Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tır. “Akıl hastanelerinde her hastaya karalaması için tonlar-
her şeyimizi yitirdik biz.” Zaten insanlığın asırlardır bir dir- da haklı olarak “Artık size şu soruyu sormak zorundayım:
hem ilerleme sağlayamamış olmamasının en büyük kanıtı da Niçin intihar etmediniz” diye sorduğunda Cioran, her za- ca kâğıt verilmelidir. Terapi olarak kendini ifade etmek.”
yeryüzünde ölümlerin değil, doğumların yas tutmaya ve ağıt man önünde böyle bir seçenek olduğunu bildiği için, inti- Böylece yapıtlarını hep en depresif dönemlerinde yazdı-
har fikrinin sanılanın aksine yaşamaya devam etmesini sağ- ğını söyleyerek yazdıklarının kişiliğinin bütün boyutlarını
yakmaya neden olduğu tek bir kültürün dahi olmamasıdır.
layan yegâne unsur olduğunu söyleyerek bu yaman çelişki- yansıtmadığını ima eder.
Bu görüşün doğal bir sonucu olarak da tek çare olarak
den sıyrılır: Yazmaya koyulduğunda kendini kendinden yani takıntıla-
gördüğü intihara bütün yapıtlarında her zaman övgüler dizen
“İntihar fikri olmasaydı kendimi çoktan öldürmüş olurdum.” rından kurtarmaktır amacı. Yazmak içini dökmenin, ruhunu
Cioran, gençliğinde intihar etmiş olan sanatçıların biyogra-
Ve bu fikri özgürlük özlemine dayandırarak aslında insa- özgürleştirmenin en etkili yoludur. “Yazmak bir rahatlama-
filerini büyük bir iştahla okumuş ve onları gönlünün gerçek
na şevk veren olumlu bir kavram olduğunu iddia eder. dır. Aksi takdirde içinizdekiler bir komplekse dönüşür.”
kahramanları olarak kabul etmiştir.
Bu açıklamalardan paradoksal gözükse de şu sonucun
Hıristiyanlık tüm tek tanrılı dinler gibi intiharı lanetleye-
‘İNTİHAR FİKRİ OLMASAYDI KENDİMİ
rek psikolojik açıdan büyük bir hataya düşmüştür. çıktığını görebiliriz:
ÇOKTAN ÖLDÜRMÜŞ OLURDUM!’
Yani intihar düşüncesi Cioran’ın üzerinde adeta bir an- Yaşamdan ve insanlıktan ne kadar nefret ettiğini
Albert Camus’nün belirttiği gibi, eğer bir filozofun değeri
tidepresan etkisi yapmış, yaşamın anlamsız sırandanlığına yapıtlarının hemen her satırında yinelemiş olmasına karşın
fikirlerinin kişisel yaşamıyla ne kadar bağdaştığıyla ölçülür
katlanmasını sağlamıştır. E. M. Cioran intiharı sadece bir seçenek, soyut bir kavram
ise Cioran’ın intiharı bu kadar övdüğü halde intihar etme-
Ayrıca yapıtlarını da bu amaca hizmet eden araçlar olarak olarak kabul ettiğini, bu fikrin onu şevke getirerek yaşama
miş olmasını aşılamaz bir çelişki olarak görebiliriz. görebiliriz. Umutsuzluğun Dorukları’nda (Çeviren: Orçun gücü verdiğini açıklamış ve intihara hiç teşebbüs etmeden
Fakat bu konuda yöneltilen eleştiri oklarını da kolaylıkla Türkay / Jaguar Kitap) karamsarlığın yıkıcı değil, aksine te- 84 yaşına kadar yaşamış olduğuna göre aslında yaşamın tüm
savuşturur Cioran. davi edici olduğunu ilan eder. anlamsızlığına rağmen yaşamaya değer olduğunu bilinçsizce
de olsa bir anlamda itiraf etmiştir.
Eleştirmen Christian Bussy kendisiyle yaptığı röportaj- Yazma eyleminin iyileştirici boyutuna tamamen inanmış-
n
İsmet Toto (1905-
çocukluk denen kuyunun insanı nasıl içine
1937): Atatürk Hayranı
çektiğini, aşkın güzel bir şey olduğunu
Bir Arnavut Gencin
ve sahne gerisinde dönemleri, şehirleri
Dünyası / Halil Özcan /
anlatıyor. Tepsideki Melek, inceliklerle
Cumhuriyet Kitapları /
örülü bir aile tarihi romanı. Durup durup
328 s.
güldüren deli bir ağlama gibi.
Türkiye, 1930’larda
Denizin Gelini / Eman
VİTRİNDEKİLER
Atatürk liderliğinde
Quotah / Çev. Ayşenur
tünelden çıkarak
Bilgen / Livera Yay. /
yakaladığı aydınlanmayı, kalıcı kılmak
304 s.
için çalışırken Arnavutluk, kendi
Vedat Günyol’un
kayıpların somut birer yansıması. Sakin
Denizin Gelini din, aile,
tünelinde ışık aramakla meşguldü. Yeni
Yaşamöyküsü /
bir nehir kenarında başlayıp yağmurlu
akraba evlilikleri, kadın-
Arnavutçuluk fikrini savunan gençlik
Derleyen: Aydın Ergil /
şehir çatılarına, oradan bozkırın ıssız köy
erkek ilişkileri ve kültür
lideri İsmet Toto, Atatürk’ün düşünce
Cumhuriyet Kitapları /
yollarına, dağların karla örtülü zirvelerine çatışması üzerine
ufkuna girdiğinde, ondaki muhteşem
352 s. / 2025.
ve şehrin loş balkonlarına dek karakterlere etkileyici bir ilk roman-
komutan cesaretini, onun modern bir
eşlik ediyoruz. Bu yolculukta doğa ve kaybın, yaralanmanın ve iyileşmenin ne
“Öğrenci olmanın,
devlet yaratma konusundaki güçlü
olduğunu sorgulayan samimi bir anlatı.
mekân da arka plan olmaktan çıkarak
masasında oturmanın
iradesini ve devrimci dehasını keşfetti.
Hikâye 1970’lerde Suudi Arabistan’da
soluk alıp veren bir karaktere dönüşüyor
ayrıcalığını üstlenenlerin
Halil Özcan’ın Cumhuriyet Kitapları
başlar. Seda ve Münir, iki akraba ailenin
adeta. Cihan Çakan, yalın ve derinlikli
değerini yaşayanlar,
tarafından yayımlanan İsmet Toto (1905-
çocukları, kolay yaşanamayacak bir
diliyle teatral bir anlatım ritminde kaleme
Vedat Günyol’la olan anılarını her yerde
1937) Atatürk Hayranı Bir Arnavut Gencin
ilişkiye başlarlar. Kızıldeniz, Seda ve
aldığı Manzaradan Geçmek içimizde saklı
ve ortamda iftiharla paylaşır. Bu onuru
Dünyası adlı kitabı, yaşadığı dönemde
Münir’in içerisinden geleceğe baktıkları
kırılgan sahnelere ışık tutuyor.
taşıyanların, 1965 yılından beri Vedat
Atatürk’e sınırlarımız dışından bakmaya
bir ufka dönüşür: Evlenirler, Ohio’ya
Günyol’la birlikte her yıl 19 Mayıs’ta
ve filozofların dünyasına yolculuk
Zamanın Unuttuğu
taşınırlar ve bir çocukları olur. Seda
Burgazada’da düzenlenen şölenlere
yapmaya bir davet. Aynı zamanda bir
Kadın: Leyla / Gülsüm
başına buyruk, kendi kurallarını kendisi
katılanların, sayısız “Vedat” ve “Günyol”
tiran ve onun etrafındaki çıkar grubuyla
Kınıkoğlu Başer /
koymaya kararlı bir kadındır. Aralarındaki
isimli gençlerle birleştiğinde geniş bir dost
mücadeleyi sadece yazı ve söylemle
Destek Yay. / 440 s. mesafe gitgide büyür. Boşanma sözcüğü
topluluğu oluşturması da Türk edebiyatı
değil, isyanla eyleme geçirme cesareti
kulaklarda fısıldanmaya başlar. Ama
için gerçeküstü bir anlatıdır. Vedat 1900’lü yılların İstanbul’u...
gösteren ve mücadelesi uğruna ölüme
boşanmak, özellikle Seda için sorunsuz
Günyol’un yaşamöyküsü Cumhuriyet
Fausto Zonaro’dan
meydan okuyan devrimci bir Arnavut
değildir: Boşanabilmek için yalnızca
aydınının tarihi bir özetidir. Bu eser,
resim dersleri almış,
gencin dünyasına yolculuk. Kitapta,
kocasından değil, kızından, köklerinden,
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü
Yıldız Sarayı’na Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü
belki de bütün bir geçmişinden kopması
öğrencileriyle öğretmen olmanın hazzına
muallime olarak adım eski coğrafyasından birine Kemalizmin;
gerekir. Ne de olsa Seda tek bir adamın,
varan, Babeuf’ün Devrim Yazıları kitabını
atmış genç bir kadın: Leyla. Yaşamının ulusal bağımsızlık, modern devlet ve
tek bir ailenin değil Kızıldeniz’in gelinidir.
tercüme etmekten yargılanmaya, 12
toplum ilişkisi bakımından, örneklem
merkezinde resim tutkusu, kalbinde
Arka planında Ortadoğu’nun çalkantılı
Mart sonrasında örgüt kurmaktan
oluşturduğu görülmektedir. Bu durum,
filizlenen bir aşk ve etrafında giderek
olaylarının yer aldığı bu romanında aidiyet
hapsedilmeye giden olayları bizzat
Kemalizmin etkisinin Türkiye sınırlarının
daralan siyasi çalkantılar... Bir yanda
hissini, bölünmeyi ve düşmanlığı ustalıkla
yaşayan Vedat Günyol’un ağzından yazıya
ötesine ulaştığının önemli bir kanıtıdır.
hiç tanımadan evlendiği Rıza, diğer işleyen, hasım hâle gelen iki aile tarafından
dökülmüş anlatısıdır.” Nesim Ovadya
yanda II. Abdülhamid’in istibdadına yıllarca sürdürülen bir arayışı konu edinen
Tepsideki Melek / Esra
İzrail. Vedat Günyol’u en yakından tanıyan
Eman Quotah, Denizin Gelini’nde zor bir
karşı çıkan kardeşi Fuat ve yüreğini
Kahya / İletişim Yay. /
ve bilen öğrencilerden Aydın Ergil’in,
coğrafyanın tanıdık öyküsünü anlatıyor.
kıpırdatan özgürlükçü bir adam: İsmet
215 s.
Edebiyatın Cumhurbaşkanının kendi
Bey. Leyla, nihayet aşkı bulduğunda,
Bir Aşk Bir Ömür Bir Beste
kaleminden derlediği ve Cumhuriyet
“Melekli tepsi ev
babasının sadakatle bağlı olduğu
/ Hülya Evirgen Akçal /
Kitapları tarafından yayımlanan bu
halkından biri. Büyük
padişaha ihanet edebilecek cesareti
Edebiyatist / 184 s.
yaşamöyküsü, yeni kuşak okuyucuların,
büyük anneanneden
kendinde bulabilecek mi? 2000’li yılların
24 dört yıl yazın dünyamızın köşe
mi ne kalmış. Kocakarı
Hülya Evirgen Akçal
İstanbul’u... 100 yılı aşan bir mesafenin
taşlarından Yeni Ufuklar dergisinin ve Çan
melek, hepimizden yaşlı.
romanında, aşkın mantığı
ardından, aynı şehirde bir başka Leyla...
Yayınları’nın yayıncısı, deneme yazarı ve
Uzak diyarlardan gelmiş.
aşan gücünü, ne kadar
Sıradanlığın sessizliğinde kaybolmuş,
öğretmen Vedat Günyol’u tanımaları için
Yorgunluk nedir bilmez, her işe yetişir
derin ve karmaşık
sıkıcı bir evliliğin gölgesinde solgun
büyük bir olanak.
kanatlarıyla. Çay ikram eder, pirinç ayıklar,
olduğunu işliyor. Gençliğin
bir yaşam süren modern bir kadın.
kahve sunar, mutfağın başköşesinde,
verdiği heyecan ve
Manzaradan Geçmek
Tesadüfen eline geçen eski bir mektup,
musluğun borusuna yaslanıp oturur.
coşkuyla aşık olunan kişinin bütün zaaf
/ Cihan Çakan / Notos
onu yarım kalmış bir hikâyeye sürükler.
Hepimizi izler oradan. Eşyaların lisanını
ve hatalarına karşın aynı duygularla
Yay. / 120 s.
Ve o hikâyede, başkasının kelimeleriyle
öğrenen bir kız çocuğu geziniyor evin
yıllarca beklenebildiğini, aşkın zamana ve
Cihan Çakan üçüncü kendi sesini, başkasının kaderinde kendi
içinde. Annesinin terliklerinden, köşedeki
koşullara nasıl meydan okuduğunu ortaya
yolunu, yasak bir aşkın kıyısında kendi
öykü kitabı Manzaradan
ceviz vitrinden, dantel örtülerden,
koyuyor. Hüzünlü ve sonu bilinmeyen
Geçmek’te ilişkilerin kalbini bulur. Gülsüm Kınıkoğlu Başer’in,
koltuklardan,halılardan, duvarlardan gerçek bir hikâyeden yola çıkan, ana
karanlıkta kalmış izlerinin Zamanın Unuttuğu Kadın: Leyla’sı sadece
gelen seslere kulak veriyor…” Kitaptan... karakterler ve birinci derece aile yakınları
peşine düşüyor. Zamanın Leyla’ların değil, zamanı aşarak birbirine
Esra Kahya’nın, Tepsideki Melek adlı dışında kurgusal karakter ve olayların yer
içe büküldüğü bu
dokunan, unutulmuş, bastırılmış, gölgede romanında, kuşaktan kuşağa kadınları, aldığı romanda, gerçek ve kurgunun iç içe
öykülerde her yer ayrılıkların, yasın ve kalmış tüm kadınların hikâyesi. annelerin kızlarından neler aldığını, geçtiği bir dünyada yolculuk sunuyor.
12 19 Haziran 2025