Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 İNSANLAR 29 ŞUBAT 2004 / SAYI 9} MİHRİ HANIM'ın resimleri... JVlihri (Müşfik) Hanım, ilk önemli Türk kadın ressamı. Tanzimatın etkisiyle, Batılılaşma çabaları gösteren ailesinin onayıyla resme başlayan Mihri Hanım'ın hayranlarından biri Tevfik Fikret. Mihri Hanım'ın retrospektif sergisi 12 Şubat'ta, ölümünün 50. yıldönümünde, Eczacıbaşı Sanal Müzesi'nde online edilecek. Edebiyatı Cedide şairleri oluştururkı Mihri Hanım da adeta bir Edebiyatı C dide resmi yarattı. Tevfik Fikret, Mir Hanım'ı şöyle anlatıyordu: "Yukarıdabirhanımefendivar.resir lerimi yapıyor. Bılseniz Rübabı o kad güzel okuyor, o kadar güzel tefsir ediy ki, yazdığım şeyler bu kadar mânid mıymışdiyeşaşıyorum. Banabeniank maya başladı. Yazılarımdan ne kad uzaklaşmışım... Şimdi onlar okunurk< başkasını dinler gibi oluyorum. Bir dal isteseleryazamamzannediyorum. Ke dıme kendim de yabancı kalmışım." 1919 yılında birdenbire Italya'ya giı Mihri Hanım. Çünkü, Ittihat ve Terak Cemiyeti mensuplanyla haşır neşir olu; onu işgal altındaki Istanbul'da zor dur ma düşürmüştü. Hüseyin Cahit Yalçın > Cavit Bey'ler tutuklanmış, Mihri H nım'ın onları ziyareti basında aleyhir yazılar çıkmasına neden olmuştu. O c çareyi bir yıllığına îtalya'ya gitmekte bı du. Bir yıl sonra geri döndü ve iki yd dal Inas Sanayii Nefise'deki görevine d vametti. 1922'lerinsonundaiseyenidt Italya'nın yolunu tuttu. Bu kez Müşf Selami Bey ile olan evlilikleri de sona e mişti. PARİS'TEN AMERİKA'YA Roma'da Italyan şair Gabnel d'Aı nunzio (18631938) ile birlikte old onun aracılığıyla Papa'nın bir portresiı yaptı. Cumhuriyet döneminde bir ara y > niden Istanbul'a geldi. Atatürk'ün b portresini yaptı ve Çankaya'ya götürert bizzat sundu. Ancak Türkiye'deuzunsı rekalamayacaktı Mihri Hanım; artık b görünüp bir kaybolacaktı... Roma'da Paris'e, oradan da Amerika'ya gidecekl New York, Boston, Washington, Chic, go... Mihri Hanım'ın ne Türkiye'den ayrıl tarihi belli ne de Amerika'ya gidiş tarih Amerika döneminin tek görgü tanığı g. zeteci Ahmet Emin Yalman. Yalman göre, Mihri Hanım,193839 yılınd Long Island'da açılan Dünya Fuarı'nc teşrıfatçılıkyapmıştı. Yalman, 19412'c bir kez daha rastladı Mihri Hanım'a... Mıhrı Hanım'ın Amerıka'da özel der ler vererek geçimini sürdürdüğü ve ço sayıda öğrenci yetiştirdiği biliniyo Uzunca bir süre hastalıklarla, geçim s kıntısıyla boğuşmak zorunda kaldı. B nedenleolmalı, mesleğini anlatırken, pi: manhklarınıdadilegetirdi: "... Senelerce çalışmakla ben neye mı vaffak oldum? Hiç... Üstelik sıhhatin kaybettim. Vaktiyle "Herkül" idim. Şin di merdivenlerı çıkamıyorum... Sanat bt ni bu hale koydu... Hele gözlerim hiç göı müyor. Çıfte çifte gözlük kullanıyorum. Parasızım. Bizim gibi Avrupa'ya nazs ran geri kalmış bir memlekette sanatkî rın yolu kadar güç bir yol yoktur. Bizim kisi fazla fedakârlık isteyen bir meslek Bugün bana, gençliğimi hediye etsele bu meslek uğrunda çektiklerimi, çekme korkusundan, reddederdim!" Mihri Hanım, 1954'teAmerika'daöl du.« Burcu Pelvanoğlu* adın, başlı başına bir mesele oldu, Türkiye coğrafyasında... Tarih öncesi dönemde , avdan eli boş dönen kocasının eksiğini gidermekle yükümlü olan ve bu sayede tarım devrimini başlatan kadın baş tacı edilmiş; toplumsal yaşam anasoyluluk çizgisi üzerinde temellenir olmuştu. Üretime geçişle birlikte kadın Anadolu'daeskiöneminiyitirmeyebaşladı. Yine de gizliden gizliye gücü seziliyordu, hem Selçuklu'da hem de Osmanlı'da... Ta ki Yavuz Sultan Selim döneminde Arap kültürünün etkileri yoğunlaşıncaya dek. Bundan sonra ne özgürlüğü kalacaktı kadının ne de adı sanı duyulacaktı. Öyle ki doğal afetlerin sorumluluğu bile ona yüklenecekti. Gerileme dönemine gelindiğinde gözünü Batı'ya çeviren Osmanlı sivil bürokrasisi, sözlük karşılığı" düzeltme, düzenleme, yoluna koyma" olan Tanzimat ile birlikte birtakım düzenlemelere giriş K ti. Bu dönemde kadına da kuşkusuz üst sınıf mensubu olmak koşuluyla teknik anlamda Batılılaşmak düşüyordu. Bir kadının teknik anlamda Batılılaşması nasıl olur? Hiç şüphesiz moda yoluyla. Piyano çalmak, Fransızca öğrenmek ve de resim yapmak adeta bir salgın hastalık halini aldı. Deyim yerindeyse, Şerif Mardin'in "tezliroman" adınıverdiği 19. yüzyıl romanlarının baş kahramanları bir bir gerçek hayatta görülmeye başladı. îşte Mihri (Müşfik) Hanım da sanki bu romanların birinden fırlayıp hayata katılmıştı. Anatomi uzmanı Çerkes asıllı babası Dr. Mehmet Rasim Paşa, Askeri Tıbbiye'nin ünlü hocalarındandı. Sadece bu kadar mı? Osmanlı'nın en başardı hekimlerinden biri olarak tanınmasının yanı sıra, musikili toplantılara düşkünlüğü ve iyi saz çalmasıyla da ünlenmişti. Mihri Hanım, Mehmet Rasim Paşa'nın KadıköyBaklatarlası civarında yer alan konağında 26 Şubat 1301/1886 tarihinde dünyaya geldi. Kardeşleri Enise Hanım ve Refik Hanım, ressam yeğeni Hale (Salih) Asaf gibi o da konaktaki "alafranga" eğitimden geçti. Müzik, edebiyat ve resimleilgilendi. Ancak ilgisini resimde yoğunlaştırdı ve II. Abdülhamit döneminde îstanbul'da bulunan Italyan Oryantalistlerinden Fausto Zonaro'dan (18541929) ilk resim derslerini aldı. Bu dönemde Istanbul'a gelen bir cambaz kumpanyasının Italyan kökenli müzik şefinin peşine düşüp Roma'ya kaçtı, oradan da Pans'e. Parıs'te portreler yaparak ve evinin bir odasına kiracı alarakyaşamını sürdürdü. Kiracılarından Müşfik Selami Bey ile evlendı. Bir kadın portresi (üsfte) ve Mihri Müşfik'in kız kardeşi Enise Hanım (altta). MtHRt HANIM'IN MODELLERİ... Bir davette, Balkan Savaşlan sonrasında Fransızlarla bir anlaşma yapmak üzere Paris'e giden Maliye Nazırı Cavit Bey iletanıştı. CavitBey'inMaarifNazırı'na gönderdiğitelgraflarsonrasında 1913 yılında resım öğretmenliğine atandı; Müfi de Kadri ve Madam Rafael'den sonra Öğretmen Okulu'nun üçüncü resim öğretmeniydi. 1914 yılının Ekim ayında, Inas Darülfünunu'nun da bulunduğu Zeynep Hanım Konağı'nda Inas Sanayii Nefise Mektebi (Kız Güzel Sanatlar Okulu) açıldı... Mihri Hanım da, matematıkçi Salih Zeki Bey'den sonra bu okulun müdürlüğüne getırildi. Mihri Hanım ile birlikte kızlara yönelik resim eğıtiminde bir devrimyaşandı. Erkeklerin eğitim gördüğü Sanayıi Nefise Mektebi'nde dahi "model" bir sorunken Mihri Hanım öğrencilerinin önüne, hamamlardan topladığı yaşlı kadınları, 1917 Devrimi'nin sonrasında Istanbul'a gelen BeyazRuslar'ı, okulun hademesi Ali Efendi'yi ve yüz elli yıla yakın yaşamıyla ünlenen Zaro Ağa'yı getirdı. Kız öğrencilerin antik heykeller üzerine nasıl çalışacakları konusunda kaf aları kanşık olan Maarif yetkililerine bu sorunu heykellerin bellerine peştamal bağlayarak çözdüğünü söyledi. Bununla da kalmadı, Topkapı Sarayı'nda ve açık havada çahşma imkâm sundu; üstüne üstlük Inas Sanayii Nefise Cemiyetı'nikurupŞişli'deki evinde sergi düzenledi . Yıl, 1917 'ydı. ATATÜRK'ÜN PORTRESİ... Mihri Hanım, tstanbul'da bulunduğu dönemde Edebiyatı Cedide şairleriyle yakın ilişkiler içerisindeydi. Batılılaşma döneminde yoğun bir biçimde görülen Fransızetkilerinin edebiyat kısmınıHüseyin Cahit Yalçın, Tevfik Fikret gibi *Sergıntn küratörüMimarSinan Ünı versttesı Sanat Tarıhı Bölümü Araşttrm Görevltsı Mıhrı Hanım 'ın hayatı üzerine olan kı sımlarda Taba Toros, İlk Kadın Ressam rımız, Akbank Yay, htanbul, 1988'de> yararlamlmijtır. PAZARIN PENCERESİNDEN Beberuhi'nin mezarı... B Selçuk Erez eberuhi'yi, KaragözHacivat oyunlarının tiplerinden biri olarak biliriz: Kısa boylu bu mahalle bitirimi, boyunu dengeleyen uzun külahıyla ve "altıkulaç" lakabıyla anımsanır. " Kaplumbağamı nalladılar/sırtına semer bağladılar" gibi mizah yüklü ya da "Ben bir yanar tazeyim/Şuhı bet avazeyim/Köhne bir şirazeyim/ Bir buçuk endazeyim" gibi kendisini tanımlayan şarkılarla çıkar Karagöz perdesine. Genellikle Karagöz'e takılır. Karagöz'ün Âşıklığı oyununda şöyle der: Merhaba baba! Nasıl, iyi misin? Ben iyiyim. Sen de iyi misin? Benim kevfim ivi. seninki de ivi Karagöz: Vay köftehor, bir nefeste bu ne kadar lakırdl? Beberuhi: Baba sen âşık mısın? Karagöz: Âşığım! Beberuhi: Bana mı? Karagöz sinirlenir: Defol şuradan işkembe suratlı! Senin nene âşık olacağım? Beberuhi, Karagöz'ü tiye almayı sürdürür ve sonuçta çok kızan Karagöz, elini kaldırınca da kaçar gider. Karagöz'ün başına gelenler oyununda ise Karaeöz sorar: mısın? Beberuhi: Sen, köşe başındaki Tenekeci Mişon değil misin? Karagöz: Değil! Beberuhi (onu kızdırmak için): Bakkal Yuvansın! Karagöz kızar: Kerata şimdi seni döverim ha! Beberuhi: Cart kaba kâğıt! Ben adamın ağzından girer, burnundan çıkarım! Karagöz: Ben de hava deliklerini rıkadım mı içerde havasızhktan geberir kalırsın! Ortaoyunu'nda Abdal diye anılan Kavuklu cücesi de, Beberuhi ile aynı özellikleri tasır. Bu, çok popüler olan bu tipinin diğer bazı tipler gibi halk tarafından benimsendiğini ve ortaoyununda da varlığının sürdürülmesinde yarar görüldüğünü yansıtır. Gölge oyununun bize Cavada'ki Vayang oyunlanndan esinlenen Mısır gölge oyunlarından aktarıldığına inanılır. Bizde oluşmuş en başat tiplerden Karagöz'ün Sultan Orhan zamanında Bursa'da bir cami yapımında çalışan bir demirci, Hacivat'ın da duvarcı oldukları, aralarında süren nükteli konuşmalar nedeniyle işler aksayınca da astırıldıkları söylenir. Rivavete göre, sonra vermiş olan sultanın üzüldüğünü gören Şeyh Küşteri'nin bir perde kurup onların şakalannı, deve derisinden yapılmış tasvirlerine tekrar ettirerek sultanı avuttuğu inancı yaygmdır. Bursa'da mezarlarının bulunması, bu inancı yansıtır. Peki, Karagöz ile Hacivat'ın mezarları vardır da bu çok matrak halk çocuğuna bir mezar niçin çok görülmüştür? Son yülarda yapvlmış araştırmalar, Beberuhi'nın de tıpkı Karagöz ve Hacivat gibi sonunda perdeye yansıtılmış gerçek bir kimse olabileceğini düşündürmektedir: Beberuhi, 15. yy'da yaşamıştır ve gerıye birkaç eseri kalmış olan bir şair ve bestekârdır; "Hiç zalim bilmiyor havfi ilahi gözlerin Katili can olduğu isbate hacet var mı?" şiiri onundur. Sonra "Kış ramazanı mı iyidir, yaz ramazanı mı?" adlı risale Aslen Istanbullu olduğu ve Boğaz'ın Rumeli tarafında yer alan bir köyde yaşadığı, hatta bu yöredekı yerleşim birimlerinden birine "Bebek" adı verilmesinin de başka rivayetler doğru değildiraslında zamanın padişahının en sevdiği Karagöz tipinin "Beberuhi" olmasından kaynaklandığı da söylenir. Beberuhi, sadece zekâsı parlak, hazırcevap \e bttinm Vıaİk. çocuklarını temsil etmesi, şiirleri ve besteleri nedeniyle değil diğer bazı çok önemli meziyetleri nedeniyle de anılması, hatta Bebek Parkı'na heykelinin dikilmesi gereken bir kimsedir: Çok meziyetli büyüklerimiz arasında asla takıyye yapmamış, çıkar sağlamak için dindarlık maskesi ardına sığınmaya kalkışmamış, oğlunun aç tavukları için binlerce kilo kuş yemi ya da mısır ithal etmevi düşünmemiş olan