24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FEROZ AHMAD’DAN ‘JÖN TÜRKLER’ Osmanlı’yı kurtarma mücadelesi! Feroz Ahmad’ın, Jön Türkler ve onların 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni kurtarma mücadelesine odaklandığı kitabı; dilimize ilk kez 1971’de Sander Yayınevi’nce çevrilen İttihat ve Terakki isimli çalışmanın devamı niteliğinde. 7 bölümden oluşan ve çok zengin bir kaynakçası olan Jön Türkler; savaş boyunca yaşanan politik, diplomatik, ekonomik, askeri olayları yıl yıl ortaya ortaya koyuyor. BARIŞ DOSTER F eroz Ahmad, çok önemli bir tarihçi. Türkiye’de de iyi tanınıyor. Yıllardır ülkemizde yaşıyor. Osmanlı Devleti’nin son dönemi, Jön Türkler, İttihat ve Terakki üzerine çalışmalarıyla biliniyor. 1938’de Hindistan’da Delhi’de doğan, Delhi Üniversitesi’nde tarih okuyan, Londra Üniversitesi’nde İttihat ve Terakki konulu doktorasını ünlü tarihçi Bernard Lewis’in danışmanlığında yazan Ahmad, kısa süre önce çıkan Jön Türkler isimli kitabında değerli bilgiler veriyor. Önemli saptamalar yapıyor. İttihat ve Terakki, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Demokrasi Sürecinde Türkiye, İttihatçılıktan Kemalizm’e, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, Jön Türkler ve Osmanlı’da Milletler gibi kitaplarından da tanıdığımız Ahmad; kitabında Jön Türkler ve onların 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni kurtarma mücadelesine odaklanıyor. Kitabının, Türkçede ilk baskısı 1971’de Sander Yayınevi’nce yapılan “İttihat ve Terakki” adlı çalışmanın devamı niteliğinde olduğunu vurguluyor. Ahmad’ın kitabı, önsöz, prolog (öndeyiş), epilog (sondeyiş) dışında, 7 bölümden oluşuyor. Çok zengin bir kaynakçası olan kitap, yıl yıl gelişmeleri anlatıyor. Savaş boyunca yaşanan politik, diplomatik, ekonomik, askeri olayları büyük bir titizlikle ortaya koyuyor. Yalın ve akıcı dili nedeniyle kitabı Türkçeye çeviren Tansel Demirel’i de kutlamak gerekiyor. MİLLİ MÜCADELE VE İTTİHATÇILAR Ahmad, kitabında siyasi tarihimizin fedakâr fedaileri Jön Türkleri ve İttihatçıları anlatırken, İstanbul’da kalan İttihatçı liderlerin yargılanmasına da değiniyor ve şunları yazıyor: “Mahkeme önüne çıkarılanlar, kaçan İttihatçı liderlere kıyasla ikinci derecede kişilerdi. Ülkenin geleceği için daha önemli olan faktör, on yıllık meşrutiyet devrinde bütün Anadolu’da ortaya çıkan yerel düzeydeki İttihatçı lider kadrolardı. Bu kişiler, İzmir’in Mayıs 1919’da Yunanlar tarafından işgaline karşı Mustafa Kemal Paşa liderliğinde yürütülen milli direnişin belkemiğini oluşturacaktı”. II. Meşrutiyet’in 11. yıldönümünde, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da toplanan kongrede Mustafa Kemal, “Kuvayı Milliye’yi âmil ve iradei milliyeyi hâkim kılmak esastır” diyordu. Sivas Kongresi’nde tek çatı altında birleşecek olan millici güçlerin, yani Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin kadroları, ağırlıklı olarak eski İttihatçılardan oluşuyordu. Sultan Vahdettin ise Sevr Antlaşması’nı Saltanat Şurası’nda şu sözlerle savunuyordu: “Tamamen yok olmaktansa, zayıf da olsa bir varlık olarak yaşamak daha iyidir”. Ahmad kitabını şöyle bitiriyor: 1926’da Mustafa Kemal’e suikast girişimi, İttihatçılık macerasının son noktasıydı. Ama İttihatçı hareket, modern tarihe damgasını vurmuş, hiçbir zaman unutulmamıştı. Celâl Bayar, 27 Mayıs 1960 sonrasında askeri mahkemede yargılanırken şöyle demişti: ‘Unutulmasın ki ben bir İttihatçıyım’. 1982’de de kendisiyle mülakat yapan gazeteciye şunları söylemişti: ‘Ben İttihat ve Terakki Üniversitesi’nde okudum… Ben önce İttihatçıyım. Hâlâ da İttihatçıyım. Her şey ondan sonra gelir…’” n Jön TürklerOsmanlı İmparatorluğu’nu Kurtarma Mücadelesi 1914 1918 / Feroz Ahmad / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 298 s. / 2020. YANNIS HAMILAKIS’TEN ‘ULUS VE HARABELERİ’’ Bir ulusun mermerden kemikleri Kitapta, arkeolojinin ve antik kalıntıların modern imgelemelerde ihtiyaçlara göre nasıl yorumlandığına ve bu kurgunun siyasi amaçlar doğrultusunda nasıl çarpıtıldığına odaklanılıyor. EMRE CANER K itabında; Yunanistan’ın kendi geçmişine dair algılamasını antik dönem, orta çağ (Bizans) ve modern diye kesintisiz bir çizgisellikte nasıl oluşturduğunu anlatıyor Yannis Hamilakis. Bunu yaparken de genel kabul gören kurgular üzerine keskin eleştiriler yöneltmekten geri durmuyor. Özellikle Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla hâkim ideoloji olan milliyetçilik, antikiteyi kendi perspektifinden okumak konusunda ısrarcı oluyor. Helenizmin inşa döneminde antik Yunan baş tacı ediliyor. 19. yüzyılda ticaret zengini seçkinler, hayalini kurdukları laik ve modern Yunanistan’ın kültürel temellerini antik Atina’nın yitip gitmiş pagan aurasında arıyorlar. 20. yüzyıldaysa iç savaş sonrasında komünistlerin hapsedildiği ada kamplarında, mahkumların sahip oldukları “yanlış bilinç”, yine antik Yunan medeniyeti anlatısıyla kabartılan milli duygular üzerinden ıslah edilmeye çalışılıyor. Kısacası Yunanistan’da antik kültür, her döneme uygun ve her derde deva bir araç olarak siyasallaştırılıyor. Tapınakların, anıtların, heykellerin sembolik sermayesi yeri geldiğinde işlevsel bir şekilde dolaşıma sokulabiliyor. İKONLAR VE KÖKEN ARAYIŞI Yazar güçlü metaforlarla okura yeni bakış açıları da sunuyor. Örneğin kitapta arkeoloğun bir şaman olarak konumlandırıldığının altı çiziliyor. Arkeolog geçmişin kaybolan zamanıyla hatta ölüler dünyasıyla şimdi arasında düşünsel bağ kuran figür sayıldığından modern dünyada saygın bir toplumsal konum ediniyor. Hamilakis benzer analojiyle milliyetçiliğin anlamlar dünyasını belirleyerek ulusu ürettiğini, arkeolojinin de arzu nesnelerini ortaya çıkartarak yeni bir yaşam vaat ettiğini söylüyor. 1922’de Anadolu’da Türklere karşı savaşan bir Yunan askerinin rüyasında Meryem Ana’yı ve onu koruyan antik Yunan savaşçılarını görmesi, Yannis Hamilakis’in kitapta yanıt aradığı sorunun özünü temsil ediyor: Nasıl oldu da modern Yunanların bilinçaltında Meryem Ana ile antik imgeler benzer bir kutsiyetle yan yana gelebildiler? Helenizmin tinsel bir mefhum olarak kavranmasının nedeni antikiteye neredeyse Ortodokslukla eşdeğer bir maneviyat yüklenmesindendir. Pagan döneme ait arkeolojik buluntuların ulusu birleştiren kadim harç olarak karılıp seküler ikonlar haline dönüşmesi, milliyetçiliğin takıntılı olduğu köken arayışındandır. İngiltere’nin Osmanlı elçisi Lord Elgin tarafından Atina’dan kaçırılan Parthenon mermerlerinin 200 yılı aşkın bir süredir Yunanların kolektif hafızasında açtığı derin yaraya da bu açıdan bakmak gerekiyor. Son olarak Ulus ve Harabeleri’nin önsözünü benzer konularda önemli araştırmaları bulunan Edhem Eldem’in yazdığı özellikle vurgulanmalı. Kitaba göz gezdiren okurlar ister istemez yakın tarihlerinde ulus ve arkeolojik kalıntılar arasında kurulmaya çalışılan denklemler üzerine de düşüneceklerdir. n Ulus ve Harabeleri / Yannis Hamilakis / Çev.: Ayşe Boren / İletişim Yayınları / 480 s. / 2020. 4 14 Ocak 2021
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle