Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
J. M. COETZEE VE ARABELLA KURTZ’DAN
‘İYİ HİKÂYE: HAKİKAT, KURMACA VE PSİKOTERAPİ ÜZERİNE YAZIŞMALAR’
Postmodern dokunuşlarla
platonik bir diyalog!’
İyi Hikâye (Çeviren: Elif Ersavcı / Can Yayınları) psikanaliz ve ahlak psikolojisiyle ilgilenen
Nobel Edebiyat Ödüllü yazar J. M. Coetzee ile yazın çalışmalarına ilgi duyan klinik psikolog
Arabella Kurtz’un psikanaliz ve roman yazma pratiklerinin birbirlerine söyleyecek yararlı sözleri
olabileceğini araştıran içten söyleşisi.
Bu yönüyle bir psikanaliz seansı niteliği de taşıyan kitaptaki 11 bölümün her biri, Coetzee’nin
kurgu-gerçeklik çatışması, bilinçaltının baskılanması, göçmen sorunları, soykırım gibi konular
hakkında yüksek sesle düşünerek sorduğu pek çok sorunun peşinden gidiyor.
boğabileceğini vurguluyor.
Z. DOĞAN KORELİ
Coetzee, hassas bir çizgiye daha dikkat çeke-
rek bir psikiyatri seansında kişinin anlattıklarının
obel Edebiyat Ödüllü yazar J. M. Coet-
birçoğunun gerçekliğin baskılanmasından oluş-
zee ile klinik psikolog Arabella Kurtz’un
tuğunu ekliyor. Örneğin kişi ya rahatsız edici ya-
N psikanaliz ve roman yazma pratiklerinin
şanmışlıklarını bastırmayı seçerse? Çeşitli suçlar
birbirlerine söyleyecek yararlı sözleri olabilece-
işleyen biri, bunları gizlemeyi düşünüp kendin-
ğini ortaya koydukları, bu yönüyle bir psikanaliz
ce doğrular yaratıp onu anlatırsa? Bu durum “ha-
seansı niteliği de taşıyan söyleşileri İyi Hikâye’de
kikatler” üzerinden değerlendirilmeyi önceleyen
(Çeviren: Elif Ersavcı / Can Yayınları) tartışmayı
seansı ne ölçüde güvenilir kılar?
yöneten, romancının gündemi ve teori ile kurma-
Güney Afrika’da büyüyen ve şimdilerde
canın izdüşümüne yönelik bakış açısı.
Avustralya’da yaşayan Coetzee, yapıtın bir bö-
Kurtz ise Coetzee’nin dile getirdiği konulara psi-
lümünde yazın-psikanaliz ilişkisi tartışmasından
kanalitik yorumlarda bulunma görevi üstleniyor.
uzaklaşarak sömürgeci eylemler ve özellikle soy-
Yazarlar arasındaki paylaşımlar, yazın sana-
kırım konusundaki rahatsızlığını dile getiriyor.
tı ile psikoterapinin birbirlerine çok büyük katkı-
Özellikle Avustralya’da ataların yerli halk olan
lar sağlayabileceğini ancak aralarındaki kavram-
Aborijinlere karşı acımasız, insanlık dışı hatta iğ-
sal uçurum nedeniyle önemli zorlukların da orta-
ya çıkabileceğini gösteriyor. renç eylemlerde bulunduğunu ancak bu davranış-
ların şu an orada yaşayanlara bir suçluluk yükle-
İlk başta başıboş sohbetlere dalma, entelektü-
el tartışmalara aşırı derecede kapılmış iki kişi ara- yemeyeceğini belirtip bugün atalara saygıyı, on-
sındaki konuşmalara kulak misafiri olma izlenimi ların insanlık dışı davranışlarını da kabul ederek
veren soru ve yanıtlar, bunların her birinin sayfa-
nasıl dengelediğimizi sorguluyor.
dakilerden çok daha yoğun anlamlar ifade ettiğini
WG SEBALD’IN ‘AUSTERLITZ’ ROMANI,
ortaya koyuyor içine girildikçe.
‘KURGU-HAKİKAT’ ÇATIŞMASI VE
EDEBİYAT, PSİKANALİZ VE FELSEFE!
BELLEĞİN BASTIRILMASI!
Yazarlar, sohbetleri boyunca kendilerini tek bir
Tartışma, W. G Sebald’ın Austerlitz romanına
Bu noktada psikoterapistin, hastaların anlatılarındaki tu-
konuyla sınırlandırmıyor. Bunun yerine kitap, “kur-
ilişkin getirdikleri son bölümdeki yorumlarla, yazınsal para-
tarlılıklara kesinlikle duyarlı olması gerektiği konusunda
gu, hakikat, fantezi, psikolojik ve toplumsal baskı” gibi pek çok
metrelere ve “kurgu-hakikat” çatışmasına ile belleğin bastı-
uyarılarda bulunuyor. Kurtz’u “hakikat” ve kurgunun kes-
alanda öznellik ve gerçeklik arasındaki dengeyi de gözeterek
rılması gerçekliğine geri dönüyor.
kin çizgilerle ayrılıp ayrılamayacağı konusunda sıkıştırıyor.
özgürce ve çoğunlukla konu dışına da kayarak konuşuyorlar.
Şöyle ki Holokost’tan kurtulan Yahudi bir çocuk olan
Ne var ki geçmişe ilişkin bilgileri öyle ya da böyle ortaya
Kurtz ve Coetzee arasındaki sohbet, referans ve ilgi alanla-
Austerlitz’in ailesinden koparılmasının ve yabancı bir ülke-
çıkarmanın başka bir yolu olmadığının da altını çizip yaşan-
rının genişliği açısından son derece eklektik.
de farklı ulustan kimselere emanet edilmesinin travması, da-
mışlıkların ya yazarak ya da terapi görüşmeleriyle bilinç dı-
Cervantes, Dostoyevski, DH Lawrence, Hawthorne ve Se-
ha da derinde ailesi ve orta Avrupa Yahudileri yok edilirken
şına aktarılabileceğini belirtiyor.
bald gibi çok sayıda yazın adamının pek çok ilgi çekici olay
sağ kalması, onu psikanaliz seanslarından uzaklaştırıyor.
Ardından Thomas Nagel’in “Yarasa Olmak Nasıl Bir
öyküsünden ve Sigmund Freud, Melanie Klein, Wilfred Bi-
Çünkü Austerlitz, bunların hiçbirini hatırlamak istemiyor.
Şeydir?” adlı makalesine getirdiği yorumlarla tartışmayı da-
on, Isabel Menziles Lyth ve Paula Heimannn gibi psikana-
Böylece bireysel belleğini bastırırken aslında Avrupa’nın acı
ha da alevlendiriyor.
litik teorisyenlerden yararlanıyorlar. Açıkça ifade edilme-
dolu tarihsel ve toplumsal belleğini de bastırıyor.
Yazar, biraz da konuyu dağıtıp empatiyi ve “öteki”ni an-
miş olsa da Platon ve Kant’tan da alınan örtülü felsefi tema-
Bu da “hakikat”in ortaya çıkışını engelliyor Coetzee’ye
lama konusundaki sınırları zorlayıp bir psikiyatristin, hasta
lar da söz konusu.
göre. Austerlitz karakteri üzerinden kurgusal bir yapıt oluş-
olmanın nasıl bir şey olduğunu gerçekten ne ölçüde bilebile-
Coetzee ve Kurtz, kurgusal bir metin ile psikoterapinin ör-
turma sürecinde gerçeğin rolünün ne olduğuna başa döne-
ceğini sorgulamasıyla bakış açısını değiştiriyor.
tüştüğü ve çatıştığı yerleri anlamaya çalışıyor sayfalar boyu.
rek yanıt arıyor.
Kurtz’a göre terapötik (tedavi edici) buluşma, bir yazın ürü-
YAZIN DÜNYASININ İKİLEMLERİ… Sohbet sırasında yazarlar oldukça uyumlular; üstelik dü-
nünün oluşumunu andıran yaratıcı bir süreç. Coetzee de ay-
şünce fırtınaları yarattıkları anlarda yeni soru işaretlerinin pe-
İyi Hikâye’de Coetzee, kurmaca bir dünya yaratmak için ço-
nı bağlamda düşünceler paylaşıyor.
şine takılarak birbirlerini tetikleyebiliyorlar. Böylece ortaya
ğunlukla kendi yaşam deneyimlerinden beslenen romancıların
bir süre sonra estetik açıdan boşluğa düşebileceklerini ve bir postmodern dokunuşlara sahip platonik bir diyalog çıkıyor.
HAKİKAT VE KURGUNUN SINIRLARI!
anının gerçekliğini düşünsel bağlamda ne kadar süsleyip de- Her iki yazar da tartışma konularını bir dizi sonuca bağla-
Yazınsal anlatılarda dramatizasyona ve yeniden yaratıma
mak yerine farklılık ve belirsizliklerle tüm zihinsel boşluk-
olanak tanınmalı mı yoksa salt nesnel değerlere mi bağlı ka- ğiştirebilecekleri ikilemiyle karşılaşabileceklerini de tartışıyor.
Yazın insanlarının anlattığı anıların doğruluğundan kuş- larını ortaya seriyorlar.
lınmalı sorunuyla uğraşıyor. Psikoterapistin de, seanslarda
danışanlardan dinlediklerinin aynı iki sorunun özünü düşün- kulanıyor ve rahatsız oluyor. Ayrıca kişinin yaşamı tek bir Peki bu durum tartıştıkları şey ile ilgili konuyu açıklığa
kavuşturuyor mu yoksa sadece kafa karışıklığına mı yol açı-
dürdüğünü, danışanın söylediklerinin tamamen “hakikat” hikâye etrafında döndürülemeyecek kadar çok anıdan olu-
olduğunda ısrar etmek yerine bunların kısmen kurgusallığı- şuyorsa o zaman romancıların hangilerini yazacaklarını seç- yor? Bunu aslında Coetzee de şöyle itiraf ediyor: “Gördüğü-
nın kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. mesi gerektiğini, anlatı içinde anlatı yaratmanın okuyucuyu nüz gibi hâlâ sıkıştığım yerdeyim. Bir yere kaçamıyorum.”
n
6 19 Ekim 2023