Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet, engin denizler yurdu…
9 Eylül, kurtuluşla kuruluşun çakıştığı, denizden karaya uzanırken göklere yükselen, özgürlük gökkuşağının rafyaları,
renkleriyle her yakadan anayurdu gezinip kuşatan, şenlendiren bir tarih aynı zamanda. Halikarnas Balıkçısı’ndan Ege-
Akdeniz, Sait Faik’ten Marmara, derken Zeyyat Selimoğlu’ndan Karadeniz çil çil parıldar her 9 Eylül tüm denizlerimizde…
nizlerin noktacığı halindeki in-
san varlığın trajedisiyle yüzleş-
tiriyor bizi.
BR ZEYYAT SELİMOĞLU
ROMANI: ‘DEPREM’
Deniz adamları, başlangıç-
ta öyküye tipolojik nitelikleriy-
le giriyor, derken bu gerileyip
kenara çekilirken gemi adamı
olarak karakteristik yanlarıyla
belirginleşiyorlar bu kez, olay-
ların da önüne geçerek öykü-
nün asıl lokomotifi oluyorlar.
Deprem yine bunun bir ör-
neğini getiriyor; Zeyyat Seli-
moğlu büyük yaşam kavgası
içindeki Sefer’in evrilişini yan-
sıtıyor romanda. Yapıt da “de-
niz” paydasında yaşanan kav-
ganın gösterenine dönüşüyor.
Sefer, Rize’nin Mitari’sin-
den toprak adamı olarak de-
nize inip, doğumu sonrasında
enizlerimiz, daha önceleri de yazınımızın uzan- taki yumuşak doku gitgide sert bir kavkıya dönüşü-
gemi adamlığıyla yaşama katılıyor. Bu yaşam içinde
dığı alandı elbette, ne ki bu, herhangi kültürel yor gemide, kendini kolayına ele vermese de.
kadın varlık, bir çiğ ettir pişirilip yenecek, o kadar.
D koda sahip değildi, Osmanlı için fetih alanıydı, “Gemi adamı” değil “deniz adamı” demeyi yeğleyi-
“Anlatıcı yazar”dır Zeyyat Selimoğlu, bir tür sözlü
yaşamsal döngü içinde toplumsal-sınıfsal-ekonomik şim üzerinde durayım. Evet, bunlar gemi adamı, doğ-
tarih belgeseli bağlamında etki yaratıyor, yer yer de
vb. yanlarıyla alınmıyordu deniz.
ru ancak anaları deniz yine, bu nedenle deniz yaratığı
bilinçli olarak röportaj yapıyor izlenimi bırakmayı he-
Cumhuriyet, denizlerimizi de kültür alanına dönüş- halinde “biçare yunus” misali ana kucağından kendile-
defliyor. Örneğin yitip gitmiş de olsa Rize’yi canlan-
türdü, yazarlarımız oluştu, öteki dillerdekine ben- rini gemiye, onun cangılına atıyor. Gemiler süreç için-
dırıyor gözümüzde.
zer. Yazınımızda seyrüsefer sürdürüyor denizler ar- de onlardaki bu magmayı kırılmaz bir kavkıyla kapla-
“En azından kırk yıl önce” bir Mitari vardır ama “or-
tık. Cumhuriyetin de sahiplenişiyle üç yazarımız ba- yıp çok geçmeden kendi arenalarına salıyor.
tadan kalk(mıştır artık), yok olup silin(miş) git(miştir.)”
şı çekiyor; Halikarnas Balıkçısı, Sait Faik, Zeyyat Se-
(26, 27) Sefer’in “Karadeniz kıyısından adam çeken
limoğlu. Necati Cumalı, Tarık Dursun K., Oktay Sön- BİR BÜYÜK ÖYKÜCÜ: ZEYYAT SELİMOĞLU
bir kent”e (50), İstanbul’a inişine geçiyor. “Ve Mitari’li
mez, Cemil Kavukçu, başka yazarlar da anılabilir el- Zeyyat Selimoğlu’nun yayımladığı öykü kitapları yarım
Sefer’in İstanbul’a adım attığı o günlerde, yaşça
bet, ancak üçünün adları, denizden söz ettiğimiz her yüzyıla yayılıyor. Bunlarda usta bir öykü kurucu olarak
Sefer’den büyük bir başka tutkulu yaşıyordur dillere
seferinde önümüze gelecektir yazınımızda. görünüyor yazar. Anlatılarında da gözleniyor bu yara-
destan kentte.” “Fazılzade genç Fikret.” (51)
Zeyyat Selimoğlu, denizler kadar öykücülüğümüz- tıcı yan. Diyelim aynı gemi, aynı kişiler; böyle de olsa,
Fikret’i para kazanması konusunda sürekli baskı-
de de özel bir yere sahip ayrıca. Dönüştürümü, işle- bunların her biri öykünün kapsanık dil-mantık örün-
layan, “Ülkenin ilk gemi donatanlarından çok varlık-
mesi, öykü sanatına kazandırdığı biçemsel somutluk tüsüyle yumuşak geçişli değişkelerle yapılandırılıyor.
lı (bir ailenin) damadı” olan baba, açtığı kapıdan acı-
dikkat çekici düzey sergiliyor. Yazar, sözcüklerini süt köpüğü kabartısıyla taşırıp
masız bir yolculuğa çıkaracaktır oğlunu. “Denizcilik
Onun Deprem (Sander, 1976) adlı romanına değine- kaplarından çıkararak, özgün sözdizimleri eşliğinde
piyasasının yavru kurdu”, “Yasalar sağlıklı işlemeyen
ceğim kısa notlarla, kuş uçumu öykülerine radyo oyun- buna yaşam rengi katarak kuruyor metinlerini, bu ya-
ülkelerde başarının iki koşulu: Kurnazlık, pervasız-
larına göz atacağım. Bu alanlarda yazarlığı, yaratma hü-
nıyla da görece özgünlük sergiliyor. Hemen her öy- lık…” (52, 57) diyecek tez zamanda da yükselecektir.
neri için neler söylenebilecekse bunların altını çizerek. küsünde, bir yandan Karadeniz ağzı yüklüyor metne,
Hızlı bir olay akışına, dizilişteki art ardalığa karşın
horon tutturmuşçasına kıpırdatıp uyandırıyor okuru okur olarak bunlarla değil Sefer’in deniz adamlığın-
ZEYYAT SELİMOĞLU’NUN DENİZ ADAMLARI… öte yandan masal havasında ama söylen edasında
dan gemi adamlığına, sonra İstanbul’daki trajik tüke-
Zeyyat Selimoğlu öykülerinde bir deniz adamıyla renk ekliyor metne. nişine uzanan kişilik dönüşümündeki yapılandırma-
karşılaşıyoruz çokluk. Bunlar, Halikarnas Balıkçısı’nın Yansıttığı insani duyarlık, öykünün farklı bir kanal-
ya eğiliyoruz biz.
deniz emekçilerinden, Sait Faik’in denizle yaşayan- da ilerlemesine yol açarken okurun başka bir evren- Yine de bu insanlar, Nâzım’ca “‘-Gayrık, yeter!..’ /
larından farklı. Balıkçı’nınkiler tarihsel çağlardan be- le yüzleşmesini sağlıyor. Böyle olunca denizmiş, ge-
demesinler” diye söyleyerek dillendirecek olursak,
ri akagelen kültürel kodların, yoksunluklar içindeki miymiş çıkıyor aradan, öykü görece kendi yükselişi- Karadeniz’le Marmara’dan, Ege-Akdeniz’den dağ-
dramatik kahramanları, Sait’inkiler denizle günü bir-
ne geçiyor, olaylar, anlatı evreni kalkıyor, kişiler ade- larla ovalarla kıyıdan denize akın akın koşacaklar-
lik yaşam kavgası veren yine de iyimserliğini yitirme- ta Kırkpınar güreşindeymiş gibi saltık anlamda birer dır ki, 26’sından 30 Ağustos’a, derken bir koşu 9
yen “küçük adamlar”, Zeyyat’ınkiler büsbütün bunla- canlı varlık halinde öykü çayırında önümüze geliyor. Eylül’e, güzel İzmirle, Mustafa Kemal’in “İlk hedef
rın dışında neredeyse arkaik birer “deniz adamı”. Okur denizlerle gemilerde büyüleyici dev adamların Akdeniz”iyle buluşabilsinler. Kurtuluş’un ardı kuru-
Kim bu deniz adamı? Kısıtlı yaşam koşullarının peşine takılıyor bir çırpıda. luştur, Cumhuriyet, öyle yakındır artık!
n
çevrelediği halkada güdülerinin yönlendirişine gö- Anlatılarını açık biçimle kuruyor Zeyyat Selimoğlu.
re davranan, bir ayağı denizdeyse öteki ayağı karada Ancak farklı mimarilerle yapılandırıp örüntülüyor yine www.sadikaslankara.com, her perşembe öykü-
veya karada bıraktıklarının ayak izinde biri. Karade- de. Koca Denizde İki Nokta adlı radyo oyununda da roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellene-
nizlilere özgü çatkınlıkla bekliyorlar hep. Başlangıç- görülebiliyor bu. Dramatik akışı asla zedelemeden de- rek sürüyor.
12 7 Eylül 2023