05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çok bizden: Abbas Dayı! Lise yıllarında Sait Faik okuru olsun, damak tadı o yöne evrilsin dediğimiz çocukların o hep sevgiyle/ sevinçle koşsalar istediğimiz patikasına, Serdar Uslu, Abbas Dayı Hadisesi’yle yeni ama ustaca hazırlanmış bir taş/ taşlar ekliyor. Kısa roman da uzun öykü de denilebilecek; her şeyi olduğu gibi aktaran anlatının, kapağı da metnin ta kendisi olarak okuru gizemli bir yolculuğa çağırıyor. “Giriş”li değil de “açılış”lı hikâyelerin daha hız- “Dur, şimdi bir şey olacak” dedirtmiyor ama me- EMEK YURDAKUL lı yakaladığı tek okur da ben değilim diye düşünü- tinden kopacak bir boşluğa da düşmüyor hikâye. yorum. Yaşamdan kopmadan başka bir düzlem- Hayat da bize genelde “Dur, şimdi ne olacak?” GİRİŞ… GELİŞME… SONUÇ… demez / dedirtmez, böyle yüksek merakları sürekli de olma hissini tattırıyor bu gelişmeyle girişin iç içe Çoğunluğumuzun kişisel okuma tarihimizin aşa- geçtiği açılışlar bana; tıpkı Abbas Dayı Hadisesi gi- önümüze getirmez ya, işte bu tip metinler bana ha- malarında defalarca kullandığımız, edebiyat ders- yatla başa çıkmada daha rahatlatıcı geliyor. bi: “Bin defa söyledim hergeleye, ‘simitleri pişirme- lerinin tekrar tekrar anlatılan metin inceleme yön- den önce üzerlerine susam serpmeyi unutma’ diye. Çünkü günümüzde okuduğumuz, izlediğimiz temi, “Şair bu şiirinde ne anlatıyor?” sorusuna ya- Şuraya bak! Susamsız simit mi olur? çoğu macera, dram vb. ani yükselişlerle, büyük nıt ararken kulağımıza fısıldanan tek yol ve yazma- harflerle aktarıyor kahramanların hayatlarını. Bunca yıllık esnafım, daha bir gün susamsız si- nın ilk doğrusu: Giriş-gelişme-sonuç! (Doğru; se- Elbette ki büyük travmalar veya rim-düğüm-çözüm de denirdi!) Neden? dışardan küçük gelse de bize, karak- Neden beş yaşından on terin hayatının merkezinde çıkan so- sekiz yaşına kadar, edebi- runlar gerçek ancak her şey çok “bü- yatı okumaya dair başka bir yük” ve bu yükselişlerle, çöküşlerle şey öğrenmiyoruz? Bu soru hayat anlamlı gibi bir algı yaratılıyor. hiç eskimeden kurcalar du- Sonra da sıkıcı yetişkinliğinin an- rur aklımı(zı)… lamsızlığı içinde boğulan bir nesile Bir yandan, anlama biçi- “kavuşuyoruz”!... mi olarak işlevsel, çözümcül, rahatlatıcı. İYİLEŞTİRİCİ BİR ANLATI Peki, gerçek mi? Karşılaştı- Yazıyı açmadan Sait Faik’e se- ğımız her metne oturuyor mu? lam durma nedenim de Panait Ist- Oturmadığında okur olarak rati okuru oluşumdan kaynakla- çıkışımız neresi oluyor? nıyor aslında; dolayısıyla yüksek Belki “giriş” tanımımız değişse yüksek vurgulara başvurmadan işler yoluna girecek. Giriş, se- son derece heyecanlı anlatıla- naryolardaki gibi “açılış” olarak rı yaratan yazarların, iyileştirici bir yer etse aklımızda, yani bir ta- gücü olduğunu düşünmemden. nıtım zorunluluğu ve betimleme Abbas Dayı Hadisesi de mecburiyetiyle ittirilmeden, ka- her gün gördüğümüz birinin rakterlerin gördüğü kadarını gör- hikâyesinin neler barındırabile- sek, görüldüğü anda aktarıldığı ceğine, onun varlığı ve yokluğu yerde olsak biz de (ya da ille ki arasında değişenlerin bizim ha- şu kalıplara sıkıştırmasak süreci) yatlarımıza nasıl dokunabilece- çok mu karışırdı kafamız? ğine dair iyileştirici bir anlatı… KALIPLARIN TAŞIDIĞI YER İlerleyen evrelerde hikâyeye katı- lan yeni karakterler hakkında özellikle bir bilgi ak- HEP EZBER tarımına başvurmamış yazar Serdar Uslu ama öy- Bazı senaryolarda başkahramanın, didaktik şe- mit satmadım. Bu çocuk kırk yıl da çalışsa kafası- le canlı ki her biri, zihninizde hemen görselleri şe- kilde, gözümüze sokularak yapılan üç dakika- na bir şey girmeyecek.” Fırın benzeri bir yer oldu- killeniyor halleri ve tavırlarıyla. lık tasviri nasıl vasat bir duygu yaratıyorsa, ede- ğunu düşündüğümüz bu dükkânda bizi, herhangi Evet, Abbas Dayı Hadisesi çocuk değil ilkgençlik bi metinlerin bağlamsız karakter ve mekân bilgisi bir sabahın ortasına atan Serdar Uslu, hiçbir şeyi için bir gizem çözüyor ancak yine de çocuk edebi- aktarımları da o duyguyu yaratıyor okurda. özellikle betimlemediği açılışında metni nasıl sür- Sonrası… Bu tekdüze, sıkıcı girişin ardından yatının başının derdi olan, metni sıcak, sevimli kılma dürüyor? eğilimini göstermeden, ölümü de hataları da yan- bahçenin kıymetlerini ıskalamak… SONRA YA DA ÖNCE Tabii ki edebiyat farklı farklı anlatma, aktar- lış yapmaları da çatışmaları da olduğu gibi aktarı- Daha ilk sayfada her gün homurdanan ama kal- yor. Arka plansa son derece bizden… ma yöntemleriyle yazılmış eserlerle dolu. Burada bi katılaşmamış, pastane sahibi İhtiyar Sabri’yi; üzerine sorular açılan başlık da eserden çok ez- Diyaloglardan tavırlara kadar yabancılamadan onu duymazdan gelen, örgü örmekle haşır ne- içinde durduğumuz kitabın, ilk olarak adı beni cez- berimiz olan okuma biçimiyle ilgili. şir karısı Nezaket’i; Sabri’nin, kendi hakkını gö- Bizi belli bir akışın içine hapsolmuş hikâyelerin betti. Gizem anlatılarında bu toprakların da seçkin zetmesini garipsediği, titiz çırağı Servet’i; bu üçlü ürünlerin yeşermesi için verimli olduğunun bir ör- izini sürmeye endeksleyen, bunu da tat alabile- ceğimiz alanı bu akışla sınırlandıran bir ezber bu arasındaki çatışmayı; dükkânın işleyişini ve kita- neği olarak da karşımızda Abbas Dayı Hadisesi. n bın hakkında yazıldığı Abbas Dayı’yı tanıyoruz. giriş-gelişme-sonuç üçlüsü. Hep benzer akışta, tanıdık şeyleri tatmaktan İşte giriş gibi olmayan bu açılışı, bildiğimiz Abbas Dayı Hadisesi / Serdar Uslu / zevk alanlarımızın bu ezberin nerden geldiğine “giriş”ten ayıran da bu neyin öncesi neyin sonrası Resimleyen: Aşur Ceylan / Genç Timaş / 96 s. bakmasının, ona iyi geleceği yerler bu ezberler. keskinliğinin olmaması. / 11+ / 2023. 29 Haziran 2023 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle