Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(25 KASIM 1889 / 7 ARALIK 1956)
İnsanlaşma kavgasının büyük yazarı:
Reşat Nuri Güntekin!
NÂZIM HİKMET: ‘YEŞİL GECE,
ÖNER YAĞCI
REŞAT NURİ’NİN EN DERİN ESERİDİR’
Dinin toplumsal yaşamdaki rolüne ilişkin gerçek-
umhuriyetin kuruluş döneminin sancılarını,
çi kavrayışıyla yazdığı Yeşil Gece için Nâzım Hikmet,
bilinçlenen ve insanlaşma kavgasına katılan
“Reşat Nuri’nin en derin eseridir” dedi.
C Anadolu insanının bireysel ve toplumsal du-
Yeşil Gece’de, medresede yetişen ama oradaki
rumunu sevgi ve iyimserlikle yaklaşarak olanca ger-
inancını sarsan çirkinlikler nedeniyle öğretmen oku-
çekliğiyle aktaran bir yazardır Reşat Nuri Güntekin
lunu bitirerek Ege’deki bir kasabada gerici ve çıkar-
(25 Kasım 1889 / 7 Aralık 1956).
cı güçlerle savaşan Şahin Efendi’nin mücadelesini ve
Babasının görevi gereği Anadolu’nun birçok kent
yaşadığı düş kırıklıklarını anlattı.
ve kasabasında yaşadı, evlerinde zengin bir kitaplık
Romanda, dine ve içinde yaşadığı topluma mad-
olduğu için çocuk yaşta okuma yazmaya ilgi duydu:
deci bir gözle bakmaya başlayan, “İtikat inkılâbı in-
“Günümün birkaç saatini kitaplara verdim.
kılapların en buhranlısıdır” diyerek kanıyla canıy-
Okurken başka bir dünyaya girer bütün dertlerimi
la kendini bir davaya adayan idealist, “inkılapçı” bir
unuturdum.”
öğretmenin eşsiz bir portresini çizdi:
Dönemin ünlü dergisi Genç Kalemler’deki ilk ma-
“Bak şu yeşil türbe kandiline… Medresenin ilim
kalesiyle 1911’de girdiği edebiyat dünyasında Kurtu-
ve nur dediği şey bu sisli ışığa benzer... Hep böyle
luş Savaşı sırasında yayımladığı Çalıkuşu (1922) adlı
mezarları insana kasvet ve ümitsizlik veren şeyleri
romanı bir dönüm noktası oldu.
aydınlatır...
Erişebildiği yerlerdeki eşyanın şeklini rengini
ROMANTİZMDEN GERÇEKÇİLİĞE...
değiştirir her şeyi korkulu vehimler ve hayaller
Edebiyatımızın Anadolu’ya taşınmasının
şekline sokar... Bir ışık ki sekiz on adımlık çevresi
simgesi haline gelen ve ülkemizde en çok okunan
haricinde yine gece vardır.
romanlardan biri olan Çalıkuşu’nda, İstanbullu genç
Asırlardan beri nur diye hep bu yeşil gecenin
ve güzel Feride’nin ayrıldığı nişanlısını unutmak
içinde yaşadık. Ben aydınlık diye ona derim ki beş
için bürokratik engelleri aşarak kendini Anadolu’da
altı saat sonra doğacak gün gibi her yeri her köşeyi
öğretmenliğe adamasını anlattı.
berrak bir mücevher ışığına boğar... Bu yeşil geceye
Romanda, bir aşk öyküsünün çevresinde Anadolu’nun
nihayet verecek gün bizden yeni mektep dediğimiz bu
yoksulluğunu, eğitimin sorunlarını, Osmanlı toplumun-
kötü karanlık viraneden doğacak.”
da kadınların var olma mücadelesini, öğretmenlik mes-
Yaprak Dökümü’nde, Batı kültürü özentisiyle geleneksel kül-
Cumhuriyet devrimlerinin coşkulu havasında güçlü sezgi ve
leğinin değerini gerçekçi bir yaklaşımla yansıttı.
tür arasında bocalayan İstanbullu Ali Rıza Bey ailesinin kendi
gözlemlerle yazdığı ve “mektepten memlekete” ülküsüyle yaz-
Damga, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Eski Hastalık, Acı-
toplumuna yabancılaşarak savrulmasını ele aldı.
dığı bu romanında, dinin gücünün kullanan yobaz ve softaların,
mak, Kızılcık Dalları gibi aşk, tutku, aşk acıları, vefa, ihanet,
Yaşlılık, hastalık, yabancılaşma ögğeleriyle değerlerin kay-
toplum üzerinde kurduğu baskıyı işledi:
tatsız evlilikler, yalnızlık, aile ilişkileri ağırlıklı romanlarından
bedilmesini Gökyüzü’nde anlattı.
“Sarıklılar ile sarıksızlar arasındaki bu yabancılık gitgide
sonra romantizmden gerçekçiliğe yöneldi.
Değirmen’de, Sarıpınar kasabasının 1914 yılındaki
artarak, onları bir daha anlaşmalarına ve birbirlerini sevmele-
Anadolu’dan gözlemleriyle bireyselle toplumsalı kaynaştıra-
yoksulluğunu, yoksunluğunu ve işini bilen kurnaz yöneticilerin
rine imkân olmayan iki düşman fırkaya ayırırdı.”
rak halkın yaşadığı gerçekleri öğretmen, memur, doktor, subay,
entrikalarını uydurma bir deprem haberi çevresinde aktardı.
Yeşil Gece’yi, “Kafaları değiştirmeden idareyi değiştirmek
dilenci, bozulan devlet mekanizması, rüşvet, kadının toplumda-
Taner Timur’un “Yarattığı miskinlik veya çalışkanlık
öyle pek tamah edilecek bir netice vermiyor… Çok doğru söyle-
ki yeri, batıl inançlar, yanlış Batılılaşmanın getirdikleri eşliğin-
gibi bazı doğuştan gelen eğilimleri vurgulayarak maddeci
mişler... İnkılap denilen şey bir günde olmuyor” diyerek sanki
de romanlaştırdı.
yaklaşımını ortaya koymuştur” dediği Miskinler Tekkesi’nde,
Cumhuriyet ve Cumhuriyet Devrimi umuduyla noktaladı.
Sevgiyi ve dostluğu, “İnsan yaşadığı yerlerde beraber bu-
dinciliğin simgesi olarak dilencilerin dünyasını ve cahil
lunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık
ANADOLU GERÇEĞİNE AYNA TUTTU!
hocaları anlattı.
vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı ses-
Anadolu Notları’nda, müfettişlik görevi nedeniyle gittiği çeşitli
ler çıkarmaya başlar, hep birinin gönlümüzden kopup ayrılma- CUMHURİYETİN YENİ İNSAN TİPİNE
yerlerde yakından tanıdığı insanları günlük konuşma diliyle anlatarak
sı bir ayrı sızı uyandırırmış” düşüncesiyle ele aldı.
ROMANLARINDA CAN KATTI!
Anadolu’nun 1930’lu yıllardaki gerçeğine ayna tuttu.
İnsanlar arası ilişkilerde sıcaklık ve içtenliği, insanın yaşama Harabelerin Çiçeği’nde, önyargılara, dedikodulara, gelenek-
Yoksulluğu, eğitimi, sağlığı, ulaşımı, dini, tiyatrosu, kahve-
güdüsünü, insan sevgisini genel ilke kabul ederek edebiyata sel değerlere karşın yoksul insanların umudunu, gülümsemele-
hane kültürüyle Anadolu’nun toplumsal ve kültürel yaşamından
taşıdı. rini, özgürlük arayışını ve direncini anlattı.
aktardığı durumlarla toplumbilimcilere ışık oldu.
Toplumsal sorunları gerçekçi, iyimser ve sevecen yaklaşı- “Uğranılan haksızlıklara, hakaretlere koyun gibi tahammül
Dergilerde, sahne ve seyirci kültürü olmayan bir ortamda
mıyla, akıcı, canlı, içtenlikli, esprili diliyle yansıttı. etmemek insanlığın başlangıcıdır” düşüncesiyle ve eleştirel
yaratılan tiyatromuza bilimsel eleştirileriyle yön veren
Mektup biçiminde yazdığı Bir Kadın Düşmanı’nda,
gerçekçi yaklaşımıyla aktardığı “insan manzaraları”yla makaleler ve Hançer, Eski Rüya, Gazeteci Düşmanı,
Homongolos’un kadınlara düşman olması temelinde toplumun değişim yaşayan toplumda ortaya çıkan Cumhuriyetin yeni İhtiyar Serseri, İstiklâl, Hülleci, Balıkesir Muhasebecisi,
kadınlara yaklaşımındaki yanlışlığı gözler önüne serdi. insan tipine romanlarında can kattı. Tanrıdağı Ziyafeti gibi oyunlar yazdı.
>>
10 4 Aralık 2025

