Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Eskisi yenisi, öykümüz hangisi?
Yeni yazarlara çokça yer açtığım biliniyor. Cumhuriyetimizin bu yeni yüzyılına başlarken, artık aramızda olmayan kimi
yazarlarımız üzerinden görece “eski yazar” olgusunu deşip farklı bir yaklaşımla sözü gençlere getirebiliriz. Böylelikle
konuyu, aynı zamanda yeni yazarların kendilerini ortaya koyma tutumları için de birer örnekçeye dönüştürebiliriz pekâlâ.
ecati Tosuner’in 20 yıl önceki sorusunu unu-
tamam: “Necati Tosuner ne zaman usta ola-
N cak”. Kitaplı yazarlığının 40. yılında sormuş-
tu Necati bunu, Dünya Öykü Günü’nde hıncahınç
öykücü önünde “model” halinde. Soru salondakile-
re değil öykücülüğümüzeydi, yazın kamuoyuna, ya-
zarlarımıza.
Her yazar, sırası geldiğinde ustalaşacağını, usta
olarak anılacağını umar, doğal bu. Necati Tosuner
bunu hepimiz adına, kimilerinin yayvan bakacağını
bilerek yaptı. Ya gidenler, soramayanlar? Öyle ya
Tosuner’e yaştaş 1940’lıları, önceki 20-30’lular
kadar sonraki 50-60’lıları anımsayalım. Öyküde öne
%40%40
çıkan, ama savrulup giden imzalara, genç sayılacak
yaşta aramızdan ayrılanlara ne demeli?
Sulhi Dölek (1948-2005), İzzet Harun Akçay (1953,
2011), Yücel Balku (1969-2003). İlk ikisi ellilerinde,
öteki otuzlarında ayrılmış aramızdan. Gelin ömrünü
öykü-romana, çeviriye vermiş bir yazarı da katalım
kurulumu, işlenişi, anlatımı açısından bizi
anlatılarında önünü açtığı farklı kişileriyle öne çıkan
bunlara: Kâmuran Şipal (1926-2019).
önemsenmesi gereken bir yazarla tanıştırıyor. İzzet Harun Akçay ne zaman usta olacak?
Soramayacaklarına göre bu imzaların yerine bizim
Kişilerin, olaylara yaklaşımındaki yumuşak tutum,
sormamız gerekmez mi Necati Tosuner sorusunu?
YÜCEL BALKU…
Dölek’in halkçı dayanağa sahip açık biçimli
Her yazarın zengin okur yelpazesi bulunsa da
Yücel Balku, gepegenç yaşta aramızdan ayrılmış,
öykülemesinde, yüksek gerçektenlik duygusuyla
“usta”lık olgusu apayrı bir gizeme sahip çünkü.
öyküye verdiği emekle, bunlardaki soyutlayımla,
okuru çarçabuk kuşatan hünere dönüşüyor.
dönüştürümle göz çelmeyi başarmış bir
KÂMURAN ŞİPAL…
Aykırı gerçekçi, yer yer grotesk çizgiye karşın ince
öykücümüz.
Kâmuran Şipal, 1960’larda yayımlanan öykülerini
denge üzerinde duygudaşlık, özdeşleyim yaratarak
Ölümü ardından yayımlanmamış metinleri de
Gece Lambalarının Işığında (YKY, 2009) başlığı
kayabilen bir yazar o.
eklenerek “Bitmemiş Külliyat” olarak yayımlanan
altında toplu basımla okurla buluşturdu, bir kez
Dramatik akışın nasıl gelişebileceği yönünde
Sükût Ayyuka Çıkar (Can, 2011), onu tüm
daha gündemimize getirdi.
önceden tasarladığı beklenti eşiğini, farklı
verimleriyle ortaya koyuyor.
Öykülerde anlatıcılar veya öykü kişileri olayları
rastlantılarla şaşırtmacaya dayalı cilalayıp okurun
Kullandığı simgeler, bizi farklı imgelere yöneltirken
dıştan izleyen, bunlara pek karışmasa da olup
metne koşut gizli bir koşuya çıkmasını sağlıyor.
öykülerinde, her adımda okuru kuşatan bir evren
bitenleri yeniden kuran yanlarıyla belirginleşiyor.
Tahsin Yücel’den çok farklı olarak aykırı gerçekçi
kurduğu söylenebilir onun.
İzlenimci anlatımla kamera-göz benzeri güvensizlik
çizgisini kara anlatıyla doruğa taşıyan, geleneksel
Bu öykülerde kişiler, anlatının kuruluşunu
içinde hep dıştakilerin peşinde birbirine
sözdizimi kavrayışıyla çağıltılı bir anlam çoğulluğu
içten dışa kurdukları halkalar aracılığıyla, yazar
örgülenirken, sıkışmış, kuruyup kalmış su damlası
yaratıp artalanı derinleştirerek bu yalınlıktan
yokmuşçasına var ediyor üstelik bunu açık bir anlatı
benzeri iz bırakıyor bu kişiler.
kavramsallık çıktısı yaratmayı başaran Sulhi Dölek
biçimiyle kol kola girerek sunuyor Yücel.
İnsanlar, görünürde durgun bir yaşam sürse
ne zaman usta olacak?
Bireyle çevresi arasında karşılıklı ilişkilenimde
de azıcık deşildiğinde dipte gizil güç halinde
gerek bunu biçimlendirişi gerekse soyutlayımı,
İZZET HARUN AKÇAY…
bir gerginliğin beklediği, aralarında hiçbir sorun
dönüştürümü açısından oyunbaz, dikkat çekici
İzzet Harun Akçay, 1990’lar öykücülerinden olsa da
yokmuş gibi görünse de bir etkime, yönleniş
düzey sergileyen, öyküsünde bireyin, kendisine de
daha çok Gülistan (Berfin Bahar, 2005) başlıklı öyküler
aldıkları hemen ayırt ediliyor.
gizemli göründüğü olgusunu açığa çıkarmayı bilen
demetiyle dikkati çekmiş, bu arada romanlarında
Tüm öykü kişileri, çözümsüz yaşamlarıyla ilginç
Yücel Balku ne zaman usta olacak?
sergilediği düzeyle ilgi uyandırmış bir kalem.
konum sergiliyor. Çünkü Şipal, öykü kişilerini kendi
Evet, eski aylar için hocaya söyletirler ya
Gülistan’daki öyküler, genelde anlatımcı çizgide
gerçeklikleri içinde yapılandırırken, bunun ardına
“Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar” diye, buna göre
algılanabilir ancak Akçay, bunu eğretilemeyle,
geçip yalnız, münzevi dünyalarıyla burukluklarıyla
yazarların yaşarken parlak birer yıldız halinde
yerine koymayla dengeleyip görece farklı bir derinlik
canlandırıyor onları, kişilerin sergilediği devamlılık
sergilediği duruşu, usta olarak ne zaman anılmaya
içiriyor anlatısına.
da sürece yayılarak izleniyor böylece.
koyulacaklarını sormayı bırakacağız bir yana,
Ayrıca eklemek gerekir; biçemsel değişikliğe
Öykülerden yansıyan içbükey bakışla, döngüsüne
sönümlenmiş eski yıldız olduklarını düşüneceğiz ha,
dönük tutumuyla, şairliğinden getirdiği dilsel
kapanan evrenlerin içe dönük sorgulayıcı kişileriyle
olacak iş mi bu?
açılımla, bunların genişliğiyle de öyküyü köpürtüyor
geçmişi yeniden kurmakla kalmayıp bunu sarsarak
Yoksa yaşamamış, yazmamış, öykü kaleme
İzzet Harun.
silkeleyen, öykü tezgâhında bunu yeniden dokumanın
almamış mı sayacağız onları? Üstelik alanlarında
Bu tutumu hem anlamlandırmaya dönük güçlü iç
önünü açan Kâmuran Şipal ne zaman usta olacak?
ustalık sergilediklerini bile bile? Nitekim bugün
ses yaratıyor öyküde hem de okurdaki sorgulayıcı
yüzlerce öykücümüz var, var olanlara her yıl onlarca
SULHİ DÖLEK…
yanın açığa çıkmasını sağlıyor.
yeni imza katılıyor ayrıca. Cumhuriyetimizin ikinci
Sulhi Dölek, Süper Baba, İkinci Bahar gibi
Demek ki yazarın verimleri, bu yanlarıyla
yüzyılındaki bu ilk birkaç ayı gelin öyleyse biraz da
1970’lerden 2000’lere uzanan süreçte milyonlara
görmezden gelinemeyecek dikkat çekici düzey,
bu yenilere ayıralım.
n
ulaşan popüler halk dizilerinin senaryolarına imza
nitelik sergiliyor.
atmış, yaygın tanınırlığı olan bir öykücü, romancı.
Sabırlı yaklaşımla kurduğu geniş soluklu www.sadikaslankara.com, her perşem-
Yayıncısı Eksik Parça tarafından okurla
öykülerinde yaydığı evrenleri, bu evrenlere
be öykü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında
buluşturulan Vidalar (1983) Aynalar (1994),
yerleştirip toplumsalcı, insansal duyarlıkla işleyip güncellenerek sürüyor.
12 16 Kasım 2023