Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PETER STAMM’DAN ‘DUYGULARIN ARŞİVİ’
‘Arşivin cazibesi
manipüle edilebilir olması!’
Geçmişe takılıp kaldığınız, kopamadığınız birtakım alışkanlıklarla geçmişi geleceğe
bağlamaya çalıştığınız oldu mu hiç? Peki ya bunu bir arşivci titizliğinde, her şeyi
sınıflandırmaya çalışarak, duygulardan arındırarak yapmayı denediniz mi?
Çağdaş İsviçreli yazar Peter Stamm’ın Duyguların Arşivi (Çeviren: Ufuk Tonka
/ DeliDolu Yayınları) adlı romanı, tam da bunu yapmaya çalışan, bir gazetenin
arşivinde yıllarca çalıştıktan sonra işini kaybeden bir adamın hikâyesini anlatıyor.
Peter Stamm ile insanların bugün gerçeklikten çok kurgu içinde yaşadığına dikkat
çektiği ve arşiv dediğimiz şeyi de bir dünya tasvirine benzetiği, kâğıt yığınları,
fotoğraflar ve upuzun raflar arasında kendine yeni bir yaşam kurmaya çalışan
kahramanının iç monologlarıyla şekillenen romanını konuştuk.
açabilir, zaten bir dereceye kadar da oluyor.
yanın gündelik gerçekleri, öncesinde yaşamını bu denli iş-
SEZA ÖZDEMİR
gal etmiyor. Örneğin; Fransa’da öğrenim gördüğünü, bir
‘İLİŞKİLER, ÖNEMSEDİĞİM TEK KONU’
ilişkisi olduğunu ve arkadaşlıklar kurduğunu anlıyoruz.
ORGANİK BİR DÜZEN!
n Duyguların Arşivi, bir adamın iç monoloğu olarak
Oysa arşivin gelmesinden sonra tüm eylemliliğini bu
n Duyguların Arşivi’nde, kahramanın “nesnel” arşi-
okunabilir ama mesele, sanki karakterin diğer insanlar-
arşive teslim ediyor. Yaşamındaki bu kırılma noktasının
vi, bir tür olgular arşivi, iç monologlarında okuduğumuz
la ilişkilerinin zihninde anlamlı olup olmadığıyla ilgili.
nedeni ne?
şeylerse duygular için bir tür arşiv niteliğinde.
Yalnızca bu değil, diğer kitaplarınız da neredeyse ta-
Aslında bu, günümüzde sık sık gözlemleyebileceğimiz bir
Yine de duygulardan oluşan bu toplam düzensiz, de-
mamıyla karakterlerin ilişkileri üzerine.
şey. İnsanlar, bugün gerçeklikten çok kur-
ğişken ve yanıltıcı. Anlatıcı bile bundan
Konularınızı ilişkiler temelinde seçmenizin belirli bir
gu içinde yaşıyorlar. Örneğin; tatilde çekti-
rahatsız gibi.
nedeni var mı?
ğimiz fotoğraflar, bazen tatilin kendisinden
Bu karşılaştırma bağlamında, karakteri-
Sanırım ilişkiler, beni ilgilendiren, önemsediğim tek ko-
daha önemli gibi. Tüm o elektronik iletişim
nize göre bir arşivin, özellikle de “şey”leri
nu. Bir yandan sosyal bir yandan da içe dönük biri oldu-
nedeniyle artık dünyayı algılayamıyor, in-
kategorize etmenin anlamı nedir?
ğumdan insan ilişkileri her zaman için zihnimi meşgul
sanlarla hakikaten bir araya gelemiyoruz.
Her arşivin kendi düzenleme sistemine sa-
eden bir başlık. İnsanlarla ilişki hep kurmaya çalıştım ama
Trenle seyahat ederken insanlar, pence-
hip olduğu bir gerçek. Tarihsel olaylar söz
bunu yapmak çoğu zaman zor da olabiliyor.
reden dışarıya bakmaktan çok, kendi kü-
konusu olduğunda belki onları kronolojik
Belki de bu yüzden etrafımı kurmaca karakterlerle sar-
çük telefon ekranlarına bakıyorlar.
sırayla düzenleyebiliriz. Evimdeki kitapla-
mışımdır çünkü onlarla ilişki kurmak daha kolay.
Oysa dijital dünya, gerçek dünyadan
rım, yazar ismine göre alfabetik olarak dü-
Ayrıca insan ilişkileri sonsuz derecede çeşitli ve heye-
çok daha zayıf. İletişimin yüzde doksanı-
zenlenmiş hâlde mesela.
can verici. Başka türlü ne hakkında yazabileceğimi de bil-
nın sözel olmadığı söylenir.
Öte yandan duygular karman çormandır,
miyorum.
Bu oranın hepsi yazılı mesajlarda kaybolup
onları öyle kolayca bir sistem içine yerleşti-
gidiyor. Kokular, bakışlar, sonra dokunuşlar
remez, sınıflandıramazsınız. Belki de bu yüz- ‘BİR KİTAP, OKURLARI DÜŞÜNMEK
ilişki kurmada o kadar önemli bir rol oynar
den duyguları saklayabileceğimiz hikâyeler
ZORUNDA KALDIĞINDA DAHA CANLI
ki… Flört uygulamalarında ise tüm yaptığı-
anlatırız kendimize. Başarılı bir edebi me- HALE GELİR.’
nız, telefonunuzun ekranına dokunmak. Mo-
tinde bile bir tür düzen vardır ve bağlantı-
n Anlatım tarzınız sakin, kesin, kısa ve özlü olmasıy-
dern teknolojinin düşmanı değilim, onun aynı zamanda bir-
lar ile farklılıklar belirgin hale gelir. Belki de buna sistemli la dikkat çekiyor. Romanda yargılayıcı sıfatları özellikle
bir düzenin aksine, organik bir düzen denebilir. çok iyi tarafı var. Ama onun kölesi olmamaya çalışıyorum.
de kahramanın dilinden (birinci tekil şahıs anlatımıyla)
kullansanız bile yazar olarak karakterlerinize karşı yar-
‘ARŞİV, BİR DÜNYA TASVİRİDİR AMA..’ ‘KİTAPLARIMDA, İNSANLAR KRİZLERDEN
gılayıcı değilsiniz.
ÇIKARAK DAHA GÜÇLÜ VEYA
n Diğer yandan kahramanınızın evi (arşivi), okurun ba-
Hikâyeyi özellikle birinci tekil şahıs ağzından anlatır-
DAHA MUTLU HALE GELİYORLAR!’
kış açısına bağlı olarak bir sığınağı ya da kafesi çağrıştırı-
ken bir karakteri yargılayamam. Olsa olsa o kişinin kendi-
n Kahraman sonunda tüm arşivi ortadan kaldırıp evin-
yor. Arşivin kahramının yaşamındaki rolü nedir?
ni yargılayabileceği kadar olur bu. Ama bunun haricinde
den dışarı çıkarak yaşamında adeta yeni bir sayfa açıyor.
Gerçek yaşamla bağlantıyı korumak mı, yoksa gerçek
insanlar hakkındaki yargılar bana genelde ilginç gelmez.
Hatta sevdiği kadınla yeni bir başlangıç yapmayı istiyor.
yaşamda eyleme geçmekten ve hissetmekten kaçmanın
Benim işim, insanları göstermek.
İlginç ki bu, duygularındaki tetikleyici bir değişimle mey-
bir yolu mu?
Her okur, bu kişiler hakkında ne düşüneceğine sonradan
dana geliyor: Franziska’nın sağlık durumuyla ilgili bir
Bence her ikisi de. Bir yandan arşiv, bir dünya tasviridir
kendi karar vermeli. Gerçekte olan da budur, etrafımızda
kriz anı ve bunu sonradan öğrendiği için duyduğu öfke.
ama kahraman, zamanla bu tasvirde asıl anlamın eksik ol-
olup bitenleri sürekli değerlendirmemiz gerekir.
Acaba itici bir güç olarak kriz anları veya öfkenin bi-
duğunu fark ediyor. Arşivin cazibesi de manipüle edilebi-
Dünyayla nasıl temas kurduğumuzu gösteren de budur.
reylerin bugünün dünyasındaki ikilemlerden çıkmasının
lir olmasıdır. Arşivci, arşivin içine nelerin alınacağına ve
Bir kitap, okurlar düşünmek zorunda kaldığında ve her şe-
yeri nedir / var mı?
nelerin alınmayacağına karar verir, hoşuna gitmeyen şey-
yi önceden hazır olarak almadıklarında daha canlı hale gelir.
Her şartta bu, pek de görülmemiş şey değil. Ağır bir
leri de çıkarabilir.
n Bu, birinci şahıs anlatımı sizin için bilinçli bir tercih
hastalık sonrasında insanların, sonsuza kadar yaşamaya-
Ancak şunu unutmamak gerekir ki arşiv canlı değildir;
mi? Bir yazar olarak, birinci tekil şahıs anlatımını kul-
caklarını ve belki de yaşamlarını değiştirmeleri gerektiğini
yaşamın gerçekten ne olduğunu, duyusal algıları, duygula-
lanırken kahramanla aranızdaki mesafeyi nasıl korur-
ansızın fark ettiklerini sıkça duydum.
rı, değişimi aktaramaz. Arşiv, anlatıcı için bir tür korunma
sunuz?
Kitaplarımda, insanlar neredeyse hep krizlerden çıkarak
alanı fakat zamanla bir hapishane haline geliyor. Neyse ki
Hayır, bunu aslında pek de istemiyorum. Birinci tekil
daha güçlü veya daha mutlu hale geliyorlar.
karakter, oradan çıkmayı başarıyor.
şahıs anlatımını seçersem bunu kahramanıma çok yakın
Bu, bir ayrılık yoluyla da olabilir, yalnızca kendi du-
‘MODERN TEKNOLOJİNİN DÜŞMANI olabilmek için yapıyorum.
rumlarını daha net gördükleri için de gerçekleşebilir.
DEĞİLİM AMA KÖLESİ OLMAMAYA ÇALIŞIYORUM!’ COVID-19 salgını sırasında “kriz”den bir “fırsat” ola- Bu, biraz da oyunculuğa benziyor. Yazarken karakte-
n Kahraman, arşivi kendi evine taşıdığında bu, onun ne- rak sıkça bahsedilmişti. Bu, zamanla biraz rahatsız edici rimin rolünü oynuyorum ama kim olduğumu unutmadan.
redeyse tüm yaşamını işgal ediyor. Oysa zamandaki geri hale gelse de tamamen yanlış da sayılmaz. Eğer karakterime biraz daha mesafe koymak istiyorsam
dönüşlerden anladığımız kadarıyla başkalarının ya da dün- Aynı şekilde iklim krizi de olumlu gelişmelere yol üçüncü tekil şahıs anlatımını tercih ediyorum.
n
6 28 Aralık 2023