Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Büyükbabalar güzel veda ederler
ocuklara ölümü anlatmak zordur; belki oyun sa- malı? Dedesinin kanser olduğunu öğrendiğinde bir şey
nabilirler. Ama onlar ölümü anlamak için size bin- dikkatini çeker Michi’nin: Yetişkinler bu hastalık hakkında
Ç
lerce soru soracaktır. Onlara karşı dürüst olun, konuşmaktan çekinmektedir hatta yalan söylemektedirler.
çünkü gerçeği öğrendiklerinde size olan inançları eksilir. İşte bu durumda şöyle bir soru akla gelir: İyi ama niçin?
Bir çocuk, annesinden ölümün ne olduğunu öğren- Tüm bunları dedesiyle paylaştığında Michi için yeni
diğinde (doğum, ölüm gerçeğiyle birlikte başlar) “Ma- bir yolculuk başlar. Dedesiyle birlikte ölümü anlamaya
dem öleceğim niye beni doğurdun” diye sorar. çalışacak ve dedesi bunun duygu sömürüsüne dönüş-
4 yaşlarında bir kız çocuğunun anneannesiyle ko- memesi için çaba gösterecektir.
nuşması: “Anneanne, sen bir gün ölecek misin,” “Evet Michi, bu yolculukta ölümün doğallığını yakalar. Da-
yavrucuğum öleceğim.” “Peki seni gömecekler mi.” hası bu süreçte ölümün bir yok oluş olmadığını kavrar.
“Evet gömecekler.” “Peki çok mu derine gömecekler”
Metin, dedesini çok seven bir çocuğun hayata ve ölü-
“Evet, çok derine gömecekler.” “Sen oradan bir daha me dair öğrendiği çok önemli bir bilgiyi olabildiğince
dışarı çıkamayacak mısın?” “Hayır yavrucuğum çıka-
yalın ve sömürmeden anlatıyor: İnsan ne zaman ki ha-
mayacağım.” “Oh be!” der küçük kız, “O zaman senin tıralardan silinir, işte o zaman sahiden ölür!
dikiş makinanle oynayabilirim.”
Metnin son cümlesi bunu net ortaya koyuyor: “Ve ben
Ölüm, soğuk bir kavramdır; bu nedenle, ölümü an- dedemi asla ama asla unutmamaya karar veriyorum. Ben
latmak dinleyicide, okurda tedirgin edici duygular
de tıpkı onun gibi sevecen bir dede olmak istiyorum.”
oluşturur. Oysa doğum gerçekleştiği anda, yolculuğa Çocuklar yaşadıklarını, tanıklıklarını heyecan veri-
Sybil Gräfin Schönfeld, Zeit gazetesindeki yazısında
birlikte çıkılan başka bir kavram daha vardır. ci bulurlar çünkü İhtiyar John onlarla birlikte olduğun-
şöyle der: “Fevkalade sakin, huzur verici, estetik açıdan
Kendisinden bahsetmekten hoşlanmayız ama o bir dan beri her gün ilginç şeyler olur, bazen bunlar olduk-
güzel ama hepsinden önemlisi bir yetişkin-çocuk sevgi-
gerçektir. Ölüm, insanın sevdiklerini elinden alır. Onlar- ça çılgınca şeyler olabilmektedir. Bunların içinde İhti-
si ilişkisinde ölümü böylesine yüreklice ve zerre sömür-
dan yoksun bırakır ve bu yoksunluk, sevginin ve bağlı- yar John’un âşık olması bile vardır. Ama bu sayede ai-
meden işlemesi açısından ulaşılmaz, zirve bir eserdir.”
lığın derecesine göre zaman içinde artar ya da eksilir. leye yeni bir dost katılmıştır.
SONUÇ
Sizlere dede ölümünü anlatan iki kitaptan söz edece- Bir gün İhtiyar John ayağa kalkamayacak kadar güç-
Her iki yazar, ölümü anlatırken duygu sömürüsü
ğim. Hüzünlü ama bir o kadar da sevimli, sevgi dolu, in- süz düşer. Ve bu bir veda başlangıcıdır. Artık herkesin
yapmaz. Öylesine doğal bir akışla anlatılır ki okur, göz-
sanın içini hem titreten hem de okşayan iki ayrı kitap. buna hazır olması gerekir. Son akşam herkes teker te-
yaşlarını tutamasa da vedaya yapılan tanıklığın hüznü-
ker büyükbaba ile vedalaşır.
1
‘BÜYÜKBABA TAŞINIYOR’
nü yansıtır, bu gözyaşları.
En çok etkilenen Jakop’tur. Bahçede dururken hep
İhtiyar John’un gerçek adı Jan Navratil’dir ve
Haertling, metnini üçüncü şahıs olarak anlatırken okura
dedesinin penceresinden bakar. Ama bir şeyin farkına
Brin’lidir. Çevresinde herkes ona “İhtiyar John” diye
o pencereden bakmanın ve dışardan tanıklık yapmanın
vardığında çok şaşırır. Büyükbabasının odasında asılı
seslenir. Jan yaşlanmıştır ve kızı ona birlikte yaşamayı
heyecanını yaşatır. Metnin zaman dengesine baktığınız-
duran tablodaki Einstein tıpkı büyükbabası gibi ona dil
teklif eder. Aslında bu hiç de kolay bir şey değildir.
da anlatımın görselleşebildiğini fark edersiniz.
çıkarmaktadır.
Jan bu zamandan sonra kendini değiştirmeye, huy-
Donnelly ise ben anlatımla oluşturur metnini. Oku-
2
larından, alışkanlıklarından vazgeçmeye niyetli değildir. ‘AĞLAMAK GÜZELDİR’
ru yanına alır ve tüm süreci birlikte yaşatır. Anlatım si-
Bunun kabul edilmesi koşuluyla taşınmayı kabul eder. Michael, annesi, babası, ablası ve dedesiyle mutlu
zin anlatıcı ile özdeşleşmenizi sağlar ve tüm duygula-
Kapısı bahçeye açılan bağımsız bir odaya yerleşir. bir yaşam sürmektedir Dedesi ile arasında çok özel bir
rı (korku, kaygı sevgi, kaybetme) birlikte duyumsar ve
Çocuklar İhtiyar John’u keşfetmek ve onunla iletişim bağ vardır. Çoğu torun gibi büyükbabasına hayrandır
birlikte bir katarsis (arınma) yaşarsınız.
kurmak için çaba sarf ederler. Özellikle Jakop. Ablası ve onu çok sever.
Sanırım bu metinlerde anlatılan ölümün güzel yanı ona
Laura ergenlik dönemini yaşadığı için mesafeli durur. Ama bir gün, dedesinin eskisi kadar güçlü olmadığı-
hazırlanmak, sevgilerini paylaşmak ve sıcaklıkla veda
Süreç içinde ailede ve yaşadıkları köyde çok sevi- nı fark eder. Dedesi çok çabuk yorulmakta ve çok faz-
edebilmektir. Anadolu’da çok güzel bir söz vardır: “Ölü-
len bir kişi haline gelir. Özellikle özgürlükçü yapısı hem la uyumaktadır. Büyükbabasının kanser olduğunu ve
mün güzeli sıralı olanıdır.” Dileyelim ki böyle vedalaşa-
kendisinin hem de çevresindekilerin kimliklerine saygılı çok fazla ömrünün kalmadığını öğrenir.
lım. Ne bir yangın ne bir deprem ne bir trafik kazası ne
davranması, ona duyulan sevgiyi ve saygıyı artırır. Michael’ın duyduğu korku, üzüntü, onun için duyduğu
de bir cinayet bizi sevdiklerimizden ayırmasın.
İhtiyar John’un kimliğini belirleyen en önemli konu- kaygılar çok önemlidir. Bir çocuğun kendi iç dünyasın-
1
Büyükbaba Taşınıyor, Peter Haertling, Çeviren:
lardan biri Hitler döneminde, yönetime karşı tavır aldığı da sevdiği birini kaybedecek olması, onsuz bir yaşamı
Necdet Neydim, Günışığı Kitaplığı, 141 s.
için hapse atılmasıdır ve ancak Rusların Almanya’yı iş- tasarlayamaması, o boşluğun dolamayacak olması ne-
2
gali sonrasında özgürlüğüne kavuşur. Bu büyükbaba, deniyle yaşadığı travmaları tanımlamak oldukça zordur. Ağlamak Güzeldir, Elfie Donnelly, Çeviren: Lara
macera dolu bir insandır.
Görmezden mi gelmeli yoksa onu anlamaya mı çalış- Pohlig, Çizmeli Kedi Yayınları, 128 s.
MERT KARBAY’DAN ‘YENİ DÜNYA: SOSYAL MEDYA’
“Gündelik hayatın monotonluğundan bıkıp Sosyal Medya’nın kamusal iletişimdeki geleneksel “kapı bekçilerinin” yerini alan
cazibesine koştuk. Şimdi de oradaki zorbalıklar, linçler, veri
“algoritma” da, “akla zarar” başka problemler getiriyor.
güvenliği, gözetleme gibi yığınla problem bir tarafa, Sosyal Kamusal entelektüelin yerini alan trol, influencer, oyunbaz,
Meyda’nın kendisi başlı başına bir mesele haline gelmişe
küratör gibi sosyal tipler; “bağımlı insan-bağımsız sosyal med-
benziyor: Akıllı cihazlarına bakmadan duramayanlar, kaybolmakta
ya” paradoksuna aracılık ediyor.
olan yüz yüze, samimi ilişkiler, hakikatteki aşınmalar…”
Sosyal medyanın yaygınlaştırdığı “sosyal dikkat dağınıklığı” ve
Mert Karbay “sonsuz dikkat dağınıklığı”, bu mecradan yayılan yalanlarla mü-
cadelenin nafileliği gibi olgular, “aksak” bir kamusallığa, politika-
ert Karbay, İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Yeni
nın ketlenmesine giden bir yolu döşüyor.
Dünya: Sosyal Medya adlı incelemesinde, gerçekten bir
Yeni Dünya: Sosyal Medya, sosyal medyanın, çoğalttığı “Mut-
M yeni dünya olan, adeta yeni dünyanın kendisi haline ge-
suzum ama keyfim yerinde!” duygusunun derinindeki sorunları
len sosyal medyayı, hem olanakları hem sorunlarıyla tartışıyor.
tahlil ediyor. Ve evet, yine de olanaklarıyla birlikte...
n
Sosyal medyanın, çağımızın “halk yazısı” olduğuna dikkat çeki-
Yeni Dünya: Sosyal Medya / Mert Karbay / İletişim
yor; herkesin yazabileceği, herkese hitap eden yazı…
Bu bakımdan, bir demokratikleştirme potansiyeli taşıyor. Ama Yayınları / 296 s.
14 13 Mart 2025