05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

titreyen iki mum ışığında” bir gecede yazılmış. Anlatımın doğru denizden yükselir;/ uzak ve sapa düzlüklerden gelir.” ‘GENÇ ŞAİRE ÖĞÜTLER’ kahramanı Christoph’un “bir gecede, 24 yaşında birinin na- Mehtap, şövalye, sevdalı kız, gelin, melekler, müzik, komşu, Genç Bir Şaire Mektuplar’da Rilke’nin genç şairlere öğü- sıl öldürüldüğünü” anlatır küçük öykücüklerle. fırtına, akşam şiirlerde, kafiye, aliterasyon, çağrışım, lirizm, dü şu: “Size yaz diyen nedeni araştırın. Kökleri, yüreğinizin Onun Tanrı’yla en çok bütünleştiği ve dini hep önde tut- yalnızlık, sezgi, düşünce, günlük yaşamın insan üzerindeki iz- en derinliklerinde dal budak aşlıyor mu, buna bakın. Yazma- nız yasak edilince, artık yaşamayacak mısınız?... En çok da, tuğu Keşiş Yaşamı Üzerine, Hac Üzerine, Yoksulluk ve leri ağırlıktadır. Duino Ağıtları (1912) onu iyice ünlendirir. Dı- gecenizin en sessiz bir anında, yazmalı mıyım diye kendi ken- Ölüm Üzerine-Dualar 3 kitaptan oluşuyor (1899-1903). şarıda fırtına eserken, şatonun dibindeki uçurumda deniz ka- dinize sorun.” (Melahat Özgü çevirisi) Benlikle Tanrı’nın buluşması… Unutulmaz anılar, geç- barıp duruyordur. Fırtınadan biri şöyle seslenir: “Kim duyar, “Bir mısra yazabilmek için insan, birçok şehir görmeli, mişin gizemi, büyük tarihsel olaylar, masal, kiliseler, varlık- ses etsem, beni melekler katından?” O akşam ilk ağıt yazılır insanları, nesneleri görmeli, hayvanları tanımalı, kuşların yokluk, yoksulluk... “SEN öyle büyüksün ki, ben bir hiçim” sonra ikinci... Araya uzun bir süre girer. Yedinci ağıt 1922’de nasıl uçtuğunu hissetmeli, küçük çiçeklerin sabahları açar- der Tanrı’ya. Yaşamla ölümün sorgulandığı şiirlerde Rilke, biter. Şiirler “melek” imgesiyle örülüdür. Bu meleğin bilinen ken nasıl titreştiğini bilmeli.” Paris anılarıyla beslenen not- yoksulluğu da Tanrı’nın varlığına bağlar. “TANRIM, herke- melekle bir ilişkisi yoktur. “Görünmeyende daha yüksek bir lar, Malte Laurids Brişgge’nin Notları... se kendi ölümünü nasip et.” gerçeklik derecesinin tanınmasına tanıklık eden bir varlıktır.” “Şair” şiirinin ilk dörtlüğü, kendisidir sanki: “Ey zaman, Sonra İmgeler Kitabı’nda (1902) içinden çıkıp dışarısıyla, Kahramanlar, aşkları karşılıksız kalmış kadınlar, anneler, genç uzaklaşmaktasın benden şimdi./ Yaralanıyorum her kanat çır- doğayla, imgelerle bağ kurulur. İçten dışa, dünyaya açılır. yaşta ölenler, oyuncak bebekler, hayvanlar da yer alır şiirlerde. pınışınla/ Ama kalınca yalnız, söyle, neye yarar ki/ dudaklarım, Yalnız insan doğayla iç içe geçer. “KİM olursan ol, akşam Orpheus’a Soneler (1923), Duino Ağıtları’nın devamı gibi- gecem ve gündüzüm tek başına?....” (Çeviren: Ahmet Cemal) n dışarı çık/ içeride her şeyi bildiğin odandan....” der. dir. “Nefes alıp verme, uyuma uyanma” metaforlarının yanı sıra İnsanın iç dünyasından dışarıya, dışardaki dünyadan içe iş- Orpheus, canlılara duymayı öğreten, şiir söyleyen bir figürdür. (Dize alıntıları Yüksel Pazarkaya’dan) leyen, gidip gelen, dış dünyadaki görüntülerle beslenen şiir- “SOLUMAK, ey görünmeyen şiir!” Ünlü “Panter” şiiriyle, (Genç Bir Kadına Mektuplar, Çeviren: Melike Öztürk, Ne- lerdir bunlar. “YALNIZLIK bir yağmur gibidir;/ Akşamlara Behçet Necatigil’in “Pars”ı arasında benzerlik bulanlar da olur. zih Er Yayınları. 2014) IŞIL MADAK’TAN ‘ANLAMSIZLIK SAATİ’ Işıl Madak, ilk öykü kitabı Anlamsızlık Saati’nde (Everest Yayınları), kahramanlarını incelikle gözlemlenmiş mekânlarda, sıradan bir günde yakalıyor: Bir av sırasında, ormanda, mahalledeki pazar yerinde, bir otelde, doktor muayenehanesinde, çay bahçesinde ya da eski eşya satan bir dükkânda. Ancak anlamsızlık saatinin çaldığı, böylece her dakikanın ve olayın bir eşiğe, bir dönüm noktasına dönüştüğü anlar bunlar. Büyük acılar kısacık yüzleşmelere sığıyor Işıl Madak’ın kaleminde. doğrudan, yüksek sesli, bağıran bir dil kul- sal; açlık, mültecilik, taciz, zulüm vb. yanlışların insanı YUSUF ALPER lanmıyor. Yumuşak sesle, hatta bazen “mı- nasıl etkilediğini anlatıyor; derinden, sessiz, hüzünle… rıldandıklarım” diyebileceği bir dille ya- Acının derinliği ilk öykü “Av”la başlıyor. “Frenk nlamsızlık Saati (Everest Yayınla- zıyor. Acısı”nda kurtuluş savaşımızda düşman askerlerinin genç rı), Işıl Madak’ın ilk öykü kitabı. Öykücülüğünün çıkış noktasını Sait Faik kıza tecavüz etmeleri, gebe kalıp doğurmak zorunda kal- A Son birkaç yıl içinde yetkin yazın- ve Sabahattin Ali olarak görebiliriz. Bire- ması, içsel çatışmaları, Suriyeli küçük kıza otelde çalışır- öykü dergilerinde yayımladığı öykülerinden yi derinlemesine işlerken toplumun sorun- ken tecavüz ve sonra intiharla ölümü... “Diş” öyküsünde, oluşuyor. Kimi ironik olsa da derininde hü- larını da dile getiren bir yaklaşımı var. Onu erkek çocuğa taciz... zünlü bir kitap Anlamsızlık Saati. asıl ilgilendiren Cumhuriyetin yetiştirdiği Pazarın akşam kalıntılarını toplayan yoksul insanlar, Kitabında “İçindekiler” yerine “Sustuk- öykücüler, 1950’li, varoluşçuluğun yansıdı- çöp toplayan adam, Pavlov’un yaşamı ve yaptıklarını sor- larım” diyor yazar. Galeano’nun “Dertko- ğı, dili çok önemseyen yazarlar: gulaması, acının ve hüznün yansıdığı bir aşkın dile geldiği van” bebeklerini alıntılıyor, bölüm araları- Ferit Edgü, Orhan Duru, Vüsat O. Bener... “Kuş Vakti” ile “Sevgilim Kedim Değil”... na dertkovanlarla ilgili ilginç, hüzünlü, şi- Sevim Burak, Leyla Erbil, Tomris Uyar, Hulki Bir çocuğundan vazgeçme acısıyla “Sofi’nin Seçimi”, ma- irsel metinler alıyor. Guatemala dağlarının Aktunç ve günümüzün nitelikli öykü yazarla- sallardan yararlanan fantastik, grotesk kaygıların egemen ol- susarak dert dinleyen ve endişeyi yok eden rı. Elbette Dostoyevski, Bachmann, Cortazar duğu boşalan bir köyde insan ve aşk ilişkileri, aklını yitirmiş bebekleri bir leitmotiv gibi kullanıyor. ve diğer Latin Amerikalı yazarlar… bir gencin acıları… En önemlisi de “insanın anlam arayışı”. Bireyin ve toplumun acılarını, hüznünü, yoksunlukları- Öykülerinde, kırsal kesimden entelektüel büyük kent in- Anlamsızlık Saati, Işıl Madak’ın duyarlı ve estetik bir dil- sanına, tüm insanların içsel, ruhsal varoluşsal ve toplum- nı, yoksulluklarını, insanın insana yaptığı zulmü yazarken, le kaleme aldığı yaşamın içinden, yetkin öyküler toplamı. n FİLİZ ERGENEKON ŞAHİN’DEN ‘DOMİNO ETKİSİ’ nkara’da yaşayan mutlu bir aile... Başkomiser Serdar Oğuz ile mi yoksa aşk mı, olmalı sorularını sorarken, özgün karakterleri ve edebiyat öğretmeni eşi Selma Oğuz, çocukları Derin ve Erdem... kurgusuyla aile, aşk, hırs, intikam ve adalet kavramlarının yeniden t A Ve Selma’nın ani gidişi ile değişen yaşamlar... anımlandığı, mesleki ve teknik bilgilerle donatılmış sıra dışı bir Ailede bir taşın yerinden oynamasıyla tüm dengelerin altüst olduğu, aile polisiye... içi dinamiklerin yaşamlara etkisini, iyi ile kötü diye ayırdığımız çizginin Domino Etkisi (Sokak Kitapları Yayınları), Filiz Ergenekon Şahin’in tam olarak nerede başlayıp nerede bittiğini, çocukluk travmalarının bire- “Komiser Derin Oğuz-Emniyet Amiri Tarık Balkan” serisinin ilk halkası. n yin iç dünyasında yaşama ilişkin verdiği kararlarda kişiye göre değişken- lik gösterse de nasıl belirleyici bir rol oynadığını işleyen bir hikâye... Domino Etkisi / Filiz Ergenekon Şahin / Sokak Kitapları Yayınla- İş yaşamında mesleki sorumluluklar mı yoksa duygular mı, prensipler rı / 320 s. / 2023. 10 28 Aralık 2023
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle