02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 İNSANLAR 2 MAYIS 2004 / SAYI945 PINAR SELEK, barışın tarihini araştırdı BARIŞAMA Sosyolog Pınar Selek'in başına gelenler, aslında Türkiye'nin siyasal, sosyal bir tarihi... "Bombacı kız" diye mimlendi, hapislerde yattı. Dışarıya yeniden alışmıştı, trafik kazasında ölümden döndü. Aslında hikâye çocukluğunun "barış"ını bozan 12 Eylül'le başlıyordu... Berat Günçıkan afa karıştırıcı bir kadın. Hakkında herkesin bir tanımı var: Anarşist, bölücü, feminist, an, timilitarist... Ama o hangisi? Bütün iktidarlaraveortaklarına,hattaiktidaragözdikenlereaynıuzaklıkta. Sakin, yumuşakvekendindenemin. Üstüsteyaşadığı sıkıntıların izi belli belirsiz. En son geçen ağustos geçirdiği trafik kazası ve ölümle yaşam arasındaki sınırı zorlayışının sonucu cep telefonu kullanamıyor. Çünkü beyninde hâlâ ödem var. Ama bu Türkiye'deki "barış hareketleri"nin ve banş aktivisderinin izini sürdüğü, barış üzerine hem kendini, hem tarihi sorguladığı"Barışamadık"adlıbirkitapyazmasını engelleyemedi. Kitabı raflarda yerini alırken biz de Selek'le, kendisinin ve barışın tarihi üzerine konuştuk: 'Barış'ın, daha doğrusu banş mücadelesinin içine doğmuşsunuz, dedeniz TİP'li Cemal Hakkı Selek, babanız Alp Selek... Evimizebirbirindenfarklıinsanlargelirdi, aydınlar, partililer, sendikalaşmak isteyen işçiler, işsizler, yoksullar... Sürekli bir tartışma ortamı vardı. Sadece evle sınırlı da değildi, babam fabrika direnişlerine, mitinglere giderken beni yanında götürürdü.Hepbunlarıgörerekbüyüdüm. Taki 12Eylül'ekadar... 12 Eylül'de kaç yaşındaydınız ? Dördüncü sınıftaydım. Aslında 12 Eylül bizim evde oldu gibi, çünkü öncesindeki hayat da bizim evdeydi. Annemin eczanesi evimizin karşısındaydı ve Behice Boran, AdnanNazifeCemgiloradaydı... Askerlerin evimize gelişini çok iyi hatırlıyorum. Babamı çalmışlardı, aynı anda herkes gitmiş, yok olmuştu. Bir deBağdat Caddesi gibi lüks bir semtte oturuyorduk, çevremdeki arkadaşlanmın hiçbirinin olup bitenden haberi yoktu. Hatta, Kenan Evren'in torunu bizim sınıftaydı. tkili hayat yaşamak gibi bir şeydi. Bu yüzden çok fazla çelişki ve sıkıntı yaşadım. Hayallerinize ne oldu ? Babam TÎP nedeniyle içerdeydi ama Barışçılar'la birlikte yattı. Ben masal dinlemeyi çok severim, o zaman da masalsı bir şeyler kurmuştum. Barış vardı, canavarlar onu tutsak etmişti ve ben banşı kur K tarmalıydım. Amaönce çok iyi hazırlanmamgerekiyordu.Beşincisınıftansonra okuduğumkitaplarıntarzıdeğiştı,evekapanıp Deniz Gezmış'lerı, Mahır Çayan'ları, ne buluyorsam okuyordum. Okudukçacanavar birkimliğebürünmüşoltnalı... Her şey yavaş yavaş somutlaşmaya başlıyordu Hâlâ çocukluk hayallerime tutunuyordum, ama başka bir dılle konuşuyordum artık, askeriye dıyordum, militarizm.kapitalizmdiyordum... Okuduklarınızı okula taşımaya kalkıştınızmı? Tabiı. Şimdi kaba gelıyor, ama o zaman sosyalizmtartışmalarıyapardım...Dame De Sion'da bir grup oluşturduk, duvar gazetesi çıkardık, Nâzım Hikmet'in şürle rini koyuyordum, ama ısmıni yazmıyordum.Tartışmalaryüzündendisiplineverildiğimdeoldu... BARIŞ İÇERDE KALMIŞTI... Bu erken okumalar kafanızı karıştırmıyormuydu? Kafamdaki soru şuydu, barış ile özgürlük sorununu nasıl yan yana getireceğiz? Şiddete şiddetle karşılık verilebileceğine inanıyordum, o zaman. Madem karşımızda militarizm vardı, şiddetle de olsa elimizi sokup banşı kurtarmalıy Jık. Sonra barışın ancak özgürlükle olabileceğini, özgürlüğün de ancak barışla sağlanabileceğini anladım. Dame De Sion, azınlıkların da okuduğu bir okuldu. Bize tarıhin sa vaştan ibaret oldıığu öğretıliyordu ve azınlık arkadaşlarımın rahatsızlıklarını hissediyordum. Orneğin "Ermenilerbizi sattı" deniliyordu ve ben yanımda oturan Ermeni arkadaşımdan çekiniyordum. Babanız ve arkadaşlan salıverildiğinde bu sizi sakinleştirmeye yetmedi tni ? Babamlar çıkmıştı, ama barış içerde kalmıştı. "Barışamadık"ta, bu dönemi hep bir kederle anımsıyor ve Banşçılar'ı "Çocukluğumun yenik kahramanları" diye tanımlıyorsunuz... Onlar içerdeyken bir haksızlık yapıldığında, büyük çocuklar sataştığmda," çıksınlar, herşeydüzelecek" diyordum. Yaşadığımız tüm kötülükler onlann içerde olmasıyla ilgiliymişgibi geliyordu, onlar çıkacaklar, bütün hayat değişecek, bütün kötülükler bıtecekti. Onlar çıktı ve tabii ki her şey düzelmedi. Onlar tek tek hayatlarına devam ettiler, ama temsil ettikleri şey, barış gelmedi. Bu beni çok etkilemişti. "Barışamadık" bunun üriinü mü ? Evet. Barış yenik düşmüştü, ama bunun nedenmı pek anlayamıyordum, sadece masal kötü bitti diye düşünüyordum. Barıştan biraz soğumuştum. Uzaktan da olsa Türkiye'deki savaşla tanışınca, bunu durdurmak için önce anlamak gerekiyor dedim ve araştırmaya başladım. ÎKTlDARÎLtŞKİLERİ... Yanılmıyorsam, "bombacı kız" olarak tanınmanıza yol açan olayda bu araştırmanınpayıvar... Evet, araştırmanın başına bu komplo geldi ve içeri düştüm. Araştırma da elimden alındı. Cezaevinde "Barışçılar"a mektuplar yazarak sordum: "Ne oluyor da barış deneyimleri başarısızlıklâ sonuçlanıyor. Deneyimlerinize ihtiyacım var" dedim. Bir de çok tarih okudum... Cezaevi de bu konuda iyi bir öğretmenmiydi? Cezaevinde, savaşın savaş alanında olmadığını anladım. Savaş örgüdenmesinin çok yaygın ve güçlü olduğunu, sosyal iktidarlara da dayandığını gördüm. Örgüt içi hiyerarşidedeşiddetvegüçlününgüçsü Pınar Selek'in "Barışamadık" kitabı İthaki TarihToplumKuram serisinden yayımlandı. Fotoğraf: Uğur Demir züezme hakkı meşruydu. Sabahlanbiraskerler bağırıyordu "Her şey vatan için" diye, bir örgüttekiler bağırıyordu "Her şey parti için ". Böylece neden banşamadığımızacevaplarüretmeyebaşladım. tktidar ilişkisi her türlü temasta yok mu, işverenişçi, anneçocuk... Okumalarımı, tanıklıklarımı birleştirince anladım ki, sosyal iktidarlar da çok güçlü. Özellikle erkeklikkadınlık durumunu, yani cinsiyetler arasındaki iktidar ilişkisini dikkate almadan yapılan bir savaş çözümlemesinin çok eksik ve yanlış olurdu. Aile, din, milliyetçilik iktidar ilişkilerini nasıl besliyor, görmek gerekiyor... Mesela"Irak'tasavaşahayır"diyenbirsürü insan var ama "Çeçenistan'da savaşa hayır" demiyor, çünkü politik çıkarları var... Dolayısıyla bu çalışma, hem çocukluk hayallerime yeniden tutunmak, hem kendi durumumu konumlandırmak, hem kendimle hem onlarla hesaplaşmak anlamına geldi. Mimar Sinan'da sosyoloji okudunuz, Fransa'da ekonomi politik eğitimi aldınız... tlk çalışma alanlarınızdan biri sokak çocuklarıydı... Ne kadar politik olursa olsun, Bağdat Caddesi'nde geçirilmiş bir yaşam ve sokak çocuklarının arasına katılmak... Aradaki mesafe sizi korkutmadımı? Evet, ben steril bir ortamda yaşadım, ama onun dışına çıkmak, toplumu tanı mak, onlarla iç içe geçmek istediğim bir" şeydi, sosyolojiyi de bu yüzden seçtim. Hem okulda öğreniyordum hem de sokaktaydım... Sokak çocukları size ne öğretti ? Hayatın çok acımasız olduğunu gördüm. Geceleri de sokak çocuklarının kıyafetlerini giyip onlara katılıyordum. Şiddetle hiç karşılaştınız mı ? Beni çok iyi korudular. Yanıma küçük çocukları veriyorlardı, büyükler de bizî kolluyordu. Neler öğrendiğinizi konuşuyorduk... Hayatınıza eşcinseller, transeksüeller, fahişeler, savaş mağdurları da girdi... Bunlar, bana katı aidiyetler kurmama yı, ötekini dinlemek değil, tadına bakmak gerektiğini öğretti. "Ben" gittikçekırıldı. Yeniden "Barışatnadık"a dönersek, barış için ne gerekiyor? Milliyetçiler, anarşistler, sosyalistler, dinler, kocalar... Hepsi nihai özgürlük, nihai amaç için her türlü şiddeti m iibah görüyorlar, bu yüzden öncelikle bu " ama "lan kaldırmak gerekiyor. Örneğin kadınlar zaman zaman kendilerini mağdur olarak tanımlıyorlar, bu da iktidar ilişkisini, konumlarını meşrulaştırmak oluyor. Oysa hepimiz özneyiz. Suçlu sadece iktidar değil, biz onunla suç ortaklığı y apıyoruz. Bunu görmeden, kendimizi sorgulamadan karşıt bir görüş sergileyeme BEN PINAR SELEK... Birol Güven Senarist En büyük hatanız nedir? Yapımcı olmak. Yazar olmayı tercih ederdim. Yapımcılığın yazarlıkla çelışen bir tarafı var. Yapımcılık daha ticarı, daha kapitalist, öbürü daha yaratıcı. Yaratıcı bir yazar olarak kalmayı daha doğru bulurdum. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey sizce nedir? Çocuklarımın başına gelebilecek bır şey benim için çok kötüdür. Kendi başıma gelebilecek bir şeyden çok korkmam. Hayattaki en büyük keyfiniz nedir? Bebeğimin gazını çıkardığım an duyduğum o ses. En sevdiğiniz yazar kim? Dostoyevski. En sevdiğiniz film/yönetmen? Roberto Benigni, "Hayat Güzeldir." Sizce en büyük aşk hikâyesi kimlerinki? Çapa'da lösemili bir çocukla babası arasındaki ilişkiyi görmüştüm. Çocuk hastanede yatıyordu, babası dışarıda bekliyordu. O ilişkiyi gördükten sonra dünyadaki diğer bütün ilışkileri anlamsız bııldum. Sizi en çok güldüren şey nedir? Beni çok güldüren bir şey yok. Beğendiğiniz, takdir ettiğiniz siyasi karakter kim? (geçmişten de olabilir) Yok. , . . f Bir hayvan olsaydınız, ne olurdunuz? Kuş olmak isterdim. En çok yaşamak istediğiniz şehir? Yaşadığım şehirde yaşamaktan mutlu olmayı isterdim. Kavafis'in "Şehir" şiirı benim hayat felsefemı belııleven şiırlerden bırıdir. Mutluluğu başka bır şehirde aramam. Güncel olaylar içinde yakın zamanda sizi en çok üzen olay nedir? HSBC patlamasından çok etkilendim. Ofisim de biraz oraya yakın bir yerde. • Bir akademisyen olmayı reddediyorum. Bilginin toplumsal hayatın dışında olması iktidar ilişkilerini besleyen bir şey. Bilginin toplum içinde üretilmesi gerektiğini savunuyorum. • Barış hareketlerinin içinde olmaya çalışıyorum, kadın hareketinin ve ekolojik hareketin aktif üyesiyim. Hem birbirimizi şiddetsiz dönüştürmeyehemdeaynılaştırmadandayanışmayaçabalıyoruz. • Benim kahramanlarım yok, ama Che, Gandi, Virginia Woolf, Sabiha Sertel, Behice Boran bana güç verir. Sertel'in kimsenin görmediğini görmesi, bunu açıkça ifade etmesi, eşinin etkisi altına girmeden kendi farklılığını ortayakoyması.cesaretibeni çok etkiliyor. Adnan ve Nazife Cemgil, cezaevinde tanıştığım Hediye ile Hanım Ana da benim için çok özel insanlar... • Cezaevinden çıkar çıkmaz, annem beni cezaevinin önüne götürdü, kaldığım koğuşun penceresini gösterip "Koğuşuna dışandan bak. 2.5 yıl burada yaşadın. Ben seninde dışarıda içerideki gibi yaşamanı istemiyorum " dedi. Gerçekten de insan ne kadar dar gelirse gelsin bir süre sonra cezaevine uyum sağlamaya başlıyor, ona göre duygu, düşünce geliştiriyor. • Erken yaşta âşık olan ve aşklarını yaşamak konusunda inatçı biriydim. Hâlâ da öyleyim. Çok aşkım oldu, ama bir ressamın her resmi kolay kolay be ğenmemesi gibi, artık ben de kolay ko lay âşık olamıyorum. Hoş, artık eskisi gibi kolay kolay da gülemiyorum... • Kazadan sonra her an ölebilirliğimi gördüm. Bazı konularda daha panik oldum, hızlı hızlı bir şeyler yapma, bitirme duygusu içinegirdim. Ama bazı şeyleri de, örneğin kim ne demiş, ne yapmış, eskisi kadar önemsemiyorum. • Annelik, anneme ve diğer kadınlara hayranhğım nedeniyle çok önemli, ama o gücü kendimde göremiyorum. • Annemin ölümü beni çok etkiledi, iki sene geçti, hâlâ iki günde bir mezarına giderim. • Şimdi mektuplar üzerinden kurgulanan, annemin hayatını anlatan bir roman yazıyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle