Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SERGEY YESENİN
(3 EKİM 1895 / 28 ARALIK 1925)
‘Ne çıkar!
Geçer bu yara da/
Ama, acı veriyor
görmek hayatın
bittiğini’
“Yesenin her şeyden önce bir şairdi. Tarihsel olaylar, aşk, dostluk, “Ben ocağımızı, damımızı, horozumuzu,/ Seni ve konuğumuzu betimlerim.../
Ve sarışın ineklerinin taze sütü/ Akar sonra türkülerimin.” (Yarın Beni
arkadaşlık, şiirin önünde gerilemek zorunda idi. Onda az rastlanır bir şiir
Uyandır Gün Ağarırken, Çeviren: Azer Yaran)
yazma yeteneği vardı. Bir zoolog için bülbül, serçe familyasından bir kuştur.
“Bilmiyorum, ışık mı bu, karanlık mı?/ Rüzgâr mı, horoz mu korulukta öten?/
Ama, kuşların gırtlağını anlatan hiçbir yazı, bülbül şakımasının yüzyıllar
Yoksa kış değil de, çayırlığa inmiş/ Bir kuğu sürüsü mü tarlaları örten?”
boyunca dünyanın her yerinde insanları niçin böylesine büyülediğini
(Geziniyorum İlk Karda, Çeviren: Ataol Behramoğlu).
açıklayamaz. Yesenin’in birçok şiirlerinin bizi niçin duygulandırdığını da
O nasıl bir şairdir? “Düşmanlarını yıkandır, ozan,/ Ozanın öz gerçeğidir ama,/
kimse anlatamaz.” (İlya Ehrenburg’un Hatıraları, 1968).
Sever, kardeşidir insan/ Ve yanar tüter insan uğruna.// Kimsenin harcı
Yesenin, şiirde kırsal kesimi büyük kentlere taşımış bir şair. Devrimin
olmayanı/ O becerir, özgürlüğe vurgun./ Ozandır o, halkın ozanı,/ Ozanı
çocuğu. Halkın dili, yaşamı, kültürüyle derinden beslenmiş de bir şair: anayurdunun!” (Ozan, Çeviren: Azer Yaran)
sayısıydı, yirmi altı/ Mezarlarını kumlar saklamaz/ İki yüz “Moskova ruhsuz bir şehir” diyerek yakınır, “Moskova
GÜLTEKİN EMRE
yedinci verstada/ Kurşuna dizildiklerini/ Kimse unutmaz/.../ edebiyatın yapıldığı bir şehir değil” diye düşünür epey de-
Sosyalizm uğruna/ Haydi kalk/ Ayağa kalktı bütün ney kazanmış olarak. Moskova’nın “her şeyi hazır aldığını”
ŞİİRLER... ŞİİRLER...
halk/ Çarlığa karşı/ El ele/ Hem köylü hem de amele...” düşündüğü Petersburg’a, başkente taşınır.
Sergey Yesenin (3 Ekim 1895 / 28 Aralık 1925), lirik şiir-
(Çeviren: Lel Starostov)
lerin şairi. Kırsal kesimin iz sürücüsü, gözlemcisi. ‘KRASA’ (GÜZELLİK) EDEBİYAT,
Köyden kente göçse de gönlü hep tarlalardan,
ŞAİRLİĞİNE HALK ŞİİRİNİN ETKİSİ YADSINAMAZ! “STRADA” (HASADIN YOĞUN GÜNLERİ) VE
ormanlardan, köy yollarından, bağlardan bahçelerden
Beslendiği kaynaklarından biri de köyleri dolaşan kör ma- İMGECİ GRUPLARINDA YER ALIR!
vazgeçemeyen de bir şair. Köylülüğünü büyük kente
sal anlatıcılarıdır. Onların evinde toplanılır “dinsel şarkılar, Devrin ünlü yazarı Aleksandr Blok, onu başkentin edebi-
taşıyan, dizelerini kırsal kesimin şarkılarıyla, imgeleriyle,
şiirler...” okurlarmış. Dadısı da ona tekrar tekrar, bilinen yatçılarıyla tanıştırır. Şiirleri başkentte yayımlanmaya, ilgi
görüntüleriyle besleyen de bir şair.
masalları anlatırmış durmadan. görmeye, ses getirmeye başlar Blok sayesinde.
“Yesenin esas olarak köylü ruhundan kaynak alan şiiri,
Evde böyle bir dünya, sokakta ise başka bir âlem vardır. “Krasa” (Güzellik) adlı edebiyat grubuna katılır. Bu gru-
aynı zamanda devrimci düşüncelerinin tutkusuyla ataerkil
Yaşıtlarıyla koştur Allah koştur tarlalarda, tozlu köy yolla- bun halka açık edebiyat akşamında okuduğu şiirleriyle bü-
çocukluk âleminin özlemi arasında parçalanmış olan kendi
rında. Göllerde balık avlamalar, çobanlarla hayvan gütme- yük bir başarı kazanır. Bir süre sonra bu grup dağılır ve
iç dünyasının çelişkisini, trajik bir şekilde yansıtmaktadır.”
ler, bostanları talan etmeler... “Strada” (Hasadın Yoğun Günleri) grubunda yer alır.
(Attilâ Tokatlı)
1916’da yayımlanan ilk kitabıyla büyük bir üne erişir.
5 yaşında okumayı öğrenir, 9 yaşında şiire bulaşır.
“Ama sen gene korkma tükür deli rüzgâr/ Yapraklarla ört
“Harika renklerin yaratıcısı”, geleceği çok parlak olan bir
Şairliğine “köy koşmalarının”, yani halk şiirinin etkisi
üstünü çimenlerin./ Bak bana hâlâ ‘şair’ diyorlar/ Oysa ben
şair yorumları alıp başını gider. Şair ise alçakgönüllü bir bi-
yadsınamaz.
de senin gibi bir serseriyim.” (Çeviren: Attilâ Tokatlı)
çimde şiirlerinin “büyük yankı” uyandırdığını söyler.
İlk kitabının basılmasında zorluklar yaşar. Başka biri ol-
“Kırsal yaşamın, kırsal çevrelerin düzyazı ve şiirini öğre-
Bir süre “İmgeci” gruba da takılır. “Görüntü kendi ken-
ma yolunda olduğunu, bir arkadaşına yazdığı şu mektup
nerek, halkta yaşayan şarkılar, deyişler”le yetişti.
dine bir amaçtır. Söz, fikirden kurtulmalıdır.... İmgenin an-
gözler önüne seriyor:
Sonra “otların ve sürülen tarlaların kokusu, duman salan
lamı yutması, şiirsel sözlerin gelişme yoludur” cümlelerinin
“Karar verildi, ben ‘tek’im. Başkasının yardımı olmadan
bir trenin ardından koşan ve vazgeçen ince bilekli tay,
yer aldığı bir bildiri de yayımlar bu grup.
yaşayacağım. Ah, be, sanırım akrabalarımı bir daha
gerilerde kalan ve bir daha dönülemeyecek olan baba evi,
Bu gruba karşı da çıkışlar olur elbette. Yesenin, bir süre
göremeyeceğim. Ama olsun! Özgürlüğümü kazandım.”
geçmişin dayattığı mistik duygu, toplumun ansızın sonra bu grubu eleştirmeye başlar onlarla arasına mesafe ko-
Başka şairlerin yardımı olmadan, şiirleriyle ayakta kalma-
ve olağanüstü değişmesi, ‘ahşap’ yurduna ve doğasına yarak. Yine de bu akımın onun şiirlerini etkilediği görülür.
ya çalışacağını duyurur sağa sola.
yanarak, ama yeniliklerden yana güçlü sevgiyle”... Şiirlerindeki köy, köylü yaşamı, doğa, kır, aşkın yanı sı-
İŞÇİ EYLEMLERİNE KATILIR
Devrim öncesi doğum büyüdüğü yerlere duyduğu özlemin ra “kentin karanlık sokakları”, “hüzün” de dizelerinde, im-
Moskova’da, işçilerin sıklaşan eylemlerine katılır, onlara
ağırlığından hiç kurtulamasa da, devrime inanıp onu yürek- gelerinde yer alır. Pugaçev ayaklanmasını ele alan çalışma-
destek olur haklı mücadelelerinde.
ten selamlayışı da yaşamından hiç çıkmadı. sı da ses getirir.
“Büyük Yürüyüşün Şarkısı”, “Yirmi Altılar Balladı”, İktidar işçilere baskı yapıyor, zulmediyordur. Devrimciler Gorki, “Bu küçük adamın bu kadar büyük bir duygu gü-
“Anna Snegine”, “Sılaya Dönüş”, “Sovyet Rusya”, “Yeryü- de buna karşı genişleyen eylemler düzenliyordur.
cüne, bu kadar mükemmel bir ifade gücüne sahip olduğuna
zü Kaptanı”, “Pers Motifleri”, Sergey Yesenin’in 30 yıllık Şiirinin omurgasını da etkileyen, besleyen bu eylemlere
inanamadım” diyerek şaşkınlığını belirtir.
ömrüne sığan ürünleridir. daha sık katılır. Moskova’nın kültür yaşamı içinde yer alma-
Yurtdışı gezilerinden döndükten sonra, bütün edebi akım-
ya çalışır. Sonra da bu gerilimli, direnişlerin ses getiren ço-
“Söyle, şair, şarkıyı/ Söyle/ Gök bezi mavidir/ Öyle/ larla işi olmadığını, “köy şairi” ve de “imgeci” olmadığını,
Denizin de şarkıdır mırıltısı/ Mırıltı.../ Yirmi altı onların ğalmasına da katlanamamaya başlar şair. yalnızca “şair” olduğunu ilan etti. Giderek pesimist,
>>
10 23 Ekim 2025

