Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Anlamın, anlatının peşinde:
Hakan Akdoğan
İlk romanı Nü Peride’den (1998) bu yana kaleme aldığı anlatılarında “insan”a odakladığı konu ve izleklerini, günümüz
dünyasının içinden geçilen zamanlarına dönük bakışı üzerine kurar Hakan Akdoğan. Anlatılarında bir yandan insanı zaman ve
dönem gerçekliğinde buluştururken bir yandan da var olmanın sanrısını birçok yönüyle sorgular ve farklı açılarıyla göstermeye
çalışır. Sorgulanan “tekil insan”ın birey olamama hali, onu var eden koşulların güçlüğü, yaşanan ilişkileri belirleyici kılan
toplumsal yapının temel çelişkileri Akdoğan’ın anlatılarında ilk etapta öne çıkan izleklerdir.
Akdoğan, hiçlenen bir dünyanın gerçekliğini yansıtır. Diğer bir kıyıda da bu akış içinde savrulan insanların neyi, nerede, nasıl
yaşadıklarının öyküsünü anlatır. Bölük pörçüktür her biri ve onların dağılan, çözülen yaşantılarının izlerini sürer adeta anlatıcı.
dan daha az kötü olanı seçmektir. Ben hayatımda hep
“Kendi olmak patolojiktir. Kendi içine çökmektir.
iki kötü arasından daha az kötü olanı seçmek zorunda
İnsan çelişkidir. İnsan çürümedir.” Hakan Akdoğan
kaldım. Mantığım seçimlerimi oluşturmadı, seçimlerim
mantığımı oluşturdu. Kötülüğün seviyeleri olup olmadı-
LİRİZMİN DORUĞUNDA BİR ANLATI: ‘NÜ PERİDE’
ğı konusunda çok düşündüm.” (s. 48)
Hakan Akdoğan’ın ilk romanı Nü Peride lirizmin do-
Buradaki anlatıcı / kahramanın bakışı, Akdoğan’ın
ruğunda bir anlatıdır. Saydam bir bakış üzerine kurulu,
geliştirdiği düşünsel dilin ne olduğu konusunda bize
derinliği, yoğunluğu olan bir duygu öyküsüdür.
ipucu verir. Giderek “düşünce romanı” çizgisine onu
Yalnızlığın burgacında dönenen insanın duygu duru-
taşıyan da bu bakıştır.
munu başarıyla aktarır Akdoğan. Coşkun duygularla,
anlamın derinliğinden bakar hayata. Anlatıcının bakışı-
‘KENET’
na yansıyan her bir söylem varoluşsaldır.
Kenet’te ise yaşamın sıradanlığına sığınan insanların
Yaşanan savruntu içinde kendine çıkış yolu arayan
öyküsünü anlatmayı öne alır. Karakterler adeta birbi-
insanların birbiriyle kesişen öykülerinde, “aşk”ın aş-
rine tutunarak, kenetlenerek var olmak derdindedirler.
kınlık halinin insanları nasıl dönüştürdüğünü gözle-
Tüm bu yakınlaşmalar, adeta bunu görmek, anlamak,
riz. Halil’in öyküsü, o savruntu içindeki dünyanın oldu-
yaşamak için bir araya gelmiştir kasaba gerçeğinde.
ğu kadar, aynı zamanda çelişkilerinden varolan o “tekil
Aşk, kırgınlık, kırılganlık, savrulma, yerini bulama-
insan”ın içine düştüğü girdabın da öyküsüdür. Onun
ma... Bir bakıma yaralı insanlar manzarasıdır betimle-
sesinin yalnızlığına yansıyan da budur:
nen ve Akdoğan da burada okuru, dağılan / çözülen
“Benim yüreğim de duvarla atışıyordu. Aşmaya yel-
hayatların bu çok boyutlu manzarasının seyrine çıkarır.
belirtilerini, birbiriyle buluşturur anlattığı bu öykülerde.
tenen olmadı. Ben bu duvarı taşıyan birçok insan gör-
Arayışın ve bağlanmanın romanı da diyebiliriz Kenet’e.
Oradan insana doğru yürür. Öyle ki tarihsel zaman
düm ve aşmaya değil yıkmaya çalıştım; ama ne ben
Akdoğan’ın Nü Peride ile başlayan anlatı çizgisi, özel-
aralığından, bugündeki geçmişe dönerken de bu bakı-
haberdardım bu duvarın yıkılmayacağından ne de du-
likle Kirpi Mesafesi’yle nirengi noktasına ermişkenbu kez
şını sektirmeden öne çıkarır.
varı taşıyan haberdardı bu duvarı taşıdığından.”
yeni romanıyla üslupçu, düşünsel düzeyi yoğun bir çizgi-
Ressam Halil’in öyküsü, sırlı bir dünyanın kapılarını da
‘VARLIK VE PİÇLİK’
nin çok uzağına düşen, dağınık bir anlatıyla karşılıyor bizi.
açar okura. O, sürüklenişinin dönencesinde gezinirken
Varlık ve Piçlik’te o hiçlenen dünya gerçeğinde sav-
Derinliği olmayan kişiler, sıradan / sığ izlekler, anlatı-
varlığının bilincine dönük keşif yolculukları ise yaşanan
rulan insanların öykülerine döner. Avuntulanan ya- lanı alıp götüremediği gibi, okurda anlatı bezginliği ha-
zamanın değişken yüzlerini gösterir bize. Nü Peride’de
şam, orada debelenip duran insanların acıyla yoğrul-
vası da yaratıyor. Yani, kurguda oturmamış, dağınık
Akdoğan, hikâyesi olan bir anlatıcı olarak karşımıza çıkıyor.
ma biçimleri ve bir yandan da hayata tutunma çaba- duran yapının olduğunu söylemek mümkün.
İlişmek (2001), Struma Karanlıkta Bir Ninni (2009), Var-
ları, akışkan bir dille anlatılır. Sıra dışı bir anlatı örgüsü Oysa Akdoğan, yukarıda andığım iki romanında hem
lık ve Piçlik (2014), Kirpi Mesafesi (2019), Kenet (2024)
kurar Akdoğan. Buradaki dil / anlatım tutumu onu Kirpi
kurgu hem de izleksel olarak derinlik yakalamış bir an-
Akdoğan’ın anlatısının sınırlarını genişleten romanlarıdır.
Mesafesi ve Kenet’in (*) kuruluşuna hazırlar. latıcı olarak karşımızda duruyordu.
Odaklandığı insan gerçekliğine zamanın ruhu için-
İlkinde anlatımındaki lirizm, ikincisinde de düşünsel
den bakar. Anlatısını saydamlaştırdığı gibi, “hiper an- ‘KİRPİ MESAFESİ’
tözün güçlü oluşu, onu yeni sözü olan bir anlatıcı dü-
latım” diyebileceğimiz bir yöntemle de kurguyu esnek Kirpi Mesafesi’nde anlatıdaki söylemini derinleştirip
zeyine taşımıştı. Ama Kenet, yorgun, savruk bir anlatı-
geçişlerle boyutlandırır. yoğunlaştırarak roman dilini kurmada özgün bir söy-
cıyı çıkarıyor karşımıza.
Akdoğan, çözülen bir dünyanın dilini kurmaya yönelir
leyişi yakalar: “Seçme ikilemi en ağır yük. Bir iyi ile bir
Yaşanmışlıkların getirdiği örselenmeler, yüzleşmeler
kahramanlarının öykülerini anlatırken. Bazen akan bir neh- kötü arasından seçmek ikilem değildir. İki iyi arasından
anlatının dokusunu oluştursa da anlatıyı var edebile-
rin açtığı yataklarda beliren yan ırmakları andıran yaşam daha iyi olanı seçmek de. Asıl ikilem, iki kötü arasın-
cek bakışın yerli yerine oturtu-
lamaması hikâyeyi eksilten bir
gerçeklik olarak öne çıkıyor.
Anlatıcının neyi, niçin söyle-
diği ve yansıttığı o altüst oluş-
ların toplum ile insanı hangi
bağlamda buluşturduğu ek-
lektik duruyor.
Bu anlamda dalgın, dağınık
bir anlatı olarak Kenet, Hakan
Akdoğan’ın hanesine yeni bir
şey katmıyor ne yazık ki!
n
(*) Kenet, Hakan Akdo-
ğan, Eksik Parça Yayınları,
164 s., 2024.
4 19 Aralık 2024