10 Mart 2025 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

(6 EKİM 1923 / 28 ŞUBAT 2015) ÖLÜMÜNÜN 10. YILINDA ANISINA SONSUZ SAYGIYLA... Sevgili Yaşar Kemal, sizi keşfettiğim yerdeyim... izin anlatı ikliminize dönüyorum yeniden sevgili Yaşar Kemal. 20’li yaşlarda beni buraya sürükleyen tutku, o günden beri hiç yakamı S bırakmadı. Göreceklerimin beni hayal kırıklığına uğratacağını, karşıma çıkanların beni hüzünlendirebileceğini bile bile yollara düştüm. Gene dönüp Akçasaz’ın Ağaları’nı okumaya verdim kendimi. Bir gün Savrun’u yazmak istediğinizi anlatmıştınız bana. “Yalnızca Savrun’u yazmak istiyorum” demiştiniz. Romanın kahramanı, yalnızca o koca nehir ve kolları olacaktı. Kaynağına kadar gittiğinizden söz edip Çukurova’ya dört koldan nasıl indiğini anlatmıştınız. O hatıramızın yarattığı duygularla, şu satırlarınıza dönüyorum yeniden: “Savrun da her yıl hazirandan Ekime kadar kurudu. İşte bu beş ayda Akçasaz, her yıl ana kaynağı olan Savrun’dan mahrum kaldı. Yıldan yıla kurumağa başladı. Her yıl kuruyan Akçasaz’a köylüler, ağalar üşüştüler, Akçasaz toprağını yağma ettiler. Bentler yaptılar, kanallar açtılar. Köylüler Akçasaz’dan tarla kazandılar, ama kazandıkları tarlalar ellerinde kalmadı, çeltikçi yeni yetme ağalara kaptırdılar. Akçasaz bir dönüm toprağı olmayan nice adamları büyük çiftlik sahibi etti; zengin, milyoner etti. Fabrika sahibi etti. Akçasaz’da yetişen ağalar politikaya atılıp bir süre koca memleketin kaderine hükmedenlerin arasına katılıp en olumsuz, en korkunç rolleri oynadılar.” (***) Ve işte o değişim gelip sizin romanlarınıza, dönüp bizim bugünümüze böyle böyle yansıdı Sevgili Yaşar Kemal... YAŞAR KEMAL’İN DİYARI ÇUKUROVA! “Şurada bir pamuk tarlası olacak, dönelim biraz; mü- uzattım su içmesi için. “Ama gel önce ellerini yıka Sizin anlatı ikliminize dönüyorum yeniden sevgili Ya- dürüm sergi için benden kozalı pamuk istemişti” diye- bakalım” demeyi de ihmal etmedim. Desteyi bana şar Kemal. 20’li yaşlarda beni buraya sürükleyen tut- rek aracıyla hızla u dönüşü yaptı ve sonra arabayı ke- vermek istedi, dokunmadım. ku, o günden beri hiç yakamı bırakmadı. nara çekip gitti. Eciş bücüştü her dal, kozalarsa ufacık ve solgun... Be- Göreceklerimin beni hayal kırıklığına uğratacağını, yazın rengi bile tazeliğini yitirmişti. Oysa buralarda apak MEMET DER Kİ: ‘ÖZGÜRLÜK GİBİYDİ HER BİR karşıma çıkanların beni hüzünlendirebileceğini bile bi- pamuklar olurdu o geldiğim zamanlarda. Adeta özgürlük KOZADAN FIŞKIRAN BEYAZIN RENGİ!’ le yollara düştüm. gibiydi her bir kozadan fışkıran beyazın rengi... Ben yolun kenarında onu beklerken ötede, gelişigüzel Ötede Yılanlı Kale silueti belirene kadar suskundum. ‘AKÇASAZ’IN AĞALARI’ bir sundurmanın altında tezgâha dizili bir küme muzun Talan, hemen bunun ötesinde başlamıştı. Taş ocakları Çukurova’nın kendisi solgundu artık. Şimdi başında uyuklayan, hırpani giyimli bir adama yaklaştım. o güzel manzarayı çirkinleştirmenin ötesinde, bir yerin kanallardan su akmıyordu. Kooperatif, suyu tarlalara doğasının nasıl tahrip edilebileceğinin göstergesi ola- Adeta sizin kahramanlarınızdan biri gibi bakma- saatle ve sırayla veriyordu. Yolun sağında Anavarza ya başladı. Yaşlıcaydı. Kasketini yana yatırmıştı. Yüzü rak karşımdaydı. Kalesi belirmişti. birkaç haftalık sakaldan dolayı kapkaraydı. “Gadasını Gözlerim bozkırı andıran uçsuz bucaksız tarlalarday- Aklıma düşmüştü “Akçasaz’ın Ağaları”… “O iyi sevdiğim, muzlar bahçadan” diyerek yekindi ve pinek- dı. Bakışlarım, elbette pamuk arıyordu. Öyle ya, Çuku- insanlar, o iyi atlara bindiler çekip gittiler” diyerek ne lediği yerden kalktı. rova dedin mi ilkin pamuk tarlaları gelirdi aklınıza, son- güzel anlatırdınız buradaki toprak kavgalarını, doğayı, ra pek tabii bir de çeltik. “Biraz alayım” sözümle adeta canlanmıştı. Bense bir köke tutunmuş koca bir muz destesini eğreti tartısına insanların canhıraş savrulma hikâyelerini... Aracımız daha içlere yönelince dayanamadım Memet’e Nasıl da severdim yaptığınız betimlemeleri... sordum. Gençten biriydi, konuşması yöre şivesindeydi. taşımasını izliyordum. Adeta iz sürercesine yazıp anlattığınız bu ovalarda, Bana hangi dizi serisinin nerede çekildiğini ve (bir “Ama bunlar bana fazla” dememe aldırmadı. Sesimi arkadaşından söz edercesine) oyuncuları anlatıyordu. çıkarmadım. Söylediği ücreti ödeyip araca döndüm. bir baştan bir başa gezinirken, kendimi doğanın, çiçeğin, börtü böceğin keşfine verirdim; Kadirli’den Kerem diyordu, Orhan diyordu. Halen bazılarıyla görü- Memet, koca bir deste pamukla araca dönüyordu. şüp hal hatır sorduğundan söz ediyordu. Telaşlıydı: “Abi, vallah şurada kocaman bir yılan gör- başlayıp Andırın’a geçer, derken Akçadağ’ın “Pamuk?” dedim. Anlamsızca yüzüme baktı. “Çel- düm, simsiyah da bir şey. Korkudan ödüm patladı, yamacına ulaşır, Çokak’tan Çamurlu’ya, oradan da tik?” dedim, yine aynı bakışla bakmaya devam etti. Di- böylesine daha önce hiç rastlamadım!” Göksun’a kadar uzanırdım. reksiyondaydı. Aklına bir şey gelmiş olmalıydı ki birden: Beti benzi atmıştı. Hemen elimdeki pet şişeyi Sizi dinlerdim yedi yabandaki insanlardan, size >> 8 27 Şubat 2025
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle