Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Okur da yazar...
Metin, sıradan mektup da olsa okuyana kendisini yeniden kurdurur. Demek ki okur,
iletişim amaçlı gündelik dilde yazılanların da yapılandırıcısıdır. Yazınsal anlatıysa,
soyutlayım-dönüştürüm temelinde ortaya çıkar. Her yazar, kendisi için hedeflediği
okuru bu yönde bir “metin kurucu” konumunda alıp adımını bilinçle atacaktır.
azma - okuma eylemi, kişi- turuyor okuru. Murat, örtük bir aşkın natsal yaratı harmanı aksında akan
nin özgürlük alanı. Peki, ya- gölgesinde anı-günce, deneme, ku- bir “hikâye” örüntülüyor Mesut Barış.
zarken mi daha özgürdür ramsal metin çağrışımıyla gençlik yıl- Açık biçimli anlatıda sık sık hikâyeye
Y insan, okurken mi, ne yanıt larını paylaşırken iç acılarını toplumsal vurgu yapıp, okuru bu “hikâye”de
verilebilir buna? Ama yazınsal metin, tabana yerleştirip öyle aktarıyor. tutmaya çabalıyor.
sıkı bağlar, koşullar temelinde kale- Anlatıda yer bulan olgusal gereç- “Sunay’la kurmaya başladığımız ve
ÖYKÜDENLİK…
me alınacağına göre yazar, okuru da ler, anlatı yerlemleriyle zaman, uzam, ama tamamlayamadığım arkadaşlık
özgürleştirir. anlamında örtüşmese de Murat, oku- beni yazmaya itiyordu,” (76) diyor an-
Bu doğrultuda 1928 sonrasın- ra aynı zamanda 1990’lar Türkiye’si- latıcı. Ancak “o dönemde”, “edebi-
Emre Falay:
da, tüm sanat alanlarıyla türlerin- ni de kurduruyor ekonomik, siyasal, yat okuru ol(abilseydi)”, “belki durum
de önemli köklü değişim, 1940 top- kültürel vb. bağlamda. farklı olurdu,” (59) diye dü-
‘Düş Değil’
lumcu gerçekçi kuşağından da esin- Eğilimi yoktur pek, ama şünmekten de alamıyor
mre Falay, Düş Değil (Ya-
le biçimde, biçemde öz dışlanmak- yaşadığı nahif aşk duy- kendisini.
zılama, 2021) başlıklı ilk
sızın, üstelik özgürlükler kısıtlanırken gusu, anlatıcıyı yazma- Anlatıcı, “içi(n)de o za-
E öykü kitabında gelenek-
1950’lerdeki büyük atakla yaşandı. ya itecek, hele “Hamlet’i manlar uykuda olan
sel hikâye kavrayışına dayalı ya-
Bunun farklı türde bir benze- okuma(sıyla)” (72) sonra- yazar”ı (77), Sunay’a dö-
pı kuruyor.
ri 1990’larda gözlenirken 1950-1990 dan yazıda, şiirde arayış- nük yoğun, derin aşk duy-
Öykü kişisi Eren’in, “Otobüs”te
kuşaklarınca getirilen bu sıra dışılı- lara girecektir. gusuyla sarmalarken otel-
gözlediği kişilerden kalkarak ken-
ğın, sonraki yazarlarca da tümden Bu arada, zorunluluk den, kıyı kentinden ya da
dince hikâyeler kurmasına ben-
benimsendiği düşünülmemeli. nedeniyle üniversite ar- çalışan, konaklayan veya
zer bir yaklaşımla bunları dıştan,
Nitekim farklı tarihlerde yayımla- kadaşı Begüm’ün aile- müdavim pek çok kişiden
salt bir anlatımcı olarak paylaşıyor.
nan kimi ilk kitaplar, bunun göstere- since işletilen kıyı otelin- yararlanıp içten, sıcak bir
Böyle olduğunda öykü kişileri,
ni bağlamında örneklenebilir. Okudu- de çalışmaya koyulurken anlatı kuruyor sonuçta.
kendi iç dünyalarıyla değil, yaza-
ğum öykü - roman farklı “ilk kitap”lar kardeşi Sunay’a ilgi du- Ama geleneksel anlatı
rın kendilerine biçtiği rol doğrul-
bende bu kanıyı pekiştiriyor. yacak, ne ki çalışan ola- kalıbı dışına çıkmadan. O
tusunda geliyor okur önüne.
rak yaşadığı aşağılanma- zaman nahif duygular eş-
Yaşam öyküsünden “partili” oldu-
MESUT BARIŞ ÖVÜN: ya Sunay’ın tanık olduğu duygusu- liğinde ilgiyle yol alıyoruz okuma edi-
ğunu öğrendiğim Emre’nin, öykü-
‘SALINIMLAR’ nu içinden atamayıp, onca tutkuya, minde.
lerini doğrudan sınıfsal, toplumsal,
Mesut Barış Övün , ilk romanı “yaratıcılığı(n)ı tetikl(emesine)” (75) Buna yazarın dosyada, düzeltme-
ekonomik temeller üzerine oturt-
Salınımlar’da (Alakarga, 2021), daha karşın kızın aşkına sırt dönüp bunda- nin okumada dikkatsizliğinden kay-
ması, ister istemez bu yönde kimi
önce yaşadığı olaylar, ilişkiler üzerin- ki acıyı yaşamayı seçecektir. naklı yazım hataları da ekleniyor. Ek-
eksikliklere yol açıyor.
den bunları, sonraki yıllarda yeni ba- Balzac, Gogol, Kafka vb. pek çok siklere karşın okunması gerekli bir ilk
Kaçınılamaz bir durummuş gibi
kışla ele alan anlatıcısı Murat’la buluş- yazarın el attığı gençlik aşkıyla sa- roman bana göre Salınımlar.
almamak gerekiyor bunu; çünkü
yazınsal estetik, hiçbir ayrım gö-
Yapıt, tüm uygarlığın yerle bir olduğu olmuştu(r)”, bu yüzden dünya, nere-
zetmeksizin kendi kurallarını da-
DÜNYA DAMLASI
ıssızlıkta perde açar. Yıl 2073’tür. Ro- deyse “yok hükmünde(dir)”, “On bin
yatacaktır yazara.
yıllık kültür ve medeniyet, göz açıp
manın önemli bir bölümünde doğrudan
Gelişmiş anlatı diliyle, sözcük
anlatıcı olarak gördüğümüz Granser, kapayıncaya kadar ‘köpük misali’ yok
seçiminde gelişmişlik, özenle
Jack London:
bu keşmekeşte dünyaya gelen göre- ol(up) git(miştir)”. (42, 43, 44)
dikkati çeken, bunu yer yer pa-
ce “ilkel” torunlarına şöyle anlatır bu Salgın, sınıfsal açıdan da insanları ralel kurguyla destekleyen
‘Kızıl Veba’
yok oluşu: eşitlemiş gibidir. “Medeniyet çök(erken)” yazar, öykülemenin bununla ör-
ack London, Kızıl Veba (Çev. Şirin
“genel bir delilik hali içinde”dir kitleler, tüşen yaklaşım bekleyeceğini
“…2013’te Kızıl Ölüm geldi. (…)
Etik, Can, 2020) adlı romanında,
“herkes kendi başının çare- unutmamalı.
Altmış yıl oldu ve o za-
J öteki kurmacalarındakine benzer
Nitekim anlatıcının içselleştire-
sine bakmak zorunda(dır).”
manlardan bugüne ha-
serüven dolantısını, heyecanlı bir aks
rek yansıttığı “Abdullah”, tam bir
yatta kalan tek kişi be- “Her şey ölüyordu(r)” “…
üzerine oturtsa da sonuçta anlatımcı
doygunlukla kaleme alınmış “Ya-
nim.” Dil de bu yokluk herkes ölüyordu(r)”. (47,
edadan kurtulamıyor.
rım Kalan” vb. öyküler bunu apa-
49, 51)
ortamında “yozlaşmış”tır
Çevirmen Şirin, “1912 yılında Lon-
çık gösteriyor.
“Sabah uyandığımda
zaten. (14, 15)
don Magazine’de tefrika halinde ya-
Kuşku yok ki Emre, gelecek
yeryüzünde bir başımay-
Kızıl Veba çıktığında yirmi
yımlanan Kızıl Veba” için kaleme aldığı
yeni öykülerinde bu eksikliği de
dım,” (58) diye sözünü
yedisinde İngiliz edebiyatı
“Sunuş”ta yapıtı şu satırlarla tanıtıyor:
giderecektir. Çünkü okudukları-
profesörü (28) olan Gran- tamamlar Granser. Yüz-
“London bu romanda, 2013’te
mız, bizim yazdıklarımız aynı za-
yıl önce bugünü bize res-
ser, artık seksen yedisin-
patlak veren küresel çapta bir salgı-
manda, öyle değil mi?
meden, 2073’te yaşanan
de uygar dönem bilimcili-
nın insan ırkının neredeyse tamamı-
o ilkel çağdan görüntü-
ğinden ilkellik çağına ışın-
nı yeryüzünden sildiği, ilkel yaşamın
www.sadikaslankara.com,
ler aktaran Jack London
geri döndüğü, gerçekleşmesi son lanmıştır neredeyse.
her perşembe öykü-roman,
daha ne deseydi, insanı
derece muhtemel bir ‘yeni’ dünya Çünkü salgınla birlikte tiyatro, belgesel alanlarında
tasavvur eder.” “[k]anun ve düzen yerle bir uyarmak için? güncellenerek sürüyor.
8 9 Aralık 2021