Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Aylar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Marquez; bugün değil, her zaman!
Bazı yapıtlar, adeta yazarının simgesi hâline gelir ve yazarı yapıtından
ayrı anamaz hale gelirsiniz. Yapıtın yazıldığı dil, içinden çıktığı coğrafya ve
kültürel ortam, o yapıtı yazarının “kült” eseri kılan özellikleri de belirleyici
unsurlardır. Nasıl ki Cervantes ile özdeşleşmiş Don Kişot İspanya’nın ruhunu
yansıtıyorsa Dostoyevski de Karamazov Kardeşler’le Rusya’ya ayna tutar.
Bize Latin Amerika gerçeğini açan yazarların yapıtlarında da öylesi bir
derinlik bulunduğunu söyleyebilirim.
Ben bunların en başına Carlos Fuentes’i koyarım. Ardından Mario
Vargas Llosa, Julio Cortazar ve Gabriel Garcia Marquez gelir. Bir şair,
edebiyat düşünürü olarak Octavio Paz’ı, gene şair Pablo Neruda’yı da bu
isimlerin yanına arka arkaya eklerim.
Andığım dörtlü içinde Marquez’i farklı kılanın ne olduğunu bana en çok
hissettiren, açıkça söyleyeyim ki Yüzyıllık Yalnızlık romanı değil, Anlatmak
İçin Yaşamak anlatısı olmuştur.
Marquez orada, salt kendi yazarlığının oluşumundan söz etmez.
O coğrafyanın gerçeğinde tüm bunları yazabilen bir anlatıcıyı var eden
kültürel, siyasal ve toplumsal ortamın dokusunu da anlatır.
Marquez, böylesi bir yazarın hayal gücünü var eden, o geniş edebi dokuyu
oluşturan ve Latin Amerika bilincini kuran gerçekliği en ince ayrıntılarıyla
duyumsatırken biz de ülkesinin yakın tarihindeki derin iç savaşın getirdiği
yıkımların onun zihin ve duygu dünyasına yansılarını okuruz adım adım.
‘BİR SÖZ BÜYÜCÜSÜ’*
Marquez’e yaklaşma biçimimizi belirleyebilir sanki: lemleme, deneyimleme ve anlatma becerisi, asıl yaza-
G. H. Bell-Villada’nın Marquez okurlarına seslen- “Benim varoluşumu ve düşünce biçimimi asıl şekil- cağı roman için adeta bir “eşik” özelliğinde olmuştur.
diği şu tespiti sanırım Marquez’e bizi daha da yakın-
lendirenin; evin kadınlarının ve çocukluğumun vazge- Marquez’in bu eşiği aşabilmek için kendi iç suları-
laştırmaktadır: çilmezleri olan hizmetlilerin olduğunu rahatça söyle- na çekilmesi kaçınılmazdı. Zira öyle de yaptı ve Yüz-
“…Garcia Marquez’in Kolombiya’daki -özellikle bu-
yebilirim. Bu kadınlar güçlü karakterli, yumuşak kalpli yıllık Yalnızlık böylece ortaya çıktı.
ranın kuzey bölgelerindeki- hayatın ürünü olduğunu,
ve şefkatliydiler, bana bir yeryüzü cennetindeymişim
YAZINCA GÖRÜLEN!
sezgilerinin ve dünya görüşünün o bölgenin çok ırk- gibi doğallıkla davranırlardı. Aralarında beni tek şaşır-
Marquez, Anlatmak İçin Yaşamak’ta yirmili yaşla-
lı nüfus yapısından kaynaklandığını, Kolombiya için-
tan, tehlikeli kötülüğüyle Lucia olmuştur.” (**)
rından söz ederken büyüdüğü kasaba Barranquil-
deki toplumsal bölünmelerin, ideolojik mücadelelerin
ONU BAŞYAPITI YÜZYILLIK YALNIZLIK’A la’daki ortamı anlatır. Onun için bir tür okul olmuş-
ve coğrafî farklılıkların onun yapıtlarının temelinde sü-
TAŞIYAN ANLATILARI: ‘YAPRAK FIRTINASI’, tur burası. Okudukları, etkilendikleri, yazdıkları da bir
rekli var olduğunu akıldan çıkarmamalıdırlar.” (*)
‘ALBAY’A MEKTUP YOK’… arada hep bu uzamda filizlenir.
Marquez’in o bakma / görme bilincine ermesi ve
Onun anlatıcılığını ileride bir başyapıt olarak anıla- Kendisinin en belirgin özelliği olan “hikâye
yaşadığı zamanın ruhunu yansıtma keşfine çıkabil-
cak olan Yüzyıllık Yalnızlık’a taşıyacak olan anlatıla- anlatıcılığı”ndaki yetkinliğinin yansımaları, anılarını bir
mesi için öncesindeki anlatıcılara ihtiyacı vardır ki,
roman gibi kaleme aldığı bu yapıtında öne çıkar.
rından, ilk zamanlarında kaleme aldığı Yaprak Fırtı-
bunların başında William Faulkner, Franz Kafka ve
nası ve Albay’a Mektup Yok bir bakıma “hazırlık” ça- Annesiyle birlikte Cataca’ya yaptığı yolculuk, onun
Virginia Woolf gelmektedir.
lışmaları niteliğindedir. için esin kaynağıdır, aynı zamanda da anlatısının ana
‘ANLATMAK İÇİN YAŞAMAK’** Bu yapıtlarında, bir yanıyla anlatı dilini yakalamak, döngüsü: “Annemle Cataca’ya döndükten sonra yaz-
Ruhunu, bilincini anlatacaklarına taşıyan bakışı- diğer yanıyla da yaşadığı coğrafyanın insan ve toplum maya başladığım romanın taslak hâlindeki ilk bölü-
nın derinlikli yolculuğudur Anlatmak İçin Yaşamak. gerçeğini anlatabilme imgelemini yaratabilmek çabasın- mü... Yaşamla ölümün kesiştiği o kavşaklardan birin-
Anlatısının bir yerindeki şu açıklaması, bizim de dadır. Uğraş edindiği gazeteciliğin ona sağladığı göz- deydim sanki, bir daha asla kalkışamayacağım
>>
4 2 Ocak 2025