Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kendi şarkımızı unutmadan... Yezuk’un Çocukları üçlemesinin üçüncü kitabı Horr’un Şarkısı’nda, dedenin anlattığı hikâyenin gizi çözülüyor. Hikâye bitiyor mu burada? Hayır. Her şey aslında şimdi başlıyor. Her günün yeni bir başlangıç olduğu, doğan çocuğun hayatı yenilediği gibi... Karşılıklı konan aynalardan yansıyan sonsuz ayna gibidir kitaplar. Her okuduğumuzda, her okuyanda yeni ve bambaşka çağrışımlara yol açar. Y. BEKİR YURDAKUL D ünyanın hemen her yanında anlatılagelen, günü gelince de yazıya dökülen masallar, barındırdığı fantastik boyutla hep ilgi çekmiş, dahası bilimin de yolunu açmıştır. Anlatıcının düşleminde büyüyen ne varsa bilim onu hayatın parçasına dönüştürmüştür. Taşıdığı olağanüstü ya da olağandışı öğeleriyle günümüzde de sürüyor masallar. Bugün fantastik edebiyat diye adlandırdığımız, geçmişin masallarının günümüzdeki süreğinden başka nedir ki... Ve bambaşka bir tutkudur fantastik bir dünya yaratmak, orada okurla çoğalmak. İşte o düşçülerden biridir Tufan Çapar. YENİLGİNİN DEĞERİ Bundan yirmi yıl önce, Anadolu’nun bize hâlâ uzak görünen bir yöresinde, Bitlis’in Ahlat ilçesinde öğretmenliğe başladığında yüreğinde filizlenen yazma tutkusunun peşine düşer Tufan Çapar. Aylarını, yıllarını alır bu yolculuk. Düşleminde gün geçtikçe daha da büyüyen, Tharbéa adını verdiği evrenin doğuşu da o günlere rastlar. Ve gün gelir yazıya da dökülür yüreğinde yer eden, yedi yıldır gelişen, büyüyenler. Ama dikkate alan çıkmaz yazdıklarını, ne ki iyi bilir geri çevrilenin değil vazgeçenin yenileceğini. O ara yenilginin, bildiği yolda yürümenin kıymeti üzerine de kafa yorar. Yüzlerce kez düşmesine karşın yürüme tutkusundan vazgeçmeyen çocuğu, aynı deneyi usanmadan bin kez yineleyen Edison’u... anımsar, anımsatır. YEZUK’UN ÇOCUKLARI İlk fantastik romanı Lagün’ün Çağrısı 1, bu kararlılığın sonucu, 2014’te yayımlanır. Sırada, aynı türde, çocuklar için yazmak vardır. Yezuk’un Çocukları 2, bu alandaki çabasının ilk verimidir. Derken üç kitaplık bir dizinin de adı olur Yezuk’un Çocukları. Çok geçmeden üçlemenin ikinci kitabı Karanlığın Yolu 3 sökün eder. Üçüncü ve son kitap Horr’un Şarkısı 4, dünyayı şaşkına çeviren, kısıtlayan salgın günlerinde çıkagelir. Bir dünya düşler Tufan Çapar, bildiğimiz, içinde yuvarlandığımız, daha iyi olsun diye uğraşıp didindiğimiz dünyamıza hiç benzemeyen ya da tıpatıp benzeyen, onun kararını da okura bırakır; adına da Tharbéa der. Ömrünce yazsa bitiremeyecek gibidir o dünyayı anlatmayı; öyle duyumsar. Tuna ile Zeynep, Ülkesiz Doktorlar üyesi anne babalarının toplantısı nedeniyle hafta sonunu geçirmek üzere nine ve dedelerinin kentten uzaktaki dağ evine gelirler. Dedelerinin onlara anlatacağı bir hikâye ve çözmelerini istediği bir de sır vardır. ÜLKESİZ DOKTORLAR VE ÖTESİ Tharbéa ve dünyamızda olaylar birbirini izler. Üç kitap boyunca; güce tapan, doymak bilmeyen ejderhaları, küçük bir çocuktan bir savaşçıya dönüşenleri, kıymetsiz görünen ama koca bir savaşa yol açan gerginlikleri, savaşın yok ettiği değerleri... söylerken dünyamızı ama aslında kendimizde olup biteni anlamamızı ister yazar. İçimize çektiğimiz havanın, üstümüze düşen yağmur damlasının, taze kokan toprağın hazzına varalım ister. Çocukların ülkede olup bitenleri merak etmesinden, bilmesinden kimse korkmasın ister. Daha geniş yollar için daha çok ağaç kesilmesin ister. En mucizevi şeylerin en basit güzellikte gizli olduğunu bilir, bunu söyler. Kendilerini mültecilere, gösteri yapan gençlere, ayrım yapmaksızın ihtiyaç duyan herkese yardımcı olmaya koşan Ülkesiz Doktorlar saygı görsün ister. Birilerinin gücü elinde toplamasını, güç kimdeyse kuralı onun koymasını istemez. Farklı olanın dışlanmasını, hor görülmesini doğru bulmaz. İnsanın nasıl olduğunu bilmediği, anlamadığı şeylerden korktuğunu, zalimi büyütenin korku olduğunu herkesin bilmesini ister. KİMİN ŞARKISIDIR SÖYLEDİĞİMİZ? Kim olduğumuzu bizden saklayan, bizi bizden uzaklaştıran bir ortama yuvarlandı insan. Kendi şarkılarımızı nerede bıraktığımızı/ unuttuğumuzu bile unuttuğumuz bir çağa sesleniyor Tufan Çapar. Horr’un Şarkısı, rüzgârın şarkısı, kuşların şarkısı, ateşböceğinin şarkısı... ya bizim şarkımız / şarkılarımız? Budur, denilen; her yerde her zaman, durmaksızın söylememiz istenen şarkı kimindir? Hiç mi yok birbirimizden farkımız? Hayatını, bütün sözcüklerini vermeye hazır olduğu Tharbéa’dan seslenirken işte bütün bunları söylüyor bize Tufan Çapar. Bizi oraya çağırıyor. Aslında oraya mı çağırıyor? Değilse bir arama, anlama yolculuğu vaat ederken bize, bir anda kendimizi aynalarla dolu bir odada mı buluyoruz? Tanrılar döneminden tek tanrılı inançlar çağına, çağlar içinde dolaşırken insanın, hepimiz için malum hallerine dokunuyor, dokunduruyor. Ama çocukların o kendine özgü düş gücünü, sınırsız sorgulama becerisini de yanımızdan eksik etmiyor. Hayatın tadına tuzuna vakıf olalım, yapıp ettiklerimizden haz almaya bakalım istiyor. Hepimizi şu kapaResimleyen: HASAN KARACA lı mekânlardan çıkarmaya, canımızı sıkmaya uğraşıyor. Evet, canımızı sıkmaya... çünkü canı sıkılan insanın bir arayış içinde olacağını, sorunu fark edip çözüme yöneleceğini biliyor. Zamanın, her şeyin yine dışımızda tasnif edilmesine, sınıflandırılmasına da alttan alta itirazı var. Savrulmalara, kapılıp gitmelere, unutmalara da öyle... Horr’un Şarkısı, hepimize, gerçek kahramanın kim olduğunu fısıldıyor. “Gelecek kuşaklar özgürlüğün ne olduğunu bilmeyecekler...” diyen Ursula K. Le Guin’e de bir merhaba diyor. Gerçekle düşü, dünle yarını, farklı yaş dönemlerini iç içe aktarırken de hep aynı arayışın, düşün, kendini anlamanın ve bilmenin kıymetini anımsatıyor. n 1 Lagün’ün Çağrısı / Tufan Çapar / Yakın Yayınları / 2014 / 384 s. / yetişkin 2 Yezuk’un Çocukları / Tufan Çapar / Yakın Yay. / 2016 / 128 s. / 14+ 3 Karanlığın Yolu / Tufan Çapar / Yakın Yay. / 2019 / 96 s. / 14+ 4 Horr’un Şarkısı / Tufan Çapar / Yakın Yay. / 2020 / 96 s. / 14+ 18 14 Ocak 2021