Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ŞUBAT 2004 / SAYI936 INSANLAR 3 Ben ARA GÜLER Ü Klasikler, portreler ve röportajlar... Ara Güler'in ilk retrospektif sergisinin ana başlıkları işte bunlar. Bremen'de açılan serginin küratörü ise bir başka fotoğrafçı, Ilker Maga. Güler'in kendisine sanatçı denilmesine karşı çıktığını anımsatan Maga, "O, tstanbul'da yaşama ısrarına rağmen dünyaya verdiğimiz bir isimdir" diyor. lerat jünçıkan ra Güler'in doğumunun75. yıh. Bir doğum günü kutlaması, Almanya'nın Bremen kentinde sürüyor. Çünkü Güler'in ilk retrospektif sergısi, bu kentte açıldı. Gü1 ler'in kendi seçtiği 250 fotoğrafın yer aldığı serginin küratörü kendisi de bir fotoğrafçı olan tlker Maga. Ara Güler üzerıne bir kitabı da olan Maga ile sergi ve fotoğraf üzerinekonuştuk: Almanya'da Ara Güler sergisinin açılmasının önemi nedir? Şu sıralarda izlenen Ara Güler sergisi bir retrospektif. Adı da," Zamanın DiyaframıFotomuhabirliğinde 50 Yıl". Sergi Ara Güler'in 50 yıllık çalışma hayatının birözetini sunmayı deniyor. Bu tür bir anlam yüklenmiş ilk Ara Güler sergisi olması açısından önemli. Sergi üç ana bölümdenoluşuyor: "Klasikler", "Portreler" ve "Röportajlar". "Klasikler" bölümünde Ara Güler'in zamanın testinden başarıyla geçmiş, yani etkileyiciliğini kaybetmemiş, klasikleşen fotoğraflarına yer veriliyor. Portreler bölümünde ise, Ara Güler'in aynı zamanda iyi bir portretist olduğunu görüyoruz. Ama bu bölüm oluşturulurken, fotoğraflanan kişinin salt önemli olması A rol oynamadı, görüntülenen kişiden bağımsız bir güçlü kare olmasına öncelik verildi. Röportaj bölümünde Ara Güler'in çesitli ülkelerdeyaptığı röportajlardan bir özet sunuluyor. Peki, neden Almanya'da? Ara Güler'in çok daha fazla tanındığı ulkesinde böyle bir sergi açmak kimsenin aklına gelmemiş olmalı. Neden? Sanıyorum ülkenin en temel sorunlarından biri olan standart ve ölçü sorunundanbağımsızdeğil. Ülkenin genelineyayılan bir standart yoksa o ülkede ölçü de olmuyor, ölçü olmadığı için de bir şey ya abartılırya dabatırılır, yani gerçek değerinden uzaklaştırılır. Oysagelışmişhkuçlar arasında zıplamakla değil, arasmı doldurmakla mümkün. Ben Ara Güler'in nerede önemli, nerede önemsiz olduğuna bakılmadan abartıldığrna inanıyorum, abartıldığı için de önemli noktalar atlanıyor. Yani Ara Güler iyice anlaşılamıyor, anlaşılamadığı için de geniş yığınlara anlatılamıyor, Serginin Almanya'da açılmasına önciiliik eden sizsiniz, serginin küratörü de sizsiniz; beş yıl önce Ara Güler hakkında çok kapsamlı bir kitap yayımladınız. Ara Güler'e olan gönül bağlılığınızın nedeni ne? Kitsch olmayacağını dileyerek söylemek istiyorum: Turkiyeli olm anın sorum luluğu, diyebilirim buna. Açayım: Fransa, Almanya ya da Ingiltere'de doğmuş olsaydım bu tür bir duygu ve sorumluluk olmazdıbende. AhmetHamdiTanpınar gibi bir edebiyat devini atlamış bir ülke Türkiye. Ara Güler'e yurtdışından birileri işaretetmemis, "buadamönemlidir" dememiş olsaydı Ara Güler de bugün Tanpınar kaderini yaşamış olurdu. Ara Güler bize bir kültürhazinesi sunuyor, fotoğraflarıyla pek çoğumuzun gizli hocası oldu; yani ondan aldık, öğrendik, vermesini de bilmeliyiz. Burada bir şeyi özellikle söylemek isterim: Benim hayatta küratör olmak gibi bir hedefim yok, benim realize etmek istediğim kişisel projelerim var. Ancak Ara Güler retrospektıi sergisini birinin organıze etmesi, bunun için en az bir yılçabaharcamasıgerekiyordu.ortalıkta ikinci bir insan yoktu, sorumluluk almakta ikirciklenmedim ve projeyi gercekleştirmek icin elimden geleni yaptım. Sonuçta geniş bir kesimin ilgisini çeken iyi bir sergi ortayaçıktı. Ara Güler'in fotoğraflarını fotoğraf sanatçısı olarak nasıl tanımlıyorsunuz ? Izın verirseniz bir şeyi tashih etmek istiyorum. Ara Güler kendisine sanatçı denilmesine hep karşı çıktı. Bunu nasıl teoritizeettiğini bilmiyorum, fakat Ara Güler bu ıtirazını en iyi yorumlayan Onat Kutlar olmuştu. Onat Kutlar, Ara Güler'in "Eski Istanbul Anıları" kitabının giriş yazısında, bunun bir meydan okuma olduğunu yazmıştı. Bunun üzerinde düşünmek lazım. Çünkü neyesanat dendiği, genel olarak sanat teorisi çok sıkıntılı bir alan. Yani bir şeye sanat denilip denilmemesi çok önemli değil, önemli olan ilgili ürünün insan karşısındaki tesiri. Asıl sorunuza gelince: Ara Güler, beş yıl önce kendisiyle yaptığımve" Ara Güler'e Saygı" kitabında yayımlanan konuşmada, "Ben 2030 fotoğrafla insanların akıllarında kalırsam kendimi büyük bir iş yapmış sayarım " demişti. Ara Güler'in her biri birer hikâye anlatan, kompozisyonu çok güçlü 2030 fotoğrafı var gerçekten.Zaten Ara Güler de kendisinden sergi istendiginde ısrarla bu fotoğrafları verir. • Bu fotoğraflarda ne var? Öncelikle birer hikâye anlatır bu kareAra Güler... Fotoğraf: Haluk Çobanoğlu ler, güçlerini de anlattıkları hikâyelerden alırlar. Bu karelerin kompozisyonları çok güçlüdür, birer tiyatro sahnesi gibidir. Ayrıca çok içtendir bunlar, bir sergide önünden geçerken sizi durdurur ve birer mola verip düşünmenizi sağlarlar. Ornek isterseniz, "Limana Dönen Kumkapı Balıkçıları", "HaliçSandalcıları", "GalataRıhtımındaAyrılık","Arabalar arasında sıkışmış bir hamal"," Yağ iskelesinde iş bekleyenhamallar"... Peki Ara Güler dünya fotoğrafında nereye dahil edilebilir? Fotoğrafa damgasını vurmuş, felsefe katarak önemli kılmış, fotoğrafa ciddiyetle yaklaşılmasını sağlamış ve birer okul olmuş 10 kadar fotoğrafçı var fotoğraf tari hinde. Fotoğrafın tepesinde bu isimler var, Henri CartierBresson, W. Eugene Smith, August Sander... Sonra araya bir boşluk koymak lazım ve burada 50 kadar fotoğrafçı sıralamak mümkün. Bence Ara Güler bunlar arasında önemli bir fotoğrafçı. Fotoğraflarındaki içtenlik, kompozisyon kurma ve hikâye anlatmadaki başarısıyla bu 50 içinde özel bir yere sahip. Konu buraya gelmişken iki şeye dikkat cekmek istiyorum: Günümüz fotoğrafında, Ara Güler'in dediği 20 30 iyi fotoğrafı olmadığı halde Ara Güler' den çok daha fazlatanınmışinsanlarvar. Bunlarınözellikleri, büyük kapitalist metropollerde doğmuş olmalarıve yaşamaları... RainerMarıa Rilke, acaba Irak'ta doğmuş olsaydı, bu kadar tanınmış olur muydu mesela?.. Şunu söylemek istiyorum: Ara Güler, îstanbul'da yaşama ısrarına rağmen dünyaya verdiğimiz bir isimdir, Paris'e, New York'a göç etme ihtiyacı duymadan. Fotoğrafın bugünün dünyasında yeri nedir? Dunyanın önemli galerileri, müzeleri fotoğrafa geçmişten çok daha fazla önem vermeye, yer açmaya başladı. Bunun iki nedeni olduğunu sanıyorum; birincisi genel olarak sanat denilen alanda büyük bir kısırlaşma yaşanması, yeni ürün sıkıntısi çekilmesi; ikincisi ise zamanın fotoğrafı test etmiş olması: Eskiden an fotoğraflan'ı nın kalıcı olamayacağı öne sürülürdü, 90'larla birlikte önemli galeri ve müzeler an fotoğraflarıyla tanınan fotoğrafçılara mekânlarını açmaya başladılar. Fotoğrafın yaygınlaşmasına paralel üretim biçimleri çeşitleniyor. Fotoğrafla ilgili plmayan disiplin ya da kurum yok. Fotoğraf üretemindegözlenen nicel artış her zamankinden daha fazla. Fakat buna paralel, fotoğrafın toplumsal anlamdaki tesirinde bir zayıflama söz konusu. 1970'lerde Vietnam'dan gelen bir fotoğrafın toplumsal hayattaki tesiri çok daha fazlaydı. Burada yazılı basında fotoğrafın önem kaybettiği söylenebilir. Üretim alanları günlük basından başka alanlara kayıyor. Fotoğraf toplumsal anlamda tesirini belli ölçülerde • yitirmiş olsa da, sıradan insan karşısında, ki önemini koruyor. Çünkü insanın hafızasına olaylarıkaydetmebiçimiyle fotoğraf birebir uyuyor. însan var oldukça insanla fotoğraf arasındaki bu güçlü bağ bence kaybolmayacak. Bu sözünü ettiğim bağ ise fotomonta j, fotogram ya da benzeri denemelerle değil, gerçekten koparıl, mış parçalarla, yani an fotoğraflarıyla sağlanabilir. Bu nedenle kültür disiplinleri içinde en geniş izleyici yelpazesine sahip alan fotoğraftır, bunu an fotoğraflarıyla tanınmış her totoğraf çının sergisinde gözlemek mümkün. Bu geniş yelpazeyi fotoğraf dışında hiçbir disiplinde gözleyemezsiniz. Fotoğrafın busihriniatl amamaklazım.# , ra Güler'in ompozisyonları irer tiyatro ıhnesi gibi... DENİZ AYGÜN SERGİSİ Bunu kimse hak etmiyor lelma itern D eniz Aygün en son yapıtlarında tecrit ve hapishane hücreleri üzerinde durdu. 2001'de tek kişilik hücrelerin de bulunduğu hapishanelere karşı yapılmış grevlerden sonra, 1974 New York doğumlu Aygün, hapishane özellikle tek kişilik hücrelerle ve içindeki tutukluylailgilenmeyebaşladı. Özellikle çağdaş sanatta olmak üzere, hapishane ve insanın hapsedilmesi konusu eski bir konu ve düzyazı, şiir ve tuvalde asırlar boyuncabulundu. Örneğin, Oscar Wilde'ın ünlü Reading Hapishanesı Baladı, kendi tutukluluk deneyimlerıne dayanarak hapishanesini, (brutality) ve acil bir hapishane refor mu talebini vurucu şekilde dile getiriyordu. 19.yy'ın en saygın ve ünlüFransız ressamlarından Paul Delaroche (17971856) ilk büyük başarısını 1824 salonundaJoanD'ArcHapishanede yapıtıyla elde etmişti. Vincent Van Gogh Tutukluların Voltası resmini SaintRemy'de 1890'da yapmıştı. Konu ilk olarak Nevvgate: Volta Alanı yapıtında Gustave Dore (1833 1883) tarafından yapılmış ve Blanchard Jerrold tarafından Londra'da 1872'de "Londra, Bir Hac"cildindegravür olarak basılmıştı. Vincent'in kendini inzivaya çektiği göz önüne alındığında konu daha da ilginç duruma geliyor. Moskova, Puşkin Müzesi'nde bulunan resim, SaintPaul de Mausole'deki hayatın öldürücü tekdüzeliğini betimliyor. Deniz Aygün'ün imgeleri, değişik boya ve yağ karışımı boyalarla oluşturduğu zaman zaman duvar resimlerini andıran imgeler, içinde bir yatak bulunan bir odayı temsil ediyorlar. Yatakbedeninsembolü. Aygün şöylebelirtiyor:" Şiddetin veya yaratıağın büyük çabasıyla yan yatmış bir otoportre olarak da düşünüyorum zaman zaman. Bedenin yatağa dönüşmesi, bana Kafka'nın Dönüşüm adlı anlatısında, Gregor Samsa'nın böceğe dönüşmesini hatırlatıyor." etrafinda iterek dolaştırmışlardı. Hapishanenin duvarları ressamın tuvallerinden oluşuyordu ve içerdeki ressamı kamera sayesinde dışarıdaki izleyiciler izleyebiliyorlardı. Aygün debenzerduygularını dile getirmişti: "2001 yazında, o zamanki atölyemin boşça bir odasını çizmeye başlamamla, atölye iç mekânının resimleri ağırlık kazanmaya başladı. Odada yalnız bir karyola, duvarda bir tablo, bir sandalye, tavandan sarkan bir ampul vardı. Girişin tam karşısına düşen pencereden gelen ışıktanesnelerlekelerhalindegörünüyorlar• dı. Oldukça Vermeer vari bir kompozisyonla konuyu işlemeye başladım. îkinci, üçüncü BlR KARYOLA, BİR IŞIK... derken, oda git gide soyutlandı. Yaptıklarım Aygün'ün yapıtları aynı zamanda bir konuartık bir sanatçı atölyesi değil, atölyehücre olyu daha ele alıyorlar: Sanatçının kendi kapatılması. Bir ressamın atölyesi veya bir dans stüd muşlardı." yosu da bir hapishane haline gelebilir, yaratma Irak savaşında da oradakı hapishanelerdeki eyleminde yardımcı olan, ama dış dünyadan tutukluların çifte kapatılmışlığıyla ilgili" Atölkoparan bir tecrit. Kendi kendini kapatan sa yeHücre: lçeveDışaPatlamak"başlıklıbir natçı, bir konu olarak çok açık bir şekilde Le desen dizisiyaptı. Aygün bu çifte kapatılmışCage 'da 1997 'de Quebec Müzesi'nde sahne lıkla ilgili düşüncelerini şöyle bitiriyor: "Bunu ye kondu. Koreograf Christiane Belanger sehiçbir insan hak etmiyor" . • kiz dansçı ile, tekerlekler üzerinde Jean Gaudtngilizceden çeviren: reau'nun içinde resim yaptlğı bir kafesi sahne Emrah Efe Çakmak 4 Belgeselfotoğrafın duayenlerinden Brezilyalı Sebastiâo Salgado'nun (1944) Ara Güler'ehedıyeettiğifotoğraflaryıllar sonra bir sergiye db'nüştü. Yapt Kredı Kültür Merkezi, Sermet ÇifterSalonu'nda açılan sergide, çog"u artık klasikler ara sına gırmış oluzdan fazla Salgadofotoğrafı yeralıyor Ülkemtzde tamamt Salgado fotoğraflartndanoluşan bu ilk sergide "Al/ın/Serra Pelada 1986", "Göç"ve"lsçler"pro/elerinden dünyaca ünlü foloğraflart görtnek mümkün. Serzi, 14Mart 2004'e kadar zı Denlz Aygün'ün sergisinin başlığı "Hücrede Beden". Karşı Sanat'ın ikinci galeri alanı Poligon'da, 13 Mart'a kadar görülebilecek sergiye bu başlığı veren,