23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Haluk Uygur kitabında, fotoğraf kavramına alışılmadık, farklı bir yerden bakıyor. Uygur, “fotoğrafik düşünme” olarak isimlendirdiği bir kavramı ortaya atıyor. Fotoğraf makinesinin tarihini değil, bir düşünme sisteminin öyküsünü, sanatın diğer alanlarında da etkileşim yaratacak birçok düşünme faaliyetinin öyküsüyle birlikte anlatıyor. PASCAL MERCIER’DEN ‘SÖZLERİN AĞIRLIĞI’ HALUK UYGUR’DAN ‘FOTOGRAFİK DÜŞÜNME TARİHİ’ ‘Fotoğrafik düşünme binlerce yıldır var!’ MEHMET EMİN ARICI ‘FOTO’ VE ‘GRAFİ’NİN KADİM TARİHİ n Fotoğrafik düşünme ne demek? “Foto” ışık demek... “Grafi” de çizgi... Yani “fotoğraf” karanlığın üzerine ışıkla çizilen görüntüler anlamına geliyor. İnsanoğlu kendisinde sanat potansiyelini fark ettiği ilk günlerden itibaren, ışık ile gölgeyi buluşturarak görüntüler elde etti. İnsanlık tarihinin en eski görsellerinin bulunduğu Altamira, Lascaux, Chouvet gibi karanlık mağaralarda, meşalelerden yayılan ışıkla duvara gölgeler düşürülerek görseller oluşturulduğu, ışıkla gösteriler yapıldığı biliniyor. Işığa dayalı görseller, yani fotoğrafik görüntüler elde etme düşüncesinin oluşması çok eskilere gidiyor. Ancak hâkim olan görüş, fotoğrafın 1826’da Nicephore Niepce tarafından icat edildiği, bu anlamda da 200 yıllık genç bir sanat olduğu şeklindedir. Bence bu yanlış bilgiye dayanarak fotoğraf kavramını düşünmek “fotoğraf”a yapılmış bir haksızlıktır. IŞIKLA DÜŞÜNCEYİ ANLATMAK n Yani fotoğrafı Niepce icat etmedi mi? Fotoğraf, onu yapan kişinin duygu ve düşüncesinin, bir karanlık kutu ki biz buna fotoğraf makinesi diyoruz kullanılarak izleyiciye aktarılmasıdır. Yani “Fotoğraf” denilince iki şey akla gelir. Birincisi, “ışık ve gölgeyi buluşturarak, ben hangi duygumu, hangi düşüncemi başkalarına aktarabilirim” şeklindeki düşünme faaliyeti... İkincisi ise “zihnimde oluşturduğum bu görüntüyü başkalarıyla nasıl paylaşırım” sorusuna verilecek yanıt. İnsanoğlu birinci soruya, sanat yeteneğini kazandığı günlerden beri yanıt aramaya başlamış olmalı. İkinci sorunun yanıtını ise karanlık mağaralarda meşalelerle aydınlık yaratma bilgisinin izinden giderek, karanlık bir odanın ön duvarına ufak bir delik açmak suretiyle, karşı duvarda görüntü oluşturmakta bulmuş. İlk fotoğraf makinesi sayılan bu düzeneğin MÖ 500 yıllarında Çinli bir filozof olan MoTi tarafından kullanıldığını biliyoruz. Ve o zamandan beri bu düzenek gittikçe geliştirilerek ışıkla düşünceyi anlatmak için kullanıldı. Daha sonraki yıllarda, deliğin önüne merceklerden oluşan bir düzenek konuldu, içeriye aynalar yerleştirilmek suretiyle boyutu küçültülüp taşınabilir bir kutu haline getirildi. İç içe kutular planlanarak, günümüzde zoom yapma özelliği diye bilinen şey keşfedildi. Bunlar yapılırken Niepce’nin annesinin 5’inci kuşaktan annesi henüz doğmamıştı. n Peki, Niepce’nin icat ettiği nedir? O, karanlık kutunun yani fotoğraf makinesinin arka duvarına düşen görüntünün, bir levha üzerine tespit edilmesini icat etti sadece. Böylece fotoğrafik düşünmenin oluşturduğu görüntüyü, başka birine gösterebilmenin yeni bir yöntemi ortaya konulmuş oldu. Halbuki fotoğraf kavramının temeli olan iki şey de, yani fotoğrafik düşünme de fotoğraf makinesinin kendisi de binlerce yıldır bilinen bir şeydi ve kullanılıyordu. Da Vinci’nin perspektif çalışmaları, Brunelleschi’nin çalışmalarını izleyen Papa Gregorius’un Santa Maria del Fiore Kilisesi’ni bir karanlık oda haline getirerek günümüzde kullandığımız Gregoryen Takvimi icat etmesi, Kepler’in matematik problemlerini çözmesi gibi birçok önemli değişimleri sayabiliriz. n Fotoğrafın icadının Niepce’ye mal edilmesine, bu binlerce yıllık faaliyetin görmezden gelinmesi sonucunu doğuracağı nedeniyle mi karşı çıkıyorsunuz? Tabii, bu büyük bir tehlike... Ama daha büyük tehlike, ışıkla gölgenin buluşmasına dayalı bir düşünme faaliyetini ki ben buna fotoğraf diyorum yok sayıp, fotoğrafı sadece bir tekniğe indirgemesidir. Sanat düşüncenin içindedir halbuki... Ve fotoğrafik düşünme binlerce yıldır vardır. Dolayısıyla fotoğrafa 200 yıllık genç sanat demek haksızlıktır. ‘KOPYA, SANAT OLAMAZ AMA...’ n Fotoğraf doğadaki bir görüntüyü, fotoğraf makinesi içinde kopyalamak değil mi zaten. Kopyalanmış bir görüntü nasıl sanat olur? Evet, fotoğraf; teknolojisinin özelliğine bağlı olarak göstereceği şeyin doğadaki bir nesneden kopya edilmesine mahkumdur. Ve bir kopya sanat olamaz. Ama fotoğrafı duygu ve düşüncesini aktarmak için bir teknik araç olarak gören bazı fotoğrafçılar özel yöntemler, düşünülmüş aydınlatmalar, çekim öncesi ve sonrası müdahalelerle nesnel görüntüyü duygu ve düşüncelerini anlatabilecek başka bir biçime sokuyorlar. ‘FOTOGRAFİK YENİDEN YARATIM’ İş duygu ve düşünceyi anlatma şekline dönünce sanat başlıyor. Artık fotoğraftaki o nesnel görüntü, doğadaki nesnenin kendisi değil, fotoğrafik düşünmeyi ortaya koyan bir araç haline gelmiştir. Ben buna “fotoğrafik yeniden yaratım” diyorum. Fotoğraf bir yeniden yaratım sanatıdır bu anlamda. İşte fotografik düşünmenin tarihi aynı zamanda bu yeniden yaratımı yapan zihinlerin de tarihidir. Kitabımda bununla ilgili birçok sanatçıdan örnek veriyorum. n Evet, bu çok dikkat çekici... Kitabınızda hem fotoğraf hem de diğer sanat tekniklerinin ustalarından bahsedip, onların düşünme faaliyetlerini örnekleriyle ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Örneğin Man Ray gibi hem fotoğrafçı hem ressam hem de sinemacı ustalardan bahsedip fotoğrafın diğer sanatlarla iç içe geçmişliğini anlatıyorsunuz. Sanat multidisipliner (çok alanlı) bir düşünme faaliyetidir. Picasso hem resim yapmış, hem heykel. Işıkla boyama tekniğini kullanarak fotoğrafa bile bulaşmış. Nâzım Hikmet şair olduğu kadar da ressam. Şiirlerini okurken, sanki bir resmi seyrediyormuş gibi hissedersiniz. Sanat tarihinde benzer birçok örnek görüyoruz. Man Ray de böyle bir fotoğrafçı. Örneğin; arkadan görünen çıplak bir kadın fotoğrafına kurşun kalemle kemanın deliklerini ifade edecek şekilde “f” harfine benzeyen şekiller çizerek, kadın vücudunu kemana benzetip, çıplaklığa yeni bir anlam üretmiştir. Yapıtına “Ingres’in Kemanı” ismini vererek fotoğrafıyla önemli ressam Jean Auguste Dominique Ingres’in “Odalık” adlı eseriyle ilişki kurmuş, anlamı daha derinlere taşımıştır. Yani yapıtta fotoğraf ve resim birlikte kullanılmıştır. Kitabımda bunun gibi birçok öyküyü inceliyorum. n Fotografik Düşünme Tarihi / Haluk Uygur / Karahan Kitabevi / 152 s. / 2020. 12 25 Şubat 2021
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle