Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DOĞUMUNUN 115. YILINDA (KASIM 1906 - MAYIS 1954) ANISINA SAYGIYLA…
Sait Faik’in hikâyelerinde
Rum kahramanlar
‘‘Küçük insanların hikâyecisi Sait Faik
Abasıyanık’ın hikâyelerinin başkişilerinin
birçoğu İstanbul Rumudur. Balıkçılardır, küçük
zanaatkârlardır, pansiyon, dükkân sahipleridir,
meşhur meyhanecilerdir. Bu kişiler Sait Faik’in
kitaplarında öyle bir anlatılır ki bazı pasaj ve
sokaklar balık ve deniz kokusunun yanı sıra
Bizans kokar; fakirlik, merhamet, çoğu kez de
eğlence kokar. Sait Faik, zamanın mekânlarını,
bu insanları “bütün halleriyle” öyle bir sunar
ki, hayran kalmanız bir yana, kendinizi
tanımadığınız da kafanıza “dank eder”…
’’
Çizim: ETHEM ONUR BİLGİ
rıhtıma dizilmiş aç kedilerin balıkçı tek- Şu var: Bütün bunlar geçmişte kal- li var. Her iki ülkenin yazarlarında böyle
RAHMİ ALİ
nelerini beklemesi bizi o eski İstanbul’un sa da zamanla yaşanmış şeyler; kalkıp bir isteğin var olduğu da gözlemleniyor.
bilmediğimiz daracık, yoksul sokakları- “geçmişe mazi derler” düşüncesi için- Güzel, sevindirici bir durum…
YUNANİSTAN’DA YETERİNCE
Benim kafama takılan neden
na götürür. den kendimizi çıkaramazsak -öyleyse-
TANINMAMASI ŞAŞIRTICI!
İnsanlar, sen nesin, kimsin derdinde de- tarih de okumayalım. Türkçeden Yunancaya çevrilen yazar-
Yunanca yerel bir gazetede (Paratiri-
lar arasında Sait Faik Abasıyanık -nere-
ğil, ekmek derdindedir. O “sıradan” in- Onca balıkçı teknesi ve kayığının, sa-
tis) Sait Faik Abasıyanık’ın resmine ba-
sanlar hikâye edilirken Dimitro’nun baba- tılamayıp tekrar denize dökülen balıkla- deyse- unutulup gitmiş. Sait Faik adı-
karken yanında “Türk hikâyesinin büyük
sının patrikhanedeki memurluğundan, şiirler rın çevreye yaydıkları o ağır koku, tava- na değil de Yunan okuyucusu adına bü-
ustası Sait Faik’ten doğrudan Türkçe-
yük bir kayıp.
yazdığından, o güzel günlerden söz edilir. larda kızarmış balıkların mideleri kışkırt-
den Yunancaya çevrilen ‘Sinağrit Baba’
masının insan hayatının bir parçası haline O hikâyeler içinde ne insanlık dersleri,
hikâyesi” başlıklı bir haber ilişti gözüme.
ne umutlar, ne umutsuzluklar var. Nos-
DİMİTRO İLE FOTİKA… gelen lodoslu havalarda “Odisia’nın bur-
Gazetenin iç sayfalarında yer alan
nunu bir şey koklar gibi yukarı tarafını talji dersen çeşitli çağrışımlarla içimize
RUM MUHİTİNDE AŞK!
hikâyeyi merakla okudum. Kendisini ta-
oturan “Deniz Kızı Eftalyalı” günler, İs-
Bu arada Dimitro’nun, Aslanlı Pasaj’ın buruşturarak, ağzı biraz açık, anlatılanı
nımaktan gurur duyduğum söz konusu
tanbul Radyosu’ndan Türk sanat müziği
sahibinin kızı Fotika ile olan aşkları des- dinlemesi”; o nasıl bir anlatımdır?
hikâyenin çevirmeni değerli akademisyen
dinlerken kulaklarımıza dolan Yorgo Ba-
tanlaşıp “Rum Muhitinde” yıllar boyu “Civelek, çapkın, o kadar ne fazla çirkin
Georgios Salakidis’i tebrik ettim.
canos adı, 1950’li yılların Türk filmlerin-
dillerde dolaşır durur. ne çok güzel” olarak anlatılan Eftihia’nın
O da içten duygularla teşekkür ederek
de Yorgo İlyadis, Kriton İlyadis yazıları
özlemle anılması, çoğu zaman sefalet ko-
Kızını Dimitro’ya berber çırağı olarak ver-
Sait Faik’i çok sevdiğini ancak bu değer-
o yılların insanlarının birçoğunda kalmış
meyi düşleyen Ali Rıza, berberin yemek sa- kan o semtleri nasıl güzelleştirmez?
li Türk hikâyecisinin Yunanistan’da yete-
Geçen yıl aramızdan ayrılan “Huysuz olan unutulmaz anılar.
lonundaki çatalları, kaşıkları, pembeye ya-
ri kadar tanınmadığını söyledi.
Yıllar ötesinde kalmış bütün bu “soluk
Virjin”in unutulmaz “Katina’mın elinde ma-
kın tabakları, kesme sürahileri, tavandaki
Doğrusu şaştım. Oysa küçük insanların
anıların” üstünde -bazen- koskoca bir
avizeyi, yerdeki ayı postunu kendi kurdu- kası…” kantosunun hatırlattığı İstanbul’un
hikâyecisi Sait Faik’in hikâyelerinin baş-
gerçek birden karşımıza çıkar.
Türk, Rum, Yahudi, Ermeni ve Levanten
ğu “ev alma” düşlerine misafir etmiştir.
kişilerinin birçoğu İstanbul Rumudur. Ba-
Türkçenin kulaklara ve “meskûn yer-
Hikâyenin bir başka kahramanı Fahri, o gölgelerini taşıyan o Rumca kantoları ta-
lıkçılardır, küçük zanaatkârlardır, pansi-
lere” hâkimiyeti, ta uzaktan bakınca ner-
rih içinde yankılanıp durmaz da ne yapar?
eski yılların başka bir muhitini resmeder bize:
yon, dükkân sahipleridir, meşhur meyha-
deyse gökyüzüne değermiş gibi görünen
“Tuhaf, züppe bir muhit içine düştüm,
necilerdir.
heybetli cami ve minareler, boğazın kı-
çoğu zengin tacir mahdumu Rum gençle- TÜRKÇEDEN YUNANCAYA
Bu kişiler Sait Faik’in kitaplarında öyle
yısında o muhteşem saraylar, ay yıldızlı
ÇEVİRİLER…
ri, bir Avrupa plajının kozmopolit insan-
bir anlatılır ki bazı pasaj ve sokaklar balık
bayraklarla donatılmış kayıklar, gemiler
ları gibi hareket ediyorlar; sinemayı tak- Türkçeden Yunancaya çevrilen eserle-
ve deniz kokusunun yanı sıra Bizans ko-
gönül ekranlarımızı doldurmuştur.
rin sayısı -pek yeterli- olmasa da bir hay-
lit ediyorlardı.”
kar; fakirlik, merhamet, çoğu kez
Evlerde, işyerlerinde, kahve-
de eğlence kokar.
hanelerde günlük gazeteler o
Sait Faik, zamanın
renkli sayfalarıyla açılmış, evle-
mekânlarını, bu insanları “bü-
rinin koltuklarında, balkondaki
tün halleriyle” öyle bir sunar ki
sandalyelerde, deniz kıyısındaki
hayran kalmanız bir yana, ken-
şezlonglarda zevkle -belki de-
dinizi tanımadığınız da kafanıza
bir alışkanlıkla okunmaktadır.
“dank eder”…
DÖNÜŞEN BİR HAYAL
‘BİRTAKIM İNSANLAR’
ŞEHİR, İSTANBUL!
Örneğin Birtakım İnsanlar ki-
Eminönü insanla dolup taş-
tabında Kir Dimitro’nun ber- mıştır. Mısır Çarşısı büyük bir
ber dükkânı, sabun kokuları, ye- insan seline, insanların genizle-
rel Yunanca gazeteler, Atina’dan
rini yakan bir baharat kokusuna
gelen gazeteler, müşteriler, şa- mağluptur. Kapalı Çarşı altın
kalar, ihtiyar Rum kadınlarının, kaplamalı bir güzellik, bu
>>
10 18 Kasım 2021