Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sana, bana, hepimize…
Herkesin “çocuk” olduğu, her şeyin paylaşıldığı, yaramazlıkların dayanışmayla, zorluğun sevgiyle,
kederlerin neşeyle bir yaşandığı sanki bir masal dünyasınadır çağrısı Elâ Başak Atakan’ın.
Şaşıracaksınız belki ama bakın ki hangisi sizin dünyanızdan, hangi kahraman sizsiniz?
di oyunlarımdan, kendi telaşlarımdan anlar, mekânlar, numu gömünce 30-40 yıl öncesinin alabildiğine varsıl
Y. BEKİR YURDAKUL
kişiler, sevinç ve kederler çıkıyor karşıma. Sahiden dünyasının o büyük fotoğrafından binlerce kare de bir-
“orada”yım.
birine saygıyla gelip geçti düşlemimden.
kumaya başladığımda istediğim zaman
İyi de İstanbul-Bebek nere, Anadolu’nun arada kuş
Okulların birer ticarethane, çocukların müşteri oldu-
‘oraya’ gidebileceğimi anladım. Tek yap-
uçar kervan geçer ortalık yeri nere? Şuna hep inandım:
ğu şu çağda Bâlâ’nın öyküsünün nerelerde gizlendiği-
“O mam gereken şey, bir kitabın kapağını kaldı-
İyi metinler çağ, dönem, mekân tanımaksızın her oku-
ni de yine kederle düşündüm.
rıp burnumu içine gömmekti. Bu dünya siliniyor, diğeri
run yaşamına bir şekilde dokunur, başarır bunu.
Ve duyguların, düşüncelerin, arka arkaya koşup ge-
gerçek oluyordu.” (s. 56)
len eylemlerin önümüze serdiği ne çok hikâye barındı-
Sana, Bana, Bir de Kara Kediye… Tanıdık sözcük-
SİZİN İÇİN DE TANIDIK ONLAR!
rıyor hayat çoğun bakıp ıskaladığımız.
ler, tanıdık sıralanış; doğru ama ne güzel bir ad bir ki-
Elâ Başak Atakan, Bâlâ şapkasını özenle takıp
Okudukça nasıl varsıllaştığımız, görme / farkına var-
tap için. İçli içli fısıldıyor: “Haydi çe-
giriyor koluma, Bebek’te erken başladığı okul
ma becerimizin bizi çok daha kolayca hayatın gerçek-
vir sayfaları!” Epeyce bir zaman
yıllarına götürüyor beni. En çok da Yunus’u
liğine taşıdığı da bir gerçek.
evirip çevirdim.
merak ediyorum. Bâlâ anlattıkça, neredey-
Yunus’un, Bâlâ’nın ve arkadaşlarının -barındırdı-
Nuray Çiftçi’nin o içtenlikli,
se her anında anlatının tanıdık bir arka-
ğı onca kedere karşın- rengârenk dünyalarına girdik-
yalın kapak görselinin ardında
daş, tanıdıklardan Gülizar, Orhan, Meh-
çe bir yandan bambaşka dünyalara varıp gelirken bir
da dolaştım bir zaman.
met, epeyce kalabalık bir arkadaş gru-
yandan da dünyanın anlatısından neler kalmışsa da-
Sonunda çevirdim kapağı.
bu: sevinçlere, arada kederlere, hü-
ğarcığımızda onlara konuk oluyoruz.
Şaşkınlık! “Sevgili Yunus, hep
zünlere batmış anlar; yeşili, mavisi,
Atakan’ın Sana, Bana, Bir de Kara Kediye aslında
çocuk kal!”. Bir de dipnot: “Yu-
tüm renkleriyle gülümseyen bir an
hepimize tuttuğu ayna bana sorarsanız sahici olduğu
nus karakterine dikkat!”
olsun aklımdan çıkmayan kendi do-
denli gizemli de. Gelin de merak etmeyin bu aynadan
Uzun sürmedi Elâ Başak Ata- ğal çevrem kuşatıyor beni.
bundan böyle yansıyacakları.
kan hakkında düşünmelerim. n
Tahmininiz doğru; bir anı-roman
İşte “orada”yım. Sayfalar birbi- Atakan’ın özenle kaleme aldığı, ken-
Sana, Bana, Bir de Kara Kediye / Elâ Başak
ri ardınca geride kalıyor ne ki di gerçekliğine, yaşamına yasladığı,
Atakan / Resimleyen: Nuray Çiftçi / Can Çocuk /
öykünün ne çok yerinde tanış- Türk ve dünya edebiyatından çiçek-
10+ / 240 s. / 2024.
lar, kendi ilkokulumdan, ken- lerle ustaca bezediği…Kitaba bur-
Desen: NURAY ÇİFTÇİ
Hitit’ten konuğumuz var!
Bir zaman yolculuğuyla açılan Hitit Prensesi Arinna’yı okurken çıkıyoruz asıl yolculuğa.
Hepçilingirler, kadim Hitit kültürü ve günümüz dünyasını karşılaştırırken değişmeyen duygular ve
değerler üzerine de düşünmeye çağırıyor.
merak ve heyecanla okuyorum. Demirin altından kıymetli
Y. BEKİR YURDAKUL
olduğu, aydınlatmanın kan-
HİTİTLERDEN GÜNÜMÜZE…
dillerle sağlandığı, toprağın ve suyun kıymetinin bilin-
alkbilim uzmanı, şair Metin Turan,
Eymen ve arkadaşları bir zaman maki-
mesinin yanı sıra saygı gördüğü bir çağdan günümüze
Kars-Ardahan’ı konu alan konuş-
nesi yapmak için ne zamandır çalışmak-
ışınlanan Arinna’nın şaşkınlığı ve korkularına tanık olur-
H masında bir ara bu kadim toprak-
taydı. Olabildiğince uzak geçmişe git-
ken aslında yitip gittiğimiz tekdüze yaşamın ve uzağına
larda ilk insan yaşamının 14 bin yıl ön-
meye gönüllü bir de arkadaşları vardı:
savrulduğumuz değerlerin de üzülerek farkına varıyoruz.
cesine dayandığından açtı sözü.
Gönlü epeyce kırık Salih.
Hititlerden bugüne gelişen teknolojinin sundukları
Son yıllarda ortaya çıkarılan
Son denemede Salihyine bir yerle-
mı, doğadan hızla uzaklara savrulmalarımız mı?
Göbeklitepe’nin 12 bin yıl ötesinden izler
re gidememişti ama sanki başka bir
İnanç sistemlerinde ortaya çıkan çoğun yasaklara
taşıdığını, veriler sunduğunu biliyoruz.
şey olmuş, tarih içinden bir çocuk, Hitit
boğulmuş topraktan ve hayattan kopuk anlayış mı?
Peki, yüzlerce uygarlığın gelip geçtiği
prensesi Arinna, Elvan’ın odasında aç-
Bir kadim kültüre / çağa yakından bakarken asıl
Anadolu’nun bu uzun “dün”ünü ne ka-
mıştı gözlerini…
yapmamız gereken sanırım bugün kendimizi hapsetti-
dar biliyoruz, tanıyoruz?
Türkçemizi tutkuyla seven, yazarken
ğimiz yalnızlar ormanına da yeniden ve yakından bak-
Aklımda bu sorular ve Ahmed Arif’in
konuşurken “adamsendeci” tutumlara
mak. Bir de çocukları çağlar boyu özelliğini koruyan
“Anadolu’yum ben… Tanıyor musun?”
dayanamayan usta yazar Feyza Hepçi-
sahiciliği… Zeynep Özatalay’ın zarif desenleri de düş-
Desen: ZEYNEP ÖZATALAY
çığlığıyla açıyorum Hitit Prensesi lingirler her anında olup biteni merakla
lerimizi besliyor bu büyük yolculukta.
n
Arinna’nın kapağını. Ve benim zamanda
okuduğumuz anlatısında bir yanıyla ço-
yolculuğum başlıyor. cuk heyecanlarımıza ayna tutarken bir yanıyla da alış- Hitit Prensesi Arinna / Feyza Hepçilingirler /
Anadolu uygarlıkları dendiğinde aklıma ilk düşen kanlıklarımızın kapattığı kapıların arkasına heyecan do- Resimleyen: Zeynep Özatalay / Doğan Egmont /
nedendir bilirim, Hititler olur hep. Bu yapıtı da aynı lu bakışlar atmaya çağırıyor hepimizi. 174 s. / 10+ / 2024.
13 Mart 2025 15