Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DOĞUMUNUN 100’ÜNCÜ YILINDA E. M. CIORAN
8 “söz” üstüne
8 yorum ya da Cioran!
Doğumunun 100’üncü yılında düşünür, yazar E. M. Cioran’ın (8 Nisan 1911 - 20 Haziran 1995) yaşam, acı, olgunluk,
zaman, incinmiş ruhlar, varoluş üzerine 8 yapıtından 8 “söz”ü üzerine 8 yorumla bütünlenen bir irdeleme...
olamayan ya da sözde “hırıltı”dan başka
TAN DOĞAN
bir şey değildir…
“Kuşkuculuk, incinmiş ruhların sadiz-
“düşünür yârim”e ithafen
midir.” (Tarih ve Ütopya, s.79)
Salt “felsefe”nin değil, belki de insanlı-
ACININ RUHSALI!
ğın dönüm noktası, dönüşüm evresi, mila-
“Ruhsal düzlemde her acı bir şanstır,
dıdır, Descartes’in “Düşünüyorum, öyley-
yalnız ruhsal düzlemde.”
se varım” sözünün dayanağı olan “Kuş-
“İntihar fikri olmasa, kendimi çoktan öl- ağzında, “vücud”unda, “ruh”unda acınca,
(Yeni Tanrılar, s.109) kuculuk”. Herakleitos’un “Değişmeyen
dürmüş olurdum” diyen düşünürümüzün derdince, yalnızlığınca belki. Her şeye kar-
“Bedensel acı”yı bir yanda tutarak,
tek şey, değişimin kendisidir”, Sokrates’in
ölüm yaşı 84, ölüm nedeniyse Alzheimer! şın, yaşamak güzel mi? Onu da sen söyle…
ruhsal acı irdelendiğinde, ona “şans” “Kendini Bil” sözünün vargısı ya da ardı-
Belki de “söz”ü, bir de son konum için,
yüklemesinde bulunmak, bir “şanssızlık”
lı olup, “var olmak”tan “varoluş”a [ge-
soruya dönüştürüp, yinelemeli: BACH, BACH, BACH!..
olsa gerek. Kim diyebilir ki, acının ruhsa- lecekte “Diyalektik İdealizm” (Hegel),
“Anlamış olup hâlâ hayatta kalmaktan “Bach benim için tanrıdır.” (Ezeli Mağ-
lı, bedenseline yeğdir! Gerek terapi gerek
“Varoluşçuluk” (Kierkegaard) ve “Diya-
daha yanlış bir durum” var mı?.. “Hayat, lup, s.218) Wagner’de yanıldığını dilleyen,
ilaç gerekse başka psikolojik yöntemler
lektik Materyalizm”e (Marx)] evrilmenin
“Bach doğdu” dedikten sonra, “Tanrı öldü!”
doğrultusunda, sayrıyı sağaltma çabasını yasal ve kutsanmış bir ‘absürt’tür.”
başlangıcı gibidir.
(Gözyaşları ve Azizler, s.101) demesini beklerdim doğrusu, Nietzsche’den!
vermektedirler yüzyıllar boyu…
“Kuşku” duymak, ne özezerlik / ma-
İşte tam da şu an / şimdi, söz konusu “söz”e
“Normal” diye adlandırılan kişi-
zoşizm ne de elezerlik / sadizm olabilir;
KUTSANMIŞ ABSÜRT; karşı çıkamama zamanım. Eşdeyişle, Bach,
ler bile günlük yaşamın sorunlarıy-
olsa olsa Dünya’yı, evreni de içine kata-
la baş etmeye çabalarken, “duygudurum HAYAT VE ANLAMAK! benim için de tanrı.
rak, “insanca” bir yaşamı ereklemenin
“Yasal”lığı ve “kutsanmış”lığı ne denli Yine Nietzsche demiyor muydu, “Müziksiz
bozuklukları”yla yaşamını sürdürme uğ-
ussal-eleştirel varoluşun özü olabilir
raşını veren kişilerin, sorunlarla başa çık- yanlış görünüyorsa “hayat”ın, “absürt”lüğü bir yaşam hatadır”, dahası “suç”tur, evrene,
ancak “acı”nın yerine “sevgi”yi koyarak…
de o denli doğru görünüyor. “hayat”a ve kendine karşı işlediğimiz bel-
ması, kim bilir kaç kat zordur.
Marx’ın da ilke edindiği, Terentius’un, ki de biricik “suç!”. “Ses”in en dingin hali,
Ya sanatta ve edebiyatta ruhsal acı…
GÜNÜ GÜNÜNE SONSUZLUK!
Nietzsche’nin, Dali’nin, Althusser’in, “insanım, insana ait hiç bir şey yabancım “söz”ün kuş kanatlı sevinci, “sus”un ermiş-
“Sonsuzluğu doğrudan doğruya yaşa-
değil” düşüncesi, ‘insan’la ilgili her şeye dervişliği, bence Bach’ta “tanrı-insan”ca…
Hemingway’in, Plath’ın sayrılıklarını da mak, günü gününe yaşamaktır.”
anlatmayacak, ne ki şunu yineleyeceğiz şaşmanın gereksizliğini söylüyor gibi. Ey Adagio! Ruhumun sesi; hüzün ve
(Var Olma Eğilimi, s.12) “Günü yakala,
Evrenin hiçleneceğini bile bile,
özce, “yalnız ruhsal düzlemde” değil her gününü gün et, anı yakala, zamanın tadı- gözyaşı: İşte “Hayat!”
acı, bir acı bile “şans” değildir. “insan”ı, “zaman”ı ve “hayat”ı yalan Sonra “yârim”le öpüşüyoruz…
nı çıkar (carpe diem)” diyen Horatius’la,
yasallıklarla kutsamak “absürt!”. Siz yine
“Eseri bittiği için, insan yok olacak “Ölmek isteyeni kurtarmak, öldürmekle Sonra aklımca, ruhumca, bedenimce,
de isterseniz inanın bir şeylere; “absürt” ömrümce, derdimce / kendimce, her öğ-
kadar olgunlaşmıştır artık: Hırıltısını da- birdir” diyen Horatius, aynı kişidir!
ha kaç yüzyıl üzerine yayacaktır?” Eşdeyişle, bir kişiye, özlü söz bağla- olmuş-olmamış, kime ne?! len, her ikindi, her akşam, her gece ve ah
“Canı sıkılmak, zaman çiğnemektir.” her sabah Bach diye sayıklıyorum: Jo-
(Çürümenin Kitabı, s.104) mınca, hem “yaşa” hem de “öl” demenin
(Burukluk, s.33) Bu “söz”ü irdelemeye hann Sebastian Bach, Sebastian Bach,
ne anlamı ve de değeri olabilir ki! Ya da
başlarken, üç “söz” daha eklemlemeli: “İn- Bach, Bach, Bach… n
EVRİLMENİN BAŞLANGICI: hem “an”a, “gün”e övgüler düz hem de
KUŞKUCULUK… sanlarla görüşe görüşe sinir hastalıkları-
de ki “an ya da gün de ne!” Söz konusu
Burukluk (Metis Yay. / 1993), Tarih
Bir “şey”in “eser”i (“esir”i) olanın, iki “söz” de, sözde söz! Dilek, “hayat”ı mın bütün tazeliğini yitirdim.” (a.g.e., s.48),
“kendi eseri” olamaz. Öykünme (mimesis) “Solgunluk bize vücudun ruhu nereye ka- ve Ütopya (Metis Yay. / 1999), Çürü-
karşılamaz herhep, “iyi” olsa da!
denildiğinde, Platon’un “İdealar Öğreti- Cennet mi! “Kovulmuş” olduğuna ina- dar anlayabileceğini gösterir.” (a.g.e., s.30), menin Kitabı (Metis Yay. / 2000), Ezeli
si” çıkar karşımıza. “Eser”i olmayan çiğ “Zaman bana haram.” (a.g.e., s.31) Mağlup / Söyleşiler (Metis Yay. / 2007),
nan bir günahkâr türün, fırlatıldığı / bıra-
gelip çiğ gidecektir ki bu gidiş ya da “yok kıldığı “yer”den dönüşü umuduyla, ölün Öleceğini bile bile “zaman öldür!”. Ne Gözyaşları ve Azizler (Jaguar Kitap /
ki bu bir geviş getirme, “zaman çiğneme”
oluş” bile kendi seçimi olamayacaktır. de görün “kurtuluş”u, “sonsuzca!”... 2015), Var Olma Eğilimi (Metis Yay. /
Özce, “kendi” dahil hiçbir şeyi var ede- “Anlamış olup hâlâ hayatta kalmaktan ya da Yunus’ça, “Var biraz da sen oyalan” 2016), Doğmuş Olmanın Sakıncası Üs-
meyenin, yok edemeyeceği de ortadayken daha yanlış bir durum yoktur.” (Doğmuş mı ne?! Gel de “sıkılma”sın “can”ın şimdi! tüne (Metis Yay. / 2017), Yeni Tanrılar
geriye kalan, yine “kendi”ne ait Olmanın Sakıncası Üstüne, s.183) Sen ki “zaman”ı sakız gibi “çiğneme”din (Redingot Kitap / 2019).
KITAP 11
3 Haziran 2021