Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SEMİR ASLANYÜREK’TEN ‘RÜYA GİBİ’ VE ‘KÂBUS GİBİ’
Bir yönetmenin
roman tadında anıları!
Usta yönetmen Semir Aslanyürek’in bir dost sohbetinde kendine anlatır gibi açık sözlü ve içten
bir dille kaleme aldığı anılarının ilk kitabı Rüya Gibi, 1975’te gittiği Şam’da tıp öğrenimine
devam ederken 1979’da, Sovyetler Birliği’ne elçilik aracılığıyla armağan ettiği bir yontunun
yaşamını nasıl değiştirdiğini anlatmasıyla başlıyor.
İkinci kitabı Kâbus Gibi’de yer alan ve tek celsede beraat ettiği Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne
kadar uzanan anılarında ise 1986’da Rusya’dan oğlu Yusuf’la, önce Suriye’ye ardından
Sovyetler Birliği’nden aldığı sadece Türkiye’ye giriş için kullanabileceği pasaportla 7 yılın
ardından Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra iki ay sorguya çekildiği emniyette yaşadıklarını
yanı sıra trajikomik askerlik hikâyelerini paylaşıyor.
h2o Kitap tarafından yayımlanan, bir film yönetmeni olarak artık tarih olmuş, unutulmuş bir toplumu ve ekonomik-toplumsal
yapıyı kendi gözünden yazının perdesine uyarladığı Rüya Gibi ve Kâbus Gibi, Semir Aslanyürek’in kaleminden seyirlik kitaplar.
komisyonu önünde savunur.
RIZA KIRAÇ
Öğrenci okuldan kendisini
savunacak bir danışman bulur,
nlatmayı sevenin
savunmadan epey önce onunla
hikâyesi zevkle dinlenir,
çalışır vb. Devlet sınav komisyonu
A yazdığı yazı merakla
beş üyeden oluşur ve bu üyelerden
okunur, çektiği film izlenir. Ama
hiçbiri okul hocalarından
bu niteliklere sahip insanlar
seçilmez.”
bulmak artık o kadar kolay değil.
Aslında Semir Hoca’nın anıları
Hayatımda tanıdığım çok az insan
bir yanıyla gerçeküstü bir hikâye!
hikâyesini sahnedeymiş gibi
Yaşanmış olmasa gerçekliğine
heyecanlı cümlelerle anlattı.
inanmak pek mümkün değil. Ama
Öğrencilik yıllarımda tanıdığım,
gerçek.
film yönetmenliği derslerimize
giren Semir Aslanyürek,
‘KÂBUS GİBİ’
hikâyesini büyük bir şevkle
’nın ikinci kitabı
Semir Hoca
anlatan, anlatırken neredeyse
Kâbus Gibi’nin açılışı, önsöz
bütün vücudunu kullanarak
niteliğindeki “Neden Yazdım?”
öfkesini, neşesini, hayret edasını
başlığını taşıyor. Antakya’daki
karşısındaki ulaştıran ender
çocukluk yıllarında Arap kökenli
insanlardandır.
olmasının bir bedeli olduğunu
Aslanyürek’in bu özelliği
öğrenir küçük Semir.
yazdığı senaryolara da yansımıştır.
1986 yılında Rusya’dan oğlu
“Şellale” ve “Eve Giden Yol”
Yusuf’la, Acarya adlı gemiye binip
filmlerini izlediyseniz ne demek
Elçi de Semir Aslanyürek’e Sovyetler Birliği’nde
önce Suriye’ye ardından Sovyetler
istediğimi anlamışsınızdır.
burslu heykeltıraşlık eğitimi önerisi sunar.
Birliği’nden aldığı sadece Türkiye’ye giriş için
Öğrencilik yıllarında Semir Hoca’nın anlattığı
Antakya’da doğup büyüyen Semir Aslanyürek’in
kullanabileceği pasaportla 7 yılın ardından Türkiye’ye
anılar, hikâyeler çoğu kez çeşitli nedenlerle yarım
Şam’a gidip tıp okuması o günün koşullarında
giriş yapar Semir Hoca. İşte, uzun bir süre yaşayacağı
kalırdı. Ya araya biri girer, ders sona erer ya da
ne kadar zorlu bir kararsa 1979 yılında Sovyetler
kâbus, Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra başlar.
cep telefonu çalardı! Bu yüzden Semir Hoca’nın
Birliği’ne gitmeye cesaret etmesi o kadar büyük bir
Semir Hoca, Rusya’dan Türkiye’ye döndüğünde,
yaşamıyla ilgili hep yarım yamak bilgiler edinmiştim.
macera elbette. “Günün birinde durduk yere bana sorun çıkaran bir
Ancak hikâyesini ana hatlarıyla biliyordum.
Aslanyürek’in Suriye’den arkadaşları Ester ve
Emniyet mensubuna ‘Abi benim suçum ne ki bana bu
Suriye’de heykel yaptığını, dönemin Sovyet
Judit’le Budapeşte’ye yaptıkları uçak yolculuğuyla
eziyeti yapıyorsun’ diye sordum. Yarı şaka yarı ciddi
Rusya’sında sinema okulunda okuduğunu, birçok
başlayan Rüya Gibi, Rusya’ya yapılan bir tren verdiği yanıt çok anlamlıydı. ‘Taşıdığın her bir özellik
önemli sinemacının, yönetmenin öğrencisini olduğunu
yolculuğuyla devam ediyor.
seni astırmaya yeter! Arap’sın, Alevisin, komünistsin,
öğrenmiştim.
Komünist olmanın büyük bir suç olduğu o yıllarda
Suriye’de eğitim görmüşsün, Sovyetler’de eğitim
1998 yılında o günlerin teknolojisi olan VHS
Türkiye üstünden Rusya’ya gitmek risktir ve Türk görmüşsün! Daha ne olsun ulan hergele!’” diyecektir.
kasetten Rusya’da çektiği kısa filmi izlemiş ama uzun
devletinin izni olmadan orada bir üniversitede
Semir Hoca’nın oğluna kimlik çıkartma macerası Aziz
metraj filmini görememiştim.
okumak suç!
Nesin’in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz romanına benzer.
Marmara Üniversitesi G.S.F. Sinema-TV
Heykeltıraşlık eğitimi için Kiev’e gider ama asıl Ancak dahası vardır; Semir Hoca, Türkiye’ye giriş
Bölümü’nden mezun olduktan 25 yıl sonra Semir
amacı sinema okumaktır ve zaten aldığı burs bu geçişi yaptıktan sonra iki ay emniyette sorguya çekilecektir.
Hoca’nın anılarını iki kitaptan okumak ister istemez
yapmak için bir kamuflajdır.
Sonrasında askere alınacak, iki aylık acemilik
beni hem öğrencilik yıllarına götürdü hem de o yarım
Semir Hoca, Moskova’daki uzun sınavlar ve döneminden sonra oğlunu görebilecek ve trajikomik
kalmış anları nihayetine erdirdi.
mülakatların ardından VGİK’e yani Moskova Devlet askerlik hikâyeleri Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne
Sinema Enstitüsü’ne öğrenci olarak kabul edilir.
İKİ KİTAP İKİ ÜLKE kadar uzansa da ilk celsede beraat edecektir.
Anıların ilk bölümünü oluşturan Rüya Gibi’de Kâbus Gibi kitabının son bölümünde bütün bu
Semir Hoca anılarını, h2o kitap tarafından yayımlanan
iki kitapta topladı: Rüya Gibi ve Kâbus Gibi. Sovyetler Birliği’ne ilişkin anlatılan anekdotların badirelerden sonra Semir Hoca, “Şellale” filminin
ayrıntılarına girebilmek bu yazıda mümkün değil ama
Anıların ilk kitabı Rüya Gibi, Semir Hoca’nın çekim sürecini anlatıyor.
sinema eğitiminin ne derece zorlu olduğuna ilişkin İki kitapta da Semir Aslanyürek bir dost sohbetinde
1975 yılında gittiği Şam’da tıp öğrenimine devam
ederken 1979 yılında, Sovyetler Birliği’ne elçilik kısa bir alıntı yapmak anlamlı olacak sanırım: kendine anlatır gibi açık sözlü ve içten bir dil
aracılığıyla armağan ettiği bir yontunun yaşamını “Beşinci sınıfı bitiren öğrenci diploma filmini kullanmış. İkinci kitabın son cümlesi, “Şimdilik bu
nasıl değiştirdiğini anlatmasıyla başlıyor. çeker ve yazılı bir tezle birlikte filmini devlet sınav kadar…” Yani, anıların arkası gelirse şaşırmayın.
n
6 19 Aralık 2024