05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Lozan Antlaşması’nın 12. maddesinde; Gökçeada, Boz- nan Stampalia (Astropolia), Rodos (Rhodes), Kalki (Calki, egemenlik haklarından vazgeçtiği anlamına gelmez. caada ve Tavşan Adaları üzerindeki Türk egemenliğinin Khalki), Skarpanto (Scarpanto), Kazos (Casos, Casso), Pis- İtalya, Paris Barış Antlaşması’nın 14. maddesiyle; Stam- kopis (Tilos), Miziros (Misiros, Nisyros), Kalimnos (Kaly- bu adaların isimleri sayılarak onaylandığı yer almakta- palia, Rodos, Kalki, Skarpanto, Kazos, Piskopis, Miziros, mnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Simi (Symi) ve İs- dır. Lozan Barış Antlaşması’nın hiçbir hükmünde, Ana- Kalimnos, Leros, Patmos, Lipsos, Simi ve İstanköy ile Me- dolu kıyılarından itibaren 3 mil mesafenin dışında ka- tanköy (Cos, Kos) adaları ile bunlara bağlı adacıklar ve is adalarını ve bitişik (adjacent) adacıkları tüm egemen- lan adalar üzerindeki Türk egemenliğinin sona ereceğine Meis (Castellorizo) Adası üzerindeki bütün haklarından ve liğiyle (full sovereignty) Yunanistan’a terk etmekteydi. ilişkin bir kayıt yoktur. 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan sıfatlarından İtalya lehine vazgeçmektedir.” Bu adalar Yunanistan’a bırakılırken, tam bir askerden işgali altında olmayan adalar üzerindeki Türk egemenli- Lozan Antlaşması’nın 16. maddesi de şöyledir: “Tür- arındırma öngörülmekteydi. Bu adalarda yalnızca sınır- ği bugün de sürmektedir. kiye….egemenliği işbu antlaşmada tanınmış adalardan lı sayıda güvenlik kuvvetinin bulunmasına ve eğitilmesi- Lozan Barış Antlaşması’nın 13. maddesi; Midilli, Sa- başka bütün öteki adalar üzerindeki her türlü hakların- ne izin veriliyordu. n kız, Sisam ile Nikarya Adaları’nın askerden arındırılması- dan ve sıfatlarından vazgeçmiş olduğunu bildirir.” nı açıkça öngörmektedir. Lozan Barış Antlaşması’nın 15. Bu hüküm, Türkiye’nin kıyılarından itibaren 3 milin Ege Adaları Sorunu: Türk-Yunan Anlaşmazlığı / maddesi şöyledir: “Türkiye; İtalya’nın işgali altında bulu- dışında kalan bütün ada, adacık ve kayalıklar üzerindeki Hüner Tuncer / Cumhuriyet Kitapları / 115 s. / 2023. Şiirin yeni adresi: Orlando Poetry Art! 16 şairin (Nihat Özdal, Enis Batur, Gülseli İnal, Selahattin Yolgiden, Gökçenur Ç., Didem Gülçin Erdem, Pelin Batu, Nur Alan, Murat Üstübal, Anita Sezginer, Gültekin Emre, Betül Tarıman, Haydar Ergülen, Betül Dündar, Gonca Özmen, Uygar Asan.) birer formalık, hepsi numaralı, imzalı 72 adet basılan 16 kitap, şiir dünyamızdaki yeni oluşumların, yeni dil, biçim arayışlarının özgün kanıtları. Orlando Poetr Art’ı şiir dünyamıza kazandıran şairler Nilgün Emre ve F. Rüzgâr’ın özenli çabalarını, emeklerini de unutmamak gerekiyor. sezdirmelere neler neler gönderiyor!” GÜLTEKİN EMRE Ben de Gecikmiş Gelecek’i dilime doluyorum. Yakın sanılan uzaklara, yıkılmaz sanılan “Duvar”lara, “Aslı Gibi” olmayan NİHAT ÖZDAL, ENİS BATUR, GÜLSELİ İNAL aslı gibilere, tükenip giden “Körfez”lere. “Taşlı” ömürlere, Birer formalık, hepsi numaralı, imzalı 72 adet basılan artık yok edilen “Yayla”lara, “Kemküm” geçip giden günlere, 16 kitap (Orlando Poetry Art), şiir dünyamızdaki yeni gecelere, depreşip duran acılara, umutlara... silinemeyen günlere... oluşumların, yeni dil, biçim arayışlarının özgün kanıtları. uzanıp, ulanıp durdum. “Kapı komşusu korkular, kuşkular/ Nihat Özdal, Caz ve Muvaşşah’da “Gece yeniden başlar, Kol kanat gerilen bağrı yanık ömrü kısa yıllar”. kaybettiğin geceler için üzülme” diyor, gecelerin “siyah bir kuş” olduğunu, yaşamanın ilk ayrılık olduğunu da. “otların gürültüsü”nü duyan şair Betül Tarıman, Ayrıntılar “‘Camlar sabah başlasın diye kırılır’mış. Gün, aydınlık Kraliçesi’nde “Hangi yaşamda var olmak istiyorsun” sorusuna demektir. ‘Daha az şeylerden konuşalım’ da daha yanıt arıyor. Bir “sihir” geçiyor dizelerine, imgelerine. Ölümden önemlilere de sıra gelir elbette günün birinde.” Farklı yaşama, umuttan, umutsuzluktan, arzuya... öyküyle şiiri, şiirle bir caz müziği dolduruyor odaları, konser salonlarını, değişik bir anlatımı önümüze koyuyor. “bin yük gümüş/ bin meydanları, yürekleri, geçmişi geleceği... yük ipek/ bin at ve kadın” geçiyor geçmişi yüklenip geleceğe. Tanrıların evi “Olimp”ten mi, Erzincan’daki “Keşiş Dağı”ndan ya da “Uludağ”dan mı (o da Keşiş Dağı) görüntüler sunuyor Enis HAYDAR ERGÜLEN, BETÜL DÜNDAR, Batur, Japon ressam Hokusai’nin “36 Fuji Dağı Manzarası”nı GONCA ÖZMEN, UYGAR ASAN içeren “ahşap baskı”larına gönderme yaparak? Demlene demlene oluşan nefesler, demler. İşte bu on Dağın kulak çınlamasını, gözünü, kaşını, kirpiğini, kışını, demde Haydar Ergülen, dervişçe, halk şiirinin yüreğine yazını, günbatımını, güneşini, karını, donunu, tipisini, “sürgün yaslana yaslana dörtlüklerinden damlayan tertemiz teriyle kartallarını”... haiku tadında gözler önüne seriveriyor çok “Anakara” oluyor. Her sabah başka bir sabahtır: “Sabahtı, uzaktan. “Bir çınlama/ çınnn!/ ortakulak sonatı”yla Japonya’daki yukarıya baktı, göğü açtı/ sabahtı, avcunu açtı, göğe güneş Keşiş Dağı’nın kulaklarını çınlatıyor Enis Batur. bıraktı/ sabahtı, sesini araladı, güneşe türkü yaktı,/ sabahtı, “Şiir insanlığın geleceğidir, çünkü şiirsel imge evrendeki de başa gelebilecek, yaşamı zehir edeceklere değiniyor pencereyi açtı, kendini ağıta attı!” (Sabahtı). yolculuğunda karanlıklardan değil ışıktan pay alarak endişelerinin üstüne gidiyor. “başlıyoruz: bunlar benim Ağıt ki, halkımızın bağrından kopup gelen acıdır, kardeş ilerler” diyor Gülseli İnal, Fragon’da. Ve şunu da doğal sınırlarım değil/ gör de inanma, bil de söyleme/ her acısıdır.. “Kardeşliği yazla ölçenlerden ol/ kusuru canıyla “Şiir dünyaya inen ışık parçalarıdır. İnsanlığın yeryüzü şeyin güzel olacağı bilgisi bize gelmedi” (teslim taşı). örtenlerden/ kardeşliği yolda bilenlerden ol/ uçar heves kuşu serüveninde o hep yaşamın yolunu aydınlatmıştır.” yükseklerden” (Kardeşlik). “dura dura” eskisek de biz bize PELİN BATU, NUR ALAN, MURAT ÜSTÜBAL Ama yine de “Ne oldu nereye gitti o güzelim yıllar” diye iki “testi” gibi. Ama sevgiliyi öperse acısını alır ağızdaki “Kara” ne çok şey söylüyor, ne çok! Günlerin soruyor geçmişi anarak. Ve bir başka suyla şiir üzerine akşamın, dil yıkanır, ağızdaki güneş dağılır sevgilinin ağzına. penceresinden görünenden, insanlığın yüreğine giden yolda düşünmeyi sürdürüyor: “Kim attı beni zamanın karanlık Betül Dündar, Erciyas’ta, öldürülen devrimciler, 82 ne çok kapkara taşlar döşelidir, ne çok kaygı, huzursuzluk, çukuruna”. Gel de yanıtla! belirsizlik. Pelin Batu, Tenebris’de “Hangisi daha kara Anayasa’sı... güncel izlenimlerin yüreğinde demlenirken geçmiş, SELAHATTİN YOLGİDEN, GÖKÇENUR Ç., bilemem” diye başlıyor kaygılarını sıralamaya. anneye uzanma, sonra korkulu rüya Alzheimerden endişelenme... DİDEM GÜLÇİN ERDEM “Bitmek bilmeyen bir öfke ile yıkanıp/ Bitmek bilmeyen hayat sıkıntıları dile getirme, sonra da umudun eline sarılma Bach’ın Şemsiyesi de müziğe dahil ki, Selahattin Yolgiden’in, bir öfke ile sınanırken/ Karanlığın dibine varamamak değil mi? “Bütün dünyaya” çatılan kaşların anlatmak istediği dizeleri müziğe ayak uyduruyor. Şiirlerinin başlıkları da klasik mı?” Öyle ya, “her yer karanlık”sa, “her yer rüzgâr”dır ne çok şey var Erciyas’ta. Bizden önce birilerinin yaşadığı müziğe dahil: “allegro con spirito, largo, andante, allegro da. Ama, karanlığa karşı “İsyan yine isyan yine isyan/ taş dünyalara gidip gelmenin şiiri. “Ölümcül Şeyler”in fotoğrafına assai, andante maestoso, grave, moderato, presto, allegretto”, yuvarlanıp koştukça...” Şiir, işte bu karanlıkları aydınlığa baka baka geçmişin dünyasından günümüze uzanmanın şiiri. “öyle büyük ki kalbim / sığmıyor hiçbir yere” dese de kalbi çevirmek için ağar günlerin, gecelerin yüreğine. Aşkın ölümle, ölümün aşkla iç içe yaşayıp gitmesinin müziğe sığınmış, sığmış.. Tarihin derinliklerine kolaj bakışlar, onca heykelin şiiri. Tante Rosa Ve Ölümcül Şeyler. Gonca Özmen, Sevgi Kitap boyunca “dilinin ucunda/ bach’tan bir nota/ la”. rüyalarına ulaşmaya çalışma Nur Alan’ın Bodifold’u. Soysal’a da gönderme yapıyor inceliklerin diline sarılıp. Benim yıllardır yaşadığım “Berlin bir şemsiyey’miş” meğer. Vahname’de Murat Üstübal, farklı bir söylemin, değişik bir Lento, “Son Söz”lerle dikkatimi çekti: “pehh!, çık, hadi “Koruyor”muş “bizi her şeyden/ yağmurdan başka”. kurgunun izinde yürütüyor okuru. “Bastırılmış gerçeklik”in artık, çıt, duru/ yorum, su/ salınımdır...” gibi Uygar Asan, “sen bu dünyaya/ çalışmak, çalışmak/ çalışmak için gelen yolunu gözlüyor. Sonra da “Freud mu Lacan mı daha psişik lafı uzatmayan, kısal şiirlere çok anlamlar yükleyen bir şair. birisin” ey Ademoğlu! Gökçenur Ç., Dün Gece Kimler erk” diye soruyor: Yanıtı ise şöyle: “e-şıklı: erk ek terk”. Şiir kitaplarının başında “Şiir, bir hususiyetler bütünüdür” Seviştiyse’de, seslerin, sesler de insanlığın içinden geçip gidişini Soyut dili kuytusunda ziyaret Vahname! cümlesiyle başlayan bir bildiri de yer alıyor “16, bir şiir kitabının vurguluyor. Değişim ise kaçınılmaz “hayat bir otomat” gibi bütünlüğünü sağlayan hemen hemen tüm unsurların ‘estetik’ algılansa da.. Sonra da bu sevişenlerin işe gitmesi gerektiğini ANITA SEZGİNER, GÜLTEKİN EMRE, bir eleştirisidir. Estetik bir eleştirisidir çünkü bir şiir kitabının de ekliyor. İnsanlık ne yapıyor? “Seslerle evreni” değiştirmeye BETÜL TARIMAN estetik olmaktan başka alternatifi yoktur. Bir şiir kitabı ya “polyester. bir evin başka bir evle iç içeliğinde” çalışıyor. Çalışmak ise kaçınılmaz, yaşamak için. estetiktir ya da basılı materyaldir.” Orlando Poetr Art’ı şiir Kaygıların yolunu izleme, yaşamaya çalışmanın özlü hayat bulurmuş. “polyester. Bir evin soğukluğu”ymuş. dünyamıza kazandıran şairler Nilgün Emre ve F. Rüzgâr’ın dizeleri “Farklı Kaydet”in yüreğinde yaşayanlar. Didem “polyester.... bireyciliğin vurgusu”ymuş. “polyester. Gülçin Erdem, tehlikelere dikkat çekmiyor gibi görünse Sakin kalalım”mış. Anita Sezginer, Polyester’de sezgilere, özenli çabalarını, emeklerini de unutmamak gerekiyor. n 6 7 Eylül 2023
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle