Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HİDAYET KARAKUŞ’TAN ‘ŞEYTANMİNARELERİ’
İzmir’deki Madımak!
28 yıl önceki Sivas Madımak Oteli Katliamı’na (2 Temmuz 1993) ilişkin onca şiir, öykü,
araştırma, inceleme, belgesel, resim, beste, yontu, piyes arasına Sivas’taki Pir Sultan
Abdal’ı Anma Etkinliklerine İzmir’den katılan yazarlar arasında yer alan ve katliamı,
öncesi, sırası ve sonrasıyla birebir yaşayanlardan Hidayet Karakuş’un Şeytanminareleri
romanı da eklendi. Önce Cumhuriyet Kitapları, şimdi de Bilgi Yayınevi’nce yayımlandı.
MASALCI BEYBABA’NIN
ALİ BALKIZ
ŞEYTANMİNARELERİ!
Ama romanın bir başka kişisi daha
YARALARI YAZARAK
var: Masalcı, öbür adı Beybaba.
SAĞALTMAK!
Masalcı, Karşıyaka ile Konak arasın-
28 yıl önceki Sivas Madımak Oteli
da mekik dokuyor. Kemeraltı ve
Katliamı’nı (2 Temmuz 1993), 1441
civardaki bütün hanları, çarşıları,
yıl önceki Kerbela Katliamı’yla eş
süs havuzu başlarını, sokakları, çınar
tutanlar az değil. Her ikisinde de kat-
altlarını mesken tutmuş.
ledilenler, kadın erkek, yaşlı genç,
Koltuğunun altına sıkıştırdığı çan-
çoluk çocuk, savunmasız, suçsuz in-
tasının içi bir deniz kabuklusu olan
sanlardır. Ha kılıçla, ha ateşle…
şeytanminaresi kabuğu ile dolu.
Biri Tanrı’nın hükmünü kendince
Şakır şakır sesler çıkartan bu ka-
yorumlayıp yeryüzünde hâkim kıla-
buklar ve nargilesi eşliğinde günler-
bilmek için tek yetkili olma kaygısı
ce, haftalarca, belki de aylarca, başı-
iken beriki Tanrı’nın emrini yerine
na toplanan, kendisini izleyip nereye
getirmedikleri, kendileri gibi düşü-
konarsa oraya gelen meraklılara
nüp, yaşamadıkları, dolayısıyla yok
masallar anlatıyor.
edilmeleri gerektiğine inandıkları
Kimine göre o bir “ermiş”, kimi-
bir grup insanı, Tanrı adına ve aşkı-
ne göre “Allah’ın delisi”, “sevdası-
na yakarak yok etme eylemidir.
nın acısını yaşayan biri”, “yazık ağ-
Biri iktidar olabilmek için, beriki
layan bir amca…”. Kendine göre ise
cennete gidebilmek için.
“karnı geniş kazan”.
İnsan türü var olduğu sürece iki-
Dinleyeni çok bu masalların ne ol-
si de unutulmayacaktır. İnsan aklı ve
duğunu öğrenebilmek için okuyucu-
du. Güneş kül- konlarda oturan-
onun ürettiği bütün araçlar bunun ta-
nun romanın sonunu beklemesi gereki-
şıyıcısı olacaktır. lendi. (…) güver- lar hafiften mırıl-
yor. Cami çevreleri, karanlık dehlizler,
Onca şiir, öykü, araştırma, incele- cinler sapır sapır tılarla aralarında
yurtlar, yatılı okullar…
dökülmeye başla- konuşuyor, yal-
me, belgesel, resim, beste, yontu, pi-
Evlerinden koparılıp alınmış, cennet
yes arasına Hidayet Karakuş’un Şey- dı. Serçeler, sa- çın bir karanlığın
sözü verilmiş fakir çocuklar… Bunları
tanminareleri romanı da eklendi. Ön- kalar, tepeliler, geceden ağır, sa-
yöneten, “İş’e gönderen” zenginler…
tarla kuşları (…) ğır bir karanlığın
ce Cumhuriyet Kitapları, şimdi de Bilgi
Yayınevi’nce yayımlandı. Pınarların kuru- ayak seslerini du-
TANRIYA SİTEM!
Hidayet Karakuş, 2 Temmuz 1993 ta- yup çatladığını yumsuyorlardı.”
Romanda şunlar da tartışılıyor:
ayrımsadı.” Romanın önem-
rihinde, Sivas’taki Pir Sultan Abdal’ı
Eşitlik, özgürlük, adalet nedir?...
Anma Etkinlikleri’ne İzmir’den katılan Ve “… gün- li iki kişisi var:
“Diktatör”, “özgür insan”, “kul”
yazarlar arasındaydı. düzü geceye, ışı- Avukat Mahir ile
kimdir? “Akıl” nedir?
ğı kana bulama- Bankacı Nilü-
Bu katliamı, öncesi, sırası ve sonrasıy-
Ve Tanrı’ya sitem var:
la birebir yaşayanlardan biriydi. ya ant içen”ler, fer. Bir de oğul-
“… her şeyi biliyormuşsun ama insa-
“Bu vahşeti anbean yaşayıp bede- Namaz sonrası, ları var: Oğul
noğlunun hiçbir derdini çözemedin.”,
el açıp Tanrı’ya Can. Oğul Can
ninde yanıklarla, ruhunda onca sızıy-
“Kimse seni tahtından indiremez, kork-
la, rastlantıyla kurtulup, sonra dönüp şöyle yalvardılar: İzmir’de kalıyor.
ma. Gel, aramıza karış.”, “Kitaplar yaz-
bu katliamın yıkıcı etkisine karşın, onun ‘Allah’ım, Mahir’le Nilü-
madın mı? O kitaplar gerçek mi?
kafirleri ateşinle fer Sivas’ta otel-
dışına çıkıp, dil ve kurgu ustalığı ile
Senin sesin mi var orada?.. Yoksa
İzmir’den görünen halini bir roman for- yak, suyunla boğ, deler.
insanlar gördüklerini, yaşadıklarını mı
matında yazmak o kadar kolay değil… fırtınanla, bora-
koydular, korkularını… isteklerini mi
nınla dağıt, yok et, depreminle göm hep- ATEŞ, DUMAN, KARANLIK,
Katliamdan on iki yıl sonra yazmaya
koydular? …herkes başka türlü okudu
başlayıp üç yılda ancak tamamlamak, bu sini, Allah’ım senin varlığına, birliği- ÇIĞLIKLAR, NEFES!
senin yazdıklarını. Ah Tanrım bir tane
nedenle olsa gerek… Bunu nasıl başar- ne, iman etmeyenin cezasını vermeye biz Ateş, duman, karanlık, çığlıklar, ne-
imzalı kitabın olsaydı…”
dın” diye sordum da “Yaralarımızı sa- kullarını görevlendir. fes…. Eller yüzler yanıyor, saçlar tutuşu-
İşin açmazı burada: Neden bu denli
ğıltmanın başka yolu yoktu” dedi. Senin yüce katına çıkmak için kanlı yor… Bir ışık… Aşağıya atlayıp kurtulu-
çok kutsal kitap var?..
gömleği giymek nasip eyle. Ya Rab!’ yorlar. Tabii buna kurtulma denirse…
Neden her okuyan farklı anlıyor?
ÖNCE TİMSAHLAR, ‘Allah’ım alevleri kafirlere doğru püs- Hastane sonrası Nilüfer, annesinin ba-
Otelin önüne gelenler ne anladı? Gel-
SONRA ÇAKALLAR! kürt… Püskürt Allah’ım püskürt, onları basının evinde, Oğul Can yanında…
meyip evinde seyredenler ne anladı?..
Yazar otelin önünü şöyle tanımlıyor. cehenneminde kavur! Senin iradene karşı Ama Nilüfer kendinde değil ki… Hiç-
Bir de yananlar.
“…. önde timsahlar, uzun dikenli kuy- koyanları sen de yakmayacak mısın?..’” bir şeyi anımsamıyor. Bilmiyor. “…Ya-
Şeytanminareleri yazarın beşinci ro-
rukları, güçlü çeneleriyle, bir nehir kıyı- Sivas’ta bunlar olurken ilk televiz- nıklarından çok beynindeki yıkıntıyla sa-
manı. Edebiyatımıza, roman sanatına
sında yürür gibi ilerlediler, onların ar- yon haberleriyle birlikte “İzmir’de gece- vaşıyor.” Oğul Can bekliyor ki annesi önemli bir katkı. Bir yanıyla Madımak
dından çakallar, sırtlanlar, leş koku- nin tadı kaçmıştı artık. Sokak lambaları uyansın kendini öpsün.
Katliamı’nda kaybettiğimiz sevgili dost-
su almış akbabalar, kuzgunlar.(…) yı- kör bir ışık gibi kendilerini aydınlatma- Mahir kayıp. Kimliği yok. Dili yok. larımızı anmak iken bir yanıyla da kut-
lanlar, çıyanlar, lağım fareleri. (…) ya çalışıyordu. Yüzü yok… Hangi hastanede? Yaşıyor sal kitapları katliam yapanlara soruyor:
Tanrı’nın sesi soluğu kesildi. Sular uyu- Denizden esen rüzgâr susmuştu. Bal- mu? Ne halde?... Bilen yok. Cennetin yolu açıldı mı size?... n
12 KITAP
1 Temmuz 2021