Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dünyanın bütün kadınları
Doğanın yaratıcı dişil varlığı olarak kadını “kurtarmak” ya da onun “kurtulması”
için çabalamak ilineksel bir yaklaşım sayılmalı. Öyle ya erkek kendisini ondan
soyutlayamaz, buna olanak tanımaz doğa. Diyelim fiziksel, ekonomik vb. olanak sahibi,
kalkıp onu kendisine “nesne”, “köle” yapmak için de alabildiğine iştahlı, ancak görece
ÖYKÜDENLİK…
ÖYKÜDENLİK…
baskılayabilir kadını, o kadar…
öylenegeldiği üzere oturmayıp birbirinden ba- tacak bir çocuk yok, yirmi yıldır ilk de-
her güzelliğin mayası ğımsız görünse de örtü- fa. Çektim kapıyı çıktım.” (11)
S özgürlük. Bilim, dü- Demet Eker
şürlük sergileyen kişiler yi- Nereye? Ülkercik, bir devlet hasta-
şünce, sanat özgürleştikçe
ne de. nesinde “sığınmacı”lık yapar çaresiz,
parlıyor, insanlık-uygarlık
Peki nedir onların ortak sağlık emekçilerinin korumasıyla.
‘Kırk Yama’
da böyle boy veriyor.
özelliği? Bedenlerine, rı- Şu bir-iki satırdan da anlaşılaca-
Çocuk, genç, kadın var- zaları olmadan dokunul- ğı üzere Seray, Ülker’in kendine dö-
emet Eker, ilk öykü kita-
lık evet özgürlükten pay alı- masına karşı kirpi diklenişi nük acılı, hüzünlü alaysamasına bel-
bı Kırk Yama’daki (Epona,
yor ama özgürlüğe zemin sergiler kadınlar. li bir uzaklık katarken, bütün sıkıntı-
D2022) hemen bütün öykü-
de hazırlıyor.
Kimileyin en büyük teh- lara karşın, onu-onları yine de kendi-
lerini farklı kadınlarla kurarken
Bu çerçevede erkek var-
like evdeki erkektir, kayıtlı siyle barışıklık içinde yaşayan kadın-
getirdiği ilginç açılımlarla dikka-
lığın kadınla her ilişkileniş-
kuyutlu kocadır. lar bağlamında yapılandırıp kurmak-
ti çekiyor.
te “ölüm” yaşadığı ama yi- Kadınların ilk ikisi gibi tan geri adım atmıyor.
Her biri toplumsal yapının ge-
ne onun el uzatışıyla diri- üçüncüsü de kadın var- Buna dönük sergilediği hünerle
leneksel ardılı görünen, bu ne-
leştiği söylenebilir. Erkeğin lık olarak ayakta kalma- adeta “Seray Şahiner Kadınları” tü-
denle de kendilerine biçilen ya-
kadın varlık karşısında yaşadığı çatış- nın koşulunun ekonomik özgürlükten ründen bir başlık açıyor yazınımızda.
şamları hiçbir sızlanmaya ge-
malı bir çelişki de bu.
geçtiğinin, kimileyin bunun da yetme- Çözüm arayan bu tipolojik kişiler ara-
rek duymadan gizli bir madalya
Üç farklı yazar, öyküde romanda
yeceğinin bilincindedir. cılığıyla değerli bir kadın karakter yel-
halinde taşıyan bu kadınlar, bu-
kadınlarıyla bu gerçekliği bir kez da- Dışarısı erkeklerin aç kurtlar halin- pazesi sunuyor denebilir bir açıdan.
nunla örtüşen bir yolla öyküleni-
ha yüzümüze çarpıyor. de sürülerle gezindiği vahşi, tehlike- Nitekim Ülkercik, “evladım var, öl-
yor diyebilirim.
li cangıldır. meye hakkım yok; kocam var, yaşa-
Gerçekten de Demet, gele-
SERAY ŞAHİNER; ‘ÜLKER ABLA’ Ötekiler gibi İstanbul vatanda- ma şansım yok,” (82) deyip “ağla-
neksel yaşamın egemenliğini,
Seray Şahiner, on beş yıl önce çık- şı Ülker de, “bunun hayatım olduğu- manın ısınma tur(ları)”nı (96) gülerek
anneden kızlarına geçen anla-
tığı kitaplı yolculuğunda üç öykü kita- nu biliyorum,” diyerek nitelediği bu okutuyor bize. Seraycığım da köpür- yışla sürdüren kadınları onların
bı ardından üç de roman verimledi.
“kâbus”ta yaşar hep. (45) tüyor ha köpürtüyor. kendi iç dünyalarına yaslanmak-
Son romanı, kitaba adını veren ka- “Çocuğu(.) olunca katlan(an)”... Antabus’taki gibi yeni bir sahne ta sergilediği tutumu etnolojik
dın karakteriyle Ülker Abla (Everest, Ülker Abla, “20 yıl koca dayağı oyunuyla buluşuyoruz aynı zamanda, getiriler eşliğinde ama folklorik
patikalara sapmadan, bu ara-
2021) oldu. yedi(kten sonra)” oğlu da askerlik yeter ki tiyatrolar görebilsin romanı.
da kadın varlığa karşı vefa duy-
Seray’ın romanlarındaki kadın ka- için gidince kararını verir: Eh hadi buyurun Ülker Abla’nın sof-
gusunu da apaçık ortaya koyup
rakterler, bütünsel bir payda üzerine “O gece baktım eve, beni orda tu- rasına.
öyle yol alıyor.
Kadınların kendilerine besledi-
ği özgüven duygusunun öyküle-
“İskenderiye “Son roman (.) bitirildiğin-
DÜNYA DAMLASI mede yazara bir ön açıcı yan ka-
DÜNYA DAMLASI
Dörtlüsü”nün bu de bile okur kafasında yanıt-
zandırdığı kolayca görülebiliyor.
önemli romanı bir sız kalan birçok soru vardır
Sonuçta yazar, klasik çizgide an-
yandan Justina, daha. Ama bu açık sorular
latımcı sayılabilecek öykülemesi-
Melissa vb. kişi- aracılığıyla, okur düş gücü,
Lawrence Durrell
ne farklı bir ivme ekliyor diyebiliriz
leriyle dünya ya- okuma edimi sona erince
pekâlâ. Böylelikle duyarlık eşiğini
zınına önemli ka- de, çağdaş insan ilişkile-
duygusallığa bulaştırmadan ince,
‘Justine’
dın karakterler ka- rinin yeni boyutlarını sonu
kaygan bir düzlemde denge için-
zandırırken yanı gelmez bir süreç boyunca
de kaydırabiliyor bunu pek çok
sıra İskenderiye’yi de uy- hep kavrar.”
azınımızın çok değerli adların- öyküsünde.
garlığın önemli coğraf- “Bir çocuk genelevi”
Karmaşık yerleştirimli çağrı-
dan denemeci, yazınbilimci Ak-
yası, ilkçağın kilit kent- gelir okurun önüne örne-
Y şit Göktürk, “Sunuş”ta, “Lawren- şım, anımsayış, sıçrayış vb. ya-
lerinden biri olarak geç- ğin kentte.
zınsal eşikler öykülemeye ay-
ce Durrell’ın Justina (1957), Balthazar
mişten taşıyıp getirdikle- “Kanepenin arkasında-
(1958), Mountolive (1958), Clea (1960) rı bir akışkanlık katarken okuru
ri kadar zamanın uğultu- ki duvarın üstü(yse), ma-
etkin kılan farklı bir hava da do-
adlı romanlardan oluşan ünlü İskende-
su içinde bir kent bulamacı halinde vi mavi çocuk eli izleriyle kaplı(dır, il-
riye Dörtlüsü(nün), 1960’ların İngiliz ro- ğuyor. Bakalım ileride bu kadın-
öne çıkarıyor. ginçtir) -dünyanın bu ucunda ev-
larla öyküde nasıl bir eğri çize-
manında en çok yankı uyandıran yapıt,”
Akşit Göktürk, İskenderiye’nin leri kem gözlere karşı koruyan bir
olduğunu söylüyor. cek Demet.
“kurmaca kentler dünyasında yerini tılsım”dır (57, 76) bu.
Şimdilik öykünün bu yeni im-
Bunların ilki Justine (Çev. Ülker İn-
al(dığını)” söyleyip “Durrell(’ın), Sade’ın, Ülker İnce çevirisi, üzerinde ayrıca
ce, Can, on ikinci basım, 2022), bu zasına yol açıklığı dilemek dü-
sevişmenin hiçbir türlüsünü suç say- durulmayı hak ediyor. şüyor bize.
adı taşıyan kadınla geçmişten gü-
mayan görüşünü de benimse(diğini)”, Bir dilden öteki dile çevrilen değil
nümüze bakıldığında Justine benze-
“dörtlü roman dizisi(nin), çağdaş sev- de Durrell’ın ağzından Türkçede ye- www.sadikaslankara.
ri apayrı bir karakter bağlamında or-
ginin irdelenişinden çok, sevginin ça- niden verimlenen roman bağlamın- com, her perşembe öykü-ro-
taya çıkan İskenderiye, farklı çatı-
man, tiyatro, belgesel alanla-
lamayla adeta monografik dokuda ğımızdaki durumunun irdelenişi olarak da şölen olarak geliyor okurun önü-
rında güncellenerek sürüyor.
okur önüne geliyor denebilir. görülebil(eceğini)” vurguluyor. ne. Her anlamda okunmalı yapıt.
16 4 Ağustos 2022