05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

J. M. COETZEE VE ARABELLA KURTZ’DAN ‘İYİ HİKÂYE: HAKİKAT, KURMACA VE PSİKOTERAPİ ÜZERİNE YAZIŞMALAR’ Postmodern dokunuşlarla platonik bir diyalog!’ İyi Hikâye (Çeviren: Elif Ersavcı / Can Yayınları) psikanaliz ve ahlak psikolojisiyle ilgilenen Nobel Edebiyat Ödüllü yazar J. M. Coetzee ile yazın çalışmalarına ilgi duyan klinik psikolog Arabella Kurtz’un psikanaliz ve roman yazma pratiklerinin birbirlerine söyleyecek yararlı sözleri olabileceğini araştıran içten söyleşisi. Bu yönüyle bir psikanaliz seansı niteliği de taşıyan kitaptaki 11 bölümün her biri, Coetzee’nin kurgu-gerçeklik çatışması, bilinçaltının baskılanması, göçmen sorunları, soykırım gibi konular hakkında yüksek sesle düşünerek sorduğu pek çok sorunun peşinden gidiyor. boğabileceğini vurguluyor. Z. DOĞAN KORELİ Coetzee, hassas bir çizgiye daha dikkat çeke- rek bir psikiyatri seansında kişinin anlattıklarının obel Edebiyat Ödüllü yazar J. M. Coet- birçoğunun gerçekliğin baskılanmasından oluş- zee ile klinik psikolog Arabella Kurtz’un tuğunu ekliyor. Örneğin kişi ya rahatsız edici ya- N psikanaliz ve roman yazma pratiklerinin şanmışlıklarını bastırmayı seçerse? Çeşitli suçlar birbirlerine söyleyecek yararlı sözleri olabilece- işleyen biri, bunları gizlemeyi düşünüp kendin- ğini ortaya koydukları, bu yönüyle bir psikanaliz ce doğrular yaratıp onu anlatırsa? Bu durum “ha- seansı niteliği de taşıyan söyleşileri İyi Hikâye’de kikatler” üzerinden değerlendirilmeyi önceleyen (Çeviren: Elif Ersavcı / Can Yayınları) tartışmayı seansı ne ölçüde güvenilir kılar? yöneten, romancının gündemi ve teori ile kurma- Güney Afrika’da büyüyen ve şimdilerde canın izdüşümüne yönelik bakış açısı. Avustralya’da yaşayan Coetzee, yapıtın bir bö- Kurtz ise Coetzee’nin dile getirdiği konulara psi- lümünde yazın-psikanaliz ilişkisi tartışmasından kanalitik yorumlarda bulunma görevi üstleniyor. uzaklaşarak sömürgeci eylemler ve özellikle soy- Yazarlar arasındaki paylaşımlar, yazın sana- kırım konusundaki rahatsızlığını dile getiriyor. tı ile psikoterapinin birbirlerine çok büyük katkı- Özellikle Avustralya’da ataların yerli halk olan lar sağlayabileceğini ancak aralarındaki kavram- Aborijinlere karşı acımasız, insanlık dışı hatta iğ- sal uçurum nedeniyle önemli zorlukların da orta- ya çıkabileceğini gösteriyor. renç eylemlerde bulunduğunu ancak bu davranış- ların şu an orada yaşayanlara bir suçluluk yükle- İlk başta başıboş sohbetlere dalma, entelektü- el tartışmalara aşırı derecede kapılmış iki kişi ara- yemeyeceğini belirtip bugün atalara saygıyı, on- sındaki konuşmalara kulak misafiri olma izlenimi ların insanlık dışı davranışlarını da kabul ederek veren soru ve yanıtlar, bunların her birinin sayfa- nasıl dengelediğimizi sorguluyor. dakilerden çok daha yoğun anlamlar ifade ettiğini WG SEBALD’IN ‘AUSTERLITZ’ ROMANI, ortaya koyuyor içine girildikçe. ‘KURGU-HAKİKAT’ ÇATIŞMASI VE EDEBİYAT, PSİKANALİZ VE FELSEFE! BELLEĞİN BASTIRILMASI! Yazarlar, sohbetleri boyunca kendilerini tek bir Tartışma, W. G Sebald’ın Austerlitz romanına Bu noktada psikoterapistin, hastaların anlatılarındaki tu- konuyla sınırlandırmıyor. Bunun yerine kitap, “kur- ilişkin getirdikleri son bölümdeki yorumlarla, yazınsal para- tarlılıklara kesinlikle duyarlı olması gerektiği konusunda gu, hakikat, fantezi, psikolojik ve toplumsal baskı” gibi pek çok metrelere ve “kurgu-hakikat” çatışmasına ile belleğin bastı- uyarılarda bulunuyor. Kurtz’u “hakikat” ve kurgunun kes- alanda öznellik ve gerçeklik arasındaki dengeyi de gözeterek rılması gerçekliğine geri dönüyor. kin çizgilerle ayrılıp ayrılamayacağı konusunda sıkıştırıyor. özgürce ve çoğunlukla konu dışına da kayarak konuşuyorlar. Şöyle ki Holokost’tan kurtulan Yahudi bir çocuk olan Ne var ki geçmişe ilişkin bilgileri öyle ya da böyle ortaya Kurtz ve Coetzee arasındaki sohbet, referans ve ilgi alanla- Austerlitz’in ailesinden koparılmasının ve yabancı bir ülke- çıkarmanın başka bir yolu olmadığının da altını çizip yaşan- rının genişliği açısından son derece eklektik. de farklı ulustan kimselere emanet edilmesinin travması, da- mışlıkların ya yazarak ya da terapi görüşmeleriyle bilinç dı- Cervantes, Dostoyevski, DH Lawrence, Hawthorne ve Se- ha da derinde ailesi ve orta Avrupa Yahudileri yok edilirken şına aktarılabileceğini belirtiyor. bald gibi çok sayıda yazın adamının pek çok ilgi çekici olay sağ kalması, onu psikanaliz seanslarından uzaklaştırıyor. Ardından Thomas Nagel’in “Yarasa Olmak Nasıl Bir öyküsünden ve Sigmund Freud, Melanie Klein, Wilfred Bi- Çünkü Austerlitz, bunların hiçbirini hatırlamak istemiyor. Şeydir?” adlı makalesine getirdiği yorumlarla tartışmayı da- on, Isabel Menziles Lyth ve Paula Heimannn gibi psikana- Böylece bireysel belleğini bastırırken aslında Avrupa’nın acı ha da alevlendiriyor. litik teorisyenlerden yararlanıyorlar. Açıkça ifade edilme- dolu tarihsel ve toplumsal belleğini de bastırıyor. Yazar, biraz da konuyu dağıtıp empatiyi ve “öteki”ni an- miş olsa da Platon ve Kant’tan da alınan örtülü felsefi tema- Bu da “hakikat”in ortaya çıkışını engelliyor Coetzee’ye lama konusundaki sınırları zorlayıp bir psikiyatristin, hasta lar da söz konusu. göre. Austerlitz karakteri üzerinden kurgusal bir yapıt oluş- olmanın nasıl bir şey olduğunu gerçekten ne ölçüde bilebile- Coetzee ve Kurtz, kurgusal bir metin ile psikoterapinin ör- turma sürecinde gerçeğin rolünün ne olduğuna başa döne- ceğini sorgulamasıyla bakış açısını değiştiriyor. tüştüğü ve çatıştığı yerleri anlamaya çalışıyor sayfalar boyu. rek yanıt arıyor. Kurtz’a göre terapötik (tedavi edici) buluşma, bir yazın ürü- YAZIN DÜNYASININ İKİLEMLERİ… Sohbet sırasında yazarlar oldukça uyumlular; üstelik dü- nünün oluşumunu andıran yaratıcı bir süreç. Coetzee de ay- şünce fırtınaları yarattıkları anlarda yeni soru işaretlerinin pe- İyi Hikâye’de Coetzee, kurmaca bir dünya yaratmak için ço- nı bağlamda düşünceler paylaşıyor. şine takılarak birbirlerini tetikleyebiliyorlar. Böylece ortaya ğunlukla kendi yaşam deneyimlerinden beslenen romancıların bir süre sonra estetik açıdan boşluğa düşebileceklerini ve bir postmodern dokunuşlara sahip platonik bir diyalog çıkıyor. HAKİKAT VE KURGUNUN SINIRLARI! anının gerçekliğini düşünsel bağlamda ne kadar süsleyip de- Her iki yazar da tartışma konularını bir dizi sonuca bağla- Yazınsal anlatılarda dramatizasyona ve yeniden yaratıma mak yerine farklılık ve belirsizliklerle tüm zihinsel boşluk- olanak tanınmalı mı yoksa salt nesnel değerlere mi bağlı ka- ğiştirebilecekleri ikilemiyle karşılaşabileceklerini de tartışıyor. Yazın insanlarının anlattığı anıların doğruluğundan kuş- larını ortaya seriyorlar. lınmalı sorunuyla uğraşıyor. Psikoterapistin de, seanslarda danışanlardan dinlediklerinin aynı iki sorunun özünü düşün- kulanıyor ve rahatsız oluyor. Ayrıca kişinin yaşamı tek bir Peki bu durum tartıştıkları şey ile ilgili konuyu açıklığa kavuşturuyor mu yoksa sadece kafa karışıklığına mı yol açı- dürdüğünü, danışanın söylediklerinin tamamen “hakikat” hikâye etrafında döndürülemeyecek kadar çok anıdan olu- olduğunda ısrar etmek yerine bunların kısmen kurgusallığı- şuyorsa o zaman romancıların hangilerini yazacaklarını seç- yor? Bunu aslında Coetzee de şöyle itiraf ediyor: “Gördüğü- nın kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. mesi gerektiğini, anlatı içinde anlatı yaratmanın okuyucuyu nüz gibi hâlâ sıkıştığım yerdeyim. Bir yere kaçamıyorum.” n 6 19 Ekim 2023
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle