Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çok bizden: Abbas Dayı!
Lise yıllarında Sait Faik okuru olsun, damak tadı o yöne evrilsin dediğimiz çocukların o hep
sevgiyle/ sevinçle koşsalar istediğimiz patikasına, Serdar Uslu, Abbas Dayı Hadisesi’yle yeni ama
ustaca hazırlanmış bir taş/ taşlar ekliyor. Kısa roman da uzun öykü de denilebilecek; her şeyi olduğu
gibi aktaran anlatının, kapağı da metnin ta kendisi olarak okuru gizemli bir yolculuğa çağırıyor.
“Giriş”li değil de “açılış”lı hikâyelerin daha hız- “Dur, şimdi bir şey olacak” dedirtmiyor ama me-
EMEK YURDAKUL
lı yakaladığı tek okur da ben değilim diye düşünü- tinden kopacak bir boşluğa da düşmüyor hikâye.
yorum. Yaşamdan kopmadan başka bir düzlem- Hayat da bize genelde “Dur, şimdi ne olacak?”
GİRİŞ… GELİŞME… SONUÇ…
demez / dedirtmez, böyle yüksek merakları sürekli
de olma hissini tattırıyor bu gelişmeyle girişin iç içe
Çoğunluğumuzun kişisel okuma tarihimizin aşa-
geçtiği açılışlar bana; tıpkı Abbas Dayı Hadisesi gi- önümüze getirmez ya, işte bu tip metinler bana ha-
malarında defalarca kullandığımız, edebiyat ders-
yatla başa çıkmada daha rahatlatıcı geliyor.
bi: “Bin defa söyledim hergeleye, ‘simitleri pişirme-
lerinin tekrar tekrar anlatılan metin inceleme yön-
den önce üzerlerine susam serpmeyi unutma’ diye. Çünkü günümüzde okuduğumuz, izlediğimiz
temi, “Şair bu şiirinde ne anlatıyor?” sorusuna ya-
Şuraya bak! Susamsız simit mi olur? çoğu macera, dram vb. ani yükselişlerle, büyük
nıt ararken kulağımıza fısıldanan tek yol ve yazma-
harflerle aktarıyor kahramanların hayatlarını.
Bunca yıllık esnafım, daha bir gün susamsız si-
nın ilk doğrusu: Giriş-gelişme-sonuç! (Doğru; se-
Elbette ki büyük travmalar veya
rim-düğüm-çözüm de denirdi!) Neden?
dışardan küçük gelse de bize, karak-
Neden beş yaşından on
terin hayatının merkezinde çıkan so-
sekiz yaşına kadar, edebi-
runlar gerçek ancak her şey çok “bü-
yatı okumaya dair başka bir
yük” ve bu yükselişlerle, çöküşlerle
şey öğrenmiyoruz? Bu soru
hayat anlamlı gibi bir algı yaratılıyor.
hiç eskimeden kurcalar du-
Sonra da sıkıcı yetişkinliğinin an-
rur aklımı(zı)…
lamsızlığı içinde boğulan bir nesile
Bir yandan, anlama biçi-
“kavuşuyoruz”!...
mi olarak işlevsel, çözümcül,
rahatlatıcı.
İYİLEŞTİRİCİ BİR ANLATI
Peki, gerçek mi? Karşılaştı-
Yazıyı açmadan Sait Faik’e se-
ğımız her metne oturuyor mu?
lam durma nedenim de Panait Ist-
Oturmadığında okur olarak
rati okuru oluşumdan kaynakla-
çıkışımız neresi oluyor?
nıyor aslında; dolayısıyla yüksek
Belki “giriş” tanımımız değişse
yüksek vurgulara başvurmadan
işler yoluna girecek. Giriş, se-
son derece heyecanlı anlatıla-
naryolardaki gibi “açılış” olarak
rı yaratan yazarların, iyileştirici bir
yer etse aklımızda, yani bir ta-
gücü olduğunu düşünmemden.
nıtım zorunluluğu ve betimleme
Abbas Dayı Hadisesi de
mecburiyetiyle ittirilmeden, ka-
her gün gördüğümüz birinin
rakterlerin gördüğü kadarını gör-
hikâyesinin neler barındırabile-
sek, görüldüğü anda aktarıldığı
ceğine, onun varlığı ve yokluğu
yerde olsak biz de (ya da ille ki
arasında değişenlerin bizim ha-
şu kalıplara sıkıştırmasak süreci)
yatlarımıza nasıl dokunabilece-
çok mu karışırdı kafamız?
ğine dair iyileştirici bir anlatı…
KALIPLARIN TAŞIDIĞI YER İlerleyen evrelerde hikâyeye katı-
lan yeni karakterler hakkında özellikle bir bilgi ak-
HEP EZBER
tarımına başvurmamış yazar Serdar Uslu ama öy-
Bazı senaryolarda başkahramanın, didaktik şe-
mit satmadım. Bu çocuk kırk yıl da çalışsa kafası-
le canlı ki her biri, zihninizde hemen görselleri şe-
kilde, gözümüze sokularak yapılan üç dakika-
na bir şey girmeyecek.” Fırın benzeri bir yer oldu-
killeniyor halleri ve tavırlarıyla.
lık tasviri nasıl vasat bir duygu yaratıyorsa, ede-
ğunu düşündüğümüz bu dükkânda bizi, herhangi
Evet, Abbas Dayı Hadisesi çocuk değil ilkgençlik
bi metinlerin bağlamsız karakter ve mekân bilgisi
bir sabahın ortasına atan Serdar Uslu, hiçbir şeyi
için bir gizem çözüyor ancak yine de çocuk edebi-
aktarımları da o duyguyu yaratıyor okurda.
özellikle betimlemediği açılışında metni nasıl sür-
Sonrası… Bu tekdüze, sıkıcı girişin ardından yatının başının derdi olan, metni sıcak, sevimli kılma
dürüyor?
eğilimini göstermeden, ölümü de hataları da yan-
bahçenin kıymetlerini ıskalamak…
SONRA YA DA ÖNCE
Tabii ki edebiyat farklı farklı anlatma, aktar- lış yapmaları da çatışmaları da olduğu gibi aktarı-
Daha ilk sayfada her gün homurdanan ama kal- yor. Arka plansa son derece bizden…
ma yöntemleriyle yazılmış eserlerle dolu. Burada
bi katılaşmamış, pastane sahibi İhtiyar Sabri’yi;
üzerine sorular açılan başlık da eserden çok ez- Diyaloglardan tavırlara kadar yabancılamadan
onu duymazdan gelen, örgü örmekle haşır ne- içinde durduğumuz kitabın, ilk olarak adı beni cez-
berimiz olan okuma biçimiyle ilgili.
şir karısı Nezaket’i; Sabri’nin, kendi hakkını gö-
Bizi belli bir akışın içine hapsolmuş hikâyelerin betti. Gizem anlatılarında bu toprakların da seçkin
zetmesini garipsediği, titiz çırağı Servet’i; bu üçlü ürünlerin yeşermesi için verimli olduğunun bir ör-
izini sürmeye endeksleyen, bunu da tat alabile-
ceğimiz alanı bu akışla sınırlandıran bir ezber bu arasındaki çatışmayı; dükkânın işleyişini ve kita- neği olarak da karşımızda Abbas Dayı Hadisesi.
n
bın hakkında yazıldığı Abbas Dayı’yı tanıyoruz.
giriş-gelişme-sonuç üçlüsü.
Hep benzer akışta, tanıdık şeyleri tatmaktan İşte giriş gibi olmayan bu açılışı, bildiğimiz Abbas Dayı Hadisesi / Serdar Uslu /
zevk alanlarımızın bu ezberin nerden geldiğine “giriş”ten ayıran da bu neyin öncesi neyin sonrası Resimleyen: Aşur Ceylan / Genç Timaş / 96 s.
bakmasının, ona iyi geleceği yerler bu ezberler. keskinliğinin olmaması. / 11+ / 2023.
29 Haziran 2023
14