Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 ŞUBAT 2004 / SAYI 936 YAŞAM 5 BAŞKENT GÜNLERİ Tangonun gizemi... Müşerref Hekimoğlu Savaşçı prenses Para karşılığı seks amacıyla onu yoldan alan kamyon sürücüleri, seks yerine yol boyunca kendilerini AIDS'e karşı korumak üzerine bir ders dinliyorlar. ABD Başkanı Bush'u da AIDS'le savaşa 15 milyar dolar ayırmaya ikna etti. Kendisi de AIDS olan Prenses Zulu, sıra dışı bir kampanyacı. G eçen hafta ilginç sergiler açıldı. Birinde Daver Darende, kırmızı tramvayla selamlıyor bizi. TYamvaylar gidiyor, mavi tekneler devam :diyor yola. Gencay Kasapçı'nın >ergisinde de mavi ağaçlar, bahan jeklerlcen yeşerenler. Başka sergiler de var ama henüz jidemedim. Resim dalından müzik dalına jçtum. Radyoda yayınlanan güzel jrogramları dinledim, tangonun jüyüsünü yaşadım. Üzgünüm, şimdiye Jek dinlemedim bu programı. Hazırlayanlara selatn ve teşekkür. Bu kez lerelere götürdü beni. Tangocu lostlanmla dansettim, unutamadığım ınılan yeniden yaşadım. Elbet Haluk Kura'yı da anımsadım. Kısa süre önce /itirdik ama müzik gibi sürüyor anılan. ^aktiyle en güzel danseden Siplomatlardan biri başkentte. Dünyamızdan ayrıldıktan sonra belli tonulara bakışı, yaklaşımı daha çok ^ansıdı denebilir. Kâğıtları arasında çok lginç yazılar, anılar var. Eski tangolar, usta tangocular geliyor »ündeme. Ancak eski değil onlar. Hepsi dostlarımız, dansederken hayran .eyrettiğimiz kışiler. Eskidikçe ;üzelleşen, renklcnen, seslenen anılar. Dinledinizse bana hak verirsiniz. Eski angoların başka tadı var, geçmişten jugüne, bugünden yarınlara taşıyor bizi. Jızemi müziğinden kaynaklanıyor. O <uşağın duygulanndan, özleminden, ıcısından... Tangocular azalıyor çevremizde. Vlüziğin büyüsünü hissederek sarmaş Jolaş, plmak başka bir olay. Çevremizde taç kişi bu dansla duygulanır acabaj1 öenim kuşağımda tangonun gizemli )üyüsü var. Şimdi gizem nerede? Kim, iaç kişi hissederek o gizemle dansediyor ;evremizde. * * Vc P Okurlarım biliyor, son günlerin ilayları nedeniyle başka bir duyarlığım /ar. Olayların derinine gitmek, dibine /armak istiyorum. Aradıgım insanı, aşkı, engi, fırçayı gerçeğiyle yaşamayı izlüyorum. "Beyazın da beyazı var, navinin de mavisi" sözünün gerçeğini )ulmak için çırpınıyor çevremdekiler. Bulduklarını söyleyebilir miyiz? Herkes ırayış içinde, olayları, insanları •iorguluyor ama bir yere varamıyor. Karanlıkta yolculuk yapar gibi, ışığı DUİamıyor. Rengi ya da parıltısı solan ılayların hüznüyle doluyor ancak. *** Tangonun özelliği var. Müziğe, o rnüzikle oluşan öyküye sarılarak Jansediyor insan. Yoksa rastgele bir .lans. Sıradanlığı aşmak için yeniden dansetmek, ''t tangonun gizemini de yaşamak şerekiyor. renses Kasune Zulu, Zambiya'nın Büyük Kuzey Otoyolu'nun kenarında durmuş, kolunu uzatmış bir parmağı havada otostop çekiyor. Bir kamyon onu almak üzere kenara çekince yüzü aydınlanıyor. 28 yaşındaki otostopçu çekici bir gülümsemeyle yanına zıplarken, kamyoncu içinden "Bu benim şanslı günüm olmalı" diyor. Fahişeler, her gün bir avuç Afrika ülkesini birbirine bağlayan bu uçsuz bucaksız otoyolda direksiyon sallayan kamyoncularla şanslarını deniyorlar. Prenses (Prenses aslında onun unvanı değil, adı) Zulu'nun da kamyona binmesinin esas nedeni seks. Ama seks yapmak değil, seks hakkında konuşmak istiyor. Birkaç dakika sohbet ediyorlar sonra da sürücü ona beklediği girizgâh soruyu yöneltiyor:" Eee, ne iş yapıyorsun ?" Nasü bu yola düştüğüyle ilgili üzücü bir hikâye dinlemeye hazırlanırken, kamyonuna aldığı bu kadının para için onu baştan çıkarma nıyetinde olmadığını,HIV konusunda onu eğitmeyeniyetli olduğunu öğreniyor. "Sürücülere, HIV pozitif olduğumu söylediğimdeinanmıyorlar; çünkü çok sağlıklı gözüküyorum. Ayrıca durumum hakkında bu kadar açık sözlü olmama hayret ediyorlar. Çoğu insan HlV'lerinı gizliyor, hastalarsa AIDS'ten başka bir hastalıkları varmış gibi yapıyorlar. Birçok kez kamyoncular duyduklan karşısında o kadar şaşırdılar ki az kalsın kamyonuçarpıyorlardı." Yapüan araştırmalar, hem kamyoncuların, hem de seks işçilerinin karşı tarafta virüs olup olmadığına dış görünüşlerine göre karar verdiklerini ortaya koyuyor. Zayıf vegüçsüz bir görünüm, kuru bir öksürük ve ciltte yaralar alaım veriyor. Ama Prenses Zulu bu özelliklere uymuyor. Virüs hakkında doğru bilgiyaymayı kendisine misyon edinmiş. Kamyon sürücülerini kendisine hedef seçmesinin nedeni, bu insanların üç.dört ülkeyi kapsayan uzun yolculukları bo yunca 60 kadar kadınla korunmasız seks yaparak virüsii tüm kıtaya yayıyor olmaları. Sonra da evlerine, eşlerine dönüyorlar. O DA BİR AIDS YETİMİ... insanları HIV konusunda eğitmek hiç bu kadar zorunlu olmamıştı. UN Aids'in yayımladığı rakamlara göre, 2002 yılında 2,4 milyon Atrikalı AIDS'ten öldü. Yedi Afrika ülkesindenüfusunyüzde 20'sinden fazlası HIV virüsü taşıyor. Prenses Zulu, kamyon sürücülerini korunmasız seksten kaçınmaya ya da prezervatif kullanmaya ikna etme çalışmalanndan kalan zamanında, tüm dünyada AIDS'e karşı kampanya yürütüyor. Başkan Bush'un da aralannda olduğu dünya liderleriyle bir araya gelen Zulu, ABD, Prenses Zulu sayesinde AIDS'le mücadeleye önümüzdeki beş yıl boyunca 3 milyar dolar bağışlama kararı aldı. onlara Afrika kıtasında yaşanan AIDS felaketine karşı nıaddi destek vermeleri için baskı yapıyor. Bush'la yaptığı görüşmeler sonunda onu tüm dünyada AIDS'le mücadeleye büyük miktarda para ayırmaya ikna etti. ABD, bu savaşa önümüzdeki beş yıl boyunca yılda 3 miJyar dolar bağışlama kararı aldı. Şimdi aynı şeyi îngiliz hükümetinekabul ettirmek için çalışıyor. Bugünlerde, îngiliz hükümet yetkilileriyle temas için de olan Zulu, tngiliz Başbakanı Tony Blair'le görüşüp onu 14 milyon AIDS yetimine destek için gereken fonu sağlamaya ikna etmeyi umuyor. Prenses Zulu'nun kendisi de bir AIDS yetimi. Lenjekabilesinden varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Zulu 14 yaşındayken annesi kimsenin teşhis edemediği bir hast alığa yakalandı:" Bir geceyarısı beni yatak odasına çağırdıve'Ölüyorum.Sendengüçlüve cesur olmanı istiyorum' dedi." Annesinin ölümünden hemen sonra babası da hastalandı ve çalışamaz duruma geldi. Babasını düzenli olarak en yakındaki,yani lOkm.mesafedekikliniğe sırtında taşıyordu. Bu iki ay sürdü ancak Zulu da artık onu taşıyamaz duruma gelmişti. Babası ölümü beklemek üzere doğduğu köye dönmeye karar verdi ancak oraya kadar ulaşamadı. Yolda öldü. Cesedi ancak beş gün sonra bulunabildi. "O günlerde kimse AIDS hakkında bir şey bilmiyordu ve herkes bana anne babamın bir tür karabüyü sonucu öldüğünü söylüyordu. Ancak şimdi hastalığın semptomlannın belirlenmesiyle gerçeğianlayabiüyorum. Kızkardeşim 2 yaşındayken, ağabeyim de2002 yılında 32 yaşındayken AIDS'ten öldü" diyor Zulu. Afrika kıtasındaki AIDS hastalarının çoğuna semptomlar ortaya çıkana kadar teşhis konulamıyor ve yetersiz beslenme ve bakımsızlık yüzünden hastalık çok hızlı ilerliyor. Hastaların çoğu, teşhis konulduktan sonraki üç ay içinde ölüyorlar. Prenses Zulu, herhangi bir hastalık belirtisiolmamasınakarşın 1997 yılında test yaptırmaya karar vermiş: "Burada bir sağlık sorunun yoksa test yaptırmak işitilmemiş bir durum. Ama beynimde bir ses bana yaptırmam gerektiğini tekrarlayıp duruyordu." Kocası da test yaptırır. Her ikisi de HIV pozitif çıkarlar: " Gerçeği öğrenince işte dedim, beklediğim buydu." Güçlü bir inanca sahip olan Zulu, bir amaç uğruna vjrüsü kaptığına inanıyor, o da başkalarını eğitmek: "Teşhisten tam bir ay sonra otostop yapmaya, kamyon şoförleriyle konuşmaya başladım. AIDS salgınına karşı mücadelede geç kaldık ancak bunu durdurabiliriz. îşlerin değişmesini sağlayacak kilit faktör kadmlar. Eğer kocası istemezse bir kadının onu prezervatif kullanmaya ikna etmesi çok zorve kocası AIDS'ten ölür de kendinde de olduğundan kuşkulanırsa bu konuda sessiz kalmak zorunda çünkü hayatta kalabilmek için yeniden evlenmesi şart." Prenses Zulu ailesindeki tüm ölümlere, yaşadığı trajedilere karşın hayatı boyunca moralini yüksek tutmaya çalışmış. Sadece tek bir şeyin onu altüst ettiğini itiraf ediyor: "Bugüne kadar ne kendim, ne çocuklarım, ne de kocam için ağladım, sadece Afrika'dan ilk kez ayrılıp ABD'ye gittiğimde ağlamıştım. Böyle bir dünyanın, insanların her zaman çöpe yemek attığı, köpekler için özel kıyafetlerintasarlandığı, AIDS'e karşı bir şeyler yapabilecek gücü olduğu halde yapmamayı tercih edebilecek bir dünyanın varolduğunainanamamıştım."# The Guardian'dan çeviren: RlTAURGAN Kadmlar yatakta ne ister? ir ilişkide alabildiğine dürüst olabilmek, gizli tuttuğunuz yönlerinizi eşinize açmak çok güç. Yatakta eşimi doyuma ulaştırmak için binbir numara çevirmek zoruma gidiyorsa da, bu durumu asla bir sevgiliye çıtlatmadım ve görevimeher zaman boyuneğdim. Kadındostlarım da benimle aynı duyguyu paylaşıyorlar. Bir tanesi bunu buzdolabınıneritilmesi olarak değerlendiriyor, ama bu görüşünü kocasına hiç açık etmediğini de vurguluyor. Feminizm adına kat edilen onca yola karşın, kadınlar cinsellik konusunda daha dürüst olmaktanedenzorlanıyorlar? "Orgazm olamadım" ya da "Sevişirken yaptıklannı çok tekdüze buluyorum ve bu zaman zaman içimi acıtıyor," türünde son derece yalın ve doğal şeyleri eşlerine açık açık söylemekten neden çekiniyorlar? Kadınlar kendimutluluklarındanvazgeçmek pahasına, yatakta eşlerine yaranmak için onlara kul köle olmakta neden ısrar ediyorlar? Eşlerini yitirmemek için olsa gerek. Belki de, meydanı boş bırakmama ve onları bu hazlan yaşatabilecek kadınlara kaptırmama kaygısıyla böyle davranıyorlar. Eşlerinin onları farklı biriymiş gibi görmelerinı istiyorlar. Üişkiyi ayakta tutmak ve çocuk sahibi olmak için kimi zaman çok şeyden vazgeçiyorlar. Görünürde mutlu, evli bir kadının iç dünyasına dalıp tüm gizlerini su yüzüne çıkartma fikri çok hoşuma gitti. Kitabımda her kadının usundan geçirip de hiç dile getiremediği, özellikle de sevgilisine yansıtmadığı şeyleri irdelemeye çalıştım. Kitabı yazmaya koyuldu B geçmeden dürüstlüğüm nedeniyle en yakınlarımıinciteceğimve böylesine yargılandıktan sonra kocam dahil hiçbir erkeğin benimle yatağa gi rmek istemeyeceği korkusuyla bu konuda bir sansür uygulamayı yeğledim. Her şeyden çok kendi cinsel yaşamımdaki ikiyüzlülüğü yargılıyordum. Çıplaklık konusunda pek de rahat biri olduğum söylenemez. Mayolu birçok kadın gibi, ben de oramı buramı göstermekten kaçınırım. Gelgelelim, kitapta adımı gizleme fikrine kapıldığımda bir Tangonun gizemini duyanlar azalıyor ama hâlâ var. şeyi fark ettim. O anda kendimi tanıdık yüzlerden uzak bir plajda, kimin ne düşündüğüne aldırmaksızın, bedenini rahatlıkla sergileyen kadınlara benzettim. Alabildiğine renkli ve pervasız bir dünyanın kapılarıru açmıştım ve istediğim her şeyi dile getirebilecektim. Söz gelimi, vajinal ilişkide hiç doruklara tırmandığım olmamıştı. Ilk orgazmımı yaşadığımda otuzuma merdiven dayamış, doyuma ulaşma konusunda sıklıkla yalan söylemiştim. Dahası, birileri beni sevip okşarken kafamda hep bambaşka senaryolar yazıyorum ve bunun içimdeki erkekle hiç bir bağlantısı yok. Ayrıca yıllar boyu yaşadığım deneyimlerden hep elim boş döndüğümden, yanlış bir şeyfer yaptığım kuşkusuna kapıhnaktan kendimi alamıyordum. Bir de, Marilyn Monroe'nun bu işi gerektiği gibi yapmadığı yönündeki açıklamasını okumakgönlümesuserpmişti. Adımı gizli tutmak bana ilk kez sesimi duyurma ve cinsellikkonusundaki görüşlerimi dışa vurma olanağını ver Clnsel yaşamda açık yüreklilik çok az kişinin göze alabildiği bir şey. "The Bride Stripped Bare/Çırılçıplak Soyunan GeliıT adlı kltabın "anonim" yazarı Nlkkl Gemmel bunun di. Böylelikle, onca yıldır içimde gizlediğim kuşkuları dışa vurup, cinsel yaşamında söz sahibi olmaya çalışan ve onu bambaşka bir düzleme taşıyacak coşkulu bir cinselliğin kapılannı aralanıaya çabalayan bir kadını anlatma fırsatını buldum. Gerçi kocamın bu kadından haberdar olmasını isteyip istemediğimden pek emin değildim. Bugüne dek kocamın gözümde iyi ve tatlı bir eştim; onu hüsrana uğratmak istemiyordum. Kitabı benim yazdığımdan kimsenin haberi olmayacağınısandım. Roman, anı, inceleme ve cinsellikle ilgili el kitabı kanşımı garip bir şeydi. Derken, kitabın yayıncıya satılmasıyla birlikte telif durumları gündeme geldi. Ansızınşirazedençıkmıştım;gazetecilerkapıma doluşmuşlar, kocamın da başına üşüşmüşlerdi(nasılöğrendiklerinineyayıncı,ne ajans, ne de ben bugüne dek keşfedemedik). Yazarı konusunda palavra atmak abes olurdu, çünkü kitabın kendisi dürüsdük üzerineydi. Okurlardan biri gönderdiği ileride, " Her şeyi böylesine açık, böylesine çıplak dilegetirmeyi asla göze alamazdım. Cesaretine helalolsun,"diyordu. Notualdığımdaiçimden güldüm, çünkü adımın açığa çıkarılacağını bılseydim ben degöze alamazdım. Daha kocamla yüzleşmek zorundayım. Kitabı yeni bitirdi ve o günVyugvmdür yanımayaklaşmıyor. Kendısini ortalıkta ve son derece kırılgan hissediyor olsa gerek. Tepesi atmış demek daha doğru olur. Umarım kitap bir işe yarar; açık yüreklilik meyvesini verir. Bu konuda bir şey söylemek için henüz çok erken. Ilişkimizin bu denli bir açık yürekliliği kaldınp kaldıramayacağını zaman gösterecek. Belki bu arada benim de onun öyküsüne kulak vermem, erkeğin gizli dünyasına girip cinsellikten neler beklediği konusunda bugüne dek, karısına bile, dile getirmekten çekindiği şeyleri öörenmem eerekecek.©