren bir kâğıt imzalatılmıştı. Kadın, mongoloid bir çocuk doğurmuş ve de tüpleri bağlanarak kısırlaştırılmıştı. Lohusa, evine gittiğinde kendi izni olmadan tüplerini bağlattığına kızan eşinin saldırısına uğramış, kaçmış, "Yedioth Aharonoth" gazetesinin yazan Bn D. Namir'in evine kampanyanın sonunda yayımlanan yasa, Israil'de acil olmayan durumlarda yapılacak girişimin gerekliliği, riskleri, ameliyat olmanın ya da olmamanın getirebilecekleri yeterince ve hastanın bildiği bir dilde ve şahit huzurunda anlatılmadan ameliyat yapılması olasılığına son vermişti. Bizdedel.8.1998'de Resmi Gazete'de yayımlanmış olan "Hasta Haklan Yönetmeliği" n de, "hastanın, sağlık durumu, uygulanacak bunlann faydaları ve sakıncalan, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin reddi halinde ortaya çıkabilecekler.. konulannda bilgi isteme hakkına sahip olduğu" belirtilmiştir (Madde 15). E pekiyi, sağlığımızı ilgilendiren konularda böyledir de sınırlan içinde yaşadığımız bu ülkede, yurdumuzun varhğını, yani kendimizin ve çocuklarımızın geleceğini her açıdan ilgilendiren konularda yeterince bilgilendirilmememiz insan haklan ile bağdaşır mı? Öyleyse niçin bizlere Kıbrıs ile ilgili uluslararası pazarlıklar sürerken yeterli bilgiler verilmedi? Kofi Annan'ın Planı'nın Kıbrısh ırkdaşlarımızın eninde sonunda başka yerlere göçetmek ya da oluşacak yeni yönetimde kimliklerini yitirip yaşamak zorunda bırakacağı gerçeği neden saklandı? Denktaş, bu konuşmalar sırasında yurttaşlarına ve bizlere devamlı olarak bılgı vermenin görevi olduğunu açıkladığında neden küçültücü eleştirilere uğratıldı? Annan Planı, Yunanlıların oylarıyla suya düştükten sonra bile bu planla ilgili gerçekleri anlatagelenler niçin hâlâ böyle horlanıyor? öğrenmek istiyoruz! Oysa anlattıklarınızın, gerçeklerin daima eksıksiz yansıtı olmadığı o kadar açık ki.. Seçildiğinizde, bizlere " "yolaçacağınız her komplikasyonda sorumsuz olduğunuzu önceden kabul ettiğimiz konusunda bir "muvafakatname"mi imzalattılar? Böyle "muvafakatname"lerin artık çağdışı sayıldığını, insan haklarıyla bağdaşmadığını hâlâ öğrenemediniz mi? Bu, tutumun, hastaları doğru dürust bılgilendirmeden, onamları alınmadan yapılan ameliyatları andırdığını neden anlattık? Cumhurıyetin aydın okuyucuları bunları bilmiyorlar mı? Bildiklerinı biliyoruz; amacımız onlara, sadece ötedenberi savunduklarını daha da ıyi savunmaları için var olan bin gerekçeye bir yenisini daha