Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kitapta yazarın uzunlu kısalı 43 denemesine yer veril- için geldikleri bu yere şaşıyorlardı. Güven içinde ölmüyor- radan, endişesiz yaşayışlarına geri dönüyordu.
miş. Seçkiye adını veren deneme, otobiyografik bir metin. lardı (…) Belleklerini yitiriyorlardı. Genel anlamda biyolo- Kimselerin sevmediği ekin kargaları, bir çayırdan geçen
Yaşamdaki olanaklarının artık çoğunu gerçekleştirmiş eriş- jik nedenlerle, yaşlılıktan, ama bazıları vardı ki bunamayı köy ağası gibi sallanarak, temkinlice adımlıyordu üzerlerine
kin Zagajewski, gelecekte onları nelerin beklediğini henüz
ve unutmayı kendileri istiyor gibiydiler ve içinde dönemle- basılmaktan sertleşmiş patikaları. Apartman çatılarının üze-
bilmeyen fakat ilk seçimleriyle bilmeden o geleceği kurma-
rin, kişilerin ve tarihlerin bulanıklaşıp birbirine karışacağı rinde büyüyordu güneş. Kara duman şeritleri çekine çekine
ya başlayan çocuk, ergen ve genç “adam”lara geri dönüyor:
bir sisi sanki bile isteye seçiyorlardı” (s. 32-33 ve 37-38). tırmanıyordu solgun gökyüzüne. Anlamıştım ki, gerçek bir
“O zamanlar, birkaç yıl sonra Kraków’da yirmi altı-yirmi
şeydir güzellik, nesnelere ve insanlara dokunur” (s. 120).
DÜZYAZI YAPITLARININ AYIRT EDİCİ NİTELİĞİ!
yedi yaşlarında az biraz şiir nedir, insanın yazgısı ve yaza-
Başkalarını bilemem ama ben, hiçbir sokakta hiçbir kış
Şairlerin düzyazı yapıtlarında ayırt edici bir nitelik var.
rın yükümlülükleri nedir biliyormuş gibi görünen bir edebi-
günü aynı anda hem kar kütlelerinin ağırlığı altında sar-
Onu uzunca bir süre söze dökmekte zorlanmıştım. Kastet-
yat kuramcısı olduğumda anladıklarımdan daha azını anlı-
kan kestane ağacı dallarını hem kimselerin sevmediğini
tiğim şey yalnızca “şairanelik” değil ki, İki Kent’in bir-
yormuşum. Daha azını anlıyormuşum, demek ki daha yaş-
bilmediğim ekin kargalarını ve apartman çatılarının üze-
çok paragrafından zaten şiir tadı alınacaktır.
lı ve ağzı daha çok laf yapan, edebiyat manifestoları yazan
rinde büyüyen güneşi ve bacalardan çıkıp gökyüzüne tır-
Bu nitelik, özellikle Milosz’un Tutsak Edilmiş Akıl ad-
(hatta yazdıklarının bir entelektüel önemi de olan) ve tanın-
manan kara duman şeritlerini görmüş değilim. Olasıdır ki,
lı deneme kitabında ve İssa Vadisi romanında da çok kuv-
mış yazarlara saldıran benden daha akıllıymışım” (s. 96).
kayıp da düşmemek için tüm dikkatim yürüdüğüm, “üzer-
vetli hissettiğim bir şeydi. Ama artık onu tanımlamaya ol-
Bu metin aynı zamanda tarihin büyük çalkantıları için-
lerine basılmaktan sertleşmiş” patikalardaydı hep.
dukça yaklaştığımı hissediyorum:
de doğup büyüdükleri bir kentten ölmek için yabancı bir
Gerçekliğin daha önce edebiyatın hiç konusu olmamış
kente savrulmuş, unutulmuş hatta unutmayı ve unutulmayı EDEBİYATIN İKİ DEFOSU
ufacık öğelerine sanatsal bir ifade kazandırma, bir şekilde
kendileri seçmiş insanlara bir kitabın sayfalarında ikinci bir
İki Kent’i okumaya karar veren okuyucu, kitabı eline al-
betimlenmiş olanları ise öncekilerden daha başka betimle-
-ve umalım ki ilkinden daha uzun- yaşam olanağı veriyor: dığında edebiyatın defolarını bilen, yazarken onlardan ka-
me azmi. Yani “sesi çıkmayana ses ve hakkı olan rütbeyi
“1945’te hemen hemen tüm ailem valizleri ve sandıkları
çınmaya çalışmış bir yazarın metniyle karşılaşacağından
verecek bir mercek olmak”.
toplayıp Lwów ve dolaylarını terk etmeye hazırlanıyormuş.
emin olsun. Bunun teminatını bir çevirmen olarak ben değil,
Edebiyatın biricikliği buna dayanıyor. Zagajewski’de
(…) Aynı yılın ekim ayında artık daha kötü olan o kentte, ya-
Zagajewski’nin kendisi veriyor. Bundan da emin olunsun:
ayrıntılara yönelik böyle bir dikkat göze çarpıyor ki, bu
ni Gliwice’deymişiz. (…) Gliwice’ye ilerlemiş bir yaşta göç
“Edebiyatın iki defosu:
da metnine büyük bir derinlik katıyor.
etmiş olanların giyim kuşamlarında, konuşma ve düşünme
1- Bir yazar yalnızca kendiyle, kendi zaaflarıyla, ken-
Bir örnek: “Karlar erimeye başladığında ekşi bir hayvan
biçimlerinde herhangi bir değişiklik yapmaya artık güçleri
di yaşamıyla uğraşıp da nesnel dünyayı, gerçeği arama-
kokusu yayan kalın gocuklara bürünmüş köylüler yakacak
yoktu. Eskiyi bir naftalin gibi yanlarında taşıyorlardı. (…)
yı unuttuğunda.
odun satıyorlardı. Kısık bir sesle bağırırlardı örtük pence-
Sıkılırlardı, üç kuruşluk emekli aylıklarıyla geçinir, do-
2- Bir yazar yalnızca dünyanın gerçeğiyle, nesnel ger-
relere, apartmanların kapalı giriş kapılarına, korkulu bir
layısıyla dolanır dururlardı kentte, post-Alman kaldırım-
çeklikle, adaleti sağlamakla, insanı, çağı, gelenekleri yar-
hareketsizliğe gömülmüş kente.
ları durağan adımlarla arşınlarlardı. Bu dolanıp durma-
gılamakla uğraşıp da kendi zaaflarını, kendi yaşamını
larının yavaş bir ölme olduğunu bilmiyordum. Kestanelerin kara dalcıkları donmuş devasa kar kütlele-
unuttuğunda” (s. 220).
n
ri altında eğiliyordu. Bazen bir rüzgâr esintisi ağaçlardan
Önlerinden geçtikleri binaların Prusya tuğlalarını şaşkın-
lıkla inceleyerek sokak sokak gezerlerdi. Kendilerini tüm- birini beyaz yükünden kurtarıyor ve ana dalları rahatlayıp * Adam Zagajewski / İki Kent / Çeviren: O. Fırat
den ölmeye bırakmışlardı ve onca yaşayıp da sonunda ölmek sanki gençliklerini ve özgürlüklerini geri kazanmış gibi sı- Baş / Livera Yayınevi / 304 s.
DINO BUZZATI’DEN ‘ALTMIŞ ÖYKÜ’
Buzzati evrenine yeni bir davet!
Italo Calvino’nun “zamana en iyi dayanmış yazarlarımızdan biri” olarak nitelediği Dino Buzzati’nin 1958’de
derlediği, yaşamın anlamını düşündüren kitabı Altmış Öykü*, onun masalsı ve gizemli dünyasına kısa
bir bakış gibidir. Yazar her öyküde farklı bir insanlık haline odaklanır; varoluşun gizemi, insanın kader
karşısındaki huzursuzluğu, ölüm, yalnızlık, hastalık gibi motifleri karanlık ormanlarla, ıssız dağlarla,
bilinmez kentlerle buluşturur.
gittiğinden yakınır. Nedenini bize açıklamaz ama kahraman yutu yüzyıllar boyunca etki-
ESMA FETHİYE GÜÇLÜ
da garip bir telaş içindedir. sini koruyan aristokrasinin
İndiği duraklarda işlerini aceleyle halletmeye çalışır. Da- fark edemeyeceği kadar yavaş gerçekleşti.
BAŞLICA TEMALARIYLA DINO BUZZATI!
kik olmaya bu kadar özen gösterdiği, olabildiğince hızlı ha- “Yine De Kapı Çalınıyor”da aristokratik değerlerin tem-
İtalyan yazar Dino Buzzati, özgünlüğünü yapıtlarında ger-
reket ettiği halde nedense işlerini tamamlamayı başaramaz.
silcisi olan bir ailenin üyeleri, tüm uyarılara karşın konforlu
çek durumlarla fantastik unsurları aynı anda bir arada bulun-
Buluşmak için sözleştiği kişileri istasyonlarda bulamaz.
villalarına yaklaşan su baskınının varlığını reddeder. Burju-
durmasına borçludur. Buzzati, taban tabana zıt gibi görünen
Bir tek annesi, dondurucu soğuğa rağmen onu peronda
va sınıfını simgeleyen su baskınının kendilerini etkilemeye-
bu iki olguyu, gerçeklik ve fantastiği hayranlık uyandıran
bekler. Hem de yıllardır. Yine de kahraman yolculuğundan
ceğine inanırlar. Oysa öykünün sonunda sel kapıya dayanır,
bir uyum içinde eşleştirir.
vazgeçmez, ayaküstü sohbet ettiği annesini bırakıp bilinme-
villa sular altında kalır. Evin hanımı Signora Gron’un villa-
Yapıtlarında “fantastik”, okuyucuyu fazla ürkütüp incit-
yen bir hedefe doğru yol alan trenine atlar alelacele.
daki sular yükselirken bile “Ah, hayır, hayır, istemiyorum,
meden katı gerçeklere taşıyan bir araç işlevini görür. Tuhaf,
“Tek Kişilik Şehir”, her insanın biricik olduğu kadar birbi-
istemiyorum!” diye bağırarak durumu kabullenmeyi redde-
anlaşılmaz ve takıntılı karakterlerinin absürt tavırlarına o
rine benzer olduğunu şehir metaforuyla anlatırken bireyi aynı
dişi, aristokrasinin değişen koşullara direncini simgeler.
kadar odaklanırız ki Buzzati’nin anlattığı insanlık dramları-
anda merkeze alan ilgi çekici hikâyelerden biridir. Şehrin hem
nın buruk tadını ancak hikâyenin sonuna geldiğimizde alırız.
DOĞA, CANLILAR VE İNSANOĞLU
sahibi hem de sakini olan tur rehberi, ziyaretçilere sokakla-
Bu hikâyeler yazarın yaşantısından izler taşımakla birlikte
İLİŞKİSİNE ODAKLANAN HİKÂYELER!
rı gezdirir, şehir hakkında bilgiler verir. Ancak ne kadar ısrar
okuyucuların empati kurabileceği insanlık hallerini sunar.
Altmış Öykü’de Buzzati’nin çoğu yapıtında olduğu gi-
ederlerse etsinler onları sadece kendi istediği yerlere götürür
1958’de Strega Ödülü’ne değer görülen ve Buzzati’nin en
bi, “doğa”, “canlılar” ve “insanoğlu” arasındaki ilişki-
ve şehirdeki karanlık sokaklardan, ıssız yerlerden uzak tutar.
önemli öykü derlemelerinden Altmış Öykü, bireyin kaçınılmaz
ye odaklanan hikâyeler de var. Yaşlanıp güçten düştüğü
TOPLUMUN KOLEKTİF PSİKOLOJİSİNİ
yalnızlığından varoluşsal kaygılarına, yaşamın günlük sıkıntıla-
için sürüsünden dışlanan “Yaşlı Yaban Domuzu”, birdenbi-
YANSITAN ANLATILAR...
rından sanatın ve sanatçıların eleştirisine birçok tema içeriyor.
re devleşip insanlardan intikam alan hamamböceklerini an-
Derlemede bireyin iç dünyasına odaklanan öykülerin yanı sıra
latan “Göze Göz”, bir grup insanın zorlu bir yolculuğa çıkıp
BİREYİN İÇ DÜNYASINA ODAKLI ÖYKÜLER...
toplumun kolektif psikolojisini yansıtan anlatılar da bulunuyor.
dağlarda bir ejderhayı öldürmeye çalışmasını konu edinen
Altmış Öykü’de hem kişisel hem de evrensel bir durumu ta-
Edebi metinler, sanata özgü sınırsız araçların sağladığı ola-
“Ejderhanın Katli” dikkat çekici hikâyeler arasında.
rif eden en dikkat çekici hikâyelerden biri “Ekspres Tren”dir.
naklardan yararlanarak çok daha geniş bir bakış açısı sunabilir.
Buzzati, bu öykülerde insanoğlunun doğayı işgal edişi-
Yazar, çeşitli yazılarında ve röportajlarında, kendini yaşa-
Burjuvazinin aristokrasinin yerini almasını konu edinen
ni, diğer canlıların yaşam hakkını yok sayışını anlatmak için
mın akışına kaptırırken yaşamın asıl değerlerini ihmal ettiğin-
“Yine De Kapı Çalınıyor”, edebiyatın bu işlevini örneklen-
rahatsız edici imgeler kullanmaktan kaçınmıyor.
den ve zamanın çok hızlı aktığından bahseder. Özellikle an-
diren etkileyici öykülerden biri.
Altmış Öykü, derin gözlemlerle dünyadaki yerimizi ve ey-
nesini ihmal ettiği için suçluluk duyduğunu sıkça dile getirir.
19. yüzyıl, Avrupa’nın sosyal ve ekonomik yapısında
lemlerimizin sonuçlarını düşünmeye teşvik eden yepyeni öy-
“Ekspres Tren”, bu iki metaforik motifi içerir: Yaşamın
köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemdi. Sarsıcı değişim-
küleriyle Dino Buzzati’nin büyüleyici evrenine davet ediyor.
n
hızlı akışı ve hak ettiği değeri veremediğimiz önemli şeyler.
lerden biri, aristokrasinin toplumsal ve ekonomik üstünlüğü-
Öykünün kahramanı, bir trene binerek başlar yolculuğuna. nü kaybederek yerini burjuvaziye bırakmasıydı. Altmış Öykü / Dino Buzzati / Çeviren: Esma Fethiye
Trendeki herkesin acelesi vardır hatta bazıları trenin yavaş Sanayi Devrimi’yle başlayan bu değişimin sosyolojik bo- Güçlü / Timaş Yayınları / 320 s.
19 Eylül 2024 11