Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
devletinin merkezini dağıtmaktır.”
laciverdim/ Ölüm alıp göçme beni” (Bir Yalnızlık Ezgisi’nden). EMPERYALİZM DİNCİ SEVER!
Ey Karanlık Mavi Güneş ve Karanlık Kırmızı Güneş’te Üç Sivas’ı tamamlayan Küreselleşme ve Osmanlı ‘Millet’ Saidi Nursi’nin “Beni serbest bırakınız. Elbirliğiyle ko-
yer alan öykülerinde duyarlığın, dile egemenliğin, düşleme- Modeli Makasında Türkiye, Yeni Dünya Düzenine Zorlan- münistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin
ması Odağında Türkiye, Sermayenin Küresel Egemenliği ve imanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim” (Şualar) dediği-
lerin, şaşırtıcılığın örneklerini sundu.
İslam, Türkiye’ye Kefen Biçenler’de, berrak bir tarih bilin- ni aktararak “din”in emperyalizmce nasıl kullanıldığını ya-
‘TÜRKİYE’NİN YENİ-SEVR’E ZORLANMASI
ciyle emperyalist politikaların kökenlerine ulaştı. kın tarihteki somut örnekleriyle nokta koydu:
ODAĞINDA ÜÇ SİVAS’
Bugünün olaylarının kaynağının dünün yaşanmışlıklarında “ABD’li stratejistlerin önerme ve senaryolarından çok,
Adam İçin Türevler’deki denemeleriyle kendisini anlatırken
olduğu gerçeğiyle emperyalist paylaşımın gerçekleştirildiği onların öngörülerinin gerçekleşmesine hizmet ve uşaklık
ülkesinde yaşananlara tanıklığını sürdüren Erdost, 1990’lardan
1. Dünya Savaşı yıllarından başlayarak dünü bugüne taşıdı. eden yerli işbirlikçilerdir.”
sonra kendini emperyalist politikaları açığa çıkarmaya adadı.
Bilgiyi ve belgeyi yoğurarak emperyalizmin kuramcıları-
Küreselleşme yani emperyalizmin kuramcılarının ulus
Sivas’taki 1978, 1993 ve 1996 olaylarını değerlendirdiği
nın ulus devlet yapımızı ortadan kaldırma girişimlerini ken- devlet yapımızı ortadan kaldırma girişimlerini kendi ağızla-
ve dinsel görünümlü saldırıların asıl amacının din olmadığını,
di ağızlarından sergiledi.
rından sözlerle sergileyerek inceleyen, eleştiren ve onlara ta-
amacın Alevi topluluğunu göçlerle dağıtarak solun yok edil-
Türkiye’nin Kararan Fotoğrafları’yla başlayarak Pandora’nın vır koyan, emperyalizmin Türkiye’ye yönelik planlarını açı-
mesi, “Sivas odağında Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu’dan
Bir Başka ‘Kutu’su, Hapisaneye Üniversite Üniversiteye
ğa çıkarıp irdeleyen kitaplarında bağımsızlık ve yurt sevgi-
sökülmesi” olduğunu söylediği Türkiye’nin Yeni-Sevr’e Zor-
Cami, Türkiye-2009, Kuşatılmış Ülke Kuşatılmış Yazılar adlı sini elden bırakmadan insanın özgürleşmesini savundu.
lanması Odağında Üç Sivas’ta, olayların Sivas’la sınırlı ol- kitaplarında, “Sünni mezhepler ancak tarikatlar içinde yer
Vecihi Timuroğlu’nun Muzaffer İlhan Erdost / Bilge-
madığını, emperyalist ve teokratik gericiliğin ortak düşman-
aldıklarında politikleşirler ve bu politikalarının temelini anti- Devrimci-Erdemli-Dost-Dirençli ve Fevziye Özberk’in Mu-
larının hedefinin bağımsız Türkiye olduğunu yazdı:
laiklik oluşturur. Dinin canlandırılması sünni mezheplerin zaffer İlhan Erdost adlı kitaplarıyla selamladığı, son kitabın-
“Kemalizm’i parçalamak ve bu coğrafyadan süpürmek... politikleşmesidir ve tarikatlaşma ile örtüşür” deyip 1950’li da Nefes Alamıyorum diyen edebiyatçı, insan hakları savaş-
Türk ordusunun merkezi yapısını, dolayısıyla Türk yıllardan beri politikleşen İslamın canlandırıldığını yazdı. çısı Muzaffer İlhan Erdost’u özlemle anıyorum.
n
NİHAT ZİYALAN’DAN ‘SEN NEREDEYSEN ORAYA’
Şiirin yorulmaz emekçisi
Ziyalan şiirinde sezgisel yalınlık!
Sen Neredeysen Oraya, 73 yıla varan şiir serüveninde şiir sanatı içindeki özgün yerini sağlamlaştırarak ilerleyen usta şair ve
yazar Nihat Ziyalan’ın, Sevdakeş’in (YKY / 2021) ardından kısa süre önce Kenan Yücel editörlüğünde VeYayınevi tarafından
yayımlanan 10. kitabının adı. Kitap, iki bölümden oluşuyor. İlk bölümdeki 48 şiirinden sonra ikinci bölümde, ressamlar Cemil
Eren, Tayyar Eren, Muhsin Kut, Ali Cabbar ve Nevin Hirik’e ait tabloların çağrıştırdıkları yoluyla yazdığı 9 şiiri yer alıyor.
kozada yetkin bir heykeltıraş inceliğiyle hafta- ki “Kendi kurguladı-
RECEP NAS
larca, aylarca süren yoğun bir emekle yarattığı ğı yatağında özgür-
şiirinden olağanüstü heykeller yontar.
ce akan bir nehirdir
TÜRK ŞİİRİNDE ÖZGÜN BİR SES
O’nun şiiri” saptama-
Jean-Pierro Siméon, “Şiire Kısa Övgü”
SOMUTTAN SOYUTA: ŞİİRİN İNŞASI!
mızla birlikte düşün-
adlı denemesinde, “…kadim ve evrensel sa-
Asık Yüzlünün Biri (1963) adlı ilk şiir kita-
düğümüzde şiirinin
nat olan şiirin belirleyici özelliği sürekli devi-
bından son yapıtına kadar yayımladığı dokuz
özgünlüğü daha anlaşılır olacaktır.
nim ve dönüşümdür” der. Siméon’un sözünü
şiir kitabıyla Türk şiirinde önemli bir yere sa-
Bir şiir üzerinde günlerce (bazen aylarca) emek harcasa
ettiği devinim ve dönüşümü ilk şiirini yayım-
hip olan Nihat Ziyalan, insan yaşamında dö-
da yakından bakıldığında şiirinin anlardan yola çıktığı ve te-
ladığı 1953’ten bu yana Ziyalan şiirinde göz-
nüm noktalarını oluşturan soyut kavramları
matik yapılanmasını bu anlar üzerinden kurduğu görülecek-
lemlemek olanaklı. somut nesneler üzerinden açımlayarak şiirinin
tir. Örneğin, “Eşekleme” (Sen Neredeysen Oraya, s. 100)
Şairimizin 73 yıldır süren şiir serüveni üzerin- çatısını kurmaktadır.
adlı şiirinin, “yıllardır duvarında asılı duran” tablonun
de kalem oynatmanın hem zaman hem de say- Bu bağlamda yeni kitabı Sen Neredeysen
“seyredilmekten ağırlaşıp düşmesiyle” telaşa kapıldığı o an-
fa sınırlaması nedeniyle zor olduğu gerçeğin- Oraya’da yer alan, “hapiste haksız yere yatan-
dan hareket ederek yazıldığı izlenimi uyanır okuyucuda.
lara” ithaf ettiği “Koğuş” (s. 84) başlıklı şiirin-
den hareketle biz bu yazıda, sadece Ziyalan şi-
Okuyucuyu o anın içine çeker, oradan anıların sökün et-
den de söz ettiğim “Ziyalan Şiirinin ‘Anahtar’ı”
irindeki “devinim ve dönüşüm” olgusunu vur-
tiği o uzak geçmişin panoramasına doğru bir yolculuğa çı-
(Sözcükler, Mart-Nisan 2024, Sayı:108) başlık-
gulamakla yetineceğiz. Bu olgu, uzun soluklu
karır. Yalın bir söyleyişle okuyucuya bu yolculuğu sezdir-
lı yazıdan alıntı yapmadan geçemeyeceğim:
bir çalışmayı hem gerekli hem de zorunlu kılıyor.
miş, okuyucu farkında olmadan kendisini bir tablonun için-
Şiir, sözünü ettiğim bu inşa girişiminin önemli örneklerin-
80’li yılların sonlarında dergilerden, 2010’lu yıllarda ise ki-
de yolculuk ederken bulmuştur.
den biridir. Mahpuslukla özdeşleşmiş tespih çekmek edimini
taplarından, birebir yazışmalarımızdan izlediğim kadarıyla ve
Bu bağlamda, okuyucunun şiire yaklaşımı açısından değer-
gün çekmekle değişmeceli kullanmak, tespih taneleri gibi uza-
dergilerde derinlikli çözümlemelerle analiz etmeye çalıştığım
lendirildiğinde sezdirme olgusu şairin Kadir İncesu ile Evrensel
yıp giden, zaman zaman hayatla bağını koparan mahkûmun
denemeler ışığında şairimiz Nihat Ziyalan’ın Sen Neredeysen
ve BirGün gazeteleri için yaptığı söyleşide altını “Er geç bir
tespih taneleri gibi darmadağın olan ruh halini yansıtması açı-
Oraya (VeYayınevi) adlı yeni kitabı ve özgün bir ses olarak Türk
akım olacak” diyerek çizdiği sezgisel yalınlık tekniği üzerinden
sından mükemmel bir buluş olarak şiirde yer alır.
şiiri içindeki yerini merceğe almaya çalışacağım bu yazıda.
Ziyalan şiirine yaklaşmanın yerinde olacağını düşünüyorum.
“Ömür boyluların” parçalayıp attıkları kafes ise parampar-
Aynı söyleşide şair bu tekniği şu sözlerle açıklamaktadır:
ŞİİRİYLE YAŞAMA OMUZ VEREN BİR ŞAİR…
ça olmuş hayatları ifade eden çarpıcı bir eğretilemedir. Tahliye
“Nedir bu Sezgisel Yalınlık diye sorulursa, ‘yalınlığın ötesi-
Kendi kurguladığı yatağında özgürce akan bir nehirdir onun
olanın tespihi dışında her şeyinin paylaşılması, tespihinin ken-
dir’ derim. Okuyucuyu da yaratıcı olarak işe katma yoludur.
şiiri. Malzemesini hemhal olduğu doğadan, yaşamlarına bir şe-
disine bırakılması hapishane dışında sürecek olan hayatın da
Okuyucunun, kendi içinde uyuyan şiirin farkına varmasıdır.”
kilde dokunduğu yakın-uzak çevresindeki insanlardan, canlı-can-
bir tespih çekme sabrı gerektirdiğine ilişkin bir göndermedir.
Çerçevelere hapsedilerek dondurulmuş yaşamlara ruh üf-
sız varlıklardan alan ve kendisini böylece inşa eden bir şiirdir.
Nesneler üzerinden yıpranmış, “eprimiş” bir hayatın pay-
leme tutkusuna kapıldığı bir andan çıkış bulan Ziyalan şiiri,
Her kezinde bir yaşam durağından harekete geçerek yaşa-
laşılması, sürülen ömürlerin benzer verilerle reva görülen ya-
okuyucuyu da işin içine katarak bir direnişin, yaşama tutkuy-
mı kaldığı yerden sürdürmek biçiminde kendini var eden bir
şamlar olduğunun vurgulaması, şiirin genel havasını verme-
la bağlanmanın önsözünü, giderek bildirgesini yazmaktadır.
aranışın şiiridir. Bir öncesizliği vurgulamak istercesine hep
si açısından şiir üzerinde sıkı çalışıldığını göstermektedir.
Ki sonunda bir bildirgeye dönüşeceğinin ipuçlarını veren
küçük harfler kullanır şiirlerinde. Durmalara, duraksamala-
Ziyalan için şiir, yukarıda da söz ettiğim gibi, yaşam durak-
bu önsözü şair, kitabın ilk şiiri “Son’suz bir şiir”in son iki
ra, soluklanmalara yer yoktur yaratılarında. Bu yüzden olsa
larında şairini bekleyen bir cevherdir. Şiir işçisi, şiir emekçi-
dizesinde apaçık bir biçimde vurgulamıştır: “kimse ‘stop’
gerek, şiirlerinde noktalama imleri kullanmaz Nihat Ziyalan. si, her ne ad verilirse verilsin, bu sanatı görev saymış kişi, o
demesin / son’suz bir film çekiyoruz”.
Şiir anlayışının artalanında “Benden önce de şiir
cevheri ortaya çıkarma görev bilinciyle hareket etmeli; sana-
Anlatımcı şiirin olanaklarını derinlikli yalınlık olarak
vardı, benden sonra da olacak” anlayışının izlerini bulmak tına bu açıdan yaklaşmalıdır. Bir söyleşide bunu şöyle açıkla-
nitelediği bir anlayışa evirerek bir öyküde bir paragrafla
olanaklıdır. “Her şair kendi yatağında keyfince akan bir ır- maktadır: “Tematik şiir yazan bir şair olduğumu fark etmişsi-
mak gibi yaşamın yükünü sırtında taşımaktadır” diyerek şiir nizdir. Bir temayı günlerce zihnimde dolaştırır, yoğurur, pişi- anlatılacak olanı şiirleştirerek verme ustalığını her şiirinde
sezdiren şairimiz, “sezgisel yalınlık” adını koyduğu, benim
sanatının evrenselliğine vurgu yapmaktadır adeta. Kıskanç de- rir ve daha önce hiç söylenmemiş gibi söylemeye çalışırım.”
ğildir; destekleyici, yüreklendiricidir insani ilişkilerinde Ziya- Buradaki “daha önce hiç söylenmemiş gibi söylemek” “eksiltili şiir tekniği” olarak değerlendirdiğim bu teknikle
lan. Kendi kozasında koskoca bir şiir dünyası yaratmıştır ve o vurgusunun altı çizilmelidir. Bu vurguyu, bizim girişte- şiir sanatı içindeki özgün yerini sağlamlaştırarak ilerliyor.
n
6 27 Şubat 2025