Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
toplumsal düzen içinde bulunmasına, özgürlüğünün top-
kalıcı olmadığı takdirde, söyledikleri de kalıcı olamaz.”
Zaman ise onu çok meşgul eder. Malina romanının lum tarafından yok edilmesine karşı duruştur.
başındaki “bugün” sözcüğünün kullanılışına ilişkin şun-
DÜŞSEL BİR OTOBİYOGRAFİ, ‘MALİNA’!
ları söylüyor:
Düşsel bir otobiyografidir Malina (1971). Romanın is-
“Yalnızca zamanı belirtirken uzun uzun düşünmek zo-
keletini sarışın, kahverengi gözlü bir kadın oluşturur. Bu
runda kaldım, çünkü insanlar her gün ‘bugün’ demeleri-
kadının adının “I”yla başlaması, Klagenfurt’ta doğup
ne, daha doğrusu demek zorunda olmalarına karşın, be-
(Bachamnn’ın doğduğu kent) Viyana’da yaşaması yaza-
nim için ‘bugün’ diyebilmek neredeyse imkânsız; örneğin
rın yaşamıyla örtüşüyor.
insanlar bana -yarın bir yana- bugün ne yapmak istedik-
Romanda “anlatılan ben” ile “anlatan ben” arasında
lerini bile anlattıklarında, çoğunlukla sanıldığının aksine,
belli bir uzaklık vardır. “Ben” olarak romanda yer alan
dalgın bakmaya değil, ama ne yapacağını bilemediğinden,
kadın, hayat hikâyesini anlatma gereğini duyar.
çok dikkatli bakmaya başlıyorum; ‘bugün’ ile aramda işte
Malina, yapısıyla bir “sanatçıromanı”dır (Künstler-
bu denli umutsuz bir ilişki var.”
roman). Kitapta tasarlanan bir roman vardır. Düşsel bir
NELER YAZDI, NASIL YAZDI?
biçimde mutluluğun ele alınması, geçmişin kaybolmuş
Yalın şiirlerin omurgasında felsefe ağırlıktadır, Erte-
cennetini yeniden kurulması... tasarlanır ama bu kitabın
lenmiş Zaman’da (1953). Cesurdur ama serttir de. İn-
yazılamaması işlenir.
sanlığın yaşadığı, karanlık, sıkıntılı, hüzünlü, zorluklarla
SAVAŞIN YIKINTILARINDAN DOĞMUŞTUR!
boğuşan bir dünya dile getirilir. Savaş, kaba kuvvet, ge-
leceğin ne olacağı, yani belirsizliği çok belirgindir. Bir ‘YIKINTI YAZINI’NIN EN ÖNEMLİ
şeyleri yerli yerine oturtma çabasının dili hâkimdir şiir- YAZARLARINDAN!
HEINZ BACHMANN
lere. Babası, Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’ne üyedir, savaşa
Behçet Necatigil’in yorumu: “İnsanoğlunun yazgısına katılır. Bu onda nasıl bir travma yaratmış olmalı ki ölüm
Şiir kitaplarında hayatın sıkıntılarına, savaşa, tüm olum-
boyun eğişini, yaşam boyunca süren yalnızlığını işlemiştir
ve savaş hep gündeminde olmuştur.
suzluklara bir “çıkış” arar bir çözüm bulamayacağını bile
Ingeborg Bachmann. Gerek şiirde, gerekse düzyazıda mo- Paul Celan’la karşılaşması yaşamının dönüm noktasıdır.
bile. Yaralı yüreği, “Karanlık Şarkılar”, “Büyük Yük”ler...
dern bir dil kullanmış, fakat kalıplara girmekten kaçınmış-
Ömür boyu dalgalı, sıkıntılı, yarı mutlu yarı mutsuz, çoğun-
hep ertelenmiş geleceği imler.
tır. Düzyazılarında da şiirsel bir anlatım görülür.”
luk huzursuz, aşkları başlar.. Şiir, öykü, roman, radyo oyu-
Manhattan’ın İyi Tanrısı (1958) Davalı Manhattan’ın İyi
Büyük Ayı’ya Çağrı (1956), yeni bir dilin elinden tutmaya,
nu, teorik poetik dersler...
Tanrısı, suikast hazırlamak suçlamasıyla mahkemeye düşer.
onu şiirlerinde yeşertmeye, yerleştirmeye çalışır. Zamanla hiç
İkinci Dünya Savaşı sonrası edebiyatının önemli şairlerin-
Bir gezide birbirine âşık olan Jennifer’le Jan’ı hedef alır da-
kesilmeden süren sorunlar yazarın asıl sorunudur. “Ben”le olan
den, yazarlarından biri olur. Çünkü savaşın yıkıntılarından
valı; “bulaşıcı bir hastalık gibi” görür aşkı.
mücadele sürerken, “biz”e ilişkin düşünceler de öne çıkar.
doğmuştur. “Yıkıntı Yazını” olarak anılan yazının en önemli
Ayrıca “seven kişilerin kentin düzenini, geleceğini boz-
Yer yer duygusal duruş, düşünceler sezdirilse de “Gece”,
yazarlarından biridir ne acılara, ne umutsuzluklara katlana-
dukları, kente zarar verdikleri” savlanır. Her şeyin “denge
oyuncu, oyuncak ayı üzerinden hayata bakış, kaba kuvve-
rak. “Yabancı bir göğün altında/ gölgeler güller/ gölgeler/
ve düzen içinde” yürümesi için sevgililer havaya uçurulur.
te karşı çözüm aranır. “Oyun bitti” dense de, bitmez. Çünkü
yabancı bir toprakta/ güller ve gölgeler arasında/ bir ya-
Bu iyi niyetle işlenen cinayetmiş ve buna yargıç da inanır.
“Sisler ülkesi”dir üstünde durulan. “Sevgili kardeşim,/ Dikkat
bancı suda/ benim gölgem” (Gölgeler Güller Gölgeler)
“İnsanın toplumsal hayatı kadar eski, evrensel” sorunlar
et siyah çizgilere,/ havaya uçuyorsun, görmeyip mayınları.”
İtalya’da bulur kaçıp durduğu ölüm. İntihar mı? Bilinmi-
ele alınır Otuz Yaş’ta (1961) . Bireylerin içinde yaşadıkları
Her yerde savaşın yıkıntıları, yarattığı ölüm korkusu vardır.
yor. Ahmatova için yazdığı “Bilnece”de dediği gibidir artık:
toplumun baskısından kurtulma çabası öne çıkar.
Şu dizeler de çağı yansıtıyor: “Artık uyuma vaktidir sevdi-
“Bir daha ilkbahar olmayacak.”
n
Bireysel karşı başkaldırılar, yalnızca toplumların kurumla-
ceğim, oyun bitti./ Usulca yürümeliyiz. Beyaz gecelikler ha-
valanmakta./ Annemle babama göre hayaletler gezmekte san- rına karşı değil, düşüncenin, dilin, cinsiyetin toplum tarafın- (Alıntılar: Ingeborg Bachmann, Toplu Şiirler, Çeviren
ki,/ biz karşılıklı değiştiğimizde nefeslerimizi.” (Oyun Bitti) dan belli kalıplara sokulmasına, bireyin doğumundan sonra Ahmet Cemal, Yapı Kredi Yayınları, 184 s. 2004.)
KIM YOUNG HA’DAN ‘VEDA’
Yapay zekâ kıskacında insan olmanın
sınırları üzerine bir sorgulama
Çağdaş Kore edebiyatının yetkin yazarlarından Kim Young-ha’nın 9 yıl aradan sonra
salgın sırasında yazdığı, bilimkurgunun fantazyayla harmanlandığı ve hümanoidlerin
ve robotların olduğu bir evrende geçen romanı Veda (Çeviren: Betül Tınklıç / Timaş
Yayınları), insan olmanın doğasına ve gerçeğine ilişkin pek çok mühim meseleyi
makine-yapay zekâ kıskacında ele alarak işlediği bir romanı.
“Geri döndürülemez zamanın ve ölümün oğul ve arkadaşlık ilişkileri çerçevesinden bir
GİZEM OLCAY
karşısında nedir ki insan” diye soruyor ardın- hikâyeyle incelikli bir kurguda birleştiriyor Kim
dan. İnsana atfedilen ahlaki tüm özellikleri te-
Young-ha ve Veda’sı hakkında Jeong Ah-eun’un
İNSANLIK YAPAY ZEKÂYLA ÇATIŞIRSA!
ker teker işliyor. Kitabın ana kahramanı, “Ba-
(The Hankyoreh) şu düşüncelerine katılmamak
Çağdaş Kore edebiyatının önemli yazarlarından Kim Young-
har çiçeklerinin açtığını gördüğümde ve da-
olanaksız:
ha’nın 9 yıl aradan sonra salgın sırasında yazdığı, bilimkurgu-
ha şimdiden vedalaşmanın derdine düştüğüm-
“Veda, Kim Young-ha’nın şimdiye kadar ya-
nun fantazyayla harmanlandığı romanı Veda (Çeviren: Betül
de, güzel şeylerin artık gelmeyeceği günü dü-
yımladığı en iyi romanı. Başlangıçta sert bir şe-
Tınklıç / Timaş Yayınları), hümanoidlerin ve robotların olduğu,
şündüğümde bir makine değil, ölümlü bir var-
kilde vuran ve sonra yavaş yavaş hafifleyen, in-
insanlığın yapay zekâyla çatıştığı bir evrende geçen bir anlatı.
lık olduğumu anlıyorum” diyen Cheol.
san olmanın doğasında var olan nitelikleri takdir
Babası Profesör Choi ve ikisi robot biri gerçek üç kediyle
etmenizi sağlayan zekice yazılmış bir roman.”
yaşayan Cheol, bir gün insan ya da hümanoid olduğuna ilişkin
YAPAY ZEKÂ VE MAKİNELER
Veda, bir çeşit yapay zekâ ve makineler çağı
herhangi bir kaydın bulunmaması gerekçesiyle toplama kam-
ÇAĞINI FELSEFİ DERİNLİKLE
anlatısını felsefi derinlikle buluşturan bir ge-
pına götürülür. Kampta artık kullanılmayan robot ve hümano-
BULUŞTURAN GELECEK İMGELEMİ
lecek imgelemini insanlık halleri içinde eriten
idlerle bir araya gelince varlığını sorgulamaya başlar; kendine,
Makineyi ve insanı birbirinden ayıran ve
yetkin bir yapıt. Yaşamın kendisinin ötesinde
geçmişine, bugününe ve geleceğine doğru bir yolculuğa çıkar.
birbirine yakınlaştıran -hatta iç içe geçiren-
anlam arayışının ihtiyacı üzerine bir irdeleme.
“Bilinçli olarak yaşadığımız şimdiyi uyanık yaşamak zo- sarmalı ve güç döngüsünü vurguluyor. İnsan
Ve romanın kendisi adeta bu arayışa yanıt niteliğinde, insa-
rundaydık. Bu uyanış, dünyada yaygın olan ıstırabı fark et-
olmanın sınırlarını, nerede başlayıp nerede bittiğini, ölüm
na insanlığını ve sınırlarını anlatan bir hikâye.
mekle başlıyordu, farkındalıksa dünyadaki acıyı azaltmak karşısındaki acizliğini ve doğayla ilişkisini sorguluyor.
için çaba sarf etmeyi gerektiriyordu” diyor Kim Young-ha “Bir şeylere inanmak istemenin yanlış olduğunu düşün-
Günden güne önü alınamaz şekilde gelişen teknoloji ve yapay
ve romanı boyunca yaşam, ölüm, insan ilişkileri, bilinç, an- zekâ karşısında insanlığın sonunu getirecek olanın yine onun göz müyorum. Fakat dünyadaki tüm hikâyeler bu istekle başlı-
lam, inanç gibi motiflerin etrafında gezinirken insan doğası- yor. Görünmeyen bir şeye inanma isteği” derken haklı değil
karartan hırsı ve kontrolsüz güç arzusu olduğunu hatırlatıyor.
na ilişkin önemli tespitlerde bulunuyor. Romanın tüm bu meseleleri bir tarafa, duygusal ağrılığını baba- mi sizce de?
n
19 Ekim 2023 9