Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
söylersek “Jorge Francisco Isidoro Luis ler kitabındaki kısa deneme yazısıyla aynı
Borges”, yaklaşık 55 yaşına kadar gör- başlığı taşıdığını bileceklerdir.
me yetisine sahiptir; ancak kalıtımsal bir
hastalık sonucu o yaşta kör olur; sadece BORGES’İN ALTER EGOSU!
belli belirsiz bir ışık görür. Borges o küçük denemesinde, iki ta-
Borges körlüğü kader olarak kabul- ne Borges olduğundan söz eder:“Öteki
lenir, belleği ona yetmektedir. Yolcu- Borges’in” der, yani adına Borges denen
kişinin başına gelir her şey.
luk yapmaktan, etkinliklere katılmaktan,
yazmaktan asla vazgeçmez - gezmekten Ben kum saatlerini, haritaları, 18.
yüzyıl tipografisini, kahvenin tadını ve
vazgeçmedi derken, Borges’in İstanbul’a
da geldiğini unutmayalım -. Parini’nin Stevenson’ın şiirlerini severim; o da pay-
anlattığı İskoçya hikâyesi de bu yolcu- laşır benim bu tercihlerimi ama öyle bir
gösterişçi havada yapar ki bütün bun-
luklardan birinde yaşanmıştır.
Fantastik anlatım, Borges’in genellikle lar bir tiyatro oyuncusunun özellikleri-
ne dönüşür.
kısa olan yapıtlarının, öykülerinin ve de-
nemelerinin temelini oluşturur. Kör ol- O Borges’le benim aramdaki ilişki ne-
duktan sonra yapıtlarını yakınlarının yar- redeyse hasmanedir, ben kendimi hayatı
yaşamaya bırakırım ki Borges edebiyatı-
dımıyla yazıya dökebildiği için kısa me-
tinleri yeğlediği söylenir. nı tasarlasın.
Yavaş yavaş her şeyimi ona bırakıyo-
NEREDEYSE BOĞULAN, rum, oysa biliyorum, onun kötü bir âdeti
ÇUKURLARA DÜŞEN, var, her şeyi tahrif eder, abartır. Böyle
BİLMEDİĞİMİZ BORGES! der o denemesinde Borges. Sanki “alter
ağaçlarında cangıldaki bir maymun gibi lerdir, çoğu da gerçek adıyla verilmiştir: Borges’in hayata ve hayatın verdikle- ego”sunu anlatır.
rine karşı coşkusu, heyecanı, hayatı sev- Bu kitaptaki Borges de tam da bu Bor-
daldan dala atlaması da hoşuma gidiyor- Alastair, Jasper, Borges, Jeff, Profesör
du” der, bir noktada. Falconer, Anne Wright ve George Mac- mesi etkileyici; yolculuk boyunca sergi- ges, yani o denemeyi yazan kişi, anlatılan
lediği garip tavırları, garip istekleri bildi-
Borges görmez ama zihin gözüyle görür, kay Brown. Mr. Singleton da gerçektir, Borges değil. Bizim kitabımızdaki, içinden
duygularıyla görür. Parini anlatır, o görür. ama herhalde artık New Zealand’da top- ğimiz Borges’ten farklı mı? Evet, öyle. geldiği gibi davranan, zevk aldığı her şeyi
Karşılığında Parini’yi bütün bir Batı edebi- rak altındadır. Kırmızı lastik ayakkabılı Borges bu toy şairin yanında içinden rahatça, hemen deneyen, Stevenson’ın şi-
yatında gezdirir. Kitap, Parini’nin anıları- kız, yakın olduğum birkaç kadından esin- geldiği gibi hareket etmek, çocukluk yap- irlerini, kahveyi, haritaları seven Borges.
na dayanıyor ancak kendisinin de belirtti- lenilerek yaratılmıştır.” mak, kendini özgür bırakmak istemiş ola- Ben çevirirken güldüm, umarım okur-
ği gibi romana dönüştürürken eklediği pa- maz mı? Yoksa ne diye göldeki canavarı
lar da okurken güleceklerdir edebiyatın
sajlar hatta bir iki kişi var. Onlar da roma- KÖR OLDU AMA YAZMAKTAN göreceğim diye tutturup kayıkla açılsın ve bu dev adının yaptıklarına. n
nı zenginleştirmiş, bağlantıları sağlamış. VE YOLCULUKTAN
düşüp neredeyse boğulsun ya da bağıra ça-
Romandaki kişilerin neredeyse tamamı VAZGEÇMEDİ! ğıra koşarken çukurlara düşsün? Borges ve Ben - Bir Karşılaşma /
gerçek. Parini’nin kitabın sonunda dediği Anlatılanların yaşandığı günlerde 71
Öte yandan şöyle bir şey de var: Borges’in Jay Parini / Sia Kitap / Çeviren:
gibi: “Hikâyemde yer alanlar gerçek kişi- yaşında olan Borges ya da adını eksiksiz okurları kitabın adının Borges’in Labirent- İlknur Özdemir / 296 s. / 2021.
ENİS BATUR’DAN ‘DENEMEK SAPMAK - ÇEKMECELER KİTABI II’
Çekmecenin büyüsü!
“Çekmeceler Kitabı” dizisindeki ilk kitabı Gülmekten Ölmek’in arkasından gelen Denemek Sapmak’ta
(Sel Yayınları), dil meselesine odaklanıyor, Tanpınar’a değiniyor, imgelerin, dizelerin ve dörtlüklerin
tesadüfi karşılaşmalarını ele alıyor ve söyleyeceklerini bitirmiyor Enis Batur yine.
Bitmeyeceğini biliyor. Okuyucuya onlarca çekmecenin daha açılabileceğini ve büyüleyeceğini
duyumsatıyor. Ve sorduruyor: Daha kaç çekmecenin büyülü dünyasında gezineceğiz?
ÇOĞALTIM ÇAĞI ŞİİR, İMGELEM VE HAYYAM
MEHMET S. AMAN
Teknoloji ve sosyal medyanın birle- Guillaume Apollinaire’den Sait Maden’e,
mehmet.aman@cumhuriyet.com.tr
şimiyle oluşan görsel ve işitsel kaos, in- Necip Fazıl Kısakürek’ten Ahmet Muhip
san ruhunu ve usunu hoyrat bir temaşa- Dıranas’a, Bilge Karasu’dan Attilâ İlhan’a
azınımızın en üretken yaza-
ya ve dahi kargaşaya sürüklüyor. Bu or- imgelerin, dizelerin ve dörtlüklerin tesadü-
rı Enis Batur’un “Çekmece-
tamı, “Çoğaltım çağı bizi imgeye boğ- fi karşılaşmalarını ele alıyor Batur.
Y ler Kitabı” dizisindeki ilk ki-
du” diye özetliyor Batur. Hayyam’ın rubailerinden yola çıkarak
tabı Gülmekten Ölmek’in arkasından
Tam da bu sırada, “pir” kabul etti- Türkçeyi soruşturuyor. Şiiri, sesi ve an-
gelen Denemek Sapmak, Sel Yayınları
ği Walter Benjamin’e başvuruyor: “Ay- lamı inceliyor. Bunu da şöyle açıklıyor:
etiketiyle yayımlandı.
na şimdi kâğıttandır.” Aynasına eğili- “Asıl tasam, şiirde anlam-ses ilişkisi, şi-
Çekmecede, Aht: Mahur (Oto)
yor, imgelerden imge beğeniyor, oradan ir çerçevesinde anlam ses ikilemi arasın-
portre, Yapıştırmalar, Kokuna-
oraya sıçrıyor; anlam kaygısında okuru da salınmaktı.”
me, Konuşan Baş, Tesadüf, Ömer
“kanguru” olmaya davet ediyor. Batur, dil meselesine odaklanırken,
Hayyam’ın Altın Rübâisi, Gay-
“gayya” ve “zemzem” sözcükleri arasın-
ya ve Zemzem Kuyuları Arası
KOKULAR... da mekik dokuyor. Sözlükler arasında gi-
Söz’lük’cü(ler), Aix-libris Aix-en-
Kokuname’de ise okuyucunun usu- dip geliyor… “Hiçbir sözcüğün tamı tamı-
VEDAT ARIK
Provence Üniversitesi Kütüphane-
nu iyiden iyiye düşünmeye sevk ediyor. na eşanlamlısı yoktur” diyor.
sinde Konuşma nüshaları yer alıyor.
“Canlı cansız her şey yaratan eliyle ko- Bu yazı burada bitse de “söyleyecekle-
ce aynaya bakmıştır, ki gördüğünü bakacak
kuyorsa, koku yaratmak şirk koşmak olma- rini bitirmiyor” Enis Batur yine. Bitmeye-
REMBRANDT VE TANPINAR olana gösterebilsin” diyor.
sın” gibi sorularla kokunun bedende, ruh- ceğini biliyor. Okuyucuya onlarca çekme-
Rembrandt’la başlıyoruz gezintiye. Yaşa- Ayna imgesi kitapta önemli bir yer tutu-
ta ve akıl kıvrımlarındaki devinimini irde- cenin daha açılabileceğini ve büyüleyece-
saydı, “selfie çubuğu”yla dolaşacağını iddia yor. Rembrandt, Tanpınar ve Pessoa ara-
ediyor Batur. Onun üzerinden, ressamların sındaki ilişkiye değinen yazar, Tanpınar’ı liyor. İrdelerken de denemeye ve deneme ğini duyumsatıyor.
otoportrelerini konu ediniyor. “Otoportre- “yekpare”, Pessoa’yı “aslı astarı olma- yazarına ilişkin önemli saptamalarda bulu- Ve sorduruyor: Daha kaç çekmecenin
yan bir yüz” olarak değerlendiriyor…
nin ressamı tablodan tabloya bakandan ön- nuyor, önerilerini sunuyor. büyülü dünyasında gezineceğiz? n
10 16 Aralık 2021