Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sonra Paris sosyetesinde neredeyse küçük bir kıyamet kop- duyduğu hazzı, mutluluğu; bir kaşığın porselen tabağa vurdu-
İyi bir lise ve üniversite öğrenimi gören Proust uzak akra-
bası Henri Bergson’ın da öğrencisi oldu. Daha o yıllarda tu. Çünkü roman kahramanlarında kendilerinden özellikler ğu anda duyulan sesin bir garda memurun trenin tekerliğine
bulan çok kişi gülünçleştirildikleri, aşağılandıkları, özel ya- vurduğu anda çıkan sesi (işitme duyusu) ve o anda duyduğu
Bergson’ın geçmişin bulunamayacağı düşüncesini eleştirdi.
Proust ünlü aristokrat ve burjuva salonlarına, yemekleri- şamlarının sergilendiği gerekçesiyle romancıya küstü. Ba- heyecanı; sert kolalı bir peçetenin Balbec’teki otelin nemli
zıları da mektuplarıyla hesap sordular. havlularını (dokunma duyusu), okyanusu (görme duyusu) ve
ne davet edilmeye, onlar için davetler vermeye, onları göz-
lemlemeye, inceden inceye eleştirmeye ve parodilerini yap- o anda duyduğu rahatlama duygusunu; bitki çayına batırılan
KAYIP ZAMANIN İZİNDE İLE
madlen kurabiyesinin koku ve tadının Combray’deki çocuk-
maya bayılıyordu.
MODERN ROMANI BAŞLATTI!
luk günlerini (koku, tat ve görme duyusu) anımsatması gibi.
Aslında Kayıp Zamanın İzinde roman sanatının bir bölü-
YARIM KALAN ROMANI: JEAN SANTEUIL!
Kısacası geçmiş zaman ile şimdiki zamanın bir anda çarpış-
Bu dönemde çok fazla özyaşamöyküsel öge barındıran, za- münü kapatıyor, modern romanı başlatıyordu.
makta şimdiki zamanın duyuları geçmiş zamanın hem duyu-
- Artık kahramanlar, Honoré de Balzac’ın, Émile Zola’nın-
mandizinsel bir sıra izleyen Jean Santeuil başlıklı romanını
larını hem de duygularını şimdiki zamanda buluşturmaktadır.
yazmaya başladıysa da dört yıllık bir çalışmanın ardından ro- kiler gibi romandan romana dolaşmıyor, rolleri değişmiyor-
Kısacası duyular duyguları çağırarak nesnele-
du. Tek bir roman söz konuydu. Bu romanda kahraman
manını yarım bıraktı. Jean-Yves Tadié, yazarın romanını ya-
ri, mekânı… Bilinen zamanın dışında, ne
rım bırakmasının bir nedeninin de anne ve babasının roma- yaşlanıyor, konum değiştiriyor, ilişkileri farklılaşı-
geçmiş ne gelecek olmayan bir zaman-
yordu. Ve anlatıcı da onlarla birlikte yaşlanıyordu.
nını okumalarını istememesi olabileceğini düşünmektedir.
da yeniden yaşatmaktadır.
Proust önce babasının ölümü ile derinden sarsıldı. Bu kayıp- - Proust kahramanlarını sinemadaki “montaj”
- Proust büyük bir ustalıkla özel
tekniği ile oluşturuyordu: gerçek yaşamdaki mo-
tan sonra annesi ile birlikte ünlü İngiliz sanat felsefecisi John
yaşamını, duygularını, gözlemle-
2
Ruskin’in Amiens İncil’i ve Susamlar ve Zambaklar’ı kendi- dellerinin değişik özelliklerini (duruş, yürüyüş,
rini, eleştirilerini, alaylarını, tak-
gülümseyiş, giyim, sigara içiş, ayakkabı bağla-
sinden daha iyi İngilizce bilen annesinin yardımıyla Fransız-
litlerini gerçek dünyadan kopara-
caya çevirdi, önsözlerini ve açıklama notlarını yazdı. Bu iki yış, müzik zevki, karakter özelliği, ev dekoru,
rak kurmacaya dönüştürmüş, kur-
bir elbisedeki küçük bir motif…) tek bir kahra-
çeviri, yazarın sanat anlayışına çok önemli katkıda bulundu.
maca dünyasına yerleştirmiş, derin-
Babasının ölümü üzerinden iki yıl geçmeden annesinin kay- manda birleştiriyordu. “Ah! Ama beni yazmış-
lerdeki “ben”ini, kimlik bunalımı-
sınız” diyene “Hayır” diyerek kahramanının
bıyla yıkıldı. Kendi isteği ile bir klinikte tedavi gördü. Artık
nı yazınsal bir yapıta dönüştürerek Ser-
başka bir insandı. Kendisi hemen ayrımsamasa da üzerinden başka özelliklerini sıralıyordu.
ge Dubrovsky’nin yazınsal bir tür için
önemli bir baskı kalkmıştı. Artık kendisi ile gurur duymak is-
önerdiği “autofiction” (kurmaca öz-
‘TOPLUMSAL BEN’ İLE
teyen, kendisinden büyük başarılar bekleyen, bir işi olmama-
yaşamöyküsü) türüne giden yolla-
‘MAHREM BEN’!
sından, eşcinselliğinden utanan ebeveynleri yoktu.
rı açmıştır.
- Başkahraman ile anlatıcıyı
Salonlardan uzaklaşmaya, ünlü not defterlerini (Cahiers)
Bu özellikler yirmi birinci yüzyı-
birleştiren “ben”in Proust’ta ye-
tutmaya başladı. Bu defterlerdeki bazı sayfaları olduğu gi-
lın romanının artık oluşturucu özel-
ni bir kimliği vardı. Roman sanki
bi Kayıp Zamanın İzinde’de bulmak olasıdır. Aynı dönem-
likleri olduğu için günümüzde özgün
Sainte-Beuve’e Karşı denemesin-
3
de Sainte-Beuve’e Karşı deneme-eleştiri kitabını yazmaya
görünmeyebilir, ama o zaman için
de savunduğu “toplumsal ben” ile
başladı, daha az dışarı çıkmaya başladı. Buna karşılık mek-
yazarının yaratıcı gücünü ve cesa-
“mahrem ben” arasındaki farkın
tuplaşmaları yoğunlaştı. Odası ile dış dünya arasındaki iliş-
retini ortaya koymaktadır.
bir uygulamasıydı.
kiyi neredeyse mektuplar ile sağlamaya başladı.
Proust’a göre toplum içinde görülen
KAYIP ZAMANIN İZİNDE UNUTULMASA BİLE
İki yıllık çalışmadan sonra Sainte-Beuve Karşı’yı da ol-
yazar (“toplumsal ben”) ile yazarın “mahrem ben”i bir-
duğu gibi bıraktı ve nihayet romanını yazmaya başladı son- ÜZERİNDE PEK TARTIŞILMADI! CELINE AĞIR
biriyle karıştırılmamalıdır. “Toplumsal ben”e bakarak ya-
ELEŞTİRDİ, SARTRE ÜÇÜMSEDİ!
ra da romanının birinci cildi Swannların Tarafı’nı yayınla-
zarın “mahrem ben”i değerlendirilmemelidir. Bu gö-
ma arayışına girdi. Proust’un salonlardaki ünü, zenginliği, Romancı, elli iki yıllık yaşamının son on dört yılını ver-
rüş modern eleştiriye yeni kapılar açmaktaydı. Ve Pro-
diği romanını tamamlayamadan öldü. Romanın son üç cildi
bir işi olmaması, daha önceki yapıtlarının o gün için moda-
ust o zamana dek yapılmamış bir şeyi yaptı. Kayıp Zama-
sının geçmiş olması bu ilk romanının yayımlanmasına yar- ölümünden sonra yayımlandı.
nın İzinde’nin “Mahpus” başlıklı bölümünde, kahrama-
Artık yapıtının tanıtılması, eleştirilmesi için uğraşan bir
dımcı olmadı. En sonunda romanını Grasset Yayınevi’ne
nı Albertine, anlatıcı “ben”e “Marcel” diye hitap eder.
kendi parası ile bastırdı. Proust yoktu. Eleştirmenler romancının denetiminden geç-
O zamana dek okuyucu, anlatıcının adını bilmez. Nihayet
memiş bir yapıtı değerlendirmekten çekindiler. Böylece Ka-
SWANNLARIN TARAFI İLE KOPAN KIYAMET! Albertine’in ağzından Marcel adı duyulur… Ama soyadı, o
yıp Zamanın İzinde unutulmasa bile üzerinde pek tartışılmadı.
hiçbir zaman öğrenilemez.
Mektuplarından anlaşıldığı kadarıyla Proust tüm etkili ta-
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra iki ünlü yazarın bakış açısı
nıdıklarını romanının tanıtılması için harekete geçirdi. Bun-
da Proust’un yararına olmadı. Nazi taraftarı, Yahudi düşmanı
KENDİNİ ROMANINA KATTI!
4
ların arasında eski sevgili arkadaşı Lucien Daudet de var-
olduğu bilinen Louis-Ferdinand de Céline, Proust’u, romanı-
Kimi araştırmacılar bunun Proust’un yaptığı bir yanlış-
dı. Basın romanı olumlu, olumsuz eleştiriler ile ilgiyle kar-
nı, araştırmacılarını, romanını sevenleri çirkin sözcük oyun-
lık, unutkanlık olduğunu savunsalar da Proust’un böyle bir
şıladı. Lucien Daudet’nin gayretleriyle roman 1913 Gonco-
ları ile çok ağır biçimde eleştirdi. Jean-Paul Sartre ise değer-
dikkatsizlik yapacağına inanmak biraz zor. Yazar modern
urt Ödülü’nü alınca ünü ve saygınlığı iyice arttı.
lendirme yapmaktan çok dolaylı olarak olumsuz gönderme-
yazında son yıllarda kullanılmaya başlanan “metaleps” tek-
Proust romanı için mektuplaştığı, görüştüğü kişilerden
ler yapmayı, “burjuva bir yazar” olarak küçümsemeyi seçti.
niğini kullanmış gibi görünüyor. Kendini romanına katmak.
çok ince ayrıntılı bilgiler almayı sürdürüyordu. Bu bilgi-
Dilbilim çalışmalarının çoğalması, yapısalcılığın giderek
Bir başka olasılık da sanat estetiği konusunda çok bilgi-
lerin ne kadarını, romanının neresinde kullandığını yalnız
kendisini bir yöntem olarak dayatmasıyla göstergebilim,
li olan Proust, romanının bir yerine ressamların yaptığı gibi
kendisi biliyordu. Swannların Tarafı’nın yayınlamasından
anlambilim, yeni yazınbilim ve yeni eleştiri yöntemleri va-
imzasını atmış olabilir; yine kimi ressamların yaptığı gibi
roluşçu akımı gölgelemeye başladı.
resimdeki kahramanlardan birine kendi özelliklerini ödünç
Tam bu sıralarda Proust’un isteğine karşı yakılma-
vermiş olabilir.
mış, karma karışık bir halde kalan Jean Santeuil (1952) ve
- “Ben” diyen anlatıcının zamanı ve mekânı kullanımı
Sainte-Beuve’e Karşı (1954), Proust’un not defterleri ve
çok dikkat çekicidir. Anlatıcı ben ya da Marcel aynı anda
bazı mektupları bulundu ve yayımlanmaya başlandı.
farklı zamanları, farklı yerlerde yaşayabilmekte, doğmadan
Yazın çevreleri ve uzmanlar yeni bakış açılarıyla yeni-
önce yaşanmış olayları kendisi tanık olmuş gibi anlatabil-
den Proust’a döndüler. Bunların başında göstergebilimci
mektedir. Bu özellik Proust’un anlatıcı “ben”e tanıdığı bü-
Roland Barthes, dilbilimci Julia Kristeva, Dominique Ma-
yük özgürlükten kaynaklanmaktadır.
ingueneau, felsefeci Paul Ricœur, Walter Benjamin, An-
- Proust, Antoine Bibesco’ya yazdığı bir mektubun-
ne Henry, yazınbilimci Gérard Genette, Jean Yves Tadié,
da romanında adını vermeden kullandığı “istençli bellek”
Antoine Compagnon, Jean Milly, Haruhiko Tokuda, yazın
ile “istenç dışı bellek” arasındaki ayrımı anlatır. Birin-
eleştirmeni René Pomeau, Luc Fraisse’i saymak olası.
cisi zekânın ve gözlerin belleği olup yalnızca görüntüle-
Kayıp Zamanın İzinde konusunda yapılan özgün çalış-
ri verir, geçmişi gerçeklikten koparır oysa ikincisi bir ko-
malar Proust’un yalnız roman sanatına getirdiği yenilikleri,
ku, bir tat, bir dokunuş, bir ses, bir görüntü ile birdenbi-
onu diğer romancılardan ayıran özellikleri bilimsel olarak,
re denetimsiz olarak geçmişi insana yeniden sunar. İşte o
yansız bir biçimde açıklamakta kalmayıp onun niçin büyük
zaman anımsanan geçmişin yaşanan geçmişten ne kadar
bir yazar olduğunu da göstermektedir.
n
farklı olduğu ortaya çıkar.
1
Proust’a göre istençli bellek kötü bir ressamın gerçekdı-
Proust M. / Kayıp Zamanın İzinde (Swann’ların Tarafı,
şı renkleri gibidir. Proust beş duyu, zaman ve duygular ara-
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, Guermantes Tara-
sında bir ilişki kurarak anlatıcının hiç beklemediği bir anda fı, Sodom ve Gomorra, Mahpus, Albertine Kayıp, Yakalanan
bir koku, bir tat, bir dokunuş, bir görüntü, bir ses ile bir anda Zaman) / Çev. R. Hakmen / Yapı Kredi Yay. / İstanbul, 2020.
2
zihninde, bilincinde hem geçmiş zamandan bir anıyı gözle- Ruskin J./ Susam ve Zambaklar / Çev. E. M. Benzer /
rinin önünde canlandırır hem de unuttuğunu sandığı bir duy- Şule Yay. / İstanbul, 2015.
3
Proust M. / Sainte-Beuve’e Karşı / Çev. R. Hakmen /
guyu (mutluluk, hüzün, sıkıntı, heyecan...) yeniden yaşatır.
Eşitlenmemiş bir parke taşına ayağı değen (dokunma duyusu) Doğu Batı Yay. / Ankara, 2006.
4
Alphonse Daudet’nin küçük oğlu.
anlatıcı Venedik’te San Marco Kilisesi’nin Vaftizhanesi’nde
8 17 Kasım 2022